3.İRAN İLE YAPILAN SAVAŞLAR
3.18. Fehîm-i Kadîm
“ Bârekallâh ey nesîm-i müjde-i iúbâl-i fetó Oldı feyøüñden cihânuñàonca-i úalbi küşâd Müjde mi ya naàme-i Dâvûd-ı bezm-i sünniyân Müjde mi ya zîbaú-ı gûş-ı dil-i ehl-i fesâd
Müjde ammâ müjde-i fetó-i der-i Dârüés-selâm Kéaldı anı pâdişâh-ı Rûm-ı İskender-nijâd
Dâd-ger Dârâ-yı pür-dil Úahramân-ı êarb u óarb Rüstem-i ãâóib-úırân Sulùân Murâd-ı Cem-nihâd
112 Halûk İpekten, İsmeti Dîvânı -Ediston Kritik-, Baylan Matbaası, Ankara 1974, s.33.
139 Fetó-i Baàdâd’a èazîmet eyleyüp iúbâl ile
Cân ile itdi cenâb-ı èavn-i Óaúú’a istinâd
Merúad-i pâk-i İmâm-ı Aèôam’ı ióyâ içün İtdiler cümle àuzât-ı ehl-i İslâm ictihâd
èAsker-i İslâm tertîb-i ricâlü’l-àayb ile Eyleyüp maènâ yüzinden birbiriyle ittióâd
Râfıøi’ye girdiler tîr-i úaøâ-teésîr ile Bûse-cây-ı òançer oldı sîne-i ehl-i èinâd
Nîm-cünbiş itmeden ebrû-yı şemşîr-i àuzât Kelle-i şîèî olurdı pây-ı esbe bûs-dâd
Tâb-ı òun-ı surò-serden şuèle-i şemşîrden Âl fânûs oldı gûyâ úulle-i sebè-i şidâd
Rûy-ı dehri itdi gül-gün-pûş sefîd-i âb-ı tîà Reşk-i reng-i èarıø-ı òubân oldı ol sevâd
Ehl-i èıãyâna úıyâmet-bâr olup behr-i ecel Şuéle-gâh-ı dûzaò oldı tâb-ı òûndan ol bilâd
Bâd-pâ esbâna pâmâl oldı düşmen èaskeri Görmemişdür böyle bir ùûfân-bâdı úavm-ı èÂd
Öyle bir óıãn-ı óaãîni erbaèinde itdi fetó Himmet-i merdân ile sulùân-ı òâliã-iè tiúâd
140 Olsun ol ôıll-ı Òudâ’nuñ dâéim âsûde-óâl
Sâyesinde bendegân-ı Óaøret-i Rabbü’l-èibâd
Eyledüm teklif târîòin Fehîm-i sâóire
İtdi bir beyt-i muèammâ resm ile ben zârı şâd
Taèmiyeyle mıãraè-ı sânîden olınca óisâb İki vech ile çıúar târîòi bî-naúã u ziyâd
Mâlını yaàma idüp Fettâó Hân oldı girift
Zorla Baàdâdı aldı leşker-i Sulùân Muâd 1048 (k.VIII)” 114
Allah mübarek etsin, fetih müjdecisi rüzgârın feyziyle dünyanın kalp goncası açılmıştır. Bu müjde Anadolu Padişahı’nın Bağdat’ı alış müjdesidir. İmam-ı Azam’ın kabrini canlandırmak için gaziler savaşmıştır. Düşman olan Rafizîlerin sineleri hançerlerin öptüğü yer olmuştur. Kelleleri atlarımızın ayakları altına serilmiştir. Kızılbaşın kanı al renkli bir fanus gibi görülmüştür. İsyancılara o mekân cehenneme dönmüştür. Atlarımızın hızı ile ayaklar altında kaldılar. Ad Kavmi dahi böyle şiddetli bir rüzgâr görmemiştir. Halis inançlı padişah bu zorlu kaleyi kırk gün içinde, askerleri ile ele geçirmiştir.
Şair on yedinci beyitte düştüğü tarihi tarif etmiştir. On sekizinci beyitin ikinci mısrası hesap edilince tarih eksiksiz çıkar, demiştir.
Son beyitte, malı yağma edilen Fettâh Hân’ın yakalandığı ve Bağdat’ın alındığı haber edilmektedir.
“ Óaøret-i Sulùân Murâd ol dâver-i iúlîm-i Rûm Kim àazâsı fî-sebîliél-lâh Óaú’dur rehberi
114 Tahir Üzgör, Fehîm-i Kadîm -Hayatı, Sanatı, Dîvân’ı ve Metnin Bugünkü Türkçesi- Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1991, s.290-292.
141 Fetó-i Baàdâd’a èazîmet eyleyüp ziél-óiccede
Gösterse tâ râfıøi’ye dest-bürd-i Óaydar’ı
Erbaèinde itdiler maóãur o óıãn-ı aèôamı èAsker-i sünnî reh-i dînde úoyup cân u seri
Bir úavî ceng itdiler kim itmemişdür èâlemüñ Behmen ü isfendiyâr u Úahramân-ı ãaf-deri
Bu úıtâli fikri derdi anuñ içün Zâl-i çarò Eyledi pinhân èademde Rüstem-i cengâveri
Cûy-ı òun-ı lâle-reng-i düşmen-i Nuèmân’dan Oldı gül-gûn-ı şaúâyıú günbed-i nîlûferî
Geçse başından n’ola bu òavf ile şâh-ı èAcem Cümlesi geçdi úılıçdan leşker-i bed-aòteri
Evsaù-ı şaèbânda cebren âòır fetó-i bâb İtdi manãûrü’l-livâ Óaúú ol şeh-i dîn-perveri
Óarf-ı menúût u óurûf-ı àayr-ı menúûù èadd olup Mülhem-i àaybî olup ùabè-ı Fehîm’üñ yâveri
Sâl-i èazm-i ceng ü fetóe didiler târîò içün
Cebr ile Baàdâdı aldı ehl-i Rûmuñ serveri 1048 (k.IX)” 115
142 Allah yolunda gaza eden Sultan Murat’ın rehberi Hak Teâladır. Murat Hân, on ikinci Arabî ayı olan Zilhicce’de, Râfizilere Hz.Alî’nin üstünlüğünü göstermek için yola çıkmıştır. Kırkıncı günde Sünni askerleri din yolunda başlarını ortaya koyarak, kaleyi almışlardır. Düşman askerlerinin hepsi kılıçtan geçti. Sonuç olarak Şaban ayında fetih kapıları açılmıştır. Anadolu’nun padişahı Bağdat’ı kuvvet ile almıştır.
3.19.Ereğlili Türabi
“ Târîò Berây-ı Çıàal-zâde (Maómûd) Vardı fetó itdi èIrâúı o vezîr-i pür-cûd Olsa èizzetle nola nâm-ı şerîfi Maómûd
Açdı şemşîr ile Baàdâdı idüp emn ü emân ëarb-ı tîàin işüdüp ùân mı helâk olsa óasûd
Bu şecâèat aña mûriå-i pederdür şâhâ äaúlasun anı òaùardan o Òudâ-yı maèbûd
Gelüñ ey ehl-i ãafâ aña duèâlar idelüm èÖmrini devletini artura ol Óayy-ı vedûd
Nola dinilse úudûmına Türâbî târîò
‘Rûm-ili oldı hele şimdi maúâm-ı Maómûd’ sene 1021 (T.47)” 116
Türabî bu şiiri vezir Cığal-zâde için yazmıştır. Çok cömert olan vezir Irak’a varıp orayı fethetmiştir. Bağdat’ı kılıç ile alıp burayı emniyetli bir hale getirmiştir. Kılıcının darbesini işiten düşman helâk olsa haktır. Şair vezire duâ etmek için safâ ehline çağrıda bulunmaktadır. Bu duâ, Paşa’nın ömrünü ve gücünü artırması yönündedir. Son beyitte şair, Bağdat’ın alınışına tarih düşerek şiiri tamamlamıştır.
143 “ Diger
Vezîr-i pâdişâh Maómûd Pâşâ Yine özge maúam itdi èIrâúı
Nedür bu ùabl u kûs u óaşmet ü câh Sikender görmedi bu ùumùurâúı
Murâdâtın Òudâ itsün müyesser Cihânda görmeye hîç iftirâúı
Türâbîyâ müdam eyle duèâyı Güzeller meclisinde ola sâúî
Olup luùf-ı İlâhî dindi târîò
Irâúı cây-ı Maómûd itdi Bâúî’ sene 1021 (T.48)” 117
Padişah’ın veziri olan Mahmut Paşa, Irak’ı yine kendi makamı yapmıştır. Bu fetih öyle gösterişli olmuştur ki, böylesi bir hâli İskender dahi görmemiştir. Şair bu zafere sevinirken, dünyada birliğimizin hiç bozulmamasını istemektedir. Daha sonra kendine seslenen şair duaya devam edilmesi gerektiğini söylemektedir. Son beyitle bağlantı kurulacak olursa şair Irak’ı güzeller meclisi olarak görmektedir. Bu mecliste ise sâkî olarak Osmanlı’nın devamlı olarak kalması lazımdır.
“ Târîò-i Berây-ı Mezbûr
Naãuó Pâşâ atup tîr-i murâda urdı umâcın Úızılbaşuñúılıçla başını ùar eyledi tâcın
Vezîr-i pâdişeh yeñdi geçerken şâh-ı luèbet-bâz èAcem ferzendinüñ bir luèb ile mât itdi leclâcın
144 Getürdi òâùıra sulùân-ı Rûmuñ nehb ü târâcın
Geçüp terk eyledi şâh-ı èAcem yaàma vü târâcın
Olupdur ãadr-ı aèôam ber-murâd it ki èâlemde Felekden yüce úıl yâ Rab anuñ iklîl-i ser-tâcın
Úılıç òavfıyla râm oldı Türâbî bu târîò
‘Naãûó Pâşâ èAcemden zûr ile aldı ele bâcın’ sene 1021 (T.154)” 118
Muradını kılıcı ile vuran Nasuh Paşa, o kılıç ile Kızılbaşın kellesini almıştır. Padişah’ın veziri bir oyun ile satranç oyununun ustası olan Acem Şah’ını mat etmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken kelime “Leclâc”tır. Leclâc:
“Satranç oyununu icâd ettiği sanılan kişi. Kelime olarak “engel” ve “kumarbaz anlamları varsa da daha çok satranç ile ilgili anlamı kullanılılır ve satranç terimleri ile birlikte anılır. Leclâc, gerçekte satrancı icât etmemiştir. O, ustası Dahir b. Sısa’nın icât ettiği bu oyunu İran’a getirip yaymıştır. Satranç İran’da da geliştiği için mucidi Leclâc sanılır. (…)” 119
Savaşı satranç oyununa, Acem Şahı’nı ise bu oyunun mucidine benzetilmiştir. İşte Nasuh Paşa, böylesi bir üstadı mat etmiştir. Şiirin sonunda fethin tarihi verilmiştir. Türabi, bu tarihin kılıç korkusuna köle olduğunu ifade etmiştir. Nasuh Paşa, Acem’e zor kullanmıştır.
“Diger Târîò
èÖmri dâyim Naãûó Pâşânuñ Biñ yaşasın cihânda hem-çün Nûó
118 Cihan Okuyucu, a.g.e., s.203-204.
145 Oldı serdâr-ı Âl-i Oåmânuñ
Düşmenüñúâlıbında úalmadı rûó
Úana àarú eyleyüp úızılbaşı Ola destinde tîà-i fetó ü fütûó
èÎş ü èişret idüp cihân içre Ùura dâyim elinde câm-ı ãabûó
Tîà ile geldi aña mühr-i şerîf Eşúıyâ oldı cümleten mecrûó
Ey Türâbî duèâmuz itdi eåer Oldı devlet úapuları meftûó
Dindi serdâr olınca bu târîò
‘Fecere úıldı tevbehâ-yı Naãuó’ sene 1021 (T.155)” 120
Şair, Nasuh Paşa’nın ömrü dâyim olsun ve Nûh Peygamber gibi dünyada bin yaşasın, demektedir. O, Osmanlı’nın serdârı olunca düşmanın bedeninden ruh uçmuştur. Kızılbaşı elindeki fetih kılıcıyla kana bulamıştır. Paşa’ya bu yetki mühürü kılıç ile gelmiştir ve eşkıyanın tümü yaralanmıştır. Türabi, dualarının kabul olunduğunu ve devlet kapılarının açıldığını belirtmektir. Bu tarih o serdar olunca söylenmiştir. Günahkârlar Nasuh tövbesi etmiştir.
3.20.Neşâtî
“DER SITÂYİŞ-İ SULÙAN MURÂD ÒÂN Gezse dünyayı n’ola müjde ile bad-ı nesim
146 Aldı Bagdadı yine padişeh-i heft iklim
Bareka’llâh zihî rûó-efzâ kim
Eyledi âlemi başdan başa òandân u besîm
Levóaşa’llâh zihî kuvvet-i bâzû ki felek Yiridür her ne úadar itse bu fethe ta’zîm (…)
O şehenşâh-ı muôaffer ki revâdur itse Yed-i iúbâline eflâk zimâmın teslîm
O şehenşâh-ı Süleymân-revîş-i devran kim Görse reşk eyler idi tarzına Sultân Selîm
O şehenşâh-ı felek-mesned-i meh-çâker kim Medóini böyle ider muècize-guyân-ı nâôîm
Şâh-ı seyyâre-óaşem òusrev-i òurşîd-èalem Dâver-i pâk-şiyem ãâóib-i tâc u dihim
Kahraman-kevkebe Sulùân Murâd-ı gâzî Ki ider òavf-i hucûmı dil-i aèdâyı dü nim
Dâdger dâver-i yektâ ki revâdur itse Dâà-ı emriyle cebîn-i meh-i tâbânı vesîm
Nüktever şâh-ı suòan-perver-i nâzuk-dil kim Luùf-ı güftârını idrâk idemez fehm-i óâkim
147 Zîr-i úadrinde felek sâye-nişîn-i òoş-hâl
Devr-i èadlinde cihân muàtenem-i nâz u naèîm
Fikr-i feyø-i kef-i cûdı sebeb-i dil-şâdi Yâd-ı úahr u àaøabı bâèisi ãad renc-i elîm
Fer-i iúbâli ile òalú-ı cihân òurrem ü şâd Òavf-i şemşîr-i ilr fitne vü âfet pür-bîm (…)
Eyleyüp böyle nice fetió ile dil-şâd Òudâ
Eylesün taòt-ı saèâdetde ser-efrâz muúîm (K.9)” 121
Lâtif rüzgâr müjde ile dünyayı gezse ne olur, çünkü yedi iklimin padişahı Bağdat’ı yeniden almıştır. Bu fetih âlemibaştanbaşa mutlu etmiştir. Bazu kuvvetiyle yapılan bu fethe felek ne kadar hürmet etse yeridir. Yeryüzü öyle bir neşe bulmuştur ki Na’im gülistanı dahi kıskanmıştır. Güneş ve ay şevk içindedir. Zühre de eline sazı alarak bu cümbüşe katılmıştır. Bu devirde zevk ve sefa öyle büyüktür ki Sultan Selim bile görse bu manzarayı kıskanır.
Kahraman Gazi Sultan Murat Han’ın hücum korkusunu yaşayan düşman mahvolmuştur. Ayrıca, Murat Han’ın devri adalet devridir. O, dünya halkını mutlu etmiştir. Fitneciler ise kılıcının korkusunu yaşamamıştır. Neşâtî, bu şekilde Sultan Murat’ı şiir boyunca övmüştür. Şiirin sonun da ise devlet için dua etmiştir.