• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: TÜRKİYE İLE RUSYA ARASINDAKİ KİMLİKSEL KÜLTÜR:

3.8. Enerji

Enerji konusunu Türk-Rus ilişkilerinde hem rekabet hem de iş birliği alanı olarak görmek mümkündür. Bu durum sadece Türkiye’nin Rusya’ya olan doğalgaz ve petrol bağımlılığı ile ilgili değil, aynı zamanda Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik konumunun Rus enerji kaynaklarının üçüncü taraflara iletilmesindeki önemi ile de alakalıdır.311

Türkiye’nin Rusya’ya doğal gaz bağımlılığı vardır ve bu kapsamda güvenilir, ucuz enerji kaynağı arayışı ile kaynak çeşitlendirme politikaları Türkiye’nin her zaman gündemindeki bir konudur. Türkiye her daim enerji güvenliğini sağlamaya yönelik yerli enerji kaynağı arayışı içinde olmuştur. Aynı zamanda enerji üreticisi ülkeler ile tüketici ülkeler arasında, stratejik pozisyonunu kullanarak arz güvenliğini artırıcı bir pozisyon almaya çalışmaktadır. Türk-Rus ilişkilerinde enerji konusuna dair rekabet, 1990’lı yıllardan sonra ortaya çıkan jeopolitik rekabet ile alakalıdır. Çünkü Türkiye, Batı kampı içinde yer alan bir ülke olarak, Soğuk Savaşın sona ermesiyle bağımsızlığını kazanan ülkeler ile yakın enerji ilişkileri geliştirmekte, Rusya ise Türkiye’nin kendi etkisini sınırlama çabasını enerji üzerinde yaşanan küresel rekabet ile ilişkilendirmektedir.312 Diğer bir ifadeyle, Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrası Doğu-Batı arasında enerji koridoru olma hedefi, enerji üzerinde yaşanan rekabetin sonucudur. Türkiye’nin dil, din, etnik açıdan yakın gördüğü ülkeler üzerinden enerji koridoru olma hedefi, 2007 yılında Türkiye ile Azerbaycan arasında inşa edilen BTC petrol boru hattı ile somut bir sonuca

ulaşmıştır.313 Buna mukabil Rusya’nın Kazak petrolünü Karadeniz’e ulaştıracak

Tengiz-Novorossiysk boru hattını tamamlaması Türkiye’ye karşı bir hamle niteliğindedir. Fakat

311 Serhan Ünal, “Potential Effects of An Energy Transition on Turkish-Russian Relations” Uluslararası Hukuk ve

Politika, Cilt.9, Sayı.36, (2013), s.76.

312 Şaban Kardaş, “Turkey-Russia Energy Relations: The Limits of Forging Cooperation through Economic Interdependence”, International journal, Vol. 67(1), (Winter-2011-2012), s.81-82.

bu durum İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçen petrol tankerlerinin sayıca artıracağı için dolaylı olarak yine Türkiye’nin önemini artırmıştır.

Türkiye enerji ticaretine yönelik olarak Montrö Sözleşmesi’ndeki serbest geçiş özgürlüğü rejimini titizlikle uygulamaktadır. Yakın zamana kadar boğazlardan geçen gemiler 150 metre ile sınırlı iken artan petrol tüketimi nedeniyle 250-300 metre uzunluğundaki gemiler geçmeye başlamıştır. 1994 yılında Türkiye’nin yaptığı bir düzenleme ile 200 metrenin üzerindeki gemilerin gündüz ve kılavuz eşliğinde geçiş yapması aynı anda ikinci bir gemiye izin verilmemesi rejimi uygulanmaya başlamıştır. Rusya bu durumu protesto etmiş ve uygulamanın Montrö Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu iddia etmiştir.314

Rusya ile Türkiye arasındaki petrolde yaşanan rekabet doğal gazda da kendini göstermiştir. Rusya’nın Hazar Denizi’nde doğal gaz rezervlerine yönelik botu hattı inşa etme çabaları karşısında, Türkiye tarafından Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı projesi hayata geçirilmiş ve Azeri gazının Türk pazarına girmesi ve müteakiben Türkiye Yunanistan boru hattı ile (Interconnector Turkey-Greece) Avrupa’ya aktarılması

sağlamıştır.315 Türkiye üzerinden geçen enerji yolları aşağıdaki Şekil 8’de

görülmektedir.

Şekil 8: Türkiye Üzerindeki Enerji Yolları (Kaynak: http://www.mfa.gov.tr)

314 Kasım, s.27.

Enerji güvenliği konusu Türkiye ile Batılı ülkelerin Orta Asya ve Kafkasya Bölgesinde çıkarlarının örtüştüğü bir konudur. Özellikle NATO’da 2006 yılında Rusya’nın Ukrayna üzerinden Avrupa’ya giden gazı kesmesi ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından kaygıyla karşılanmıştır. Bu bağlamda enerji güvenliği 2009 yılında Strasbourg-Kehl Zirvesi Deklarasyonun öncelikli konularından biri haline gelmiştir.316 Diğer taraftan, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki artan enerji ilişkileri Rusya’nın enerji çıkarları açısından sorun alanlarından biri olarak görülmüştür. Rusya’nın en temel kaygılarından biri Trans-Hazar boru hattı ile Türkmenistan’dan gelen önemli miktarda gazın Türkiye üzerinden Avrupa piyasasına ulaştırılmasına yönelik projelerdir.317

Türkiye, AB’nin çoğu üye ülkesinin Rusya’ya olan gaz bağımlılığını azaltma hedefi doğrultusundaki Güney Gaz Koridoru programında yer alan Nabucco projesini 2009 yılında kabul ettiğini deklare etmiştir. Rusya ise eş zamanlı olarak Güney Akım projesini Nabucco projesine rakip olarak sunmuştur. Fakat Türkiye’nin tavrı Rusya’nın projesini tamamen dışlayıcı bir nitelik arz etmemiş ve Ruslara Karadeniz’de bahse konu proje için sismik araştırma yapmasına izin vermiştir. Türkiye’ye göre iki proje birbirinin tamamlayıcısı projelerdir. Bu anlamda Türkiye, Batı ile enerji konusunda iş birliği yaparken, Rusya’dan tamamıyla vazgeçmesinin mümkün olmadığını net olarak göstermiştir.

Türkiye ile Rusya arasında enerji konusunda yaşanan rekabet mutlak anlamda Türkiye’nin ABD odaklı bir enerji politikası izlediği anlamına gelmemektedir. Nitekim Türkiye ABD’nin itirazlarına rağmen 1997 yılında Rusya ile doğal gaz boru hattı anlaşması imzalamıştır. 2005 yılında tam olarak faal hale gelen Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı ile Rusya’dan önemli miktarda doğal gaz ithal etmeye başlayan Türkiye, başta ABD ülkeleri olmak üzere birçok Batı ülkesi tarafından eleştirilmiştir.318

Türkiye ile Rusya arasında enerji konusunda gelişen iş birliği de en az yaşanan rekabet kadar ön plana çıkan bir konudur. Tarihsel olarak bakıldığında; 1984 yılında

316 Özkan, s.124.

317 Pavel Baev, “Russia and Turkey Find A Common Cause In Confronting The Specter of Revolution”, Turkish

Policy Quarterly, Vol.12, No.4, (Winter 2014), s.47.

Türkiye’nin Sovyetler Birliği’nden gaz alım anlaşması bir milattır.319 Rusya söz konusu anlaşma ile 25 yıl boyunca gaz sağlaması karşılığında Türkiye’den pamuk, tahıl, et ve sanayi ürünleri almayı kabul etmiştir.320 Müteakiben 1997 yılında Rusya Başbakan Viktor Chernomyrdin’in Türkiye ziyareti gerek Soğuk Savaş sonrasında başbakan seviyesindeki ilk ziyaret olması gerekse Türkiye-Rusya arasında gaz akımı sağlayacak Mavi Akım Projesi’nin ilk adımını temsil etmesi açısından büyük önem arz etmektedir.321

Şekil 9: Türkiye’nin 2015 Yılı Enerji İthalatı (Kaynak: BOTAŞ ve EPDK)

Türkiye büyüyen ekonomisi paralelinde enerji ihtiyaçlarında da bir artış ile karşı karşıyadır. 2015 yılı itibariyle enerji ithalatı Şekil 9’da sunulmuştur. Türkiye 2002 yılından itibaren elektrik ve doğalgazda ÇHC’den sonra en fazla talep artışına sahip ülke konumundadır. Rusya Türkiye’nin artan enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında kilit konumda bir ülkedir. Özellikle doğal gazı ihtiyacının yüzde 99’unu ithal eden Türkiye ile en büyük doğal gaz ihracatçılarından olan Rusya arasında yüksek miktarda doğal gaz ticareti yapılmaktadır. Türkiye 2015 yılı itibariyle doğal gazın yüzde 55.6’sını

Rusya’dan ithal etmektedir.322 Bu anlamda Türkiye’nin Rusya’ya olan büyük orandaki

doğalgaz bağımlılığından bahsetmek mümkündür.

319 Kiniklioğlu ve Morkva, s.539.

320 İsmail Demir, s.187.

321 Özdal, Özertem ve Diğerleri, s. 37.

322Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Enerji Profili ve Stratejisi, http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-enerji-stratejisi.tr.mfa (10 Ocak 2016)

2000 yılından sonra Türkiye-Rusya ilişkilerinde enerji alanında artan bir iş birliği vardır. 2004 yılında iki ülke arasındaki doğal gaz boru hatları ve nükleer enerji tesislerinin inşasına yönelik çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır. Bahse konu anlaşmalar ile aynı zamanda Kafkaslarda daha yakın güvenlik iş birliği sağlanmasına yönelik adımlar atılmıştır.323 2009 yılında ise Türkiye ve Rusya arasında enerji konusunda diyaloğun daha da derinleştirilmesi konusunda bir mutabakat söz konusudur. Özellikle Türkiye’de inşa edilecek Nükleer Enerji Santrali ihalesinin Rusya tarafından alınması önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkmıştır. Diğer taraftan Türkiye’nin Mavi Akım-II boru hattını inşa etme ve Nabucco ile Güney Akım projelerinin birleştirme teklifleri Rusya tarafından çekince ile karşılanmıştır.324

Türkiye ile Rusya arasında doğalgazın fiyatına yönelik çeşitli anlaşmazlıklar iki ülke arasındaki enerji ilişkilerinin en önemli sorunlarından biridir. Türkiye’nin 1984 yılındaki 25 yıllığına imzalanan anlaşmaları sayesinde, o güne kadar nispeten bir fiyat avantajı sağlamıştır. Ancak 2010 yılında gaz fiyatlarının yüzde 39 arttığı bir dönemde Türkiye Rusya ile tekrar fiyat müzakeresi yapmış ve Balkanlar üzerinden gelen hat üzerinden yıllık toplam 6 milyar m3’lük bir anlaşma imzalamıştır.325

Diğer taraftan Mavi Akım üzerinden alınan gazın fiyatına ilişkin çok çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır. 2011 yılında yapılan müzakereler sonunda hem gaz alım anlaşmasındaki pürüzler giderilmiş, hem de Güney Akım Projesi Türkiye tarafından onaylanmıştır.326 Mevcut durum itibariyle özellikle Rus gaz şirketi ile Türk şirketleri arasında artan bir iş birliği söz konusudur. Gazprom 23 ile 30 yıllık Akfel, Barbaros, Kibar şirketleri ile anlaşmalar imzalamıştır. Aksa ve Barbaros şirketleri bu ithalat ve dağıtım projelerine katılmıştır. Türk şirketleri artan şekilde Rusya ile enerji ilişkilerine

323 Talukdar, s.4.

324 Kardaş, 90-95

325 Remi Bourgeot, “Russia-Turkey A Relationhip Shaped by Energy” Russie.NEI.Visions, Paris: French Institute of International Relations, s.9.

müdahil olmaya başlamıştır.327 Benzer şekilde Türkiye ile Rusya arasında Irak’taki petrol arama ve üretim faaliyetlerinde iş birliği yapılmaktadır.328

Genel anlamda Türkiye’nin Rusya’ya yönelik önemli oranda bir doğal gaz bağımlılığı söz konusudur. Diğer taraftan enerjini kaynaklarının pazarlara aktarılması bağlamında bir rekabet söz konudur. Rusya’nın Türkiye ile ilişkilerin bozulduğu dönemde Türkiye’ye karşı enerji bağımlılığını siyasi bir koz olarak kullanma yöntemini tercih etmemiştir. Özellikle Suriye Krizi kapsamında uçak düşürme hadisesi sonrası gerilen ilişkilerin Rusya’nın Türkiye’ye gaz ambargosu uygulamasına sebep olabileceği sıklıkla tartışılmış ancak Rusya tarafından böyle bir politika benimsenmemiştir. Rusya’nın bu tavrını enerji ihracatına olan bağımlılığının bir sonucu ve geçmiş dönemde enerjiyi koz olarak kullandığına dair yapılan eleştirileri haksız çıkarma çabası olarak görmek mümkündür.