• Sonuç bulunamadı

Nasır Dönemi Mısır Dış Politikasının Analizi

Mısır‟da Cemal Abdül Nasır dönemine yönelik birey ve devlet düzeyinde bir analiz yapacak olursak şöyle bir durum karşımıza çıkacaktır. Darbe öncesi Mısır ekonomisi zayıf bir yapıya sahipti ve bu dururumun temel sebebi İngiltere‟ye karşı oluşan bağımlılıktı. Kaldı ki İngilizlerin sömürge döneminde Mısır‟da temellerini attığı yapı, İngiltere‟ye doğal olarak bağımlı bir yapıydı. Mısır‟da ekonomi dahil bir çok alanda İngilizlerin etkisinin görülmesi, milliyetçi bir öze sahip darbenin gerçekleştirilmesinin yolunu açtı. Kaldı ki hür subaylar darbesi öncesinde, Mısır‟da ki tüm yönetim kademelerinde gözle görülür bir yozlaşma hakim olmuştu. Darbeyle birlikte iktidara geçen Cemal Abdül Nasır‟ın ortaya koyduğu politikalar, Mısır‟da ortaya çıkan Arap milliyetçiliğinden etkilendi. Bu nedenle Nasır döneminde Mısır dış politikası, ulusal bir çizgi üzerinden kendini yeniden tanımladı. İktidara geldikten sonra, Cemal Abdül Nasır‟ın, uluslararası saygınlık kazanma arzusu ve kendini Arap dünyasının doğal lideri olarak görmesi, Mısır‟ı otomatik olarak lider olma rolüne girmesine neden oldu. Bu şeklide Mısır dış politikası kendisini yeniden tanımlarken, kendini Arap dünyası ile uluslararası sistem arasında tek ve yegane köprü olarak gördü. Bu sayede Mısır Arap dünyasının lideri olma yolunda ilerlerken bu yönde dış politikalar belirledi. Ancak zamanla Mısır‟ın belirlediği bu dış politika, bazı Arap devletleri tarafından olumlu karşılanmadı. Baas hareketi ve Arap Monarşileri, Mısır‟ın izlediği bu politikayı kendi rejimlerine yönelik doğal bir tehdit olarak algıladılar. Bu nedenle Nasır dönemi Mısır dış politikasında, Arap dünyasına yönelik güvenlik algılamasının bir dönüşüm içine girdiği söylenilebilinmektedir. Bunun yanında İsrail‟in Ortadoğu‟da ki varlığı Nasır dönemi Mısır dış politikasında uzun yıllar değişmeyen bir güvenlik algısının yeniden tanımlanmasına neden oldu. Bu nedenle İsrail‟in en büyük destekçisi Batı bloğu ile ilişkiler asgari seviyeye düşürülürken, Sovyetler ile ilişkiler daha ileri seviyelere ulaştı. Sovyetler ile artan ilişkiler Mısır‟ın üzerinde bağımlılığın yönünü değiştirdi. Adı değişen ama varlığı

62 değişmeyen bağımlılık, Mısır dış politikasının temel dinamiği olarak devam etti. Mısır iç politikasının dinamikleri ve Mısır‟ın bir aktör olarak uluslararası ilişkilerde sahip olduğu durum bu şekilde özetlenebilinir. Ancak sistem düzeyinde Mısır‟a yönelik yeni bir analiz yapacak olursak, Mısır dış politikasının yalnızca devleti yöneten liderin ideolojik tutumu ve iç dinamikler tarafından belirlenmediğini görebiliriz.

Cemal Abdül Nasır döneminde uluslararası sisteme iki bloğun çetin mücadelesi damga vurmuştu. 2. Dünya savaşı sonrasında değişen dengelere birde idealist paradigmanın savlarının başarısızlığa uğraması eklenince, daha realist bir politik etkileşim kendini uluslararası ilişkilerde göstermişti. Güçler dengesi kavramının iyice içselleştirilmesi sonucunda, tarafların kapasitelerini geliştirme arayışları bölgesel ittifaklar olarak ta kendini gösteriyordu. Bu kapsamda Sovyet yayılmacılığına karşı ABD‟nin giriştiği mücadele ancak bu şekilde açıklanabilinirdi. Ayrıca ABD, bölgede bir hegemon rolü üstlenmek istiyor ve kendisiyle çatışabilecek rejimlere karşı yıpratma politikaları uyguluyordu. Tamda bu dönemde antiemperyalist bir düşünceyle Mısır‟da devrim yapılması, ABD için ciddi bir sorunun bölgede ortaya çıkmasına neden oldu. ABD‟nin uluslararası sitemde uygulamaya koyduğu politikaların içeriği ile Mısır‟da ki devrim ideolojinin içeriğinin birbiriyle örtüşmemesi, doğal bir çatışma sebebi olarak görüldü. ABD‟nin baskıları ve uygulamaya koyduğu bu politikalar Nasır‟ın Sovyetlerle yakınlaşmasına neden oldu. Bu kapsamda ortaya çıkan durum, uluslararası sistemin bu dönemde Mısır üzerinde oldukça etkili olduğudur.

63 İKİNCİ BÖLÜM

Enver Sedat Dönemi Mısır

Enver Sedat dönemi Mısır dış politikasına yönelik geniş kapsamlı bir tanımlama yapıldığında, Mısır dış politikasında artık kronikleşen bir bağımlılığın oluştuğu görülecektir. Hür Subaylar darbesinden Hüsnü Mübarek‟in son dönemlerine kadar bağımlılığın yönü değişse, Mısır dış politikasında kendini hep hissettirmiştir. Ancak Enver Sedat‟ın, Nasırla birlikte gelenekselleşmeye başlayan Mısır dış politika çizgisinden radikal tavizler vermesinin farklı bir izahı da olmak durumundaydı. Daha çok sistem merkezli bir değerlendirme yapacak olursak, Soğuk Savaş‟ın hakim olduğu uluslararası sistemde yaşanan değişimler karşımıza çıkacaktır. 1970‟lerde yaşanan (detente) ile iki blok arasındaki problemlerin çözüme kavuşuyor görüntüsü, Mısır‟ın dış politikasında ciddi bir dönüşüme neden olmuştur. 1973 savaşı sonrasında ABD ile kurulan ikili ilişkilerin düzeyi her ne kadar soğuk savaş döneminde çok fazla hissedilmese de, soğuk savaş sonrası dönemde kendini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Diğer yandan Enver Sedat‟la birlikte liderlerin kontrolüne dayalı bir dış politika yapımı devam ettirilmiştir. Bu nedenle Mısır dış politikasında atılan adımlar Enver Sedat‟ın ideolojisi ile paralel ilerlemek durumda kalmıştır. Bu kapsamda Batı yanlısı bir dış politika izlenirken, iç politikada atılan ekonomik açılım politikalarıyla bu dış politika desteklenmiştir.

1.Enver Sedat’ın İktidara Gelişi

1970‟ler Ortadoğu‟da dengelerin yeniden şekillendiği, soğuk savaştan önceki onyıllara oranla daha hızlı dönüştüğü ve giderek daha farklı bir konjektüre sahip olduğu dönem olmuştur. Batı-Doğu arasındaki manevralar devam ederken ABD- Sovyetler arsıdaki, üçüncü dünya üzerine stratejik pozisyon rekabeti artarak devam etmiştir. Ancak 1972-1976 yılları arsında Sovyetlerin Mısır topraklarındaki faaliyetlerine Mısır tarafından ara verdirilirken, Suriye, Irak ve Güney Yemen‟de ki etkinliği devam etmiştir. ABD Arap Dünyası üzerindeki etkinliğini güçlendirmeye çalışırken bölgedeki en önemli müttefiklerinden NATO üyesi Türkiye‟nin, 1974‟te gerçekleştirdiği Kıbrıs çıkartması karşısında bölgedeki faaliyetleri büyük bir zorluk içine girmiştir. Diğer yandan 1973 OPEC(Organization of the Petroleum Exporting

64 Countries) petrol krizi ve 1979‟da İran‟da Batı yanlısı Şah‟ın devrilmesi gibi olaylar,

Soğuk savaşın bu dönemde daha çok hissedilmesine neden olmuştur. 126

Anlaşılacağı üzere bölgedeki gelişmeler özellikle bu dönemde pekte ABD‟nin öngördüğü şekilde gerçekleşmemiş ve bu durum karşısında ABD Sovyetlere karşı belli alanlarda güç kaybetmiştir.

Nasır‟ın 1970 yılında geçirdiği ani bir kalp krizi sonrasında ölmesiyle, yerine 1969‟dan beri Cumhurbaşkanı yardımcılığını yürütülen Sedat, Arap Soyalist Birliği tarafından Cumhurbaşkanlığı görevine getirildi. Enver Sedat iktidara geldiği ilk dönemlerde Nasır‟ın ölümüyle geriye kalan sorunları çözebilecek güçlü bir lider olarak görülmüyordu. Hür subaylar örgütünün ilk üyelerinden bir tanesi olmasına

rağmen, ne meslektaşlarının nede Mısır halkının saygısını kazanabilmişti.127

Ancak 15 Ekimde yapılan seçimlerde halkın % 90‟ının oyunu alarak Mısır‟ın Cumhurbaşkanı oldu. Her ne kadar Sedat Cumhurbaşkanı olarak seçilmişse de, siyasi geçmişinin göz alıcı olmaması nedeni ile iktidarda çok fazla kalamayacağı düşünülmüştü. Sedat‟ın iktidara gelmesinden hemen sonra, rejim içerisinde kendisine karşı muhalif pozisyonda olanlara yönelik bir mücadeleye girişti. Bu kasamda Mayıs 1971‟de kendisine yönelik bir darbe hazırlığı içerisinde olan ASB(Arap Sosyalist Birliği) içindeki Sovyetlere yakın radikalleri temizlemiş ve kısa sürede hem ülke

yönetiminde hem de parti içerisindeki tek yetkin otorite olmayı başarmıştır.128

İktidarını sağlama alan Sedat, daha sonrasında yenileme devrimi adı altında siyasal ve ekonomik liberalleşme hareketini başlatmıştır.

Sedat her ne kadar ülke ve parti içinde kontrolü ele almışsa da Nasır‟dan geriye kalan birçok ekonomik ve politik sorun onun önünde çözülmeyi bekliyordu. Bu durum oldukça karmaşık ve zor bir dönemin Sedat‟ı beklediğinin habercisiydi. Bu dönemde Mısır‟ın askeri ekonomik ve siyasal anlamda pek bir gücünün kalmayışı önemli bir gerçeklikti. Şöyle ki 1967 savaşı sonrasında neredeyse askeri gücünün tamamına yakınını kaybetmiş olan Mısır, ekonomik açıdan da oldukça zor bir durumdaydı. Diğer yandan İsrail, Mısır‟ın en stratejik noktalarını büyük bir zaferle

126

Fred Halliday, The Middle East in International Relations Power: Politics and Ideology, New York: Cambridge University Press, 2005, s. 99-100

127

Cleveland, a.g.e., s. 416 128Arı, a.g.e., s. 359

65 ele geçirmekle kalmamış ABD‟den oldukça büyük miktarlarda ekonomik ve askeri yardımlarda alarak daha da güçlenmişti. Bu durum karşısında İsrail ile barış masasına oturulması Sedat için bir zorunluluk halini almıştı. Ancak İsrail 1967 savaşında kazanmış olduğu toprakları, bir barış yaparak terk etmek için bir neden bulamıyordu. Mısır için diğer önemli sorun ise, İsrail ile olan barış yapma ya da yapmama sorunuydu. Ortada kesin bir barışın olmaması beraberinde ekonomisi ve askeriyesi büyük çapta zara görmüş Mısır‟a, daha fazla askeri harcama yapması konusunda bir doğal baskıyı getiriyordu. Milyonlarca dolarlık ekonomik bir yükün güvenlik politikaları sonucunda Mısır ekonomisi tarafından karşılanması, zaten ekonomik anlamda büyük zorda olan Mısır‟a daha fazla zarar veriyordu. İsrail ile yaşanan çatışmaların doğal bir sonucu olarak; turizm, Süveyş kanalı vergileri ve dış yatırım gibi Mısır için potansiyel gelir kaynakları, Mısır ekonomisine uğramıyordu

bile.129 Diğer yanda Sovyetlerle ilişkilerin devamı konusunda birçok çekinceye sahip

olan Sedat, mecburen Sovyetlerin yanında olduğunu dile getiriyordu.

Sedat‟ın 1971 yılı Mayıs ayında parti içindeki Sovyet yanlılarını tavsiye etme girişimine rağmen, Sovyetler ile ilişkilerin bozulmaması için elinden gelen çabayı da gösteriyordu. Mayıs 1971‟de Sedat Sovyetler Birliği Cumhurbaşkanı Nikolai Podgorny ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmeyle Sovyetler ile olan ilişkilerin düzeltilmesi ve daha da geliştirilmesi hedefleniyordu. Bu şekilde Sovyetlerden askeri anlamda bir yardım alınabilinecek ve 1967 savaşında zarar gören Mısır askeri gücü yeniden yapılandırılabilinecekti. Podgorny ile yapılan bu görüşmede Sovyetler‟den sayı ve kalite açısından güçlü bir askeri yardımın sözü alındı. Mısır ile Moskova arasında 15 yıl süreli bir dostluk anlaşmasını 27 Mayıs 1971‟de imzaladı. Ancak anlaşmayı izleyen 5 ay boyunca söz verilen silahlar Mısır ordusunun eline hiç ulaşmadı. Diğer yandan, Sedat‟ın Podgorny‟e askeri yardım konusunda yazdığı mektuplara da cevap gelmedi. 1971 yılının sonu ve 1972‟nin başında Sedat Sovyetlere görüşme içi davet edildi. Bu davet sonrasında yapılan anlaşma ile Mısır‟a uçak verilmesine karar verildi. Ancak bu verilen sözde gene önceki gibi boş bir vaat olmaktan ileri gidemedi. Bu dönemde ABD Dışişleri bakanı William Rogers‟ın İsrail‟e yeni silah yardımlarında bulunacağını açıklaması, Mısır‟ı yeniden Sovyetler

129

66 ile temaslara geçmesine neden oldu. Ancak yapılan temaslardan bir sonuç çıkmamasına birde ABD başkanı Nixon ve Sovyet Başkanı Leonid Brezhnev arasında anlaşma yapılması eklenince, Mısır‟ın izlediği dış politikalarda bir değişim

yapmak için harekete geçti.130

Sedat, İsrail‟le pazarlık yapılabilmenin yolunun ABD‟den geçtiğinin farkındaydı. Bu nedenle Mısır dış politikasında ABD‟ye yakınlaşmayı sağlayabilecek fırsatları aramaya başladı.

1972 yılında Moskova‟da yapılan zirve görüşmesinde, Kissenger ve Sovyet Dışişleri bakanı Andrei Gromyko Arap İsrail gerilimine yönelik hazırlanan bildiriyi kabul ettiler. Ancak kabul edilen bu bildiri İsrail‟in içinde bulunduğu pozisyonu destekler nitelikteydi ve BM‟de alının 242 numaralı karara oranla çok daha zayıf bir içeriğe sahipti. Bu bildiride İsrail‟in sınırları konusunda bir düzenlemenin yapılabilineceği noktasında bir anlaşmaya varılmıştır. Ancak sınırların ne şekilde yeniden düzenleneceği ve İsrail‟in ne şekilde çekileceği yönünde ortaya konulmuş net bir yargı yoktu. Sovyetlerin izlediği bu politika, Sovyetlerin çıkarları için Arap devletlerinin çıkarlarını feda ettiği şeklinde yorumlandı. Bu şekilde Sovyetler

bölgede çıkması muhtemel çatışmaların önüne geçebilecekti.131

İmzalan SALT‟ın (Strategic Arms Limitation Talks) etkisiyle, bu bölgede çıkacak bir savaşın dışında kalmayı hedefleyen Sovyetler, 1971‟de yapılan anlaşma kapsamında Mısır‟a vermeyi vaat ettiği silahları vermek istemedi. Mısır‟ın silahlandırılması konusunda yavaş hareket etmesi ve alına kararın İsrail‟in çıkarlarına hizmet ediyor görünümünde olması nedeniyle, Sedat radikal bir karar vermiş ve ülkede bulunun 20,000

dolayındaki Sovyet uzmanı ve teknisyeni sınır dışı etmiştir.132

1967‟de yaşanan Arap-İsrail savaşından itibaren Mısırda sayıları artan Sovyet askeri personelinin ve Sovyet silahlarının Mısır‟dan çekilmesi, Mısır içerisinde askeri anlamda bir boşluğun ortaya çıkmasına neden oldu. Bunun yanında Sedat‟ın Sovyetler ile ilişkilerde sert bir üslup kullanması, zaten iki ülke arasında gergin olan ilişkilerin daha da gerginleşmesine neden olmuştur. Bu yüzden her iki ülke büyük elçilerin geri çekerek birbirlerine tepkilerini göstermişlerdir. Sovyetlerle yaşanan gerilim sonucunda, Sedat

130

Heather Lehr Wagner, Anwar Sadat and Menachem Begin: Negotiating Peace in the Middle

East, New York: Chelsea House Publishers, 2007, s. 65-66

131

Nigel J. Ashton, The Cold War in the Middle East Regional Conflict and the Superpowers

1967–73, New York:Routledge, 2007, s. 49

67 Mısır‟da ki problemleri Batı bloğu ile yakınlaşarak çözmeye karar vermiştir. Ancak 1972 Münih Olimpiyatlarında 11 İsrailli atletin Filistinli örgüt üyeleri tarafından öldürülmesiyle, Batı‟nın Mısıra karşı pozitif yönde değişmeye başlayan bakış açısı bir anda yeniden eski halini aldı ve Arap karşıtlığı yeniden ortaya çıktı. Bu yaşanan olaylar karşısında Batıdan askeri ve ekonomik destek temin edemeyeceğini anlayan Sedat, Batı ile yakınlaşma politikasından bir süreliğine geri adım atmak zorundan

kalmıştır.133

Yaşanan bu gelişmelere rağmen ABD Mısır‟ı yakından izlemeye devam etmiş ve izlemleri doğrultusunda politikalar geliştirmeye devam etmiştir. Ancak ABD iç siyasetinde yaşanan gelişmeler, Mısır lehine bir gelişmenin olmasının önünü tıkanmıştır. 1972‟yılında ABD‟de yapılan seçimlerde Yahudi lobinsin etkinliğini göz ardı etmeyen Nixon, yeniden seçilebilmek İsrail meselesine üzerinde durmamıştır. Birde 1973 yılında İsrail‟in seçim süreci içine girmesi sonucunda Arap İsrail barışı adına bir gelişmenin olma ihtimali neredeyse ortadan kalkmıştır. Yaşanan bu gelişmeler sonucunda Mısır Sovyetlere yanaşmaktan başka bir çare bulamamış ve Sovyetlerle olan ilişkilerini daha da arttırmaya çalışmıştır. Böylece iki devlet arasındaki yaşanan olumsuz gelişmeler kısa bir süreliğine kenara bırakılmıştır. İlişkiler yenden düzenlenmiş ve Sovyetler yeniden Mısır‟a silah vermeye başlamıştır. Mısır ve diğer Arap devletleri arasında yaşana olumsuz gelişmelerin sonlandırılması kapsamında Sovyetler Mısır‟ı desteklemiştir. Bu durumun sonucunda Mısır, Suriye

ve Ürdün arasında üçlü pakt imzalanmıştır.134

Sovyetlerle Mısır arasında yaşanan bu gelişmelere rağmen Sedat Sovyetlere tam olarak güvenmemiştir.

Sedat, ABD ve İsrail arasındaki ilişkilerin boyutunun daha da derinleştiğinin farkındaydı. Bu iki ülkeyi barışa zorlayabilmenin tek yolunun, ABD‟ye İsrail‟in sanıldığından güçlü olmadığını ispat edilmesi olduğunu anlamıştı. Bu doğrultuda Sedat hem diplomatik hem de askeri ölçekte İsrail‟e karşı başarı sağlayabilmenin yolunu, Arapların ortak paydada birleşmesinde görmüştür.

Bu kapsamda Suriye önemli bir cepheyi teşkil ediyordu, dahası Suriye‟nin bu savaşa girmesine neden olacak gerekçeleri vardı. Bu nedenlerden en önemlisi

133Goldschmıdt, a.g.e., s. 190 134Arı, a.g.e., s. 362

68 stratejik öneme sahip Golan tepelerinin İsrail işgali altında olmasıydı. Golan tepeleri yapısı itibari ile volkanik hunilerden oluşur ve bu hunilerin yapısı ciddi bir savunma stratejinsin burada kurumasına olanak sağlar. Bu nedenle İsrail Golan‟ın doğu hattı üzerinde askeri birliklerini konuşlandırmıştı. Geçiş güzergahı üzerinde oluşturulmuş bu savunma hattı Suriye için büyük bir stratejik kayıptı ve bu kayıp geri alınarak telafi edilmesi gerekiyordu. Bu kapsamda Sedat Suriye‟yi İsrail‟e karşı iki cepheli bir

savaş noktasında ikna etti.135

Bu savaştaki hedef, 1967 savaşında olduğu gibi İsrail‟in bu coğrafyada tamamen ortadan kaldırılması değil, 1967 savaşında kaybedilen toprakların ve itibarın kazanılması olmuştur. Bu şekilde hem kaybedilen topraklar alınabilinecek hem de İsrail barışa zorlanarak bölgede yaşanan kargaşaya bir son verilebilinecekti.

2. 1973 Arap-İsrail Savaşı

1970‟lerin ilk çatışmasının gerçekleştiği bu dönem, aynı zamanda Ortadoğu coğrafyası için oldukça önemli gelişmelerin ortaya çıkmasına neden oldu. Birinci petrol kriziyle Ortadoğu petrolleri, siyasal ve ekonomik baskı aracı olarak Batıya karşı kullanıldı. Bunun yanında Türkiye‟nin bu dönem içerisinde Kıbrıs‟a müdahale etmesi diğer bir önemli gelişme olmuştur. Batı dünyası bir yandan ABD ve SSCB arasında silahsızlanma görüşmelerini sürdürürken diğer yandan Ortadoğu‟da barışın sağlanması yönünde politikalar izledi. Tabi ki bu gelişmelerin en önemlisi Yom

Kippur olarak anılacak Arap-İsrail savaşı oldu.136

6 Ekim 1973 yılında Suriye ve Mısır‟ın İsrail‟e karşı iki cepheden savaş ilan etmesi, dönemin konjonktürü açısından beklenmedik bir gelişmeydi. Uluslararası gözlemciler Mısır‟ın savaşa hazır olmadığı görüşündeydiler, çünkü İsrail olası bir savaşta Mısır askeri gücünü tamamen yok edebilecek bir güce sahipti. Ancak Mısır açısında durum gücünün sınırlarının nereye kadar ulaştığının ötesinde, Sedat‟ın iktidarda ne kadar daha kalacağı ile ilgiliydi. Sedat‟ın sahip olduğu gücün sınırlarının İsrail‟i yenmede yetersiz olduğunu bilmesine rağmen, İsrail‟e karşı savaş ilan

135

Anthony H. Cordesman, Israel and Syria: the Military Balance and Prospect of War, Westport: Greenwood Publishing Group, 2008, s. 223

69 etmesinin bazı önemli sebepleri olması gerekiyordu ve bu sebepler şu şekilde beş temelde şekillendi.

İlki ve en önemlisi İsrail devletinin bir devlet olarak ortaya çıkmasından sonra Arap dünyası üzerinde oluşan tehdit algılaması ve kaygılardı. Bu durum öylesine bir hal almıştı ki neredeyse tüm Arap liderleri, İsrail‟in politik realitesini tanımanın bir bedeli olarak hem iç politikada hem de Arap devletleri arasındaki rejimlerinin geleceğinin tehlikeye gireceğine inanıyorlardı. Bu nedenle hiçbir Arap devleti lideri İsrail‟i tanıma konusunda bir girişimden bile söz etmiyordu. Mısır‟da Nasır‟ın ölümü sonrasında iktidara gelen Enver Sedat bu durumun farkındaydı. Bu nedenle iktidarının ilk dönemlerinde İsrail karşıtı bir duruş sergileyerek toplumun gözünde otoritesini sağlamlaştırmaya çalıştı. Sedat hem konuşmalarında hem de yapmış olduğu görüşmelerde sıklıkla İsrail‟e karşıtı bir duruş sergiliyordu. Sedat konuşmalarında Yahudi karşıtlığı oldukça sert bir biçimde vurguluyordu. Bu duruşu ile İsrail ile barış masasına oturacak olan kendinden oldukça farklı bir imajı iktidarının ilk dönemlerinde sergiliyordu. Sedat yapmış olduğu konuşmalarında Nasır‟a atıfta bulunuyor ve benzer sözleri sarf ediyordu. Sedat‟ın İsrail‟in dünya üzerinde basın, televizyon ve paraya hükmedici önemli noktaları elinde tuttuğunu iddia etmesi Mısır‟da yaşanan paranoyanın ne denli ileri safhada olduğunu gözler önüne sermekteydi. Kısacası Sedat‟a göre İsrail, ABD tarafından destekleniyordu ve

İsrail‟in ortadan kaldırılması için Sovyetlerin desteğine ihtiyaç duyuluyordu.137

Ancak İsrail‟e karşı sergilenen sert turum zamanla yerini daha ılımlı bir politikaya bırakacaktı. İkinci neden ise, Mısır‟ın 1967 savaşı sonrasında içine girmiş olduğu ekonomik yıkımdı. Artık İsrail ile savaş yada barışın kesin sınırlarının çizilemediği bu süreç Mısır‟ı Araf‟ta bırakmıştı. Bu sürecin sonuçları öylesine ileri bir noktaya gelmişti ki artık Mısır ekonomisinin bu duruma daha fazla dayanmaya takati kalmamıştı. Öyle ki Mısır ordusunu yeniden kurulması ve eğitilebilmesi için Milli hasılanın katlarca fazlası harcanmıştı. Mısır artık tahıl ihraç edemeyecek duruma gelmişti ve bu durum ülkeyi ciddi anlamda zora sokmuştu. Üçüncü neden ise, Mısır‟da eğitim görmüş kesimin başını çektiği protesto gösterilerinde, Mısır rejimi

137

Kenneth W. Stein, Heroic Diplomacy Sadat, Kissenger, Carter, Begin and the Quest for Arab-

70 ile göstericiler arasındaki gerilim oldukça hat safhaya çıkmıştı. Bu noktada rejimin güvenliği açısından halkın önüne bir hedef verilmeliydi ve bu hedef düşman İsrail‟den başkası olamazdı. Dördüncü neden ise, Sedat petrol ihraç eden ülkelerden alınan desteğin kaybedilebileceğinden korkuyordu. Diğer yandan Filistinli gerillaların İsrail‟e karşı yaptığı saldırıların neticesi olarak bir Libya uçağının Sina‟da İsrail tarafından düşürülmesi, Arap İsrail gerginliğini daha da arttırdı. Aratan bu gerginliğin doğal bir sonucu olarak, Mısır‟ın üzerinde İsrail‟e karşı harekete