• Sonuç bulunamadı

Nihat DALGIN *

Belgede Boşanma Fıkhı (sayfa 56-59)

T 2011 T 2011

boşamasıyla eşler boşanmış olur. Ge- nellikle erkek, kendisinin rızası dışın- da eşi boşanma davası açarak boşan- dığında, “boşama yetkisinin kendi te- kelinde olduğu, kendisi boşamadık- ça kadının boşanamayacağı” şeklinde bir iddiada bulunmaktadır ki, bu iddi-

anın hiçbir dinî/fıkhî temeli yoktur. İslâm’a göre erkeğin boşama yetkisi varsa da boşama yetkisi onun tekelinde değildir. Kadın istemediği halde erkek onu boşayabildi- ği gibi, erkek istemese de kadın mahkemeye müracaat- la eşinden boşanabilir, bu boşanma dinen de geçerlidir. Yani kadın iddetini bitirdikten sonra dilediğiyle evlenebi- lecektir. Burada asıl sorun şudur: Mahkemeye gitmeden erkek hanımını boşamak istese boşayabilir mi? Bu soruya dört mezhep müçtehitleri “Evet, erkek mahkemeye git- meden de eşini boşayabilir" demişlerdir. Günümüz araş- tırmacılarının çoğu da aynı görüşe sahiptirler. Ancak, gü- nümüz araştırmacıları erkeğin Sünnî talâk şartlarına uya- rak boşa(n)mayı gerçekleştirmesi halinde mahkemeye müracaat etmeden de boşama kararı verebileceği kana- atindedirler. Bu görüşe göre, geçerli bir boşanmanın ger- çekleşebilmesi için şu şartların bulunması zorunludur: Er- kek öncelikli olarak ailevî sorunu tatlı dille gidermeye ça- lışmalı, hanımıyla yeteri kadar diyalog kurmalı, konuşa- rak anlaşma yollarını kullanmalıdır. Âyette buna; “İsyanın- dan, huysuzluğundan sıkıldığınız eşlerinize öncelikli ola- rak nasihatta bulunun…” (Nisâ 4/ 34) şeklinde işaret edil- mektedir. Sonuç alamadığında bir müddet yataklar ayrıl- malıdır. Sonrasında sorun devam ediyorsa kadının yakın arkadaşlarından yardım alınmalıdır. Hatta uzmanlardan bile bu sırada yardım talep edilmelidir. Sonuç alınamadı- ğında erkek boşanma kararı alacaksa, eşiyle beraber ol- madığı ay içinde ve eşinin de âdet halinde olmadığı gün- lerde, iki şahit huzurunda eşini boşama kararını alabile- cektir. Boşanma kararı alırken tek hakkını kullandığını be- yan etmelidir. Şüphesiz mer’î huku-

kumuzun bu tür boşanma kararına itibar etmiyor olması nedeniyle bo- şanmayı düşünen eşlerin boşanma kararı akabinde mahkemeye başvur- maları gerekecektir. İslâm açısından boşanma kararını yukarıda belirtilen Sünnî talâk şartları doğrultusunda beyan eden erkeğin hanımı çoğun-

luğun görüşüne göre şer’an boşanmış sayılacağından, kadının mahkemede boşanma davası esnasında boşanma- yı kabul etmeyerek işi çıkmaza sok- ması yeni problemlere neden olabile- cektir. Boşanmanın sonuçları hakkın- da tarafların birbirine zulmetme dü- şüncesi olmaksızın anlaşarak mahkemede boşanma da- vası açmaları tavsiyeye şâyan bir durum olacaktır.

Kadın Boşanma Hakkını Nasıl Kullanabilecektir?

Yukarıda kadının da boşanma hakkı bulunduğuna ve bu hakkı kullanma yollarının erkekten biraz farklı oldu- ğuna değinilmişti. Şimdi bu hususu açıklayalım.

Kadın, nikâh esnasında ya da sonrasında evlilik ha- yatı devam ettiği süre içinde kocasıyla anlaşması şartıy- la tek taraflı iradesiyle boşanma kararı alabilir. Bu klasik dönem âlimlerimizce de benimsenen bir durumdur. "Ka- dının talâk hakkı yoktur" ifadesi, kocasının rızasının bu- lunmaması hali ile sınırlıdır. Aksi takdirde kadının da talâk hakkı vardır ki, bu durum klasik kaynaklarımızda “tefvîz-i talâk” şeklinde ifade edilmektedir.

Kocasıyla talâk konusunda anlaşamayan kadın, koca- sını sevememiş, mutlu bir birlikteliği yakalayamamışsa ve gelecekte de böyle bir ihtimal göremiyorsa kocasına bo- şanma tazminatı ödeyerek boşanabilecektir. Konu âyetle sabittir. Ancak İslâm âlimleri sözü edilen durumda kadı- nın ne kadar boşanma tazminatı vermesi gerekeceğini, bir başka deyişle erkeğin bu durumda istediği kadar taz- minat talep edip edemeyeceğini tartışmışlardır. Kanaati- mize göre bu durumdaki bayan, boşanabilmek için koca- sından aldığı mehri ve kocasının kendisi için yaptığı har- camaları ona iade etmek şartıyla boşanabilmelidir. Buna klasik kaynaklarımızda "hul" veya "muhâle'a" denmek- te olup, bu yolla boşanmak isteyen kadının eşi buna iti- raz etmemelidir. Aksi takdirde kadın mahkemeye boşan- ma davası açarak, kocasına boşanma tazminatı ödemek şartıyla boşanabi- lir. Bu durumda kadının neden bo- şanma tazminatı ödeyeceği sorula- bilir. Bunu şöyle cevaplamak müm- kündür: İslâm’a göre evlilik esnasın- da erkek hanımına ciddi bir mebla- ğı mehir namıyla ödemek zorunda- dır. Ayrıca bütün düğün masraflarını,

Klasik dönemdeki bazı âlimlere ve gü- nümüz akademisyenlerinin çoğunlu- ğuna göre bir anda kullanılan üç bo- şama hakkı üç olmaz; ya birdir, ya da Kur’an ve sünnette böyle bir boşanma

şekli düzenlenmediğine göre bu tür ifadeler boşanma ifade etmez. İddet bekleyen kadın kapıya konmaz,

eski eş iddet müddetince boşadığı eşin geçimini sağlamak ve onu evinde

–ayrı bir odada ve cinsel beraberlik yaşanmadan- misafir gibi ağırlamak

zorundadır. Şayet henüz iddet bitmeden birbirlerine ilgi duyar ve cinsel olarak beraber olurlarsa tekrar evlilik hayatına dönmüş sayılırlar. Şu kadar var ki bu durumda bir boşanma

hakları eksilmiştir.

de ya da sonrasında dilerlerse tekrar evlilik hayatına dönebilirler. Ancak bu son haklarıdır. İleriki senelerde tekrar anlaşmazlık baş gösterir ve ay- rılıkla sonuçlanırsa artık geri dönüş söz konusu değildir. Ancak burada da kadın iddet müddeti içinde yeni evlilik yapamaz, iddetinin bitmesini beklemelidir (Bakara 2/228-232).

Erkeğin Bir Anda Üç Talâkla Boşamasının Hükmü Nedir?

Erkek ile kadın boşanma hakkı noktasında eşit ol- makla beraber, boşama yetkisi noktasında farklı yolla- rı izlemek zorundadırlar. Erkek tek taraflı iradesiyle eşi- ni boşama yani talâk hakkına sahipken, kadın ancak ko- casıyla anlaşması halinde talâk yolunu kullanarak boşa- nabilir. Peki, erkek üç boşanma hakkını bir anda kullana- cak olsa bu üç mü sayılır, tek mi sayılır? Klasik dönem fıkıh mezheplerine göre bu durumda üç hak kullanılmış olur ve eşler isteseler de artık geri dönüşleri mümkün değil- dir. Zira Allah’ın verdiği hakları koca ayrı ayrı kullanaca- ğı yerde bir anda kullanmıştır, sonucuna da katlanmak

zorundadır. Ancak klasik dönemde- ki bazı âlimlere ve günümüz aka- demisyenlerinin çoğunluğuna göre bir anda kullanılan üç boşama hak- kı üç olmaz; ya birdir, ya da Kur’an ve sünnette böyle bir boşanma şek- li düzenlenmediğine göre bu tür ifa- deler boşanma ifade etmez. Biz, bi- linçli olarak erkek tarafından boşan- ma kararının alınmış olması ve Sünnî talak (Kur’an ve Sünnetin ruhuna uy- gun bir şekilde boşanma kurallarına uyularak gerçekleştirilen boşanma) için gerekli olan diğer şartların da bulunması şartıyla –ihtiyaten- bu tür boşan- manın sadece bir boşanma kabul edilmesi gerektiği şek- lindeki görüşü tercihe şâyan buluyoruz.

Eşlerin Dinen de Boşanmış Sayılmaları İçin Mah- kemede Boşanma Davası Açılması Şart mıdır?

Yukarıda belirtildiği gibi, İslâm’a göre boşama yet- kisi hakimin tekelinde değildir. Müslüman bireyler bo- şanabilmek için mahkemede boşanma davası açabile- cektir. Eşlerden biri buna razı olmasa dahi mahkemenin

Kadın, nikâh esnasında ya da sonrasında evlilik hayatı devam

ettiği süre içinde kocasıyla anlaşması şartıyla tek taraflı iradesiyle boşanma kararı alabilir.

ŞUBA

T 2011

ŞUBA

T 2011

yeni kurulacak aile için gerekli her türlü eşyayı almak zorundadır. Yani bütün masraflar erkek tarafından karşılanmalıdır. Böyle bir durum sonrasında erkeğin kasdî bir kusu- ru bulunmadığı halde ondan ayrıl- mak isteyen kadın, erkeğin madde- ten de daha fazla mağdur olmama- sı için kendisi için yaptığı harcama-

ları geri vermelidir. Aksi takdirde bazı kadınlar bu tür bo- şanmayı bir geçim aracı, bir servet avcılığı vesilesi yapa- rak istismar edebilirler.

Kocasının şiddetinden ve aile-vî sorumluluğunu ye- rine getiremeyişinden dolayı boşanmak isteyen kadın ise, doğrudan mahkemede boşanma davası açar ve kocası- nın kendisine yönelik olumsuz davranışlarını ispat eder- se, mahkeme eşleri boşar ve bu durumda kadın aldığı mehri geri vermek zorunda da kalmaz. Görüldüğü gibi, kadının boşanabilmesi her zaman erkeğin iki dudağı ara- sındaki boşanma beyanına bağlı değildir. Kadın yüküm- lülüklerini yerine getirmeyen, üstelik medenice tavır ser- gilemeyen kocasının kahrını ömür boyu çekmek zorun- da değildir.

Boşanmanın Sonuçları Nelerdir?

Boşanan kadın iddet beklemek zorundadır. İddet yeni bir evlilik yapmak için beklenir. Kadın kesin olarak hamile olmadığını bilse de yaklaşık 3 ay iddet bekleme- lidir. Birinci ya da ikinci boşanma hakkını kullanan eşler, boşanma kararı sonrasında pişmanlık duyup tekrar bir- leşmeye karar verirlerse iddet sonuna kadar beklemek zorunlulukları yoktur. Buna göre, eski eşine dönmek için iddetin sonu beklenmezken, yeni evlilik yapabilmek için iddeti bitirmek farzdır. İddet bekleyen kadın kapıya kon- maz, eski eş iddet müddetince boşa-

dığı eşin geçimini sağlamak ve onu evinde –ayrı bir odada ve cinsel be- raberlik yaşanmadan- misafir gibi ağırlamak zorundadır. Şayet henüz iddet bitmeden birbirlerine ilgi du- yar ve cinsel olarak beraber olurlarsa tekrar evlilik hayatına dönmüş sayı- lırlar. Şu kadar var ki bu durumda bir boşanma hakları eksilmiştir.

Kadın nikâh esnasında anlaş- tıkları mehrini almamış ise, boşan- ma esnasında alır. Bunun dışında iddet nafakasını da alır. Şayet ço- cuk yoksa bunun ötesinde kendi- sini boşayan kocasından alacak bir hakkı bulunmamaktadır. Günümüz hukuklarınca takdir edilen, ömür boyu yoksulluk nafakası şeklinde bir hak, İslâm fıkhı açısından söz konusu değildir. Kadının böyle bir nafaka alması kendisine helâl olmaz.

Kur’an’da, kadının erkeğe, erkeğin kadına madde- ten ve mânen zulmetmesi doğru karşılanmamıştır. Kim- se kimseye zulmetmemelidir. Ancak her iki taraf haklarını almalı, karşısındakinin haklarına saygı göstermelidir. Bo- şanma kararı verdiği için kadın suçlu sayılamayacağı gibi, erkek de suçlu görülerek hem boşandığı eşine, hem de yeni evlendiği eşine ömür boyu nafaka vermek gibi ağır bir yükün altına sokulmamalıdır. İşte İslâm bu hususa dik- kat çeker ve mutluluğu yakalayamayan eşlerin -kusurlu ister erkek ister kadın olsun fark etmeksizin- medenice ayrılmayı bilmelerini ve ayrılırken de birbirlerinin özellik- le maddî haklarına saygı göstermelerini, zerre kadar zul- metmeyi düşünmemelerini talim eder.

Netice olarak eşler sabırla, fedakârlıkla evlilik haya- tını sürdürme gayretinde olmalı, sudan bahanelerle bo- şanma kararı almamalıdırlar. Bununla birlikte, tarafların anlaşamamaları halinde boşanma önüne setler konma- malıdır. Boşanmış erkek ya da kadın, kusurlu/illetli bir bi- rey olarak görülmemelidir. Belki de bu kimseler diğerle- rine nazaran hayat tecrübesi açısından daha tecrübeli, gelecek hayat açısından daha sabırlı kimselerdir. Boşan- ma sonrasında gerek eski eşlerin gerekse ailelerinin bi- rer hasım halini alması, diyalogların sıfırlanması, birbirleri aleyhine ağı- za alınmayacak türden hakaretler- de bulunmaları Yüce Allah’ın müslü- man toplumda olmasını arzulama- dığı olumsuz tavırlardır. Müslüman- lar düğünlerinde, boşanmalarında, ölümlerinde itidalden ayrılmamalı, her ortamda erdemli davranışlar ser- gilemelidirler.

İslâm’a göre erkeğin boşama yetkisi varsa da boşama yetkisi onun tekelinde değildir. Kadın istemediği halde erkek onu boşayabildiği gibi, erkek istemese de kadın mahkemeye

müracaatla eşinden boşanabilir, bu boşanma dinen de geçerlidir. Yani kadın iddetini bitirdikten sonra

dilediğiyle evlenebilecektir. İslâm mutluluğu yakalayamayan eşlerin -kusurlu ister erkek ister kadın

olsun fark etmeksizin- medenice ayrılmayı bilmelerini ve ayrılırken

de birbirlerinin özellikle maddî haklarına saygı göstermelerini, zerre kadar zulmetmeyi düşünmemelerini

talim eder.

Evlilikte başarı, yalnız aranan kişiyi bulmakta değil, aynı zamanda aranan kişi olmaktadır. Foster Wood

T 2011 T 2011

Evlilik, toplumdan topluma şekil itibariyle farklılıklar gösteren nikâh töreninin tamamlanmasıyla başlayan, hukukî ve toplumsal açıdan geçerli sayılan, böylece doğacak çocuklara belli bir statü sağlayan bir hayat projesidir. Boşanma ise kişilikleri, sosyo-kültürel değerleri, alışkanlıkları ve tepkileriyle birbirine uyum sağlayamayan, bir arada

iken sosyal ve meslekî sorunlar yaşayan, bedensel ve ruhsal yakınmalar geliştirebilen kişilerin ayrı ayrı daha sağlıklı olabilmesi temeline dayanan bir sosyal gerçekliktir.

Boşanmanın Psikolojik Sonuçları

Belgede Boşanma Fıkhı (sayfa 56-59)