• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: TÜRKİYE İLE RUSYA ARASINDAKİ KİMLİKSEL KÜLTÜR:

3.5. Ortadoğu

Ortadoğu’ya ilişkin sorunların Türkiye-Rusya ilişkilerini özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde nasıl etkilediği, önemli bir tartışma konusudur. Ortadoğu Rusya tarafından Batı ülkelerinin tek taraflı eylemlerine meydan okuyarak büyük devlet statüsünü tekrar kazanabileceği bir çatışma alan olarak görülürken, Türkiye için daha özerk ve bağımsız bir dış politika izlenerek bölgesel gücün sağlamlaştırabileceği bir coğrafi alan olarak algılanmaktadır. Nitekim bu perspektifler iki ülkenin de 2003 yılında ABD’nin Irak’a

müdahalesine benzer ve muhalif yaklaşımlar sergilemesine neden olmuştur.268

Rusya’nın Ortadoğu politikalarına genel olarak bakıldığında; bölgenin Rusya için gerek Akdeniz’le bağlantısı gerekse Kuzey Afrika’ya yakınlığı sebebiyle özel bir anlam ifade ettiği bilinmektedir. Rusya, bölgedeki çatışmaların üreteceği radikalizm sonucunda ortaya çıkacak teröristlerin, yeterince güvenli olmayan eski Sovyet bölgeleri sınırlarından Rusya’ya tehdit oluşturabileceği endişesini taşımaktadır.269

265 Dorian Jones, “Turkey: Is Russia Ready to Play the Kurdish Card?”, Euraisanet, (21 Aralık 2015), http://www.eurasianet.org/node/76621 (10 Ocak 2016)

266 Zvi Magen ve Gallia lindenstrauss, “The Russian-Turkish Reset”, E-Notes, Philadelphia Foreign Policy Research Institute, 2016.

267 Parstoday, 2016, “Türkiye ve Rusya Terörizmle Mücadelede İş Birliği Yapacak”, 1 Temmuz 2016.

268 Kiniklioğlu ve Morkva, s.548.

269 Irina Zvyagelskaya, “Russia in a Changing Middle East” RIAC Meeting Briefing Document, Moskova, Russian International Affairs Council, 2015, s.1.

Diğer taraftan Rusya’nın Ortadoğu’ya yönelik ilgisinin tarihsel bir arka planının da olduğunu belirtmek gerekir. Özellikle Rusya, Arap ülkeleri ve Doğu Akdeniz’e jeopolitik, ekonomik ve kültürel nedenlerden dolayı büyük değer atfetmektedir. Bu anlamda Rusya’nın gerek Çar Petro döneminde başlayan geleneksel sıcak denizlere inme hedefinin hala devam etmesi, gerekse bölgede yaşayan Ortodoks Hristiyanları ve Kudüs’teki kutsal mekânlarına verilen önem Rusya’nın bölgeye yönelik politikaları arkasındaki itici gücü oluşturmaktadır. Nitekim Ruslar tarihsel olarak, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Mısır ve Suriye’ye yaptığı askeri ve ekonomik yardımlar ile bölgeye kalıcı olarak müdahil olmaya başlamıştır. Özellikle Sovyetler Birliği, Soğuk Savaş döneminde bölge ülkeleri ile askeri ve ekonomik olarak çok yönlü ilişkiler geliştirmeye çalışmıştır.270

Genel anlamda Rusya’nın Ortadoğu’ya yönelik çeşitli hedeflerinden bahsetmek mümkündür. Bunlardan birincisi Rusya’nın özellikle ABD ve NATO’nun bölgeye müdahalesinin frenlemesidir. Çünkü Rusya’ya göre; Irak ve Libya’da olduğu gibi, bölge ülkelerindeki diktatör yöneticilerin dışarıdan bir güç ile devrilmesi, kaosa, göç dalgasına ve cihatçı grupların ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır. İkincisi ise Rusya’nın kendisini uluslararası aktörlerden biri olduğunu ispat edebileceği bir alan olarak görmesidir. Nitekim İran’ın nükleer programına yönelik tartışmalarda arabulucu rolü üstlenmesini ya da Suriye’ye müdahalesini bu kapsamda değerlendirmek mümkündür. Üçüncü amacı ise, Batı tarafından kendisine çeşitli nedenlerle uygulanan yaptırımların ve siyasi izolasyonların ekonomik etkilerini, Ortadoğu ülkeleri ile kuracağı ilişkiler ve yaratacağı yeni pazarlar üzerinden aşmaktır.271

Türkiye’nin Ortadoğu politikalarına genel olarak bakıldığında Türkiye’nin Cumhuriyet döneminden itibaren bölgedeki milli menfaatlerini akılcı bir şekilde takip ettiğini ve

bölgede istikrarın sağlanmasına yönelik politikalar izlendiğini söylemek mümkündür.272

Bu çerçevede 1950 yılına kadar Ortadoğu sorunlarına güvenlik gerekçeleri ile uzak

270 Samet Yüce, “Rusya’nın Suriye’deki Varlığının Nedenleri” Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler

Fakültesi Dergisi”, Sayı.11, (Ocak 2016), s.271.

271 Zvyagelskaya, s.2

272 İlter Türkmen, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu Politikası”, İstanbul, Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi, 2014, s.1.

durma eğilimi göstermiş, 2000 yılına kadar söz konusu eğilim devam etmiştir. 2000’li yıllardan itibaren ise güvenlik kaygılarının ağırlığını azaltan Türkiye, bölgede etkinlik arayışına girmiştir. Açık diplomasiyi içeren bu politikası ile siyasi ve ekonomik kazanç sağlamaya yönelmiş ve bölgenin istikrar ve güvenliğine katkı sağlamaya çalışmıştır.273 Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye ve Rusya’nın Ortadoğu’ya ilişkin politikalarının, daha çok Batı karşıtlığı içerdiği görülmektedir. Nitekim Ortadoğu’nun problem alanlarına yönelik takınılan tutumlar arasında benzerlikler vardır ve bu durum Türk-Rus ilişkilerine Suriye Krizine kadar olan süreçte olumlu yansımıştır. Soğuk Savaş sonrasında İran ile ilişkilerin geliştirilmesi ve bu ülkeye daha ılımlı perspektiften bakılması hem Türkiye hem de Rusya’nın ortak kanaati olmuştur. Her iki ülkenin de İran ile güçlü ticari ilişkileri mevcuttur. Bu anlamda Türkiye’nin İran gazını kullanması, Rusya’nın ise İran’a teknoloji satıyor olması önem arz etmektedir. Rusya ayrıca İran’ı Ortadoğu’daki stratejik ortağı olarak görürken, İran, Rusya’yı Çeçenistan ve radikal İslamcı gruplar ile savaşı konusunda sürekli desteklemiştir. Türkiye ise genel anlamda İran’ı bölgede istikrar sağlayıcı bir güç olarak görmüş ve ABD’nin İran’a yönelik aldığı olumsuz pozisyonlara zaman zaman mesafeli bir duruş sergilemiştir.274

Türkiye ve Rusya Irak’a konusunda ve özellikle ABD’nin Irak’a müdahalesinde benzer tutumlar sergilemiştir. Rusya ABD’nin Irak’a müdahalesine bölgede faaliyet gösteren Rus şirketlerinin ticari faaliyetlerine zarar vereceği endişesi nedeniyle karşı çıkarken, Türkiye Irak Savaşının olası Kürt devletinin kurulmasına yol açabileceği ve savaşın bölgede istikrarsızlıkları artıracağı endişeleri nedeniyle karşı çıkmıştır.275 Türkiye’nin doğu bölgelerinin Irak ile olan ticarete oldukça bağımlı olması nedeniyle Irak’a

uygulanan ambargolar Türkiye’nin ticari kaybına neden olmuştur.276

ABD’nin Irak politikaları karşısında Türkiye’nin tavrı Rusya’nın Türkiye’ye olan bakış açısını da etkilemiştir. Rusya’ya göre; Türkiye, 2003 yılında ABD askerinin Türk

273 Mehmet Şahin, “Türkiye’nin Orta Doğu Politikası: Süreklilik ve Değişim” Akademik Orta Doğu Dergisi, Cilt.4, Sayı.2, (2010) s.17.

274 Hill ve Taşpinar, “Russia and Turkey in the Caucasus: Moving Together to Preserve the Status Quo?” s.7.

275 Kiniklioğlu ve Morkva, s.542

topraklarını kullanmasına izin veren tezkereyi reddederek, ABD’nin bölgedeki Truva atı olmadığını ispatlamış ve Ortadoğu’da ortaklık kurulabilecek bir ülke olduğunu göstermiştir. Ortadoğu’nun Rusya ile Türkiye arasında 2000’li yıllarda itibaren bir uzlaşma alanı olmasının görünürdeki nedeni enerji, ticaret ve turizm gibi konular olsa da aslında söz konusu iş birliğinin arkasındaki temel motivasyon Batı’ya yönelik kuşkulardır.277

Aslında ABD’nin Irak müdahalesine Türkiye ve Rusya’nın ortak muhalefet etmesi bir tesadüf ya da konjonktürel bir durum değildir. Özellikle Körfez Savaşı sona erdiği andan itibaren iki ülkenin de Irak’a uygulanan ambargoların kalkması gerektiğini sürekli ifade ettikleri görülmektedir. Nitekim, Türkiye’nin 1 Mart Tezkeresini reddetmesi ve Rusya’nın BMGK kararını veto etmesi iki ülkenin Ortadoğu’daki jeopolitik hedeflerini işaret etmektedir.278

Rusya’nın Putin iktidarı ile birlikte Ortadoğu’daki Sovyet nüfuz alanını tekrar kazanmaya yönelik çabası Arap Baharının ortaya çıkmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Rusya’ya göre Arap Baharı, Batı’nın Rusya’nın bölgede etkisini kırmak üzere planlandığı olaylardır ve yakın coğrafyasındaki ülkelerde ortaya çıkan renkli devrimler ile benzerlik arz etmektedir. Sonuçta; Arap Baharının sadece Ortadoğu’da değil aynı zamanda küresel düzeyde yansımaları olmuş ve Rusya’nın Batı ülkeleri ile ayrışma noktaları daha belirgin hale gelmiştir. Suriye ve Libya konusunda Batı ülkelerinden farklı düşünen Rusya, aynı zamanda Arap Baharı ile iktidarı ele geçiren kesimlerle ilişkilerinde kendine yeni bir vizyon çizmek durumunda kalmıştır.279

Türkiye ve Rusya’nın Ortadoğu politikalarında 2010 yılına kadar görülen benzerlikler Suriye Krizi başlamasıyla yerini keskin farklılıklara bırakmıştır. Türkiye, Suriye rejiminin Arap Baharı sürecinin devamı niteliğinde ortaya çıkan protesto gösterilerine sert müdahalesine tepki göstermiş ve müteakiben artan güvenlik sorunları, göç dalgası,

277 Age, s.4.

278 Şener Aktürk, “A Realist Reassessment of Turkish-Russan Relations-2002-2012”, Report, İstanbul: Caspian Strategy Institute, 2013, s.12.

279 Alexey Malashenko, “Russia and the Arab Spring” Carnegie Moscow Center Report, Moscow: Carnegie Moscow Center, 2013. s.10-16

Suriye’de rejiminin mezhepsel bir nitelik arz etmesi ve demokratik olmaması gibi nedenler öne sürerek rejimin devrilmesi yönünde siyasi bir tavır takınmıştır. Rusya ise Suriye ile tarihsel bağları ve güçlü askeri ilişkilerinin bir sonucu olarak rejime sahip çıkmış ve krizin başındaki siyasi desteğini müteakip dönemde askeri desteğe dönüştürmüştür. Bu politika farklıkları ise, Türkiye ile Rusya arasında yaşanan en sert rekabetin göstergesi olmuştur.

Sonuç olarak; Rusya, Ortadoğu ülkelerindeki çatışmaların iç içe geçmiş sorunlardan kaynaklandığını ve bölgede uluslararası destekli diplomatik bir yöntem tercih edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bölgedeki devlet dışı aktörle ile diyalog kanalları açık tutulmasının, insani girişimlere destek verilmesinin önemi vurgulanmaktadır. Ancak Rusya’nın; bölgeye yönelik oluşturulması teklif edilen barış güçlerine katılmamayı tercih ettiği, Batı devletleri ile Ortadoğu sorunları konusunda karşı karşıya gelmemeye çalıştığı, bölgedeki silah ve nükleer teknoloji satışı ile ekonomik iş birliğinin faaliyetlerinin geliştirilmesine özen gösterdiği bilinmektedir.280

Türkiye ise 2002 yılından itibaren Ortadoğu ülkeleri ile iş birliğini artırmaya yönelik bir politika izlemektedir. Ancak bu politikaları Arap Baharı ile yaşanan gelişmelerden ziyadesiyle etkilenmiştir. Türkiye, Mısır ve Tunus’ta özgürlük talebi bulunan halkın yanında bir görüntü çizerken, Libya’da isyancı gruplara destek vermiş, Suriye’de ise o güne kadar çok olumlu çizgide sürdürülen ilişkilerden vazgeçerek Esad rejiminin

yıkılmasına yönelik muhaliflere güçlü bir destek vermeye başlamıştır.281

Genel anlamda Türkiye, Rusya arasında Batı karşıtlığını içeren çeşitli ortak politikalar olmasına karşılık, Suriye konusu iki ülke arasında en önemli ayrışma konusu olarak ortaya çıkmıştır.