• Sonuç bulunamadı

Nefret İfadeleri

Belgede İfade özgürlüğü ve din (sayfa 48-51)

C. Değeri Düşük İfadeler

3. Nefret İfadeleri

Nefret söyleminin içeriğini oluşturan nefret TDK’ ya göre “bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu” ve “tiksinme, tiksinti” olarak tanımlanır. Bir duygu olan nefretle nefret söyleminin birbirinden ayrılması önemlidir.

Çünkü Özulu’ya (2014: 16) göre bir nesneye ya da olguya yöneltilen nefret insani bir duygu olarak normalken, bir ideolojinin parçası olduğunda tehlikeli bir hal alabilir.

Çünkü ideolojik bir nefret insanların kendilerini ve ötekini, sahip oldukları ideolojiye göre konumlandırmasına sebep olmaktadır. İşte bu noktada da nefret söylemi kavramı devreye girmekte ve sınırlanıp sınırlandırılamayacağı tartışma konusu olmaktadır.

Nefret söyleminin evrensel bir tanımı bulunmamakla birlikte Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi tarafından yayınlanan “nefret söylemi” konulu 97(20) sayılı Tavsiye Kararı’nda bu kavram şu şekilde tanımlanmıştır (Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 2014):

“Nefret söylemi kavramı, ırkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, Yahudi düşmanlığını veya azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara yönelik saldırgan ulusalcılık ve etnik merkezcilik, ayrımcılık ve düşmanlık şeklinde ifadesini bulan, dinsel hoşgörüsüzlük dâhil olmak üzere hoşgörüsüzlüğe dayalı başka nefret biçimlerini yayan, kışkırtan, teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade biçimleridir.”

Aynı şekilde AİHM tarafından belirli bir tanım yapılmasa da mahkeme çeşitli kararlarında7 hoşgörünün ve bütün insanların eşit saygınlığa sahip olduğu görüşüne saygı gösterilmesinin demokratik, çoğulcu bir toplumun temellerini teşkil ettiğini

7 Erbakan – Türkiye davası, Başvuru No: 59405/00

vurgulamıştır. Dolayısıyla mahkemeye göre ilkesel olarak bazı demokratik toplumlarda hoşgörüsüzlüğe (dinsel hoşgörüsüzlük dâhil) dayalı nefreti yayan, körükleyen, teşvik eden, yücelten ya da gerekçelendiren tüm ifade türlerine karşı yaptırımlar getirmek ve hatta bu ifade türlerin engellemek zorunlu görülebilir (AİHM Basın Birimi, 2012: 1).

Parekh’e göre ise nefret söylemi yalnızca bireylerin ya da bir grubun belirgin bazı özelliklerine yönelik duyulan nefreti açıklamak, savunmak, teşvik etmek veya üretmek değildir. Nefret ‘ötekilere’ yönelik saygısızlık, hoşlanmama, alçaltma, onaylamamanın ötesinde, düşmanlık, inkar, zarar verme isteği, hedef grubu sessizleştirme, pasifleştirme isteği ve onlara karşı bir savaş deklarasyonu içermektedir (Peltonen’den Aktaran Özulu, 2014: 17-18). Burada daha geniş bir nefret söylemi tanımı yapıldığı görülmektedir.

Nefret söylemine dair bu tanımlamalarından anlaşılacağı üzere bu ifade türü bazen bir bireye bazen de belirli bir gruba yönelik olabilmekte ve ırksal, dinsel, cinsel, siyasal nefret söylemi gibi alt kategorilere ayrılmaktadır. Nefret söyleminde bulunan kişi, hedefini o kişinin ait olduğu grup nedeniyle seçmektedir. Dolayısıyla burada asıl olan hedefteki kişi değil, onun belirli ortak özelliği paylaştığı gruptur (Sosyal Değişim Derneği, 2010: 7). Bu sebeple çalışma içerisinde nefret söylemi, bir topluluğa karşı yapılan incitici ve saldırmaya teşvik eden söylemler olarak kullanılacaktır.

Nefret söyleminin ifade özgürlüğünü sınırlandırması gerektiğini savunan görüşe göre, nefret söyleminin en belirgin etkisi mağdurlarını kısıtlaması, verilen mesajın ayrımcılığa yol açması, eşitsizliğe neden olması ve mağdurlarını sessizleştirmesidir. Buna göre nefret söylemi diyalogdan kaçışa, mağdurların sessizleştirilmesine ve buna bağlı olarak marjinalleşmesine sebep olmaktadır. İfade özgürlüğüne sığınılarak gerçekleştirilen nefret söyleminin aslında başka kesimlerin ifade özgürlüğüne onları sessizleştirmek yoluyla engel olduğu düşünülmektedir (Özulu, 2014: 19). Bunun sonucunda farklı fikirlerin özgürce ifade edildiği, bireylerin fikir alışverişinde bulunduğu bir toplum yerine, içine kapanmış ve yalnızlaşmış bireylerin mensup olduğu bir toplum oluşacaktır. Ayrıca nefret söyleminin, nefret söylemini kullanan kişi ile buna maruz kalan kişiler arasındaki

eşitlik ilkesinin bozduğu argümanı da kullanılmaktadır (Zwaak ve diğerleri, 2013:

58).

Nefret ifadelerinin verdiği zarar sebebiyle sınırlandırılmasına dair görüşte ise 3 türde zarardan bahsedilir. Bunlar (Sadurski, 2002: 138);

1. Grup kötülemenin mağdurlarının şiddetli tepkisiyle meydana gelenler 2. Kötüleyiciler tarafından mağdurlara saldırmaya tahrik edilen üçüncü kişilerce meydana getirilen şiddetten doğan zararlar

3. Başka bir şiddet oluşturmaksızın, sadece tahkir edici kelimelerin sarf edilmesinden ibaret olan zararlar, yani ruhsal yaralama- psikolojik zarar.

Yılmaz (2015: 67-68) ise nefret söylemi temelinde ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerine yukarıdaki sebeplere ilaveten “insan onurunu korunma”

yı eklemektedir. Ona göre, herkesin sahip olduğu ve istisnasız saygı duyulması gereken bir değer olan insan onurunun korunması için devletin pozitif görevleri olabilir. Bu sebeple temel değerlerden biri olan insan onurunun korunması adına ifade özgürlüğünün kısıtlanması normal gözükmektedir.

Nefret ifadelerinin değeri düşük ifade kabul edildiği noktadan bakıldığında demokratik toplumların temel hak kategorilerinden bazılarının çatıştığı görülmektedir. İfade özgürlüğü temel hak olarak kabul edilse de ayrımcılık yasağı, insan onuru gibi başka önemli değerlerle dengelenme gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Haklar arasındaki bu karşıtlık ve nefret söylemi kimi zaman liberalleri bireysel özgürlüğü korumayla toplumsal eşitliği teşvik etme arasında seçim yapmaya zorlamaktadır. Yapılacak herhangi tercih bazı önemli temel hakları çevreleyeceği ya da daraltacağı için oldukça büyük riskler içermektedir ve çözüm ister istemez bir diğerinin pahasına bir değerini tercih etmeye sebep olmaktadır (Sumner, 1994: 107-109).

Farklı görüşlerin yer aldığı bu konuda da diğer bölümlerde olduğu gibi kimi yazarlar nefret söylemi suçunun muğlâklığı ve nefret ifadelerinin de aslında bir düşünce olduğundan yola çıkarak ifade özgürlüğünün yanında yer alırken kimi

yazarlar nefret söyleminin oluşturduğu manevi/psikolojik zarardan hareketle yasaklanmasından ya da sınırlandırılmasından yana bir çizgi çizmektedir8.

Belgede İfade özgürlüğü ve din (sayfa 48-51)