• Sonuç bulunamadı

OKULLAŞMA İLE ÖĞRENME İLİSKİSİ

YETİŞTİRMELİYİZ?

OKULLAŞMA İLE ÖĞRENME İLİSKİSİ

A.B.D., Sanayi Sonrası Toplum özelliklerini taşıyan bir toplum olarak kabul edildiğine göre, bu toplumun eğitim uy­ gulamalarına bakışı, eğitim-ekonomi ilişkisini belirleyişi, 2000'li yıllar için yapılan kestirmelerin ve hazırlıkların örnek bir tablosu olmaktadır. Bu tabloya göre, eğitim, ekonomik büyümenin, eşit olanakların ve paylaşılan ulusal görüşün te­

melinde bulunmaktadır. Toplumda yalnızca okullaşmaya

değil; öğrenmeye, kaliteye, niteliğe değer vermek gerekli ol­ m a k ta d ır. Böyle bir görüş, okulun amacını yeniden

tanımlamayı ve okullaşmanın, temel becerilerin telkin ve tek­ rarından, olgu depolarının kazandırılmasından öte, amaçlarının olmasını gerekli kılmaktadır. Bir diğer deyişle, Sanayi Sonrası Toplum için, uzun zamandır yalnızca im- tiyazlı-ayrıcalıklı azınlık için gerekli olduğu düşünülen, üst düzeyde başarılı öğrencilerin yetiştirilmesini amaçlayan bir eğitim sistemi ve yaklaşımı öne sürülmektedir. Böyle bir sis­ temde, öğrenme yeteneğini geliştirmek, nasıl yapılacağını düşünmeyi vurgulamak, öğrenmeye saygı ve saygınlığı vur­ gulamak, eğitime sarfedilen gayretin değerlendirileceğini, ödüllendirileceğini göstermek, bilgiye aşırı susamışlığı des­ teklemek ve pekiştirmek yönünde uygulamalara yer verile­ cektir. A.B.D. yanı sıra Japonya'da da buna yönelik girişimler gözlenmektedir. Bu sistemin ana öğesi olarak öğretm enlik, profesyonel öğre tm e n mesleği olarak görülmektedir. Profesyonel mesleğin mensubu olarak öğretmen okula, bilmesi gerekenin hepsini bilerek gelen bir kimse olmayıp; bilmesi gerekenin ne olduğunu, nasıl belir­ leyeceğini, nereden elde edeceğini ve başkalarının bunları anlamlı hale getirmelerine nasıl yardım edeceğini bilerek gelen kimse olm ak durum undadır. Bu bakımdan öğretmenliğe giriş sistemi mutlaka yükseltilmeli; öğretmenlik ve öğretme ciddiye alınmalı, gelecek yıllarda ge­

reksinme duyulacak öğretmenlerin daha ağır ve duyarlı bir hazırlığa geçmelerinin isteneceği vurgulanmalıdır. Sanayi Sonrası Toplum için eğitim uygulamalarını yeniden vurgu­ layan ve bu çerçevede en önemli öge olarak öğretmenlik

mesleğini ele alan ve profesyonel bir meslek olarak belirlen­ mesi gereğine dikkati çeken bu çalışma, insan yetiştirmede temel olan eğitim sektörünün, diğer profesyonel sektörler gibi, kendisini yeniden yapılandırmasını ve böylece ülkenin üstün yetenekliler dağılımından en iyi biçimde payını almasını gerekli görmektedir.

Yukarda özetlenen belirlemeleri yapan çalışma grubu 2 0 0 0 yılı için bir okul senaryosu da hazırlamıştır. Bu senar- yonun ana çizgilerinden bazılarına, Sanayi Sonrası Toplumu­ nun okulunun resmini çizmek için kısaca değinmek yararlı olacaktır:

• Öğretmenliğe üstün yetenekli kimseleri çekecek, plan, program, yatırım ve uygulamalara yer vermek. • Öğretim ve eğitim için çevre orta m değişimini

sağlamak.

• Okul sistemi bürokratik otoriteye dayalı olmaktan çıkarılarak, otorite öğretmenin profesyonel kapasite­

sinden oluşturulmalıdır.

• Öğretm enler perform anslarını a rtırm a k uğraşısı içinde ve meslek adamları gibi çalışmalıdırlar.

• Eğitim yatırımlarında artan maliyet, artan öğrenci performansı ile karşılanacaktır.

• Öğretmenlerin örgütlenmesi ve mesleğin standart­ larının oluşturulması ve yükseltilmesi sağlanacaktır.

• Profesyonel otonomi, özerklik temel koşul olmak­ tadır. Eğer eğitim (okul] tıp, mimarlık, muhasebe,

işletme gibi alanlarda eleman için yarışacak ise, top­ lumda öğretmenler yaptıkları iş, verdikleri hizmet ko­ nularında benzer otorite ve yetkiye sahip olmalıdırlar.

Örneğin; Öğretim yöntem ve donanımı, kadrolara atama, okul süresini organize etme öğrencileri yöneltme, yönlendirme, sınıflandırma; danışmanları ve uzmanları kullanma, okula ayrılan kaynakları kullan­ ma gibi konularda yetki ve otorite.

Öngörülen planı, senaryoyu uygulamada ise, eğitime yapılan yatırımdan elde edileni artırm ak için, yeni ek yatırımlara gerek olacaktır. Öğretmenlik işgücünü profes­ yonelleştirmek anahtar bir girişim ve yaklaşım olacaktır. Bunun yanısıra, eğitim bütçelerindeki kaynaklar, yönetim ka­ le m le rin d e n ö ğ re tim (ö ğ re tm e işi) ka le m le rin e aktarılmalıdır.

Sanayi Sonrası Toplum - Türkiye ve İnsan Yetiştirme

Sanayi Sonrası Toplum kavramına ilişkin çizilen tabloya bir örnek olarak, A.B.D. toplumunda Sanayi Sonrası dönem için eğitim, insan yetiştirme girişim ve çalışmalarını gözden geçirdikten sonra, ülkemizde bu dönem için "nasıl insan yetiştirm eliyiz" sorusunu ele alabiliriz. Nasıl insan yetiştirmeliyiz? Sorusu hem eğitim sistem ve sürecini, hem de bu sistem ve sürecin ürününü kapsamaktadır. Bu bakımdan incelememizde eğitim sistem ve süreci ile gerekli insangücü çerçevesinde konuyu sergilemeye çalışacağız.

Sanayi Sonrası Toplum kavramını irdeleyen toplumbilim­ ciler, Sanayi Toplumu dönemine henüz girmemiş, Sanayi Öncesi Toplum özelliklerini gösteren, az gelişmiş olarak ni­

telenen ülkeler için, şöyle bir teşhis ve tahmin [prognoz] ileri sürmektedirler: Az gelişmiş ülkeler için standart gelişim çizgisi söz konusu olup, bu toplumlar sanayileşecekler, mo- demize olacaklar ve Batılılaşacaklardır. Bu ülkeler kominist, sosyalist ve elitist (askeri veya politik] olsalar bile bu kural uy­ gulanacaktır (Bell, 1973). Bu kurala göre, bu çizgide ve bu dönemlerde değişme kaçınılmazdır. 1 9 9 0 yıllarına girerken dünyadaki güçler dengesinde ve bir çok ülkede yer alan değişimler bu tahminlemeyi bir doğrulama olarak ele al­ maktadır. Eğer bu tahminleme doğru ise, Türkiye de 2ÜG01İ yıllarda Sanayi Sonrası Toplum özelliklerine ulaşmak durumunda olacaktır.

Türkiye'nin bugünkü sosyo-ekonomik yapısı, genel çizgide, Sanayi Öncesi, Sanayi Dönemi ve Sanayi Sonrası Dönem diye belirlenen üç kuramsal çerçevenin hiçbirisine tamamiyle uymamaktadır (TÜSİAD, 199 1], Bununla bera­ ber, Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısı ile bugün, sanayi­ leşmekte olan ve Sanayi Dönemine girme aşamasında olan bir ülke olarak ele alınması uygun bir kabul görmektedir. Yeni Sanayileşen ülke olarak nitelenen Türkiye, eğitim ve sağlık alanlarındaki yetersizlik nedeniyle nitelikli işgücünde, önemli bir arz eksikliği ile karşı karşıyadır (TÜSİAD,1 991 ]. Durum böyle olunca, insangücü yetiştirm e konusunda eğitim sistem ve uygulamalarında, Sanayi Döneminin gerek­ lerini yerine getirecek uygulamalara yer vermenin gerekli ve temel olduğu sonucuna varılabilir. Çağdaş insan yetiştirme diye nitelenebilecek eğitim uygulamalarının yer alması ge­ rektiği vurgulanabilir. 1 9 9 0 yıllarına girildiğinde ülkemizde insan yetiştirme-eğitim sistem ve uygulamalarının tablosu yetkililerce ve eğitimciler tarafından, şöyle belirlenmektedir:

Eğitim Sistemimiz, mutlak itaate öncelik veren, işe mesleğe dönük olmayan, kuru bilgi aktaran, ezberleten, eleştirici ve bağımsız düşünmeye yer vermeyen, gereksiz ayrıntılara

yönlendiren, değerlendiren, eleyen ve sistem dışına iten; işlevsel örgütlenme yerine yapısal örgütlenme ile yönetilen, kamu kaynaklarından gerekli ve yeterli payı alamayan, sayısal olarak eğitim gereksinm elerini ve okullaşmayı karşılayamamış olan, sanayinin ve toplumun gereksinmele­ rini karşılayacak insangücünü yetiştiremeyen özellikler içermektedir. Üzetle, Sanayi Toplumunun öngördüğü ise, akıl ve mantık yürüterek her gün karşılaştığı sorunları çözmeye yatkın, girişimci, yaşamı kadercilikten soyutlamış, kanaat ve kader yerine planlama, kişisel uğraş ile isabetli ka­ rarlar alabilen çağdaş insandır. Çağdaş insan; düşünen, fikir oluşturan deneyimlere açık, değişmeye ve gelişmeye yönelik, akılcı, bilime ve bilime dayalı eğitime değer veren; insan haklarına ve sevgisine yaşamı boyu değer veren, ev­ rensel kuralların toplumda herkese aynen uygulanması ge­ rektiğine inanan bir insandır.