• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 5: İRAN İLE RUSYA ARASINDAKİ KİMLİKSEL KÜLTÜR:

5.6. Hazar Sorunu

Hazar’ın statüsü sorunu Soğuk Savaş sonrasında İran-Rusya ilişkilerini etkileyen önemli konulardan biridir. Tarihsel olarak bakıldığında; 1828 Türkmençay Anlaşmasına göre Hazar’da donanma bulundurma hakkı olmayan İran, 1921 yılında Sovyetler Birliği ile yaptığı Dostluk Anlaşmasıyla bu hakka sahip olmuştur. Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesinde 26 Şubat 1921 tarihli ve 25 Mart 1940 tarihli Sovyet–İran Anlaşmaları önemli bir yere sahip olmuştur. Ancak Hazar’ın statüsü konusundaki tartışmalar tarafların farklı argümanları nedeniyle devam etmiştir.488 Soğuk Savaş sonrası ise

484 Kozhanov, “Understanding The Revitalizatıon of Russian-Iranian Relations” s.10.

485 Arıkan, s.56.

486 Kozhanov, “Understandıng The Revitalization of Russian-Iranian Relations” s.12.

487 Flanagan, s.173.

kıyıdaş diğer ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmasıyla birlikte, Hazar’ın statüsü konusundaki tartışmalara yeni aktörler eklenmiştir.

İran’ın konuya yönelik görüşlerine bakıldığında; 1921 anlaşmasına dayanarak Hazar’ın yarısının kendine ait olduğunu savunduğu görülmektedir. Diğer kısmın ise eski Sovyet ülkelerinin kendi aralarında paylaşmasının gerektiği iddia etmiştir. Ancak İran’ın nihai gerçekleştirmek istediği hedef ise, Hazar’ın beşe bölünmesi her kıyıdaş ülkeye %20 pay verilmesi yönünde olmuştur. Bu bağlamda İran Hazar’ı deniz kabul ederek diğer ülkelere göre daha büyük bir ulusal alan elde etmeyi amaçlamıştır. Rusya ise Hazar’a özel statü verilmesini talep etmiştir. Bu kapsamda kurulacak uluslararası bir örgütün kıyıdaş ülkelerin eylemlerinin kontrolünü sağlayabileceğini savunmaktadır. Azerbaycan ve Kazakistan buna karşı çıkmaktadır.489

Rusya ile İran arasında Hazar bölgesindeki ABD ve Türkiye’nin etkisinin sınırlandırılması konusunda bir mutabakat söz konusudur. Her iki ülke de BTC petrol boru hattına şiddetle karşı çıkmıştır. Nitekim Hazar üzerindeki enerji kaynakları üzerinde tam kontrol sağlanması iki tarafın da ortak arzusudur. Rusya Putin’in göreve gelmesiyle birlikte, Hazar’ın yasal statüsünün belirlenmesi ve mevcut problemlerin çözümü konusunda aktif bir çaba içine girmiştir. 2002 yılında bir enerji şirketinin Hazar’ın Azerbaycan açıklarında aynı zamanda İran’ın da hak iddia ettiği bölgede arama yapması karşısında, Azerbaycan’ın Türkiye ve ABD’den yardım istemesi bölgede gerginliğe sebep olmuştur. Müteakiben Rusya Hazar’da büyük askeri tatbikat yaparak güç gösterisinde bulunmuştur.490

2008 yılında Rusya ile İran arasındaki Hazar’daki gaz rezervlerinin ortak işletilmesine yönelik bir anlaşma imzalanmıştır. Ancak henüz ticari bir ürün ortaya çıkmış değildir. Nitekim iki tarafın da birbirlerini enerjinin Avrupa piyasasına aktarılması kapsamında rakip olarak gördüğü bilinmektedir.491

489 Age, s.59.

490 Katz, s.56.

Genel olarak; Hazar’ın statüsüne yönelik sorunların çözümü kapsamında çeşitli toplantılar icra edilmektedir. İlk toplantı 2002 yılında Aşkabat'ta, ikincisi 5 yıl sonra 2007’de Tahran'da, üçüncüsü ise 2010'da Bakü'de gerçekleştirilmiş ve çok önemli kararların alındığı son zirve de 2015’de Astrahan’da düzenlenmiştir. Söz konusu zirvede Hazar ülkeleri devlet başkanları arasında sağlanan mutabakat ile Hazar’da dengeli bir askeri güç bulundurulmasına ve beş ülkenin dışında hiçbir ülkenin askeri güç konuşlandırmamasına karar verilmiştir.492 Nihai anlaşmaya ilişkin olarak taraflar arasındaki görüşmeler devam etmektedir.

5.7. Ortadoğu

Ortadoğu’yu İran ve Rusya arasında hem çıkarların örtüştüğü hem de çatıştığı bir alan olarak görmek mümkündür. 1996 yılında İran tarafından Rusya’ya gerçekleştirilen üst seviye ilk ziyarette, İran-Rusya ilişkileri stratejik olarak tanımlanırken, Ortadoğu, Orta Asya, Kafkasya gibi bölgelerin yanında ortak çıkarların bulunduğu alan olarak belirtilmiştir. Ancak İsrail-Filistin sorunu iki ülke arasında farklılaşan politikaların en önemli örneği oluşturmuştur. Sovyetler Birliği 1948 yılında İsrail’i resmi olarak tanıyan ve diplomatik ilişkiler geliştiren ilk ülkelerden biridir. 1948-1949 yıllarında Arap ülkeleri ve İsrail arasındaki savaşta İsrail’e silah sağlamıştır. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin İsrail-Filistin sorununa yönelik çözüm çabası sergilemiştir. Günümüzde ise Rusya iki bağımsız devletin kurulmasını arzu etmekte ve bu anlamda barış sürecine bölgesel güçlerin de katılması gerektiğini ifade etmektedir.493

İran ise İsrail’in varlığına karşı çıkmakta ve İran’ı en önemli tehdit olarak görmektedir. Bu anlamda İsrail ile çatışma halinde bulunan Hizbullah’ı güçlü bir şekilde desteklemektedir. Ancak bu politika farklılığı hiçbir zamanda Rusya’nın İsrail ile sıcak ilişkiler geliştirmesine engel teşkil etmemiştir.494 Nitekim İsrail konusunda her iki tarafında birbirlerini eleştirmekten imtina ettiği sıklıkla gözlemlenen bir durumdur.

492 Habertürk, “Hazar-Denizi-İcin-Tarihi-Anlasma” 30 Eylül 2014.

493 Abzal Dosbolov, “Arap-İsrail sorununda Rusya Federasyonu’nun Rolü”, Barış Araştırmaları ve

Çatışma Çözümleri Dergisi, Cilt.2, No.1, (2014), s.2.

İran’ın Ortadoğu politikalarının merkezinde mezhepsel bir yaklaşım olduğunu iddia etmek mümkündür. Bu yaklaşım özellikle Arap Baharı sonrasında daha görünür hale gelmiştir. İran’ın Sünniler tarafından yönetilen Bahreyn’e, Şiilere yönelik reform çağrısı yapması, Suudi Arabistan’da Şii azınlığa kötü muamele yapıldığını iddia etmesi, Yemen’deki Husilere güçlü desteği, Şiilerin çoğunluk olduğu Irak Hükümeti’ne IŞİD ve aşırı Sünni gruplarla mücadelesinde önemli ölçüde yardım sağlaması bu değerlendirmeyi doğrulamaktadır.495 Benzer şekilde İran, gerek Lübnan’daki Şiilerin örgütlenmesine destek vererek, gerekse Suriye rejiminin askeri anlamda arkasında

durarak mezhepsel bir dış politika anlayışına sahip olduğunu net olarak göstermiştir.496

Bu anlamda Suriye Krizi’nde mezhepsel vurgulardan özenle kaçınan bir görüntü vermesine rağmen rejimin mücadele ettiği grupları “Selefi ve Tekfirci” olarak nitelendirilmesi ve Sünni karşıtı ifadeler kullanması dikkat çekicidir.497

Rusya ise, İran’ın Ortadoğu’daki Şii eksenli politikalarına pragmatik bir şekilde yaklaşmaktadır. Bu kapsamda Müslüman kardeşler ya da IŞİD gibi Sünni grupları terör örgütü olarak görürken, Şii eksenli Hizbullah’ı bu kategoride değerlendirmemektedir. Buna mukabil bölgede Türkiye ve İsrail gibi ülkeler ile ilişkilerini geliştirmek suretiyle bu tarz politikalarını dengelemeye çalışmaktadır. Genel olarak Rusya’nın Sünni blok karşıtı olmaktan ziyade bölgede Batı karşıtı olmayı ön planda tuttuğunu iddia etmek

mümkündür.498

Batı karşıtlığı bağlamında İran ve Rusya’nın Ortadoğu’ya yönelik en önemli ortak politikalarından biri ABD’nin bölgedeki faaliyetlerine olan muhalefetleridir. Her ikisi de ABD hegemonyasını farklı yorumlasa da bu ülkeyi Ortadoğu’da görmek istememektedir. Rusya’nın perspektifine göre; Ortadoğu’da daha çok ABD ile yakın ilişkiler geliştiren ancak ABD’ye tamamıyla bağımlı olmayı istemeyen ülkeler ile ilişkiler geliştirilmelidir. Rusya, bu anlamda ABD’nin Ortadoğu ülkelerine yaptığı silah

495NATO Review, “İran’ın Bölgesel Güç Olarak Yükselişi: Şiilerin Güçlendirilmesi ve Buna Bağlı Kısıtlamalar” 24 Şubat 2016.

496Bayram Sinkaya, “Suriye Krizi Karşısında İran’ın Tutumu Ve Şam- Tahran İttifakının Temelleri”, Akademik

Orta Doğu, Cilt.10, Sayı.1, (2015). s.151.

497Sinkaya, s.153.

satışlarına alternatif tedarikçi olmaya çalışmaktadır. 499 Arap Baharı esnasında Rusya’nın İran’a yönelik angajmanlarında bir artış olmuştur. Bu durum Rusya’nın bölgedeki ekonomik ve siyasi ağırlığının azalma endişesi ile ilgilidir. Nitekim Rus iş adamlarının bu dönemde İran’da iş yapmaları konusunda açıkça desteklendiği ve

BM’nin İran’a yönelik yaptırımlarının delinmesine göz yumulduğu bilinmektedir.500

İran ile Rusya arasında Suriye Krizine yönelik ortak anlayıştan bahsedilse de müdahalenin boyutları konusunda tam bir mutabakat yoktur. Bu bağlamda iki ülke arasında hala karşılıklı tarihsel bir güvensizliğin olduğu ifade edilebilir. Özellikle ılımlı ve muhafazakâr İranlılara göre; Rusya İran’ı daima ABD ile yaptığı görüşmelerde pazarlık unsuru olarak kullanmaktadır. Rusya’nın Buşehr Nükleer Santralinin tamamlanmasını geciktirmesi ve geçmişte S-300 füzelerinin tesliminin iptali gibi konular, bu bakış açısına göre bir ihanettir. Bu bağlamda İran’ın küçük şeytan olarak gördüğü Rusya ile ortak hareket etmemesi gerekmektedir.501 Sonuç olarak; İran ile Suriye arasındaki güçlü ilişkiler, İran-Rusya ilişkilerine olumlu yansımıştır. Genel anlamda Ortadoğu konusu İran-Rusya ilişkilerinde Batı karşıtlığı ve Suriye gibi konularda bir iş birliği ancak İsrail ve Filistin sorunu gibi alanlarda ise rekabet unsuru olarak ifade etmek mümkündür.