• Sonuç bulunamadı

Adem Güneş *

Belgede Boşanma Fıkhı (sayfa 42-44)

Bir çocuğun kişilik eğitimini bizzat anne babasından alması gerekir. Çocuk, kar- şılaştığı bir problemin ailede nasıl çözül- düğünü görerek eğitimini alır. Babasının olaylar karşısında nasıl da şaşmaz bir di- renç ile onurlu yaşadığını görerek karakte-

rini güçlendirir. Annesinin kendisi ile olan sıcak temasını ruhu ile hissederek sevebil-

T 2011 T 2011

televizyonun güzel dizilerinden ve filmlerinden iyi ve doğruyu öğ- rendiklerini, televizyonun eğiti- me katkıda bulunduğunu söyle- mektedirler.

Bir çocuğun kişilik eğitimini bizzat anne babasından alması ge- rekir. Çocuk, karşılaştığı bir proble- min ailede nasıl çözüldüğünü göre- rek eğitimini alır. Babasının olaylar karşısında nasıl da şaşmaz bir di- renç ile onurlu yaşadığını görerek karakterini güçlendirir. Annesinin kendisiyle olan sıcak temasını ru- huyla hissederek sevebilme yetene- ğini geliştirir. Eğer eğitim aile için-

de yaşayarak gerçekleşmiyorsa

maalesef böylesi çocuklarda bir süre sonra kişilikten kay- naklanan zafiyetler anne babanın karşısına problem ola- rak çıkmaktadır. Bir süre sonra çocuklar kendi örf, âdet, ge- lenek, din ve kültürel değerlerini televizyonda gördükle- ri değerlerle kıyaslamaya, kendi ailelerini beğenmemeye, onları hor görmeye ve dışlamaya doğru bir sürecin içine girmektedirler.

Birçok anne baba, ailece geçirilecek olan birkaç sa- atlik zaman diliminde birbirleriyle iletişim kurmak yerine, birbirlerini devreden çıkartıp televizyonla “monolog” bir iletişimi tercih etmektedirler.

Özetle denilebilir ki, çocukların bir emici sünger gibi kişilik ve karakter eğitimini aldıkları ilk yedi yaş dönemin- de, dizilerde gördükleri kişileri taklit yolu ile kendilerine bir “idol” olarak kabul etmeleri, dizilerde gördükleri oyun- cu kahramanları gerçek yaşam kişiliklerine çevirmeleri ço- cuk masumiyetinin içerisinde oldukça kolaydır. Bir anne babanın, gelecek on yıllarda çocuklarıyla yaşayacağı bü- tün davranış kalıplarının temeli-

ni oluşturan bu evrede, dizilerde- ki davranış kalıplarını değil, ken- di aile kültürünü kopyalaması için “gerçek” yaşamı çocuklarına yaşat- maları gerekmektedir.

Buraya kadar anlattığımız şeyler, duyarlı anne babaların bir yanılgı sonucu çocuklarını “iyi dizi”lere emanet etmelerinin ço-

cuk üzerindeki davranış bozuk- luklarına dikkat çekmek içindi. Ancak bir de, bilinçsizce çocuk- larına rastgele televizyon dizileri sunan aileler var ki, böylesi ailele- rin yaşayacakları dramın bir süre sonra herkese ibret olacak nite- likler taşıyacağı tecrübeleriyle sa- bittir. İlgisizliği bir alışkanlık hali- ne getirmiş aileler yüzünden tele- vizyondaki çeşitli kişilik bozukluk- larını veya ahlâk dışı davranışla- rı normal yaşam standardı olarak öğrenen çocuklar ve bu çocukla- rın zarar verdiği sosyal yaşam, gü- nümüz toplumları için en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır.

Diziler sadece çocuk ruhunu anormalleştirip aileden kopuk olarak gelişimini aksatmaz, aynı zamanda, yukarıda da ifade edildiği gibi, aile fertlerinin birkaç saatliğine bir araya geldikleri ortak yaşam saatlerinde geliştirilecek olan duyguların da zedelenmesine sebep olur. Bunların en ba- şında da aidiyet duygusu gelmektedir. Küçük kardeşin ka- rakter ve kişilik kopyalaması farklı bir dizi kaynaklı iken, büyük kardeş bir başka dizideki yaşam tarzına göre kendi kişiliğini oluşturduğu için ortak bir norm belirlenmesi he- men hemen imkânsız bir hale bürünmektedir. Böylesi bir durum ise, aile içinde ortak davranış kodlarının, ortak bir aile dilinin gelişmesine engel olduğu gibi, aile içindeki bi- reylerin birbirlerinin davranış dillerini anlamalarına da bü- yük bir engel olmaktadır. Zira aile birlikteliğinde en önemli faktör ortak bir davranış dili kullanılıyor olmasıdır.

O halde, bir ailenin idaresinden sorumlu olan anne baba, çocuk yetiştirirken her sahada olduğu gibi, evlerin- de çocuklarının karakter ve kişiliklerinin şekillenmesinde

büyük bir etkisi olan televizyon ve dizilere karşı bir baykuş gibi dik- katli olmalıdır. Seçecekleri diziler ortak yaşam saatlerini sekteye uğ- ratmayacak şekilde sınırlandırıl- mış olmalı, o ailenin davranış kod- larına aykırı olmamalı, aile bireyle- ri aileleriyle geçirdikleri zamanın en güzel diziden bile daha eğlen- celi olduğunu hissetmelidir.

Bizim karşımızda nefes nefese duran ve heyecanla bir şeyler anlatmaya çalışan, kardeşini şikâyet etmekten neredeyse bizi

dinleyemez hale gelmiş olan çocuğun ruhî hafızası anne babasını büyük bir titizlikle izlemekte, onun gözlerine, kaşlarına, dudaklarının kıpırdayışına ve sükûnet içinde kendisine muamele edişine

odaklanmaktadır.

ÇOCUKLARIN DİLİNDEN Ben büyüyünce baba olacağım.

Çocuklarımı çok seveceğim. Eşimi üzmeyeceğim, Kızımı, oğlumu eşit tutacağım. Onları istedikleri yere götüreceğim. Oğlum ile maça gideceğim. Onlara daha çok zaman ayıracağım. Çok merak ediyorum eve geç gelen Babalar gece işleri yokken Dışarıda ne işle uğraşırlar Üşüyünce üstlerini kim örter? Umutluyum yarınlar güzel olacak. Ahmet Çağlayan, Eğitimce Özlenen Babalar

ŞUBA

T 2011

ŞUBA

T 2011

Aile Eğitimi Denildiğinde

Aile eğitimi, aile yaşantısını ve aile içindeki bireyi desteklemeye yönelik eğitimsel çabadır. Aile eğitimlerin- de içerik bütüncül bir yaklaşımla ebeveyn eğitimi, evliliğe hazırlık, eşler arasındaki ilişkiyi geliştirme, sağlık okurya- zarlığı, finansal okuryazarlık vb. konularda geniş bir alana yayılabilmektedir.1

Aile eğitimi çabaları, literatürde birbiriyle tamamen ya da kısmen örtüşen çeşitli isimlerle anılmaktadır: aile

yaşam eğitimi, aileyi zenginleştirme, aileyi geliştirme, aile- ye destek, aileyi yetkinleştirme vb.

Temel amacı önleme, işbirliği ve eğitim olan aile eğiti- mi, tüm unsurlarını içerecek şekilde şöyle tanımlanabilir:

Aile eğitimi, aileyi oluşturan bireylerin:

- Yaşam boyu değişen rollerine, ilgilerine, gelişim görevlerine uyum sağlamalarını kolaylaştırmaya,

- Psikolojik sağlıklarını desteklemeye ve güçlen- dirmeye,

- Aile içinde üstlendikleri rollerle ilgili becerilerini ve bilgilerini geliştirmeye,

- Ev içerisindeki ilişki yapısını takviyeye,

- Hayat kalitesini geliştirmeye ve zenginleştirme- ye,

- Bireylerin, eşlerin ve ailenin var olan potansiyel- lerini kullanabilmeleri hususunda onları cesaretlendirme- ye odaklanmış;

- Çoğunlukla örgün eğitim sisteminin dışında ger- çekleştirilen,

- Formel anlamda yapılanmış geçmişi sanayi dev- rimine kadar geri giden,

- Yetişkin eğitimi niteliğindeki, - İşbirliğine dayalı,

- Önleyici temelli eğitimlerdir (Şahin, Özbey, 2007: 9; Duncan & Goddard, 2005; Arcus, Schvanefeldt & Moss, 1993).

Aile Eğitim Programları

Aile eğitimi uygulamalarının başarısı, sunulan prog- ramların sürekli yenilenmeleri ve geliştirilmeleriyle doğ- ru orantılıdır. Aile eğitimlerinin uzun geçmişine rağmen tanımından eğitim programlarına, metodolojisinden içe- rik ve uygulamalarına birçok yönüyle daha fazla araştırma ve geliştirmeye ihtiyaç duyulmakta, bu yöndeki çabalar güncelliğini korumaktadır (Hughes, 1994). Ancak aile eği- tim programlarının hazırlanmasında işbirlikçi, modüler ya-

pıda, kapsamlı ve toplum temelli bir yapıda olmasına dik-

kat edilmesinin, eğitim programlarının niteliğini arttıra- cağı söylenebilir (Duncan & Goddard, 2005).

Program ve içerik geliştirme kadar önemli bir diğer husus ise bu eğitimlerin aile bireylerine nasıl ulaştırılabi- leceğidir. Bu noktada birbirinden farklı yönleriyle avantaj- lı birçok farklı ulaşma yolu zikredilebilir. Örneğin seminer- ler, belirli aralıklarla ailelere ulaştırılan yayınlar, aile mek- tupları, video filmler, kitaplar, destek grupları, televizyon programları, web siteleri vs. Bu süreçte kullanılan eğitim araç gereçleri ise genellikle üniversitelerin eğitim bölüm- lerinde hazırlanabildiği gibi, ticarî kurumlar tarafından da üretilmektedir.

Aile Eğitimine Neden İhtiyaç Var?

Toplumun kurucu unsuru olan ailenin başlıca fonk- siyonları arasında soyun devamı, çocuk bakımı, eğitimi, sosyalleştirilmesi, koruyuculuk, psikolojik destek vb. ko- nular sayılabilir (Sanay, 1990: 41). Bu fonksiyonları üstle- nen ailenin bunları en iyi şekilde yerine getirmesi, toplu- mun huzurunun sağlanması, bireyin mutlu ve huzurlu bir hayat sürmesi açısından zorunludur.

Ekonomik, siyasi, sosyolojik, teknolojik vb. değişme ve gelişmelerle karşılaşan birey ve aile, yaşamını bunla- ra göre yeniden düzenlerken zaman zaman problemler- le karşılaşmakta ve kimi zaman bunların üstesinden gel- mekte zorlanmaktadır. Ayrıca söz konusu problemlerin türü ve niteliği çok kısa süreler içinde değişebilmektedir. Bu durum, aileyi ve aileyi oluşturan bireyleri sözü edilen değişmelere ve meydan okumalara karşı hazırlıklı hale getirerek, onları bilgi ve tecrübeyle destekleyerek büyük oranda çözülebilir.

Öte yandan ebeveynlikle ilgili bilgi ve becerilerin kompleks yapısı, nesilden nesile doğal yollarla aktarılma- sında kesintilerin oluşması, çözülen ya da değişime uğra- yan gelenek dokusu vb. aile eğitimlerinin bir başka gerek- çesi olarak zikredilmelidir.2

Aile, toplumsal hayatın önemli kurumlarından biri, belki de birincisidir. Türk toplumu için de bu böyledir. Ni- tekim Türk toplumunun aileye değer veren geleneksel yapısı, ailenin mutluluk kaynağı olarak algılanması sonu-

cunu doğurmaktadır.3 Dolayısıyla aileye fayda sağlayacak

her türlü yaklaşım özelde birey ve aile sağlığını, genel- de ise tüm toplumun sağlık ve mutluluğunu destekleye- cektir. Zira yapılan araştırmalar, aile yaşam doyumu, evli-

Belgede Boşanma Fıkhı (sayfa 42-44)