• Sonuç bulunamadı

Nazardan Korunma ve Nazarlık

I. BÖLÜM

1.1. Doğum

1.1.4. Doğum Sırası ve Sonrası İle İlgili İnanış ve Uygulamalar

1.1.4.5. Nazardan Korunma ve Nazarlık

Anne ve çocuğun korunması gereken en önemli etkilerin başında nazar gelmektedir. Nazar, hayatın her aşamasında karşılaşılan ve hemen hemen her toplum ve kültürde de varlığı kabul edilen bir gerçektir.

Nazar ve etkisi İslam inancında da yeri olan bir inanıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim'de nazara ve nazarın kötü etkisine işaret edilmekte ve Kalem suresinin 51. ayetinde Hz. Muhammed’e hitaben: “Şüphesiz inkâr edenler zikri, duydukları zaman nerdeyse seni gözleriyle devirecekler…” (Kur’an-ı Kerim, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB), 2006: 565) buyrulmaktadır. Yine nazar nedeniyle insanların başına olumsuz şeylerin gelebileceği hususunda da hadis kitaplarında birçok Hadis-i Şerif rivayet edilmektedir.

Artık günümüz tıp dünyasında da nazarın varlığı inkâr edilmemekte olup, nazarı ilmî olarak ela alan ve nazar değmesinin insan vücudunda yer alan atomların etkisiyle mümkün olabileceğini kabul eden yaklaşımları da görmek mümkündür.

“Anadolu Kültüründe Nazar ve Nazarlıklar” adlı yapılan bir çalışmada, Prof. Dr. Süheyl Ünver’in “Nazar Değmek Hakkında Bir Risale” adlı makalesi kaynak gösterilerek, nazar değmesinin vücudumuzdaki atomların enerjiye dönüşmesiyle ilgili olabileceği, nazarın insan üzerinde ruhsal bir etkisi olduğu, bunun da vücudumuzdaki bazı maddelerin enerjiye dönüşmesi anlamına geldiği görüşü ifade edilmektedir (Gür ve Soykan, 2013: 117).

Oğuzelili kadınlarla yaptığımız görüşmelerde; lohusa kadını ve çocuğu nazardan korumak için, üzerlik otu kor ateş üzerinde yakılıp dumanı gelin ve çocuğun etrafında dolaştırılarak gelin ve çocuk tütsülenmektedir (K.K.13, K.K.6, K.K.20, K.K.2). Burada üzerlik otunun tohumunun kor ateş üzerinde yakılmasıyla üzerlikten elde edilen tütsü ile ateşin koruyucu ve tazeleyici gücüyle birleştirilmektedir (Polat, 2014: 2269).

Nazardan (kem gözlerden) koruyacağına inanılan nazar boncuğu, iğde ağacından bir parça ve nazar muskası gibi materyaller kullanılmaktadır (K.K.13, K.K.20). Bütün bu materyallerin ortak özelliği koruma amaçlı olarak kullanılmasıdır. Nazara uğramış kimsenin nazarın kötü etkilerinden kurtarılmasına yönelik yapılan pratikler de bulunmakta olup ileride bunlara da değinilmiştir.

Nazar, nazardan korunma ve nazara uğramış kişilerin nazarın etkilerinden kurtarılmasına yönelik inanç ve pratiklerin başında kurşun atma/kurşun dökme ve üzerlik tüttürme pratikleri gelmektedir.

Kaynak kişiler, kurşun dökme pratiğine ilişkin birbirini destekler nitelikte bilgiler vermişlerdir. Verilen bu bilgilere göre:

Kurşun dökme esnasında kurşunu döken kişi tarafından “azara bozara, nazar edenin gözü bozara” denilmekte ve kurşunun aldığı şekle göre nazar eden kişinin erkek mi kadın mı, büyük mü küçük mü olduğuna dair tahminlerde bulunulmaktadır (K.K.29).

Nazara uğramış çocuk veya kişi oturtulup başına beyaz bir örtü örtülmekte ve başının üzerine, üzerlik otu tohumu, ekmek, ayna, eşek dışkısı, iğde, tuz konulmaktadır. Ateşte eritilen kurşun “Çatal mı, mıtal mı? Göz değiren, büyük mü, küçük mü?” denilerek çocuk veya kişinin başının üzerinde tutulan bir kap içerisindeki

suya atılmakta ve bu uygulama üç defa tekrarlanmaktadır. Suyun içine atılan kurşunun çatallı bir şekil alması durumunda kişinin nazara uğradığına inanılmakta ve bu durum “bunun üzerinde insan dili var” şeklinde ifade edilmektedir. İçine kurşuna atılan bu sudan nazara uğrayan çocuğa/yetişkine bir yudum içirilmekte ve aynı suyla o kişinin eli yüzü yıkanmaktadır. Suyun geriye kalan kısmı yolun çatına(kavşağa) dökülmektedir. Bu pratiğin fayda sağlayabilmesi için suyu döken kişinin suyu döktükten sonra arkasına bakmadan geri gelmesi gerekmektedir (K.K.30, K.K.31).

Üzerlik tüttürmenin çok geniş bir alanı vardır. Her durumda ve her aşamada üzerlik tüttürülür. Bazen kalabalık ortamlarda aromatik kokusundan istifade etmek için de üzerlik tüttürülmektedir. Fakat Üzerlik otu genellikle nazardan korunma ve nazardan kurtulmak maksadı ile tüttürülmektedir (K.K.13, K.K. 29).

Üzerlik, doğum, çocukluk ve evlenme ritüelleri başta olmak üzere insan hayatının birçok safhasında koruma ve arındırma maksadı ile kullanılmasının yanında, Türk kültür dünyasına duvarımızdaki süs halısına motif olarak da girmiştir (Emeksiz, 1998: 241).

Kurşun dökme ve üzerlik tüttürme pratiği haricinde yapılan diğer bir uygulamada suya köz atmadır ve şu şekilde yapılmaktadır:

İçi su dolu bir tasın içine bir maşa ile ocaktan alınan kor halindeki bir köz parçası nazarı değdiğinden şüphelenilen kişinin adı ile “bu kömür falan kişinin gözüne” denilerek suya atılmaktadır. Suyun içine atılan bu köz parçalarının suyun üzerinde mi kaldığına yoksa suyun tabanına mı indiğine bakılarak nazar eden kişi ya da kişiler hakkında yorum yapılmaktadır. Adına kömür atılan kişinin kömürü suyun tabanına inmişse (yöresel ifadesiyle tummuşsa) o kişinin nazarının değdiğine, suyun tabanına inmeyip yüzeyinde kalması halinde de kişinin nazarının değmediğine inanılmaktadır. Nazarının değdiğinden şüphelenilen kişi niyetine suya atılan kömürlerden suyun tabanına inenler alınarak karası nazar değen çocuğun avucuna ve yüzüne sürülmektedir (K.K.10).

Yukarıda aktarılanlar daha çok insanların nazardan korunması maksadı ile yapılan pratiklerdir. Bununla birlikte ev, bağ, bahçe ekili tarım ürünleri gibi mülklerin, ürünlerin nazardan korunmasına yönelik olarak da, at veya eşek kafatası, geyik boynuzu, at nalı gibi nesneleri bu mülklerin -ilk bakışta göze çarpacak- uygun bir

yerine asılmasıdır. Burada asıl amaç, gözün ilk gördüğü nesneye nazarının değeceği inancıyla (K.K.29), kötü niyetli insanların bakışları ile yaydıkları olumsuz enerjiyi nazardan korunmak istenen mülkten başka şeye yönlendirmek maksadı yatmaktadır. Aynı şekilde mavi boncuk, nazar boncuğu, nazarlık gibi dikkat çekici nesnelerin takılması da bu amaçla yapılmaktadır.