• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: MANZUM HİCİV YAZMIŞ ŞAHSİYETLER

10. Namdar Rahmi Karatay

Namdar Rahmi Karatay, Cumhuriyet sonrası mizah edebiyatının unutulmuş isimlerindendir. Orijinal bir kişilik olan Karatay, yalnızca bir mizah şairi değildir. Kendisi Latin harfli ilk Türkçe felsefe sözlüğünün yazarı ve bir felsefi doktrin olma çabasındaki Konya Enerjitizm Okulu’nun kurucusudur. Felsefe, kültür, edebiyat gibi alanlarda yayın yapan dergilerde yazı faaliyeti göstermiştir. Şair hakkındaki en kapsamlı ve güvenilir

78 inceleme Ali Birinci’nin kaleme aldığı iki makaleden ibarettir.36 Bu makalelerdeki biyografik bilgilerin çoğu şairin Geçti Bor’un Pazarı kitabındaki önsözden alınmıştır.

Şairin hicve yönelmesinde yaşadığı bazı talihsizliklerin belirgin payı var gibi gözükmektedir. Bunlara kısaca değinmek yerinde olur. Aslen Konyalı olan Namdar Rahmi, 1925 yılında diğer gelecek vadeden gençlerle beraber Fransa’ya gönderilir. Çalışkan bir öğrenci olan Karatay, Sorbonne’daki üç yıllık eğitiminin ardından büyük hayallerle ülkeye döner ve öğretmenliğe başlar. Burada ilk talihsizliğini yaşar. İlk görev yeri Konya Erkek Lisesi’ndeyken bir dostunun çıkardığı Balarısı dergisine son anda bir yazı verir. Fakat dergi ahlaka mugayir olduğu gerekçesiyle toplatılır. Yazısı nedeniyle şair de derginin sahiplerinden zannedilerek arkadaşıyla beraber “silk-i celil-i maarif”ten tard ve ihraç edilir. Bu talihsizlik onun geleceğe dair tüm hayallerini alt üst eder. Çeşitli çabalar sonucunda Bursa Erkek Lisesi’nde felsefe öğretmeni olarak atanır. Talihi açılır gibi olur ve Ekim 1932’de toplanan Birinci Türk Dili Kurultayı’na Samih Rifat’ın çağrısıyla katılıp burada bir konuşma yapar. Konuşmasıyla Atatürk’ün ilgisine mazhar olur. Hatta Mustafa Kemal kendisiyle görüşmek ister; fakat ufak bir gecikme sebebiyle bu buluşma gerçekleşmez. Bundan sonra kaderinin açılacağını düşünmesine rağmen talihsizlikler peşini bırakmaz. Atatürk’ün çevresindeki bürokratlar ve Karatay’ın arkadaş zannettiği şahıslar şairin kuyusunu kazıp gelecek kurultaylara katılmasını engellerler. Karatay bu meseleyi şöyle anlatmaktadır: “fakat her ne

hâl ise o kadar takdir, tebrik, heyecan orada kaldı; ertesi yılki kurultayda bir mücrim gibi takip edildim ve Kurultay’a alınmadım (…) benim o dost, kardeş, arkadaş diye candan bağlandığım kimseler yalancı, müfteri, riyakâr birer jurnalcı imişler…” (Karatay, 1954: 13).

Şair meslek hayatının sonundaysa İstanbul’da Türkçe öğretmenliği yapmış, fakat bozulan sağlığı ve art arda gelen inmeler nedeniyle bir süre sonra Millet Kütüphanesi’nde hafif bir görev almıştır. 1952’deyse emekli olmuş ve 1953’te 57 yaşındayken hayata gözlerini yummuştur.37 (Karatay, 1954: 11-15)

Ali Birinci, yerinde bir tespitle hem Balarısı dergisi hem kurultay ve sonrasında yaşadıkları sebebiyle Namdar Rahmi’de karamsar bir ruh hâlinin ortaya çıktığını ve şairin çareyi mizahi hicivlerde bulduğunu ifade etmiştir. (Birinci, 2012: 32)

36 Bunlar için bkz.: Ali Birinci, “Namdar Rahmi Karatay’ın Hikâyesi”, Türk Yurdu, S. 300, Ağustos 2012, s. 30- 35; Ali Birinci, “Namdar Rahmi Karatay’ın Hikâyesi”, Türk Yurdu, S. 301, Eylül 2012, s. 40-46.

37 29 Nisan 1954 tarihli Akbaba’da Namdar Rahmi Karatay hakkında şu taziye mesajı yayımlanır: “Akbaba’nın

eski okurları Namdar Rahmi Karatay’ı tanır. Onun: Geçti Bor’un pazarı sür eşeği Niğde’ye! Nakaratlı manzumesi, bu sayfalarda çıktığı zaman dilden dile dolaşmış, hafızalara yerleşmişti. Aziz ve zarif dostumuz, hiciv sanatına yeni bir eda getiren yazılarını, zaman zaman Akbaba’ya vermiştir. Duygulu bir şair, mümtaz bir fikir adamı ve iyi bir hoca olan Namdar Rahmi’yi 1953 Ağustosunun 26’ncı günü henüz 57 yaşında iken kaybettik.” (İmzasız, 1954: 12).

79 Namdar Rahmi’nin doğal bir söyleyişle kaleme aldığı manzumelerinin tanınması ve ilgi görmesi meşhur “Geçti Bor’un Pazarı” şiiriyle başlamıştır. Kendisi bu şiirin hikâyesini şu sözlerle anlatır: “1933 baharında, Bursa’da birtakım arkadaşlarla bir sinema matinesine

gitmiştik, karşıdan Emir Sultan’ın selvileri görünüyordu. Bilmem yıllarca süren hayal kırıklığının etkisiyle midir, aklıma bir beyit geldi:

Selvi gibi ümitler döndü birer iğdeye Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye

Dedim ve bunu sinemanın karanlığında sigara paketinin arkasında tamamladım. Ertesi gün bu mizahi manzume bir yıldırım hızıyla yayıldı; bir arkadaş bunu tape ettirerek Akbaba’ya göndermiş. Meğer milletin bir yarasına dokunmuşuz. Bu mizahi yazı az zamanda bütün Türkiye’ye yayıldı ve bana yeni bir stil verdi.” (Karatay, 1954: 13). Şair manzumesinin

hemen yayıldığından bahsetse de görüldüğü kadarıyla bu şiir ilk kez Akbaba dergisinin 8 Şubat 1934 tarihli 6. sayısında çıkmıştır. Karatay manzumesini Eşekarısı müstearıyla yayımlamıştır. Bu takma ad şüphesiz Balarısı dergisini akla getirmektedir. Bu tarihten sonra

Akbaba’da Eşekarısı müstearıyla başka manzumeleri de yayımlanan Karatay hicivlerini

1952’de yayımladığı Geçti Bor’un Pazarı38 adlı kitabında toplamıştır. Ali Birinci bu kitabın birinci baskısında şairin Cumhuriyet sonrasında kaleme aldığı yirmi yedi şiirin bulunduğunu ifade eder. (Birinci, 2012a: 41) Kitabın şairin ölümünden sonra yayımlanan genişletilmiş ikinci baskısındaysa39 29 manzume mevcuttur. Kitabın 2004 yılında üçüncü bir baskısı40 yapılmıştır. İkinci baskıyla bunun arasında herhangi bir fark mevcut değildir.

Karatay’ın hicivlerinde süreklilik gösteren temalar kaderin cilveleri, elden kayıp giden hayat, yozlaşmış insanlar ve sosyal düzendir. O, şahıslara değil düzene ve zamana sitem eder. Bu sebeple hicivleri saldırganlıktan çok yanlışı işaret eden didaktik özellikler göstermektedir. Şiirlerindeki üslûp açısından ayırıcı bir özellik bentlerdeki sitem ve şikâyet kısımlarından sonra kavuştak yerine bir deyim ya da atasözü kullanılmasıdır. “Geçti Bor’un Pazarı” ifadesi, bu söyleyişin ilk örneğidir. Manzumenin yayımlanmasından sonra deyişleri kavuştak olarak kullanan benzerleri yayımlanmıştır. Bu söyleyiş özelliği Aziz Nesin’in siyasi taşlamalarında görülür. Nesin çıkardığı Markopaşa dergisinde ve Azizname’deki taşlamalarında Namdar Rahmi’nin dizelerinin siyasi içerikli benzerlerini yazmıştır.

38 Namdar Rahmi Karatay, Geçti Bor’un Pazarı, Yenilik Matbaası, İstanbul 1952. 39 Namdar Rahmi Karatay, Geçti Bor’un Pazarı, Yeni Matbaa, Ankara 1954.

80 Karatay’ın hicivlerinde çoğu zaman bir ben/biz ve bunun karşında onlar bulunmaktadır. Bu siyasi anlamda bir sınıf çatışması anlamına gelmeyip kaderin cilvesine maruz kalmış ve kaybetmiş ferdin taşlamalarıdır.