• Sonuç bulunamadı

namazların Farz, vacip ve Sünnetleri

NAMAZLARIN FARZ, VACİP VE SÜNNETLERİ GİRİŞ

I. NAMAZIN FARZLARI

2. NAMAZIN RÜKÜNLERİ

“Rükün”, namazın aslî unsuru demektir. Namazların iftitah tekbiri, kıyam, kıraat, rükû, secde ve kâde-i âhire ol-mak üzere altı rüknü vardır.

a) İftitah Tekbiri

“İftitah” açılış ve başlangıç, “tekbir” ise yüceltmek de-mektir. İftitah tekbiri; Allah en büyüktür anlamındaki

“Allâhü ekber” cümlesini söylemeye denir.

Bir terim olarak iftitah tekbiri, namaza “Allâhü ekber”

diyerek başlamak demektir. Yüce Allah;

ۜىٰهّل َصَف ۪هِّبَر َم ْسا َرَكَذَو ۙىٰهّكَزَت ْنَم َحَلْفَا ْدَق

“Arınan ve Rabbinin adını anıp namaz kılan kimse mut-laka kurtuluşa erer” (A’lâ, 87/14-15) buyurmuştur.

Namaza başlamak üzere tekbir alınırken ellerin kulak-lar hizasına kadar kaldırılması sünnettir.

Allah’ı yüceltme anlamı taşıyan “Allâhü kebîr” ifadesi-nin söylenmesi de iftitah tekbiri için geçerli olur.

128

Tekbir cümlesindeki “Allah” kelimesi söylenirken

“Âllâh” şeklinde “a” harfi uzatılırsa, anlam bozulacağı için namaz da bozulur.

b) Kıyam

“Kıyam”, ayakta durmak demektir. Ayakta durma imkânı olanların farz ve vacip namazları ayakta kılmaları farzdır.

Kur’ân’da,

َين ۪تِناَق ِ ٰهِّلل اوُموُقَو

“... Allah için ayakta namaza durun”

(Bakara, 2/238) buyrulmuştur.

Bir kimse hastalığı sebebi ile ayakta duramaz veya dur-duğu takdirde hastalığının artacağından endişe ederse na-mazını oturarak kılar.

Bir miktar ayakta durabilen kimse namaza ayakta baş-lar ve ihtiyaç duyduğu zaman oturarak namaza devam eder.

(Hasta ve özürlülerin namazları konusunda geniş bilgi için altıncı bölüme bakınız.)

c) Kıraat

Sözlükte okumak anlamına gelen “kıraat” kelimesi, te-rim olarak namazda bir sure veya üç kısa ayet, ya da bu üç ayete denk bir ayet okumak demektir.

ِۜنٰهاْرُقْلا َنِم َر َّسَيَت اَم اُ۫ؤَرْقاَف

“(Namazda) Kur’ân’dan kolayınıza geleni okuyun” (Müz-zemmil, 73/20) anlamındaki ayet, namazda Kur’ân okunması gerektiğini ifade eder.

İki rekâtlı farz namazların, vitir namazı ve nafile na-mazların her rekâtında kıraat, farzdır.

129

Üç veya dört rekâtlı farz namazların herhangi iki rekâtında kıraat farz; ilk iki rekâtta ise vaciptir.

Namazların her rekâtında Fatiha okumak, Hanefîlere göre vacip, Şafiîlere göre farzdır.

Kıraatin geçerli olabilmesi için şu şartların birlikte bu-lunması gerekir:

1. Kur’ân, orijinal metni ile okunmalıdır. Namazda Kur’ân’ın mealini okumak geçersizdir.

2. Kur’ân, okuyanın kendi işiteceği bir sesle okunma-lıdır. Kişinin kendisinin dahi işitmeyeceği bir sesle veya zi-hinden okunan bir kıraat geçerli olmaz.

3. Kur’ân, anlamı bozulmayacak şekilde doğru ve düz-gün okunmalıdır. Anlamı bozacak şekilde okunan kıraat geçerli değildir.

Bir kimse namazda anlamı bozacak şekilde yanlış oku-duktan sonra, dönüp yeniden düzgün şekilde okursa na-mazı caiz olur. Kıraat esnasında az veya çok miktarda ayet atlamakla namaz bozulmaz.

Şafiî mezhebine göre Fatiha dışındaki okuyuşlarda ka-sıtlı olmamak şartıyla meydana gelen hata sebebiyle namaz bozulmaz. Bu bakımdan, özellikle Fatiha’yı hatasız öğren-meye, doğru ezberleyip doğru okumaya çalışmak gerekir.

* Zekâ özrü sebebiyle sûre, ayet ve dua öğrenemeyen kimseden kıraat düşer. Bu kimse diğer şart ve rükünlerini yerine getirebildiği kadarıyla namazını kılar.

* Kişi namazda en iyi bildiği sûre veya ayetleri okuma-lıdır.

130

d) Rükû

“Rükû”, sözlükte eğilmek demektir. Bir namaz teri-mi olarak, namazda kıraatten sonra, ellerle dizleri tutacak şekilde öne doğru eğilip beli düz hâle getirmek demektir.

Yüce Allah;

َين ۪عِكاَّرلا َعَم اوُعَكْراَو َةوٰهكَّزلا اوُتٰهاَو َةوٰهل َّصلا اوُمي ۪قَاَو

“Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin” (Bakara, 2/43) buyurmuştur.

Hz. Peygamber’in uygulamasına en uygun rükû şek-li, sırt ve baş düz bir satıh oluşturacak biçimde eğilmek-tir. Tarif edilen bu rükû duruşunda bir müddet beklemek (tuma’nîne) ve yine rükûdan doğrulup, secdeye varmadan önce uzuvları hareketsiz oluncaya kadar bir süre kıyam va-ziyetinde beklemek (kavme) ta‘dîl-i erkânın birer parçası-dır.

Hanefî mezhebinden Ebu Yusuf’a ve diğer üç mezhebe göre rükûdan doğrulunca dimdik durup “sübhânellâhi’l-azîm” diyecek kadar beklemek farz; Ebu Hanîfe ve Muhammed’e göre ise vâciptir.

e) Secde

“Secde”; sözlükte itaat, teslimiyet ve tevazu içinde eğil-mek, yere kapanmak, yüzü yere süreğil-mek, alın ve yüz yere gelecek şekilde yere kapanmak demektir. Namazlarda rükûdan sonra ayağa kalkıp yere inerek alnı yere koymak farzdır. Alınla birlikte burnun da yere değdirilmesi vaciptir.

Bir hadis-i şerifte;

ٌدِجا َس َوُهَو ِهِّبَر ْنِم ُدْبَعْلا ُنوُكَي اَم ُبَرْقَأ

“Kulun Rabbine en yakın olduğu hâl secde hâlidir” (Müs-lim, Salât, 215) buyurulmuştur.

131

Şafiî mezhebine göre eller, ayaklar, dizler ve yüz her bi-rinin bir kısmının yere değdirilmesi farzdır.

* Secdede eller ve ayak parmakları kıbleye yönelmeli, özellikle iki ayağın parmakları kıbleye çevrik ve yerle temas hâlinde tutulmalı ve yerden kaldırılmamalıdır. Peygamberi-miz (s.a.s.), şöyle buyurmuştur:

ُهاَتَبْكُرَو ُهاَّفَكَو ُهُه ْجَو ٍباَرآ ُةَعْب َس ُهَعَم َدَج َس ُدْبَعْلا َدَج َس اَذِإ

ُهاَمَدَقَو

“Kul secde yaptığı zaman onunla birlikte yedi azası da secde eder. Bunlar; yüzü (alnı ve burnu), iki eli, dizleri ve ayaklarıdır.” (Tirmizî, Salât, 201)

Hanefî mezhebinden Ebu Yusuf’a ve diğer üç mezhe-be göre iki secde arasında “sübhânellâhi’l-azîm” diyecek kadar beklemek farz; Ebu Hanîfe ve Muhammed’e göre ise vâciptir.

* Her rekâtta iki secde vardır. Her iki secdenin yapıl-ması farzdır. Secdelerden biri bilerek terk edilirse namaz fasit olur. Sehven terk edilir ve bu durum selam verme-den önce hatırlanırsa, “Allâhü ekber” deyip secdeye gidilir,

“Sübhâne Rabbiye’l-a’lâ” duası üç defa okunur, “Allâhü ek-ber” denilerek secdeden kalkılır. Böylece secde kaza edilmiş olur. Tahiyyât duası okunur. Bu duadan sonra secde gecik-tirildiği için sehiv secdesi yapılır. Tahiyyât ve diğer dualar okunur, selam verilip namaz tamamlanmış olur.

Bu durumda; son rekâtta beş secde ve üç ka’de-i âhıre (son oturuş) yapılmış olur.

Namaz kılan kimse, herhangi bir rekâtta iki secde yeri-ne üç secde yapsa, namazın sonunda sehiv secdesi yapar.

f) Ka’de-i Âhire

“Ka’de-i âhire”, son oturuş demektir. Namazın sonunda

“Tahiyyât” duasını okuyacak; Şafiî mezhebine göre Tahiyyât

132

ve Allâhümme salli dualarını okuyacak kadar oturmak farz-dır.

Namazın şart ve rükünleri demek olan farzları, nama-zın olmazsa olmazlarıdır. Bunlardan biri terk edilirse kılı-nan namaz geçerli olmaz, yeniden kılınması gerekir.

Namazın farzları dışında yerine getirilmesi gereken bir de vacipleri vardır.