• Sonuç bulunamadı

Literatürde mutluluk kavramını iyi oluş ile direkt olarak eş değer tutan çalışmalar (Jeffrey vd., 2014: 6; Neve ve Ward, 2017: 146) olduğu gibi bu iki kavramın birbirinden farklı olduğunu savunan çalışmalar (Bakker ve Oerlemans, 2011: 8; Roche ve Rolley, 2011: 11;

Demirer, 2019: 286) da yer almaktadır (Stoia, 2015: 9). İyi oluş kapsamında ise mutluluğun iki farklı şekilde ele alındığı görülmektedir. Bazı çalışmalar mutluluğun psikolojik iyi oluş ile eşdeğer olduğunu savunurken (Wright ve Cropanzano, 1997: 364;

Wright vd., 2002: 147; Wright ve Bonett, 2007: 143; Wright ve Cropanzano, 2007: 269;

Rego ve Cunha, 2008: 740; Rego vd., 2009: 216; Avey vd., 2010: 19; Wright, 2010: 14;

Rego vd., 2011: 525; Alparslan, 2016: 203; Kim, 2018: 4); bazı çalışmalar ise mutluluğun öznel iyi oluş ile açıklanabileceğini öne sürmektedir (Diener, 1984: 543; Myers ve Diener, 1995: 10; Diener vd., 1999: 276; Diener ve Seligman, 2002: 81; Lyubomirsky vd., 2005:

820; Tuzgöl Dost, 2005: 103; Atkinson ve Hall, 2011: 91; Chancellor vd., 2015: 871;

Çetin vd., 2015: 68; Mahadea ve Ramroop, 2015: 245; Yüksekbilgili ve Akduman, 2015:

1; Stoia, 2015: 5; Alparslan vd., 2016: 66; Güner ve Çetinkaya Bozkurt, 2017: 3; Joo ve Lee, 2017: 207; Demirer, 2019: 283; Özmen ve Apalı, 2018: 276; Sing ve Aggarwal, 2018: 1440; Yang vd., 2018: 432; Güdü Demibulat, 2019: 2348). Bunlardan iyi oluşun öznel olduğunu savunanlar için hedonizm görüşü; psikolojik olduğunu savunanlar için ödamonizm görüşü geçerlidir (Huta, 2015: 2). Aşağıdaki başlıklarda her bir görüş detaylıca incelenecektir. Bunun dışında iki iyi oluş türü de yazında genellikle mutluluk ile eşdeğer olarak kullanıldığı için ayrıca kuramlarına, yararlarına ve neden-sonuç ilişkisine tekrar değinilmeyecektir.

1.1.2.1 Öznel İyi Oluş (Hedonik)

Öznel iyi oluş (hazcılık); daha çok ve daha sık pozitif duygu, daha az negatif duygu ve daha fazla yaşam tatmini şeklinde tanımlanmaktadır (Myers ve Diener, 1995: 10; Bakker ve Oerlemans, 2011: 4; Doğan, 2013: 56; Doğan vd., 2014: 49; Eryılmaz, 2014: 112; Çetin

18 vd., 2015: 69). Bazı yazarlar olumlu ve olumsuz duyguları duygusal boyut altında birleştirse de (Cenkseven ve Akbaş, 2007: 44; Fisher, 2010: 385; Gülaçtı, 2010: 3844; Joo ve Lee, 2017: 209); öznel iyi oluşun, tanımında da belirtildiği üzere, deneyimlenen pozitif duygular, negatif duygular ve yaşam hakkındaki genel tatmin olmak üzere üç bileşeni bulunmaktadır (Kesebir ve Diener, 2008: 118; Malkoç, 2011: 577). Bunlardan olumlu duygular; enerjik olma, ruhsal uyarılma, kararlılık (Cenkseven ve Akbaş, 2007: 44), neşe, aşk, heyecan, güven ve ilgi (Doğan, 2013: 57; Doğan vd., 2014: 49) iken; olumsuz duygular ise öfke, korku, üzüntü ve kaygıdır (Cenkseven ve Akbaş, 2007: 44; Doğan, 2013: 57; Doğan vd., 2014: 49). Bu pozitif ve negatif kavramlar birbirleri ile ilişkili olsalar da farklı kavramlardır (Myers ve Diener, 1995: 11). Yani kişi aynı zamanda hem pozitif hem de negatif duyguları deneyimleyebilmektedir. Yaşam tatmini ise evlilik, iş yaşamı ve sağlık gibi çeşitli yaşam alanları ile ilgili (Doğan, 2013: 56; Doğan vd., 2014: 49) bilişsel yargılar olup (Güner ve Çetinkaya Bozkurt, 2017: 4), duygusal boyutu tamamlayıcı niteliktedir (Cenkseven ve Akbaş, 2007: 44). Tablo 1’de çeşitli yaşam alanlarındaki öznel iyi oluşun boyutlarının örneklerine yer verilmiştir.

Tablo 1. Öznel İyi Oluş Bileşenleri - Örnek

Olumlu duygulanım Olumsuz duygulanım Yaşam Tatmini Yaşam Alanı Eğlenme Suçluluk ve Utanma Yaşam biçimini değiştirme arzusu İş

Gurur Üzüntü Mevcut yaşamdan tatmin olma Aile

Hoşnutluk Anksiyete ve Endişe Mevcut yaşamdan tatmin olma Boş zaman

Gurur Sinir Geçmişten tatmin olma Sağlık

Eğilim Stres Gelecekten tatmin olma Ekonomik

Mutluluk Depresyon Başkalarının görüşünü anlamlı bulma Kendi başına Coşku Kıskançlık Başkalarının görüşünü anlamlı bulma Grup içinde

Kaynak: Diener vd., 1999: 277

Öznel iyi oluşun literatürdeki en önemli temsilcilerinden biri de Ed Diener’dir. Diener’e göre (1984: 544) öznel iyi oluşun kişisel yargılara göre şekillenmesinden dolayı öznel olması, göreli olarak pozitif duyguların varlığı ve yine göreli olarak negatif duyguların yokluğunu içermesi ile kişinin hayatındaki tüm boyutların küresel bir ölçümü olması şeklinde üç temel özelliği bulunmaktadır. Öznel iyi oluş hedonizm görüşünü benimsemektedir (Cenkseven ve Akbaş, 2007: 44; Kesebir ve Diener, 2008: 118; Fisher, 2010: 385; Çetin vd., 2015: 69; Huta, 2015: 7). Kısaca iyi hissetmek anlamına gelen hedonik görüş (Keeman vd., 2017: 2), zevke ulaşma ve acıdan kaçınma amacında olup

19 (Di Fabio ve Palazzeschi, 2015: 1), kişinin sahip olmayı ya da deneyimlemeyi arzu ettiği maddi nesnelere eşlik eden pozitif duygulardır (Waterman vd., 2006: 42). Hedonik içerikler, öznel iyi oluş gibi; zevk, eğlenme, tatmin, konfor ve kolaylık üzerinedir. Tüm bu değişkenler; kişinin o anda odaklandığı, istek ve ihtiyaçlarını karşılama amacıyla anında tükettiği zihinsel yapılardır (Huta, 2015: 3). Aristuppus binlerce yıl önce hedonizm prensibini ortaya atmış olup (Ryan ve Deci, 2001: 143) anlık duyusal memnuniyeti savunan; Epicurus ise bu görüşü detaylandıran ve ahlaki hedonizmi savunan önemli isimler olsalar da; ilk Hristiyan filozoflar hedonizmin dine aykırı olduğunu savunmuştur (Peterson vd., 2005: 25). Aynı çalışmaya göre, rönesans filozoflarından Erasmus ve Thomas Moore’un mutluluğun Tanrı’nın emri olduğunu ileri sürmesiyle sanal yollarla elde edilmediği sürece hedonizm fikrinin savunulacağını belirtmektedir (Peterson vd., 2005: 25). Günümüzde hala canlı bir olgu olan hedonizmin tarihteki en büyük temsilcileri ise Freud, Diener, Hobbes, Bentham, ve Onfray’dır.

1.1.2.2 Psikolojik İyi Oluş (Ödamonik)

Literatürde ilginç bir şekilde, psikolojik iyi oluşu öznel iyi oluşun tanımı ile açıklayıp hedonizm ile bağdaştıran bazı çalışmalar (Wright ve Cropanzano, 2002: 147; Wright ve Cropanzano, 2007: 283; Wright ve Bonet, 2007: 144; Wright, 2009: 14) bulunmaktadır.

Dahası bu araştırmacıların psikolojik iyi oluşun literatürdeki önemli temsilcileri olmalarıdır. Psikolojik iyi oluş (işlevsellik), genel kabul gördüğü tanıma göre, hedonizmin savunduğu salt zevk ve eğlenceden ya da “çiğ mutluluktan” daha ötesidir. Psikolojik iyi oluş; fazilet ve erdemi ön plana çıkararak, kişinin potansiyeline, (Çetin vd., 2015: 69), kendini gerçekleştirmesine ve anlamlılık üzerine odaklanmasıyla ilgili olup (Cenkseven ve Akbaş, 2007: 44; Çetin vd., 2015: 69) kişinin psikolojik işlevselliğinin genel etkililiği anlamına gelmektedir (Wright, 2009: 14;). Psikolojik iyi oluşun; kendini olduğu gibi kabul etme/kendi ile barışık olma, kişisel gelişim, hayatta bir amacın olması, insanlarla pozitif ilişkiler, çevresel egemenlik ve özerklik olmak üzere altı bileşeni bulunmaktadır (Stoia, 2015: 9). Psikolojik iyi oluş ödamonizm görüşünü benimsemektedir (Ryan ve Deci, 2001: 146; Cenkseven ve Akbaş, 2007: 44; Kesebir ve Diener, 2008: 118; Çetin vd., 2015: 69; Huta, 2015: 10; Di Fabio ve Palazzeschi, 2015: 1). Hedonizmin karşıtı olan Aristotle’nun ödamonizm görüşünde; gerçek mutluluğun, kişinin sahip olduğu

20 erdemlerinde yer aldığı ifade edilmektedir (Peterson vd., 2005: 26). Ödamonizm ya da ödamonya kişinin yaşamında mutlu olmaktan öte, yapmaya değer olan şeyleri yapma ve sahip olmaya değer şeylere sahip olma ile ilgili öznel deneyimlerdir (Waterman vd., 2006:

42). Kısaca, bir işe yaramak anlamına gelen ödamonizm görüşünde (Keeman vd., 2017:

2) yaşamın iyi olup olmadığını belirleyen faktörler; kişinin anlık olarak nasıl hissettiğine bakmadan iyi ve erdemli davranması, gelişim göstermesi, önemli amaçlar peşinde koşması ile kendi beceri ve yeteneklerini geliştirebilmesidir (Ryan ve Deci, 2001: 146;

Fisher, 2010: 385). Hedonizmde olduğu gibi ödamonizm de modern yaşamda anlamlı bir hayatın peşinde koşarak mutluluğu arayanlar sayesinde hala canlı kalmakta olup; tarihteki en büyük temsilcileri ise Aristotle, Jung, Maslow, Allport, Hippocrates, Galen, Kant, Wundt, Ryff ve Singer’dır.

Hedonik ve Ödamonik yaklaşım arasında bazı temel farklar bulunmaktadır. İki yaklaşım arasındaki temel fark odak noktaları ile ilgilidir. Hedonik yaklaşım zevk ve mutluluğa odaklanırken; daha eski bir yaklaşım olan ödamonik yaklaşım kişinin potansiyellerini gerçekleştirmesi ile ilgilidir (Ryan ve Deci, 2001: 143). Ayrıca ödamonik içerikler hedonik içeriklere göre daha çok değişkenlik göstermektedir (Huta, 2015: 3). Dahası hedonik görüşte önemli olan belirli bir andaki pozitif ve öznel hisler iken, ödamonik görüşte önemli olan davranışın kalitesidir (Huta, 2015: 14). Yani hedonik daha çok niceliğe, ödamonik ise daha çok niteliğe odaklanmaktadır. Bir diğer fark teorik olarak açıklanabilmektedir. İki yaklaşım arasındaki ayrım, felsefi metinler ile hümanistlerin, psikoanalistlerin ve psikoloji araştırmacılarının yazılarının sürekliliğinden beri 2500 yıldır devam etmektedir. Ödamonyadan ilk olarak Aristotle bahsetmiş olup bu ayrımı ilk kez kendisi yapmış ve hedonik yaklaşımı reddetmiştir (Huta, 2015: 3). Aristotle hedonik yaklaşım için daha çok, düşük seviyedeki hayvanlara ait davranışlar olduğunu belirtmiş ve iyi bir yaşamın fazilet ve akılla uyumlu olacağını ifade etmiştir (Ryan ve Deci, 2001:

145; Huta, 2015: 3). Bununla birlikte aynı zamanda yaşamış olan Aristippus’un hedonik yaklaşımı savunduğu (Ryan ve Deci, 2001: 143) ve mutluluğun ya da acının nasıl elde edildiğine bakılmaksızın mutluluğun hayattaki tek iyi şey olduğunu ve acının ise tek kötü şey olduğunu savunduğu belirtilmektedir (Huta, 2015: 3). İki yaklaşım arasındaki bir diğer fark yapılan faktör analizi neticesinde oluşmaktadır. Yapılan çalışma neticesinde;

anlamlılık, gelişme, başarma ve özerklik gibi kavramlar bir faktör altında; pozitif

21 duygulanım, negatif duygulanım ve yaşam tatmini gibi kavramlar ise diğer bir faktör altında toplanmış ve bu faktörler sırasıyla ödamonik ve hedonik isimlerini almıştır (Huta, 2015: 4). İki yaklaşım arasındaki fark ayrıca biyolojik olarak da kendini göstermektedir.

İlgili çalışmada hedonyaya “zevk”, ödamonyaya “önemli olmak” isimleri verilmiştir.

Hedonyanın beynin sıcak, ödamonyanın ise soğuk sistemleri ile işlendiği; sıcak sistemlerin güvenliği ve refahı değerlendirmeyi sağlayan anlık öznel zevk ve acı hislerini yaşatan ve insanların hayvanlarla paylaştığı eski ve basit korteksaltı yapılar olduğunu;

soğuk sistemlerin ise özellikle insanlarda iyi bir şekilde gelişmiş olup, yakın tarihte evrimleşmiş beyin korteksinde yer aldığı; kişiyi özdüşünüm, soyut, değer odaklı ve uzun dönemli olguları değerlendirmeyi sağlayan yapılar olduğu bulunmuştur (Huta, 2015: 5).

Her iki mutluluk da pozitif öznel durumları içeren mutluluk konseptleri olsa da bağımsız yapılar olmayıp, kişi her ikisini de aynı anda deneyimleyebilmektedir (Waterman vd., 2006: 42-43). Bununla birlikte kişi, hedonik yarar sağlarken ödamonik olarak kayıp verebilmektedir (Huta, 2015: 3). Hedonik mutluluk, ödamonik mutluluk olmadan uzun vadede kalıcı değildir (Fisher, 2010: 385). Ayrıca hedonik bileşenler daha merkezi bir alanda olmasına rağmen, iş yeri mutluluğunda ödamonyanın üstünlüğü dikkat çekmektedir (Turan, 2018: 176). Benzer şekilde akademinin, akademisyeni mutlu etme derecesi, iş yeri ve işin niteliği bağlamında daha çok ödamonik yaklaşıma girmektedir.

Tüm bunlar dışında hedonik yaklaşımda bağımlılık, kronik hayalcilik, yıkıcı dürtüsellik, bencillik, antisosyal davranışlar, açgözlülük ve aşırı tüketicilik gibi; ödamonik yaklaşımda ise işkolik yaşam biçimi, yorgunluk, aşırı kendinden ödün verme, aşırı tasalanma, aşırı teorikleşme ve pratiklikten yoksun olma gibi karanlık tarafları bulunmaktadır (Huta, 2015:

6). Bununla beraber iki yaklaşım birbirinin zıttı olmayıp aksine birbirlerini tamamlayıcı nitelikteki psikolojik işlevler olup; birçok araştırmacı, insanların gelişmesi ya da ilerlemesi olan ideal mutluluk için hem hedonyaya hem de ödamonyaya ihtiyacı olduğuna inanmaktadır (Ryan ve Deci, 2001: 148; Fisher, 2010: 385; Huta, 2015: 3). Bunun sebepleri arasında; nicelik bakımından ikisini de sürdürenin, sadece birini sürdürenden daha iyi durumda olması ve nitelik bakımından da daha iyi bir refaha sahip olması yer almaktadır (Huta, 2015: 5). Ayrıca aynı çalışmaya göre kişinin refahı hakkında tahminde bulunurken sadece bir yaklaşıma göre yorum yapmak yanlı yargıya neden olmaktadır.

22 Benzer şekilde öznel ve psikolojik iyi oluş faktörleri arasında sıkı bir ilişki bulunduğu ve optimal bir iyi oluş için her ikisinin de gerekli olduğu belirtilmektedir (Stoia, 2015: 10).