• Sonuç bulunamadı

D. Milliyetlerine Göre Kişiler

2. Olay Geliştirme

Füruzan’ın hikâyelerinde olayı yürütme veya geliştirme bakımından farklı yöntemler kullandığını söyleyebiliriz. Olayı başlatıp entirik unsuru oluşturmada onun hikâyeleri tasnif edilebilir niteliktedir.

Füruzan’ın hikâye kişilerinin hemen hepsi geçmişleriyle yaşarlar. Bu durum yazarı klasik kurguya sahip hikâyelerinde bile geriye dönüş tekniğini çok sık kullanmaya zorlamıştır. Olayların gelişiminde geçmişte yaşananların önemi büyüktür; kişiler geriye dönüşlerle şimdiyle bağ kurarlar. Nurullah Çetin, geriye dönüş tekniğinin edebî eseri genişletmekte olduğunu şöyle ifade eder: “Genişletme, bize iç zamanı verir. Bu, psikolojik zamandır ya da derunî zaman. Yani kişilerin iç dünyalarında seyyal olan öznel zaman. Roman kişisi, bir zaman dilimi içinde konuşurken ya da boş otururken çağrışım ve hatırlamalarla geçmiş ve gelecek zamanlara dalar gider. İşte bu kişinin kendi iç dünyasında yaşadığı öznel, kişisel zamana iç zaman diyoruz”14.

Füruzan’ın hikâyelerinde olaylar, kurguladıkları zamana paralel olarak gelişir.

Klâsik ve modern hikâye kurgusuna göre hikâyede olayların ve zamanın seyri değişir. Olay zamanından geçmişe dönülüp sonra tekrar olay zamanına yani hikâyenin başına dönülerek bitirilen hikâyelerinin tasnifi mümkündür. Bu hikâyelerde olay gelişimi çoğunlukla geriye dönüş tekniğiyle sağlanmıştır.

“Benim Sinemalarım” adlı hikâyenin olay kurgusunun kısmen karışık olduğunu söyleyebiliriz. Hikâyenin başında evden kaçışını, bir komşu kadın aracılığıyla öğrendiğimiz Nesibe’nin evi terk etmeden önce neler yaşadığını, nasıl bir ruh dünyasına sahip olduğunu, geriye dönüş tekniği sayesinde, yine komşu kadınlar ve annesinin konuşmalarından öğreniyoruz. Nesibe küçük yaşta çalışmaya başladığı tütün fabrikasında burada çalışan kızlardan olumsuz bir şekilde etkilenmiş;

Beyoğlu’nda yaşayan insanlarla kendi mahallesindeki insanların yaşam standardı arasındaki farkı kavramıştır. Nesibe, iyi ailelerin okumuş, seçkin delikanlılarını beğenmektedir; fakat ne yazık ki kendisinin bu özelliklerden yoksun oluşu, onu, iyi aile kızı gibi görünmesini sağlayan kıyafetleri almasını sağlayan yaşlı erkeklere yakınlaştırır. Bu olaylar Nesibe’nin evi terk etmeden önce yaşadığı ara düğümlerdir.

14 N.Çetin, a.g.e., s.161.

“Bir Evin Dıştan Görünüşü” adlı hikâyeye balkonda oturan bir çiftin sohbetleriyle başlayan Füruzan, Rahmi Bey’in uykuya dalmasıyla Fıtnat Hanım’a geçmiş günlerini hatırlatarak olay gelişimini sağlamaya çalışmıştır. Bu hikâyede ifade edilebilecek somut bir ana olay yoktur. Tüm anlatılanlar Fıtnat Hanım’ın sıradan yaşantısından ibarettir.

“Gül Mevsimidir” adlı hikâyenin olay gelişimi, Mesaadet Hanım’ın geçmiş günlerini anlatması üzerine kurgulanmış; olay zamanındaysa odasında bencil ve yalnız bir yaşam süren yaşlı kadının hizmetçisi ve geliniyle olan münasebeti, geçmişin izlerini taşıyan eşyaların yaşlı kadına ne ifade ettiği uzun uzun anlatılmıştır.

“Haraç” adlı hikâye ise Servet adındaki bir kadının geçmiş günlerini anlatması üzerine kurgulanmıştır. Servet Hanım, çocuk yaşta besleme olarak yaşamaya başladığı konak hayatından ömrünün son anlarına kadar başından geçenleri anlatır. Hikâyenin en büyük merak unsuru Servet Hanım’ın sonunun ne ocağıdır.

Geçmiş günlerini hatırlayan kadınların anıları üzerine kurgulanan hikâyelerden biri de “Birinci Yaz Şarkıları” ve “İkinci Yaz Şarkıları”dır. Şehrazat adındaki genç kadının ailesiyle birlikte akıl hastanesine yaptıkları ziyaretle başlayan hikâyede, genç teyze Nagehan, nine ve dedeyle paylaşılan güzelliklerin ardından ailenin yavaş yavaş dağılmasıyla sona yaklaşılır. Hikâyede en büyük merak unsurunu teşkil eden husus hasta dayının sonun ne olacağıdır; ancak en son şok tedavisi gören dayının akıbetinden bir daha bahsedilmez.

“Ah Güzel İstanbul”da olaylar şoför Sarı Kâmil’in evlenme kararı alarak Cevahir’i genel evden çıkarmasıyla gelişir. Bu arada genel ev ve burada çalışanların yaşantısı üzerinde de uzun uzun durulur. Sarı Kâmil’in Cevahir’le evlenip evlenmeyeceği hikâyenin ana düğümüdür.

Füruzan’ın klâsik olay kurgusuna sahip hikâyelerindeki olay gelişimini de tasnif etmek mümkündür. Geriye dönüşlerin bu kurguda da fazlalığı yazarın insan yaşamında geçmişin izlerini ne denli önemsediğini göstermesi bakımından dikkate değerdir.

“İskele Parklarında” adlı hikâyede Füruzan, okurun karşısına, yine geçmişini hatırlayan bir kadın çıkarır. Kızıyla iskele parklarında güneşleyen dul bir kadın, eşiyle severek evlenmesini, eşinin ölümünü ve zor anlarında ablasından destek

görememesini okurla paylaşır. Bu arada parktaki diğer insanların mekâna uyumları sosyal konumlarına değinilerek ve kısmen tasvir edilerek aktarılır. Hikâyede önemli bir merak unsuru söz konusu değildir.

“Kırlangıç Balıkları” adlı hikâyede Mehmet’in Zarife’yle tanışması ve birlikte olmaları hikâyede yaşanan basit bir olay olmakla birlikte, bu hikâyede asıl üzerinde durulan olay, Mehmet’in lüks bir restorantın sipariş ettiği balıkların karşılığını alamaması ve restorantta yaşanan trajikomik durumdur.

“Redife’ye Güzelleme” adlı hikâye, yoksul bir adamın evde doğum yapmakta olan eşini, arkadaşının ayakkabı tamir hanesinde kızıyla beklemesiyle başlar. Yoksul adam, arkadaşına mütevazi öğle yemeğiyle birlikte gelmiştir. Burada paylaşılan insanî değerler küçük olay parçalarını oluşturur.

“Su Ustası Miraç” ta evliliğinin ilk günlerinden başlayarak ağa konağındaki yaşamını anlatmaya başlayan hanım, sözü oğullarına getirir. Üç oğlundan ikisi bir ağa oğluna yakışır hareket ettiği halde küçük oğlu idealist bir tutum takınarak parasız yatılı okur; üniversitede devlete karşı gelenlerin başını çeker. Bu durumun adlarını lekelemesinden korkan diğer oğulları, kardeşlerine deli raporu alarak işin içinden sıyrılmanın yolunu bulurlar.

“Günübirlik Adada” olay gelişimi, besleme Cennet’in babasının ziyaretiyle başlar ve babanın kızının el kapısında nasıl bir konumda yaşadığını fark ettirecek gelişmelerle sürer.

“Temizlik Kolu” adlı hikâyede ise torununun temizlik kolunda görevlendirildiğini öğrenen ihtiyar ninenin durumu anlamaya çalışmasıyla olay geliştirilmeye çalışılır. Ninenin tavrının nasıl sonuçlanacağı, ana merak unsurunu oluşturmaktadır.

“Kanı Unutma” hikâyesinde ise dört ay önce resmî görevlilerin köydeki kalıntıları tespit etmeye gelmeleri ve köyün gençlerinin Akdeniz’e ve Yunan adalarına sünger avına gitmeleri, ardından da bazı gençlerin tabutunun köye gelmesi geriye dönüş tekniğiyle anlatılır. Bu hikâyede okurun merakını uyandıran Durkadın’ın oğlunun hayatta olup olmadığıdır. Durkadın’ın oğlu ölmemiştir, ancak Durkadın’ın köyün delikanlılarının ardından kendi evladına yanar gibi acı duyması, onun olgun, güngörmüş analık vasfını sergilemesi bakımından önemlidir.

“Gecenin Öteki Yüzü” adlı hikâyenin ilk sayfalarında anne-kızın tekdüze yaşamı anlatılır. Anne-kız günlerini umutsuzluk ve yoksulluk içinde geçirmektedir.

Kız kendi iç dünyasında yalnızdır; anne ise kasvetli bir yas içindedir; aynı zamanda gururludur. Füruzan, hikâyenin ilk bölümünde böylesine bir monotonluk sergiledikten sonra, bir yıl başı akşamı, evin üst kat odasında oturan üniversiteli genç ve ablasına, kadının kapısını çaldırarak hikâyede bir şeylerin değişeceğini açıkça belirtmiş, olay gelişiminde böyle bir sürprizle hikâyeye sevinç unsuru eklemiştir:

“Odayı dolduran yoğun umutsuzluğun dayanılmazlığını sezerdi küçük kız.

Yanmayan soba, soğuğu daha çok duyururdu.

Onlara kimse gelmezdi. Odaları, taşkınlıkları engelleyen bir hüzünle sarılıydı. Oysa şimdi, bu iki yabancı ürkütücü ilgileriyle odalarındaki görünmeyen bir şeyleri sarsıyorlar, dağıtıyorlardı” (s.111).

Genç kadın yeni yıl gezmesine gitmeden önce birden geriye dönüp evliliğinin ilk günlerini hatırlamaya başlar. Yakışıklı, hayat dolu bir kocası vardır. Baba evini terk edip geldiği koca evinde mutluluğu bulmuş, anne olmuştur. Tek korkusu, sanki içine doğmuşçasına, mutluluğuna bir şeylerin engel olacağıdır:

“Ya sana bir şey olursa?”

Bana hiçbir şey olmaz. Kimi günler canım göğüs kafesime sığmıyor, öylesine fazla. Yüz kişiye yetecek kadar yaşama gücüm var. Yoksa sen, o halıların, ipeklerin içinden çıkıp bana tutulur muydun?.. Gülme gülme! Ölürsem mi demek istiyorsun?”

(s.12).

Mutlu günlerin hatırlanmasının ardından olay zamanına dönen kadın, biraz sonra tekrar bir geriye dönüş yaparak kocasının ölümünü hatırlar. Böylece hikâye içinde yeni bir hikâye daha anlatılır. Bu yönüyle “Gecenin Öteki Yüzü” çerçeve hikâye biçimine dönüşür.

Füruzan, monoton bir yaşam süren hikâye kişilerinin yaşamlarına yeni bir ruh, yeni bir enerji getirmek isteğiyle, “Kış Gelmeden” adlı hikâyesinin olay gelişimini yıllar önce evi terk eden Alişan’ın dönüşüyle sağlamıştır. Alişan’ın döndüğü gece eniştesinin evine tekrar kabul edilip edilmeyeceği büyük bir merak uyandırır.

“Çocuk” hikâyesinde çocuk ve annenin yaşadıkları yoğun bunalımın ne şekilde sonuçlanacağı ve kadının yeni tanışıyla içerdeyken eski tanışının gelip

dışarıda çocuğu korkutması, hikâyede merak ve gerilim unsurunu artıran düğümlerdir. Çocuk kendisini tehdit eden adamın elinden kaçar; sabaha doğru eve geldiğinde adamlar çoktan gitmiş annesi de sakinleşmiştir.

“Sokaklarından Gemilerin Geçtiği Kent”te ise geliştirilecek, ara düğümlerle birbirine bağlanabilecek olaylar yoktur; ancak hikâyenin aksiyonunu sağlayan bazı küçük olaylar yaşanır: Bünyamin’i büyüten bekçinin ölümü, çocukların polis arabasına doluşturulup karakola götürülmeleri gibi.