• Sonuç bulunamadı

2. DİPLOMA VE NİTELİKLER

2.3. Niteliklerin Tanınması

90lı yılların sonundan beri tanınma Bologna sürecinin kalbinde yer almaktadır. Tanınma, temel ve işlevsel bir amaç olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, AYAnın tam olarak uygulanması için gerekli görülen birçeşit araç olarak da ele alınmaktadır. Son yirmi yılda, yabancı niteliklerin ve/veya çalışma programlarının adil bir şekilde tanınmasını amaç edinen Avrupa, ulusal, bölgesel ve kurumsal düzeyde birçok araç geliştirilmiştir. 2007 Tanınma için Ulusal Eylem Planlarındaki incelemede de ifade edildiği gibi (Rauhvargers & Rusakova, 2008), Lizbon Tanıma Konferansının zorlayıcı çeşitli noktalarına rağmen, (2012 yılına kadar sadece Yunanistan ilgili belgeyi kabul edip imzalamadı), Lizbon Tanıma Konferansının ilkelerini uygulamada hala yasal sorunlar bulunmaktadır. Bu ülkelerdeki metinler henüz yukarıda belirtilen ilkeleri benimsemede önemli adımlar atmamışlardır. Leuven/Louvain-la-Neuve Komisyonunda yükseköğretimden sorumlu bakanlar, çalışma grubuna, "tanınmaya ilişkin ulusal eylem planlarının incelenmesine yönelik öneriler hakkında tamamlayıcı bir rapor hazırlamaları" (51) gerektiğini belirtmiştir (Tanınma üzerine AYA çalışma grubu, 2012).

Çalışma grubunun yaptırdığı anketler, yükseköğretim kurumlarının, gelecekteki çalışmaları da göz önüne alarak yabancı niteliklerin tanınması için kararların alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu grup içinde, tanınma ile ilgili kararlar, 15 ülkede yükseköğretim kurumlarının merkezi seviyesinde alınmaktadır. Diğer ülkelerde ise, bu kararlar fakülte ve bölümlere bırakılmaktadır. Bu da, bu kararları alan personelin daha az bilgiye sahip olma riskini artırmaktadır.

İki ülkede (Çek Cumhuriyeti ve Danimarka), yükseköğretim kurumlarının tanınma konusu üzerine temel sorumlulukları bulunmaktadır. Ancak, Danimarka’da, çeşitli merkezler, genel kabul gerekliliklerini karşılamak için nitelikleri değerlendirmektedir. Danimarka’daki önemli merkezler niteliklerin kabul koşullarıyla karşılaştırılmasını gerekli görürse kurumlar yabancı nitelikleri reddedemez. Diğer yandan, kurumlar, kabul koşullarını değerlendirmekte son derece özgürdürler. Çek Cumhuriyeti’nde ise, yükseköğretim kurumlarındansa bakanlık, tanınma ve kabul koşullarına ilişkin tüm kararları yapılan karşılıklı antlaşmaya göre almaktadır. Kıbrıs ve Yunanistan’da, akademik tanınmaya ilişkin kararlar genellikle ulusal merkezlerce alınmaktadır.

12 ülkede, yabancı niteliklerin akademik tanınma çerçevesinde alınan kararlar, bakanlık veya merkezi yönetimin sorumluluğundadır (Şekil 2.21). Türkiye’de ise, bu tür kararlar, YÖK tarafından alınmaktadır.

Bu sürece yükseköğretim kurumları katılmamaktadır. En azından dört ülkede, bu tür kararlar, ulusal otoritelerce alınmaktadır. Böyle bir uygulama, yükseköğretim kurumlarının özerkliğine olumsuz bir hamle olarak dönmektedir ve kabul ölçütlerine gore öğrenci seçimi ve kabulünü sınırlamaktadır.

(51) Bologna Süreci 2020 – Yeni on yıl içindeki Avrupa Yükseköğretim Alanının durumu. Yükseköğretimden sorumlu Avrupalı Bakanların Konferansı, Leuven ve Louvain-la-Neuve, 28-29 Nisan 2009.

Şekil 2.21: Akademik amaçlar için yabancı nitelikler konusunda son kararı veren kurumlar, 2010/11

Merkezi yönetim y Ulusal merkezler Yükseköğretim kurumu Diğer

Veri bulunmamaktadır

Kaynak: BSÇGR Anketi.

Şekil 2.22: Dış kalite güvence süreçlerinde yükseköğretim kurumlarının tanınma politikalarının değerlendirilmesi, 2010/11

Kurumsal tanınma politikaları değerlendirilmektedir.

Kurumsal tanınma politikaları değerlendirilmemektedir.

Kurumsal tanınma politikaları bazen değerlendirilmemektedir.

Veri bulunmamaktadır.

Kaynak: BSÇGR Anketi.

2007 Tanınma için Ulusal Eylem Planlarının detaylı bir incelemesi, bazı ülkelerin Lizbon Tanıma Konferansını uygulamada karşılaştığı çeşitli sorunları dile getirdiğini belirtmektedir. Bu sorunlar çoğunlukla, yükseköğretim kurumlarının özerkliğine ilişkindir. Bu ülkeler, Lizbon Tanıma Konferansının ilkelerinin takip edilmesinden emin olmadıklarını dile getirmişlerdir. Bunun nedeni, özerk kurumlarda ne tür uygulamaların yapıldığını bilmemeleridir. Böyle uygulamalar yasal olarak uygun değilken, Lizbon Tanıma Konferansının kabulünden 14 yıl sonra bu ülkelerin hala konferansta belirtilen temel noktalarla uyumlu bir hale gelememesi de dikkate alınması gereken noktalardandır.

Bu noktada düşünülebilecek en iyi çözümlerden biri, yükseköğretim kurumlarının, niteliklerin kabul edilmesinin kalite güvence süreçlerinden biri olarak ele alınmasıdır. Kalite güvencesinin, Lizbon Tanıma Konferansının seviyesiyle aynı olup olmadığını değerlendirilmesi noktasında önemi büyüktür.

Yukarıda belirtilen probleme bir çözüm olarak kalite güvencesinin önerilmesi oldukça mantıklıdır zira yükseköğretim kurumları içindeki kabul edilme süreçlerinin kalitesi, akademik veya idari süreçlerde olduğu gibi iç kalite güvence sistemiyle yönetilmektedir. Diğer bir nokta ise, yükseköğretim kurumlarının iç ve dış kalite güvencelerini kabul etmesidir. Bunun bir sonucu olarak da, kalite güvence sistemiyle Lizbon Tanıma Konferansının ilkelerini belirtmek, direktif önlemlerden çok daha kolay olmalıdır. Bu noktada ancak birkaç ülke adım atmıştır. Şekil 2.22nin de gösterdiği gibi, kabul etme politikaları sadece 14 sistemde düzenli olarak dış kalite güvencesi tarafından değerlendirilirken ülkelerin çoğunda herhangi bir değerlendirme bile yapılmamaktadır.

AYA çalışma grubu, kabul edilme ve kalite arasındaki bağın da güçlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yükseköğretim kurumlarının ve kalite güvence birimlerinin, hem iç hem de dış kalite güvenceleri tarafından ele alınan konulara ilişkin Lizbon Tanıma Konferansının yasal çerçevesiyle uyum göstermesi önerilen konulardan bir diğeridir. Çalışma grubu ayrıca, ülkelerin yasal düzenlemeleri detaylı bir şekilde incelemesi gerektiğini işaret ederek Lizbon Tanıma Konferansında ele alınan ilkelerle uyunun büyük önem arz ettiğini konusunda görüş birliğine varmışlardır. Bakanlar, 2015 yılında gerçekleşirilecek konferansı bu görevin yerine getirilmesi için en son yer ve tarih olarak belirlemiştir.

Sonuçlar

Bu bölüm, Lizbon Tanıma Konferansının uygulanması ilişkin verileri incelediği gibi Bologna sürecinin araçlarını ve yapısını da detaylı bir şekilde ele almıştır.

Yapılan inceleme, birçok kurum ve programda üç aşamalı yapının uygulanmaya başlanmasının, süreci en önemli başarılarından biri olduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan, tüm ülkelerde hala Bologna sürecinin dışında olan programlar bulunmaktadır. Bu durum genellikle, tıp, eczacılık ve mimarlı gibi çeşitli meslek gruplarıyla yakın ilişkilidir. Ancak, diğer alanlar da ilgilidir. Bu bölüm, birçok AYA ülkesinde kısa süreli programların birinci aşama programlarıyla tam anlamıyla ilişkili olmadığını da gözler önüne sermektedir. Hatta bunlar yükseköğretim sisteminin bir parçası olarak da ele alınmamaktadır.

Bazı yaygın inanışların aksine, herhangi bir üç aşamalı yapı bulunmamaktadır. Modeller, ülkelerin içinde değişiklik göstermemektedir. Ancak ülke bazında çeşitli değişiklikler göze çarpmaktadır. Bu da, birinci aşama programlarıyla yakından ilişkildir. Birçok AYA ülkesinde, 180 AKTS ilk aşama modeli bulunmaktadır. İkinci aşamadaki durum ise biraz daha homojen bir yapıya sahipken, 120 AKTS yapısını izleyen programlar bulunmaktadır.

Üçüncü aşama olarak doktora programlarının gelişimi ise hızlı bir şekilde artmaktadır. Doktora çalışmaları önemli ülkeler arası ve kurumlar arası çeşitlilikleri dikkate alarak belirlenmektedir.

Özellikleri, yapısal yükseköğretim programlarından denetim temelli bağımsız araştırmalara kadar değişmektedir.

Bologna Komisyonu, sonraki aşamaya geçiş her aşamanın başarılı bir şekilde tamamlanmasının son derece önemli olduğunu vurgulamaktadır. Ancak, aşamalar arası geçiş hala varlığını sürdürmektedir.

Bu duruma ilişkin çeşitli engeller de yok değildir. Özellikle, bazı bağlamlarda, bu geçişlerde ortaya çıkan engeller programın başarısız olarak nitelendirildiği noktalardır. Bir aşamadan diğerine ilerleyen öğrencilerin gerçek sayısı ülkeler arasında değişmektedir. Bazı ülkelerde, birinci ve ikinci aşama

arasındaki geçişin kolay olmaması, birinci aşamanın tam anlamıyla kavranmadığı ve bunun da iş pazarında bir sorun yaratabileceği şeklinde anlaşılabilmektedir.

Bolonga araçlarının uygulanması açısından, Bologna araçlarının optimal düzeyde kullanılması, öğrenme çıktıları yaklaşımının uygulanması ve anlaşılmasına bağlıdır. Başarıdan son derece uzak olması, çeşitli etkenlerce yavaşlamaktadır. Örneğin, öğrenme çıktıları yaklaşımı, çeşitli yorumlara açıktır ve yükseköğretim personelinin bu alanda herhangi bir eğitime erişimi yoktur.

Son olarak, Lizbon Tanıma Konferansının uygulanması, çeşitli engellere rağmen, genişletilmelidir. Bu süreç, alınacak çeşitli önlemlerle- yabancı niteliklerin kabul edilmesi ve/veya yükseköğretim kalite güvencesi sistemine yurtdışında eğitim görmenin dahil ediilmesi-çok daha kolay bir hale gelecektir.