Allah’ın izniyle ilk hedef düşmanın cephanedir ve burası ele geçirilecektir. Daha sonra kâfir düşmanın kilise ve meyhanesi cami ile mescit yapılacaktır. Düşman mülkü içindeki puthaneler yıkılıp burada hutbe ve ezanlar okunacaktır.
Son olarak bu seferin başarıya ulaşması için Allah’a yalvaran şair fethin bu sene nasip olmasını istemektedir.
2.12.Nâ’ilî -i Kadîm
“Târîò-i fetó-i úalèa-i Uyvâr
Òıdîv-i muóterem sulùân-ı aèôam òusrev-i èalem Şehinşâh-ı ser-âmed pâdişâh-ı maèdelet-girdâr
Mücedded fâtió-i kişver-güşâ Dârâ-yı mülk-ârâ Muóammed Òân-ı áazî Úahraman-ı Keyúubâd-âåâr
Semiyy-i faòr-ı èâlem óaøret-i pâşây-ı Aómed-nâm Sipeh-sâlâr-ı ãâóib-rüşd ü himmed dâver i dindâr
Úılâè-ı millet-i küffâr-ı bed-girdârı taòrîbe Mübârek bir maóalde úıldı ãadr-ı aèôamın serdâr
Otâàın úurdı pşî-i úalèa-i Uyvâra şevketle Ser-i küffâra aòker-riz olup her ùûp-ı âteş-bâr
Çözüldi perçem-i ùûà-i ôafer bâd-ı hidâyetle Nesîm-i ãubó-ı nuãret oldı óaãma ãarşar-ı idbâr
Úıyâmetler úopardı ùûàlar başına küffâruñ Giriftâr-ı èaõâb-ı dûzaò oldı ölmedin çâsâr
27 Kuruldı òaymeler sermâda ol ãaórâya reng-â-reng
K’eder naúş-ı derûnı nevbâhâruñ luùfını ıôhâr
Siyeh bayraúları gör kim otâàın almış eùrâfın Şitâda lâlezâr olmaúèacebdür dâmen-i kûhsâr
Úabûl oldı duèâsı pâdişâh-ı mülk-i islâmuñ Alındı böyle bir óıãn-ımetîn maòõûl olup küffâr
Görüp mesrûr dünyâyı dedüm ey Nâéilî târîò
Ùonandı sû-be-sû èâlem alındı úahr ile Uyvâr” (T.47) 27
Şiirin ilk beyitleri önce Mehmet Han daha sonra ise vezir-ièazam Ahmet Paşa’nın vasıflarını övmek için yazılmıştır. Padişah mübarek bir sefer için Paşa’yı görevlendirmiştir. Paşa tüm kudreti ile düşmana bir kor düşüren ateş saçan hamlesini yapmış ve çadırını Uyvar önüne kurmuştur. Hidayet rüzgârı ile zafer tuğunun perçemi çözülmüş ve düşman bu sarsıntı ile dehşete düşmüştür. Tuğlar düşmanın başında kıyametler koparmıştır. Bu manzara karşısında Çar ölmemiş fakat bir cehennem azabına tutulmuştur.
Şair bundan sonra Osmanlı askerinin renk renk çadırlar kurduğunu söyleyerek bu manzarayı bahar ile ilişkilendirmiştir. Yine çadırların etrafında açılan siyah bayrakları kışın dağ eteklerinde boy veren lalelere benzetmektedir.
İslam mülküne padişahlık eden Mehmet Han’ın duası kabul olunmuştur. Alınması zor olan kale alınmıştır. Nâéilî ise Uyvar Kalesi’nin alınışını sevinçle karşılamaktadır.
27 Halûk İpekten, Nâéilî-i Kadîm Divânı -Edisyon Kritik-, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1970, s.497-498.
28 2.13.Bosnalı Alaeddin Sabit
TÂRÎÒ-İ FETÓ-İ ÙÂBÛR-I NEMÇE DER-VAÚT-İ SULÙÂN MUäÙAFÂ Óabbeõâ seyf-i yeduéllâhî ki Sulùân Muãùafâ
ëarbet-i úahr ile bozdı Nemçenüñùâbûrını
Óabbeõâ germ-âteş-i peykâr-ı şâm-ı târ kim Rûz-ı rûşenden münîr itdi şeb-i deycûrını
Sancaú-ı Sulùân-ı kevneyni alup âàûşına äaldı úol úol cenge şehbâzân-ı nâ-maóãûrını
Perr ü bâl-i aòøerin açmış melek ãanur gören Bâd taórîk eyledükçe şuúúa-ı pür-nûrını
Óabbeõâ sâúi ki zehr-âşâm-ı câm-ı úahr olan Kâfirüñ yek-reng úıldı mest ile maòmûrını
Râh-ı Óaúda tîàı òûn-ı düşmeni idüp sebîl Kûh ü deştüñ cümle sîr-âb itdi mâr ü mûrını
Óaøret-i Allâh şâhinşâh-ı islâmuñ yine áâlib itdi kâfir üzre èasker-i mahãûrını
Âteş-i úahrı İlâhî óizb-i şeyùânuñ temâm Yaúdı yetmiş biñden artuú kâfir-i maúhûrını
Bal yemezden atılan saçma degül ürkitdiler Dûd ile gendû-yı derd ü miónetüñ zebûrını
29 Nev-nihâl-i nîzeye o dik gelen bân-ı pelîd
Eğdi şemşîr-i àuzâta gerden-i meksûrını
Böyle bir âşûbı îrâd itmemiş Şehnâmenuñ æebt idenler Dâsitânı Rüstem-i pür-zûrını
Zırh-ı aèdâ dîdesinden òûn-ı nâb olur Aàlasun bu mâcerânuñ mürde vü rencûrını
Ol pelîde tîà-i per-ebrû ile îmâ úılup èArø ider duzaòdeki biésel-maãir-i şûrını
Bu şehîde tîr engüşt-i şehâdet úaldurup Gösterür cennetdeki nièmen-naãîr-i ãûrını
Misketüñ bir misk ile maòtûm câmın nûş iden Aldı serden-geçdikle destine memhûrını
Nâr ü nûruñ òışmına uàradıh her bir bî-devletüñ Başına urduúça àâziler yâlün sâùûrını
Bir müseddes vefú gibi Rûm ili serverleri Kellesine úondururdı şeş-per-i tîmûranı
Raóm idüp dikdi ten-i düşmende cerrâó-ı úaøâ Sûzen-i tîr ile tîàüñ zaòm-ı pür-nâsûrını
Âferin òamm-ı kemende òidmete bel baàlayup Yola çekdi kâfirüñ çoú güm-reh-i maàrûrını
30 Minnete geçse èaceb mi òançerüñ de òidmeti
èIrúına girmekde pek ãarf eyledi maúdûrını
Óaú taèâlâ òüsrev-i ãâóib-úırân-ı èâlemüñ Müstezâd itsüñ åevâb-ı kûşiş-i meşkûrını
Der-èaúeb teéyîd-i Rabbâniyle sulùân eylesün Taòt-ı Çâ-sâra bir ednâ-bende-i meémûrını
Cengde burnı külüng-âsâ úırıldı kâfirüñ Sîl-i şemşîr-i bozdı çehre-i menfûrını
Yazdı æâbit levó-i maófûôa úalem târîòini
Bozdı sulùân Muãùafâ bu düşmanıñ ùâbûrını (1108) (T.VIII)” 28
Ne hoş ki Sultan Mustafa kılıcından çıkan kahır darbesi ile Avusturya taburunu bozguna uğratmıştır. Ne hoş ki savaş ateşinin sıcaklığı, gecenin karanlığını gündüzün nuru gibi ışıklandırmıştır. Padişah, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in sancağını kucağına alıp askerini gazaya salmıştır. Askerimiz, Allah yolunda savaşmış ve düşmanın kanını kılıcı ile sebil etmiştir. Öyle ki dağda taşda yaşayan yılan ve karınca suya doymuştur. Burada şair bize savaşın ne kadar şiddetli geçtiğini anlatmıştır. Yüce Allah, lütfuyla kâfir karşısında İslam askerini galip kılmıştır. Şeytanın takımı İlâhî kahrın ateşi ile yanmış ve hezimete uğramıştır. Şair daha sonra “balyemez” toplarından bahsetmiştir. Balyemez Osmanlı ordusunca kullanılan, ismi ve kaynağı belli olmayan toplardır. Bu topların ağırlığı 6-27 kg arasında değişmektedir. Dökme demir taneler atan parçalardan oluşmaktadır.29
28 Turgut Karacan, Bosnalı Alaeddin Sabit-Divan-, Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları, Sivas 1991, s.322-324.
29 Gabor Agoston, “Top” Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi, s.241., (Erişim Tarihi:23.03.2018), http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c41/c410132.pdf
31 Bundan sonra mızrak, kılıç ve ok gibi aletlerle savaş maydanından bize bir kesit sunulmuştur. İslam askeri olan Osmanlı neferi, kâfir düşman askeriyle gazaya girişmiştir. Mücadele devam ederken Osmanlı askeri ve düşman askeri yara alıp ölmüşlerdir. Ancak şair bu noktada; Osmanlı askerinin cennete, düşman askerinin ise cehenneme gideceğini belirtmiştir. İslam askeri zafer için azmederek serden geçmiştir. Bu ahval ile devletsizlerle mücadele etmiştir. Anadolu’nun aslanları baş koydukları bu yolda nice düşmanın başını almıştır.
Avusturya üzerinde hâkimiyet isteyen şair, bundan sonra Avusturya kıralı olacak kişinin bir Osmanlı memuru seviyesinde olması gerektiğini ifade eder. Çünkü savaşta kâfirin burnu kırılmış, yediği tokatın şiddetiyle çehresi değişmiştir. Sâbit şiiri bitirirken bu zaferin tarihini vermiştir.