• Sonuç bulunamadı

İ kinci bölüm namazın Çeşitleri

NAMAZIN ÇEŞİTLERİ

I. FARZ NAMAZLAR

3. CENAZE NAMAZI

Doğum gibi ölüm de Allah’ın değişmez bir kanunudur.

Her canlı bir gün mutlaka ölecektir. Baki ve ölümsüz olan sadece Allah’tır.

Ölüm, hayatın tamamen sona ermesi değil, yeni bir ha-yatın başlangıcıdır.

İnsanın dirisi gibi ölüsü de saygıya lâyıktır. Çünkü in-san, ölüm ile bu dünyadan ayrılmış ancak başka bir âlem için doğmuş, yeni bir hayata başlamıştır.

Ölen insanın yıkanması; âdeta yeni doğmuş bir çocu-ğun yıkanmasını, dünya hayatının insan üzerinde bıraktığı kirlerin temizlenmesini temsil eder.

70

Cenaze, ölü anlamına geldiği gibi, tabut veya teneşir anlamına da gelir. Son nefesine yaklaşmış ve ölmek üzere olan kişiye muhtazar, ölen kişiye meyyit (çoğulu mevta), ölü için genel olarak yapılması gereken hazırlıklara teçhiz, ölünün yıkanmasına gasil, kefenlenmesine tekfin, tabuta konulup namazın kılınacağı yere ve namazdan sonra kab-ristana taşınmasına teşyî ve kabre konulmasına defin de-nir. Ölmek üzere olan kimsenin yanında kelime-i tevhid ve kelime-i şahadeti okumaya veya definden sonra sorulması muhtemel soru ve cevapları ölüye hatırlatma konuşmasına telkin, ölünün yakınlarına başsağlığı dileğinde bulunmaya da taziye denir.

Ölen bir müslümanı yıkamak, kefenlemek, onun için namaz kılıp dua etmek ve bir kabre gömmek müslümanlar için farz-ı kifâyedir.

Peygamberimiz (s.a.s.);

ْمِهيِوا َسَم ْنَع اوُّفُكَو ْمُكاَتْوَم َن ِساَحَم اوُرُكْذُا

“Ölülerinizin güzel işlerini yâd edin, kötü taraflarını dile getirmeyin” (Tirmizî, Cenâiz, 34) buyurarak ölmüşlerimizi hayırla anmamızı, iyi taraflarını ön plana çıkarmamızı tav-siye etmiştir.

Ölmek üzere olan kişinin, bir güçlük yoksa kıbleye doğru ve sağ yanı üzerine yatırılması veya sırtına ve ense-sinin altına yastık gibi bir şey koyup başı yükseltilerek yü-zünün ve ayaklarının kıbleye gelecek duruma getirilmesi müstehap, yanında kelime-i tevhit getirilmesi ve zorlama-dan kelime-i tevhit söyletilmesi sünnettir. Peygamberimiz (s.a.s.);

71

ُ ٰهّللا َّلِإ َهٰهلِإ َل ْمُكاَتْوَم اوُنِّقَل

“Ölmek üzere olanlara lâ ilâhe illallâh cümlesini telkin edin.” (Müslim, “Cenâiz”, 1);

َةَّنَجْلا َلَخَد ُ ٰهّللا َّلِإ َهٰهلِإ َل ِهِم َلَك ُرِخآ َناَك ْنَم

“Kimin son sözü ‘Lâ ilâhe illallâh’ olursa, o kişi cennete girer” (Ebu Dâvûd, Cenâiz, 16) buyurmuştur.

Ölüm hastasının yanında bulunan kimseler, ona hayır dua etmelidir. Peygamberimiz (s.a.s.);

َنوُنِّمَؤُي َةَكِئ َلَمْلا َّنِإَف اً ْيَخ اوُلوُقَف َتِّيَمْلا ِوَأ َضيِرَمْلا ُمُتْرَضَح اَذِإ

َنوُلوُقَت اَم ىَلَع

“Hasta yanına veya ölmek üzere olan kimsenin yanına gittiğinizde hayır dua ediniz. Çünkü melekler sözlerinize

‘âmin’ derler” (Müslim, “Cenâiz”, 6) buyurmuştur.

Bir insanın öldüğünü duyan kimse, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz ona döneceğiz” anla-mındaki “innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” (Bakara, 2/156) aye-tini okur (Müslim, Cenâiz, 4).

Ölen insanın üzerinden elbisesi çıkarılır. Elleri yanları-na uzatılır, gözleri kapatılır, çenesi bağlanır. Üzerine bir örtü çekilir. Peygamberimiz (s.a.s.), sahabeden Ebu Seleme’nin ölümünü müteakip yanına girmiş, gözlerinin açık olduğu-nu görmüş, gözlerini kapatmış ve

ُر َصَبْلا ُهَعِبَت َضِبُق اَذِإ َحوُّرلا َّنِإ

“Ruh kabzedildiği vakit, göz onu takip eder” buyurmuş-tur (Müslim, Cenâiz, 7).

Ölenin arkasından bağırıp çağırmak, feryat ve figan ile ağlamak doğru değildir (bk. Müslim, Cenâiz, 10–12, 16–33). Ölen bir çocuğu için ağlayan bir kadına Peygamberimiz;

72

يِ ِب ْصاَو َ ٰهّللا يِقَّتِا

“Allah’a karşı gelmekten sakın ve sabret” diye tavsiyede bulunmuş, kadın Peygamberimizi tanıyamadığı için aldırış etmemiş, sonra kendisine sabır tavsiye edenin Peygamber olduğu söylenince kadın, Peygamberimize gitmiş ve kendi-sini tanıyamadığını söylemiş, bunun üzerine;

ٍةَمْد َص ِلَّوَأ َدْنِع ُ ْب َّصلا اَمَّنِإ

“Sabır ancak (musibetle) ilk karşılaşıldığında olur”

(Müslim, Cenâiz, 15) buyurmuştur. Bu itibarla ölümle karşılaşan müslüman, Allah’ın hükmüne razı olmalı ve sabır göster-melidir.

Ölen insanın bir an önce yıkanması, kefenlenmesi ve defnedilmesi sünnettir (bk. Müslim, Cenâiz, 36–51).

Yıkanıp kefenlenen ölüye son duayı yapmak üzere ce-naze namazı kılınır. Cece-naze namazı rükûsuz ve secdesiz, farz-ı kifâye bir namazdır. Cenaze namazında; diğer namaz-larda olduğu gibi hadesten ve necasetten taharet, setrü’l-avret, istikbal-i kıble ve niyet şarttır. Niyetle ölünün kadın veya erkek, kız veya erkek çocuk olduğu belirlenir. Bu du-rumu bilmeyen kişi “üzerine imamın namaz kıldığı kişi”

diye niyet edebilir.

Cenaze namazlarında imamın, kadınlar için de imamlı-ğa niyet etmesi şart değildir. Cemaat, Allah rızası için o ce-naze namazını kılıp onun için dua etmeye ve imama uyma-ya niyet eder.

Cenaze namazının rükünleri, kıyam ve tekbirdir.

Cenaze namazının sünnetleri; Allah’a hamd ve senâ et-mek, Peygamberimize salât ve selâm getiret-mek, hem ölüye hem de hayatta olan müslümanlara dua etmektir (bk. Müslim, Cenâiz, 85–86).

73

Cenaze namazı; iftitah tekbirinin dışında, üç tekbir (bk.

Müslim, “Cenâiz”, 72) ve selâmdan ibarettir.

Cenaze namazında cemaatin bulunması şart değildir.

Yalnız bir erkeğin veya yalnız bir kadının bu namazı kılma-sıyla farz yerine getirilmiş olur.

Cenaze namazını kıldırmaya en yetkili ve lâyık olan-lar yöneticilerdir. Sonra sırasıyla müftü, mahallenin imam-hatibi, ölünün velisi olan yakınları gelir.

Birkaç cenazenin namazını ayrı ayrı kılmak daha iyidir, hangisi daha önce getirilmişse önce onun namazı kılınır.

Cenazelerin hepsine birden bir tek namaz kılınması da ye-terli olur.

Cenaze musallaya, baş tarafı imamın sağına gelecek şe-kilde konur. Cenaze namazı kıldıracak imam, ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat nizami olarak saf tutar.

Cenaze namazına başlandıktan sonra gelip cemaate ka-tılan kimse hemen tekbir alır, noksan kalan tekbirlerini de dua okumaksızın peş peşe alır, böylece cenaze musalladan kaldırılmadan tekbirlerini tamamlayıp selâm verir.

Cenaze mescidin ön tarafına konularak imam ile cema-atin bir kısmı cenaze ile orada, bir kısmı da cami içinde du-rur ve saflar bitişik olursa, bu takdirde mekruh olmaz.

Cenaze namazını kıldıracak imamın âkıl-baliğ olması şarttır.

Gıyabî cenaze namazı kılınabilir. Peygamberimiz Necâşî’nin gıyabında cenaze namazı kılmıştır (bk. Müslim, Cenâiz, 6267).

Cenaze defnedildikten sonra kabir üzerinde cenaze namazı kılınabilir. Peygamberimiz, Mescid-i Nebevî’yi te-mizleyen bir genci göremeyince kendisini sordu, sahabîler,

74

onun öldüğünü söylediler. Onun öldüğünü bana haber ver-meli değil miydiniz, dedi. Gidip kabri üzerine cenaze na-mazı kıldı (bk. Müslim, Cenâiz, 71).

Diğer namazları bozan şeyler cenaze namazını da bo-zar.

Cenaze görülünce ona saygı için ayağa kalkılabilir (bk.

Müslim, Cenâiz, 73–81).

Cenaze namazı kılınınca geciktirilmeden ölü kabrine defnedilir. Peygamberimiz (s.a.s.);

ْنِإَو ِ ْيَخْلا ىَلِإ اَهوُمُتْبَّرَق ًةَحِلا َص ْتَناَك ْنِإَف ِةَزاَنَجْلاِب اوُعِر ْسَأ

ْمُكِباَقِر ْنَع ُهَنوُعَضَت اًّر َش َناَك َكِلٰهذ َ ْيَغ ْتَناَك

“Cenazeyi defnetmekte acele ediniz. Eğer cenaze salih bir kimse ise onu bir an önce hayra / iyiliğe yaklaştırmış olursunuz. Eğer cenaze kötü / şerli bir kimse ise şerri omzu-nuzdan indirmiş olursunuz” (Müslim, Cenâiz, 51) buyurmuştur.

Cenazesine iştirak eden kimse, müslüman kardeşine karşı son görevini yapmış ve sevap kazanmış olur. Bu seva-bı Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle bildirmiştir:

اَهَدِه َش ْنَمَو ٌطاَيِق ُهَلَف اَهْيَلَع َىِّل َصُي ىَّتَح َةَزاَنَجْلا َدِه َش ْنَم ِ ْينَلَبَجْلا ُلَثَم َلاَق ؟ ِناَطاَيِقْلا اَمَو َليِق ِناَطاَيِق ُهَلَف َنَفْدُت ىَّتَح

ِ ْينَميِظَعْلا

“Her kim cenaze namazında hazır bulunur ve namazı kılarsa ona bir kırat vardır. Her kim de cenaze defnedilince-ye kadar cenazede hazır bulunursa ona da iki kırat vardır.”

“İki kırat nedir” diye sorulduğunda “iki büyük dağ gibi”

cevabını vermiştir (bk. Müslim, Cenâiz, 52). “İki büyük dağ gibi”

ifadesi, sevabın çokluğunu beyan etmekte temsilî bir anla-tımdır.

75

Cenaze namazına ne kadar çok müslüman iştirak eder-se, o kimse için o kadar çok hayır dua ve sevap demektir.

Peygamberimiz (s.a.s.);

ْمُهُّلُك .ًةَئاِم َنوُغُلْبَي َينِمِل ْسُمْلا َنِم ٌةَّمُأ ِهْيَلَع يِّل َصُت ٍتِّيَم ْنِم اَم

ِهيِف اوُعِّف ُش َّلِإ .ُهَل َنوُعَف ْشَي

“Müslümanlardan sayıları yüze ulaşan bir cemaatin hepsi ölü için şefaat ederek cenaze namazı kılarlarsa, bunla-rın o kimse hakkındaki şefaatleri kabul edilir” (Müslim, Cenâiz, 58) buyurmuştur.