• Sonuç bulunamadı

Niyetin Vakti ve İbadet Süresince Niyetin Şart Olup Olmaması

BÖLÜM 1: EŞBÂH VE NEZÂİR LİTERATÜRÜNÜN GENEL TAHLİLİ,

2.1.4. Niyetin Vakti ve İbadet Süresince Niyetin Şart Olup Olmaması

İbn Nüceym’in beyanına göre niyetin vaktinde asıl olan, ibadetin hemen öncesidir. Fakat ibadetin öncesi hakiki ve hükmî olabilir. Hakiki, ibadetin hemen öncesidir. Hükmî öncesi ise şöyle izah edilmiştir: Bir kimse mesela öğlen namazını imamla kılmak üzere abdest anında niyet etse sonra da namaz cinsinden olmayan bir şeyle meşgul olmaksızın namaz kılacağı mekana gelse ve kalbinden niyeti geçirmeksizin namaza başlasa önceki niyetiyle namaz caiz olur. Çünkü namaz için yapılan daha önceki niyet hükmen namaz vaktine kadar devam eder.

İbn Nüceym, Fethu’l-kadîr’den aktardığına göre fukaha, niyetin sahih olması için niyetle namaz arasına namaz cinsinden olmayan bir şeyin girmemesini şart koşmuşlardır. Buna rağmen niyetle namazın arasına namaz cinsinden olmayan yürümenin girdiğini bildikleri halde niyetin sahih olduğunu açıklamışlardır. Buna göre namazın cinsinden olmayan şeyle muradın namazdan yüz çevirmeye delalet

eden şeyler olması gerekir. Nitekim namaza daha önceki niyetten sonra konuşmak

veya yemekle meşgul olmak namazdan yüz çevirmek anlamına gelir. Dolayısıyla namaza niyette kesinti olmaksızın namaza doğru yürümek namazın fiillerinden sayılır.260 258 Suyûtî, el-Eşbâh, s. 43. 259 Suyûtî, el-Eşbâh, s. 43. 260 İbn Nüceym, el-Eşbâh, s. 43.

76

İbn Nüceym, niyetin başlamaya bitişik olması gerektiğinde ulemanın icma ettiğini söyler. Buna göre geç kalan bir niyetle namaza başlanmış olmaz. Çünkü niyet olmadan önce geçen kısım ibadet olarak meydana gelmemiş olur. Niyet parçalanma kabul etmediği için namazın geri kalan kısmı da aynı duruma düşmüş olur.261

İbn Nüceym namaz dışındaki bazı ibadetlerde niyetin vaktini de hususi olarak inceler. Abdestte niyetin mahalli yüzü262 yıkama anıdır. Niyetin gusül abdestindeki sünnet olma durumu da abdest gibidir. Teyemmümde ise elini temiz toprağa koyduğunda niyet eder.

Zekatta niyetin vakti; zekat ancak edâya bitişik veya vacip olan miktarı ayırma anında yapılan niyetle caiz olabilir. Çünkü malın cinsine göre zekatı ödemek birbirinden farklılık arz eder. Bu sebeple kolaylık sağlamak için zekat miktarını ayırırken niyetin bulunması yeterli görülmüştür.

Ayrıca niyet zekatın ödenmesinden geriye kalırsa; mal fakirin elinde duruyorsa zekat caiz olur, değilse caiz olmaz. Sadaka-i fıtır ise niyet ve ödeme şekli bakımından zekat gibidir. Ancak zimmî konusunda zekattan ayrılır. Zira zimmîlere263

sadaka-i fıtır verilebilir, ancak zekat verilemez.264

Ramazan ayı ve nafile oruca niyet, gün batımından başlayıp fecr-i sadıka (imsak vakti) kadar yapılabilir. Ancak fecre yakın vakitte niyet edilmesi asıldır. Bunun yanında ramazan ve nafile oruç, fecirden geriye kalan, ancak şer’î ölçüdeki günün yarısından önce yapılan niyetle de -oruç tutanlara kolaylık olsun diye- caiz olur. Ramazan ayı dışındaki kaza, nezir veya kefaret gibi farz oruçlara niyet, güneşin batmasından fecr-i sadık doğuncaya kadar olan vakitte yapılabilir. Bu oruçlara fecrin doğmasına yakın bir vakitte niyet edilmesi zaten caizdir. Çünkü niyette asıl olan ibadete yakın olmaktır.265

261

İbn Nüceym, el-Eşbâh, s. 43.

262 Abdestte niyetin mahalli bütün sünnetlerden öncedir. Dolayısıyla yüzü yıkamadan önce niyet edilmesi sünnettir. Şafiilere göre yüzü yıkarken niyet edilmesi farzdır. Şu halde İbn Nüceym’in zikretmiş olduğu bu görüş kendi fıkhî anlayışı olup geçmiş alimlerden nakil değildir. Bkz. Hamevî, I, s. 155.

263

Zimmî konusundaki bu istisna, Hâvi’l-kudsî’de olduğu gibi fetvanın kendi üzerine olduğu görüşe muhaliftir. Zira Ebu Yusuf ve Cumhur ulemaya göre sadaka-i fıtır da kâfire verilmez. Bkz. İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, III, s. 325, 326; Hamevî, el-Ğamz, I, s. 157.

264

İbn Nüceym, el-Eşbâh, s. 44. 265

77

Hacda niyet, ihram giyerken yapıldığı için haccın edâsından önce gerçekleşir. İhrama girerken telbiye ile beraber niyet edilir veya kurbanlık hayvanı sevk etmek gibi niyetin yerine kaim olan bir şey yapılır. Dolayısıyla niyetin hacca yakın olması ve hacdan geri kalması mümkün değildir. Çünkü haccın fiilleri ancak ihramın tekaddüm etmesiyle sahih olabilir. Zira ihram, haccın rüknüdür veya iki kavilden birisine göre266

şartıdır.

Suyûtî, Şafii mezhebinde de niyetin vaktinde asıl olan ibadetlerin hemen öncesi olduğunu ifade eder. Ancak oruçta fecrin öncesini takip etmek zor olduğu için niyetin daha önce yapılmasına cevaz verilmiştir. Sonra bu niyet orucun vacip olduğu vakte kadarki ara zamana da sirayet eder.

İmam Suyûtî, oruca kıyas ederek zekatta da niyetin –zorluğundan dolayı- ödenme anından daha önce yapılmasını caiz görür. Kefaretlerde de aynı durum söz konusudur. Bu sebeple Suyûtî zekat ve kefaret ile namaz arasında şu farkları zikreder; zekat ve kefaretin vucubiyeti meydana gelmeden önce de yapılmaları caiz olduğu gibi aynı şekilde niyetlerini de vacip olmadan öncesine geçirmek caizdir. Namazda ise durum bunun tersinedir. Aynı zamanda zekat ve kefarette niyabet geçerli olup namazda geçerli değildir.267

Yine Suyûtî namazların cem’inde niyetin birinci namazın öncesinde, Temettu’ haccında umre öncesinde ve kurbanda da kesilme anından daha önce yapılabileceğini ifade eder. Ayrıca ibadet konusu olmayan yeminde istisnaya (Allah Teâlâ dilerse) niyet, yemin tamamlanmadan önce yapılabilir.268

Suyûtî birkaç hatırlatmada bulunur ve onları örnekleriyle açıklamaya çalışır. İlk olarak ibadetlerin evvelinde zikrolunan bütün lafızlara niyetin bitişmesi gerekli olduğunu hatırlatır. Bu konuyla ilgili Suyûtî namaz, kinayeli lafızla talak, talak lafızlarının yazılması, bey’ ve sair akitlerdeki kinayeli lafızlar, abdest ve gusül, ihram ve tavaf örneklerini zikreder. Buna göre niyet namazda ilk tekbirin bütün lafızlarına, talak, bey’ ve sair akitlerde yazılan veya telaffuz edilen kinayeli lafızların tamamına,

266

İbn Nüceym, el-Eşbâh, s. 45. Zeylaî, namazın şartlarını işlerken: “Hacda niyetin takdimi caizdir; hatta bir kimse haccı murad ederek evinden çıksa niyet hatırına gelmeksizin ihrama girse caizdir” demektedir. Bkz. Hamevî, el-Ğamz, I, s. 158.

267

Suyûtî, el-Eşbâh, s. 43, 44. 268

78

abdest ve gusülde tesmiyeye, ihramda telbiye lafızlarına ve tavafta “ربكأ للهأ, الله مسب” sözüne yakın olmalıdır.269

İkinci olarak ibadetlerde gerçek başlangıç ve nisbî başlangıç olduğunu ve niyetin her ikisine de bitişmesi gerektiğini hatırlatır. Bu konuda Suyûtî teyemmüm, abdest, gusül, oruç, imamete niyetin vakti ve suyun müsta’mel sayılmasındaki niyetin vaktini örnek olarak zikreder. Örneğin teyemmüm yapmak için intikal etmeye niyetin bitişik olması gerekli olduğu gibi -çünkü bu teyemmümün işlenilen ilk rüknüdür- yüzü meshetmeye de niyetin bitişik olması gereklidir. Zira bu da teyemmümün maksut olan rüknüdür. İntikal ise buna bir vesiledir.270

Üçüncü olarak Suyûtî, içerisinde birçok fiil barındıran ibadetlerin başında yapılan niyetin yeterli olduğunu, dolayısıyla her fiil için ayrı bir niyete ihtiyaç olmadığını hatırlatır. Çünkü bu ibadetlerde niyet bütün fiillere sirayet eder. Abdest, namaz ve hac gibi ibadetler böyledir. Dolayısıyla tavaf, sa’y ve vakfenin her biri için ayrı bir niyet tahsis etmeye gerek yoktur.

Bununla birlikte Suyûtî bu hatırlatmayı; her fiilde niyetin tekrarlanması memnu olan ibadetler, memnu olmayanlar, başka bir şeyin kastedilmemesi şart olanlar ve şart olmayanlar şekillerinde incelemiştir.

Birinci şeklin örneği namazdır. Zira namazın her rüknüne ayrı niyet etmek caiz değildir. İkinci şeklin örneği de hacdır. Zira tavaf, vakfe ve sa’ylere ayrı ayrı niyet etmek caizdir. Hatta kâmil olan da budur.

Suyûtî üçüncü şekil için abdest, namaz, tavaf ve sa’y örneklerini verir. Şöyle ki abdest alırken niyet akıldan gitmiş olsa, ancak bir müddet sonra serinlemeye niyet edilse niyet yenileninceye kadar işlenilen fiiller geçerli olmaz. Rükû yapan bir kimse bir şeyden korktuğu için başını kaldırsa veya secdede başına diken battığı için başını kaldırsa bu rükünler ondan sakıt olmadığı için dönmesi ve rükû-secdeleri yeniden yapması gerekir. Niyet etmeksizin hac için tavaf yapsa sonra bu tavafı borçlusunun yerine saymayı kastederse söz konusu tavaf kendi adına geçerli olmaz.

269

Suyûtî, el-Eşbâh, s. 44, 45, 46. Not: Suyûtî, hatırlatmada sadece ibadetleri zikretmesine rağmen muamelattan da örnekler vermiştir.

270

79

Dördüncü şeklin örneği de vakfe yapmaktır. Niyette başka bir şeyin kastedilmesi vakfeye zarar vermez. Bu sebeple yitiğini veya kaçak kölesini aramak için Arafat’a gelen kimsenin dahi -oranın Arafat olduğunu bilmese de- vakfesi sahih olur.271

İbadetin devamında niyetin şart olup olmaması konusunu İbn Nüceym ayrı bir başlık altında ele alırken Suyûtî ise -yukarıda da görüldüğü gibi- bu mevzuyu niyetin vakti başlığı altında incelemiştir. Bununla beraber İbn Nüceym’in serdettiği örnekler Suyûtî’nin örnekleriyle örtüşmektedir. Ancak varılan bazı sonuçlar, hükümler ve zikredilen prensipler bakımından fark bulunmaktadır. Zira Suyûtî’nin fıkhî nosyonu ve bakış açısı Şafii kaynaklara dayandığı gibi İbn Nüceym de Hanefi kaynaklarından aldığı fıkıh sistemi ve metodolojisi çerçevesinde prensipleri temellendirip konuyu incelemiştir.

Bu itibarla İbn Nüceym niyetin rükünlerden her bir rükünde mevcut olduğunu namazın ve diğer ibadetlerin devamında -zorluk meydana gelmemesi için- şart kılınmadığını söyler. Zira İbn Nüceym Kınye’den aktardığına göre; ibadetin her bir parçasında ona niyet etmek lazım gelmez, bilakis niyet, her halde yapılan rükünlerin hepsi için bir anda yapılması lazım gelir.272

Bu sebeple İbn Nüceym garip karşılamakla beraber ibadet, taat ve kurbete (Allah’a yakınlığa) niyet etmenin lazım olduğunu ve bunlara niyetin namazın başından sonuna kadar her rükünde; özellikle bir rükünden diğer rükne geçerken bulunması gerektiğini Müctebâ’dan naklederek ifade etmektedir. Bu hususta namazdaki nafile fiillerle farz fiiller arasında fark yoktur. Yani farz olan fiillere bu niyetler gerektiği gibi nafile fiillere de gereklidir.

Bu durumda bir kimse kılmış olduğu namazın bazı fiillerinde ibadete niyet etmemeyi kastederse sevap elde edemez. Sonra bu olay (ibadete niyet etmeme kastı), onsuz ibadetin tamam olmadığı bir fiilde gerçekleşirse namaz fasit olur; ancak bu tür fiillerde cereyan etmezse namaz fasit olmamakla beraber isâette (tahrîmen mekruh ile tenzîhen mekruh arasında bir kötülükte) bulunulmuş olur.273

271 Suyûtî, el-Eşbâh, s. 47, 48. 272 İbn Nüceym, el-Eşbâh, s. 45.

İbn Nüceym’in garip karşılaması, bu hükmün, niyetin her rükünde vacip olduğunu andırmasındandır. Ancak burada kastedilen vücûb-u ikmâldir. Bkz. İbn Âbidin, Nüzhe, s. 45.

273

80

Sonuç olarak İbn Nüceym, birçok fiilleri barındıran ibadetlerin başında yapılan niyetle iktifa olunacağı ve her fiilde niyete ihtiyaç duyulmayacağı görüşünü mezhepte mutemet görüş olarak tekrarlar. Çünkü başta yapılan niyet, ibadetin bütün fiillerine uygulanır. Bundan sonra İbn Nüceym, Suyûtî’nin de incelediği tavaf ve vakfe örneklerinin arasındaki farkları ortaya koymaya çalışmaktadır.

Buna göre borçlu bir kimse, alacaklısını kastederek tavaf yapsa bu tavaf alacaklı adına geçerli olup kendi adına geçerli olmaz. Fakat aynı şartlarda alacaklı adına Arafat’ta vakfe yapsa bu vakfe kendi adına geçerli olup alacaklı adına geçerli olmaz. Zira tavaf müstakil olarak Allah’a yakınlığı ifade eden bir ibadettir; ancak vakfe böyle değildir.

Aralarındaki bir diğer fark; ihram giyerken yapılan niyet, ihramlıyken yapılan bütün fiilleri kapsar. Dolayısıyla vakfe de dahil bu fiillerde niyeti yenilemeye ihtiyaç yoktur. Tavaf ise bir yönden tehallülden (eşiyle cinsi ilişki hariç diğer her şeyin helal olması birinci tehallüldür. Ziyaret tavafını yapıncaya kadar eşi hakkındaki ihram yasağı devam eder. Bundan sonra eşiyle cinsel ilişki de dahil her şeyin helal olduğu ikinci tehallül gerçekleşir) sonra bir yönden de ihramlı iken gerçekleşmektedir. Durum böyle olunca (tavaf bir yönden tehallülden sonra bir yönden de ihramlı iken gerçekleşmesinden dolayı) tavafta niyet şart kılınmıştır. Fakat niyetin yönünü tayin etmek ve farziyete niyet etmek şart kılınmayıp niyetin aslı yeterli görülmüştür.274