• Sonuç bulunamadı

III. İBN HİŞÂM’IN YAŞADIĞI DÖNEME GENEL BİR BAKIŞ

III.3. Dini ve Kültürel Hayat

2.5. Nahiv Verilerini Meâni İle İlişkilendirmesi

Arapça yazılmış bir makale, hutbe, şiir veya ne türde olursa olsun kaleme alınmış bir yazının şeklen ve manen birbirini tamamlaması, uyumlu olması gerekir. Çünkü mana ve şekil birbirlerinin parçaları, tamamlayıcısıdırlar. Bir tarafa önem verip, diğerini ihmal etmek uyumsuzluğa, mana bozukluğuna yol açar.

Bazı dil âlimleri cümlede i’râb yönünü temel alıp, mana yönünü ikincil plana itmekte, şeklen güzel görülen cümle, mana yönüyle fâsid olabilmektedir. İşte bu iki yönü de iyi işleyen ve buna büyük önem veren nadir dilcilerden birisi de İbn Hişâm’dır.

İbn Hişâm kendisinin mana ve şekil uyumluluğuna gösterdiği titizliliği, diğer kişilerin de göstermesini istemiş, buna muhâlif olan bütün uygulamalara da kitapların da yer verip eleştirmiştir.378

İbn Hişâm bazı kitaplarında mana ve i’râb uyumluluğuna dair özel bölümler açmıştır Muğnî’l-Lebîb’in beşinci bölümü bunlardandır. Buralarda uyuşmayan durumlara örnekler vermiştir. Biz de buna uygun bazı örnekleri aşağıda zikredeceğiz:379

375İbn Hişâm, Şerhu Ebyâtu Muğnî,(thk. Komisyon), I/407, İbn Hişâm, Muğnî’l-Lebîb,(thk. Komisyon),

I/146; İmrân Abdusselâm, a.g.e. s.346; es-Suyûtî, Şerhu Şevâhidu’l-Muğnî, (thk. Komisyon), III/203

376İbn Hişâm, Muğnî’l-Lebîb, (thk. Komisyon), I/183 377İmrân Abdusselâm, a.g.e. s.355.

378İbn Hişâm, Muğnî’l-Lebîb, s.585. 379İbn Hişâm, Muğnî’l-Lebîb, s.586.

İbn Hişâm cümlenin müfred veya mürekkeb gelmesiyle manasının bozulmaması esastır demiş ve buna muhâlif bir örneği de bazı kurrâların onun öğrencilerine aşağıdaki beyit’in i’râb’ını yanlış yaptıklarını göstermiştir:380

/ Eğer Hamîs evet derse Allah onları

batırır. Yok edip, öldürür.381

İbn Hişâm / evet kelimesini cevab harfi olarak i’râb eder. Sonra beytin

manasına bakar. Fakat bu kelimenin cümlenin i’râb’ıyla uyuşmadığını görür. Çünkü kelimesi evet manasında değildir, kelimesinin müfredi’dir ve koyun manasına

geldiğini belirtir.

İbn Hişâm’ın mana ve i’râb yönüne önem verdiğine dair ikinci örneğimiz şu

âyet-i-kerime’dir: / Dediler ki:

Ey Şu’ayb! Babalarımızın taptığını yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor?382

Hz.Şu’ayb‘ın kavminin konu alındığı bu âyet-i kerime ilk bakışta cümlenin kuruluşuna göre / yapalım fiilini / terk edelim fiiline atıf etmek uygun

olduğu zannedilir. Bu atıf ise bâtıl bir manaya yol açar. Çünkü Allah-u-Tea’la Hz. Şu’ayb’ın kavmine mallarında istedikleri gibi tasarruf etmelerini emretmemiştir. Bu emir verilmiş olsaydı karşı karşıya gelinir, karışıklık doğardı. Onlardan istenen de isteklerine göre davranmamalarıdır. İşte bu örnek mana ve i’râb’ın birbirleriyle uyumlu olma zorunluluğuna delildir.383

Bir başka örnek: / Ebâ Yezîd’i savaş

meydanında gördüğüm müddetçe ve savaşın durulduğunu görmediğim sürece savaşa çağrıcı değilim.384

Manayı bilmeyen veya ona dikkat etmeyen kişi iki fiilin de birbirine atıf edildiğini sanır. Çünkü mansûb muzâri fiili gelmiştir. Bu hatadır. / Çağır, dua et fiili / Müstakbeli olumsuz kılan ve ebediyen manasını veren harf ile mansûbtur ve

/ Şahitlik ederim ise / Savaş kelimesine ma’tûf’tur.

380 İbn Hişâm, Muğnî’l-Lebîb,(thk. Komisyon), s.582; İbn Yâ’iş, Şerhu’l-Mufassâl, Dâru’s-Sadr, Beyrût,

trs. s.56.

381 İmrân Abdusselâm, a.g.e. s.264. 382Hud, 11/87.

383İmran Abdusselam, a.g.e. s.264,265.

384İbn Hişâm, Muğni’l-Lebib,(thk. Komisyon.), s.582; es-Suyuti, Şerhu Şevahidu’l-Muğni, Dâru’l el-

Mektebetu’l-Hayât, Beyrût. İbnû Yaiş, Şerhu’l-Mufassal, s.53; İbnû Manzûr, a.g.e. XIII/392; es-Suyûtî,

el-Muzhir, (thk. Komisyon), Dâru’ İhyâu’l-Kutubi’l-Arabiyye, Kâhire, trs, I/588; İbni Hişam, Şerhu Ebyâtu Muğni, Abdulkadîr Bağdâdî, (thk. Komisyon), Matbaatu Zeyd b. Sâbit, Dimeşk, trs. V/154; İmrân

Bir başka örnek: / Gerçek şu ki; ben, benden sonra

gelecek akrabalarımın isyankâr olmalarından korkuyorum…385

İlk bakışta harfi ceri / Korktum fiiline bağlanması uygundur sanılır.

Böyle bir durum anlamın bozulmasına yol açar. Âyette Hz. Zekeriyyâ’nın kendisinden sonra velâyetinin ehil olmayanlara geçmesinden ve kötü idare edilmesinden dolayı korku içinde olduğunu belirtiyor. Bundan dolayı mananın doğru kurulması için

harfi ceri / Akrabalarım hazf edilmiş olan bir hal kelimesine bağlanması veya

muzâfun ileyh olması uygundur. O zaman takdir şöyle olur: / Onlar

arkamda oldukları haldeveya / Akrabalarımın benden sonra

yapmalarından korkuyorum.386

Başka bir örnek: / Allah elçilik görevini kime vereceğini

çok iyi bilir. 387ifâdesidir. Ayette geçen /.O şekilde kelimesi ilk bakışta zarf-ı

mekân olarak anlaşılır. Çünkü genellikle bunun için kullanılır. Burda ise Allah-u-Teâla risâletinin gönderileceği mekanı kast etmemiş, onun yerine risaletine layık olan kişiyi kast etmiştir. Zaten Allah-u-Teâla risâletinin gönderileceği yeri bilmektedir. Bu durumda mef’ûlun fîhî değil, mef’ûlun bihî’dir. Bundan dolayı / Daha

bilgili ile mansûb olmaz.

Ancak bazılarının fiilini te’vil ederek / Âlim kalıbında okumaları göz

önünde bulundurulursa mansûb olur. Ancak doğru olan hazf edilmiş bir / Biliyor,

bilir muzâri fiiliyle mansûb olmasıdır.388

Başka bir örnek: / Mûsâ’dan sonra

İsrâiloğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? ne yaptılar âyetidir.389

Bu âyette / Aniden, müfessir harfinin fiiline mutaallık olduğunu söyleriz. Bu yanlış bir yoruma sebep verir. Çünkü Allah-u-Teâla’nın ilmi ve gözetimi o vakit için sınırlı değildir ve de son değildir. Burada gerçek âmil mahzûf muzâftır. Yani, sen onların kıssalarını veya haberlerini işitmedin mi? Taaccub bundan dolayıdır. Şahıslarından dolayı taaccub edilmez.390

385Meryem, 19/5.

386İmrân, a.g.e. s.265; İbn Hişâm, Muğnî,(thk. Komisyon), s.687. 387En’âm, 6/124.

388İmrân, a.g.m. s.265; İbn Hişâm, Muğnî,(thk. Komisyon), s.582. 389Bakara, 2/246.