• Sonuç bulunamadı

Literatürde iş yaşam dengesi ile ilgili geliştirilen ilk teoriler (Rol ve Bölünme Teorisi) iki alanın birbirlerinden ayrı olduğunu; sonraki teoriler ise bu iki alanın birbirleri ile etkileşim içinde olduğunu savunmaktadır.

3.2.1 Rol Kuramı (Role Theory)

Toplumsal bağlamda karşılıklı ilişkilerin temelini açıklayan en genel kavram olan rol kuramı (Katz ve Kahn, 1977; akt. Yıldırım, 2017: 759) ile birlikte iş-yaşam dengesini sağlamaya yönelik araştırmalar 1970’li yıllarda başlamıştır (Yıldırım, 2017: 759). Yani iş yaşam dengesinin literatürde ilk kullanımının bu teori temelinde olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Rol Teorisi’ne göre yaşamımızdaki rolleri yönetmenin en etkili yolu, rollere ilişkin görev ve sorumlulukları birbirlerinden olabildiğince ayrı tutmak ve rollerin birbirini etkilemesini engellemektir (Leslie vd., 2019: 75). Rol Teorisi kıtlık ve zenginleştirme olacak şekilde iki açıdan tartışılmaktadır (Achour vd., 2014: 1003). Aynı çalışmaya göre kıtlık boyutu, bireylerin rol performansını sergilerken belirli miktarlarda fiziksel ve psikolojik kaynağa sahip olduğunu; bu yüzden çoklu rollerin sorumluluklarını yerine getirmenin, belirtilen kıt kaynaklar neticesinde çatışma yaratarak işlevsellikte azalmaya sebep olacağını ifade ettiği için literatürde kıtlık boyutunu ele alan araştırmacılar kavramı iş-aile çatışması olarak çalışmaktadır.

3.2.2 Bölünme Kuramı (Fractionation Theory)

Teori’ye göre iş ve yaşam alanları birbirlerinden tamamen bağımsızdır ve bireyler yaşamlarındaki herhangi bir alanın etkisinde kalmadan diğer alanı arzu ettiği doğrultuda yönetebilmektedir (Yıldırım, 2017: 760). Yani kişi, iş yaşamındaki deneyimlerinin etkisinde kalmadan özel yaşamını; aynı şekilde özel yaşamının etkisinde kalmadan da iş yaşamını idame ettirebilmektedir.

111 3.2.3 Taşma Kuramı (Overflow Theory)

İş ve yaşam araştırmalarında açık sistem anlayışının benimsenmesi sonucu (Katz ve Kahn, 1978; akt. Clark, 2000: 749) ortaya çıkan bu teoriye göre bireylerin yaşam alanlarının birindeki (örn. iş yaşamı) tutum, davranış ve deneyimlerin; diğer alana (örn. aile yaşamı) geçebileceği varsayılmaktadır (Yıldırım, 2017: 759). Yani her iki yaşam alanındaki işleyişler ve tutumlar birbirlerini etkilemektedir. İnsan hayatındaki bu temel alanlardan birisindeki algı negatif ise ve bu algı diğer alanı da negatif yönde etkilerse “olumsuz taşma”, eğer algı pozitif ise ve diğer alanı da pozitif yönde etkilerse “olumlu taşma” olarak ifade edilmektedir (Yıldırım, 2017: 759).

3.2.4 Dengeleme / Telafi Kuramı (Balancing / Compensation Theory)

Bu teoriye göre kişiler iş ya da özel yaşam alanlarının birisinde tatmin olmadıklarında ya da başarılı olamadıklarını düşündüklerinde, diğer alanda doyuma ulaşmaya çalışarak hayatlarında denge kurmaya çalışacaktır (Yıldırım, 2017: 760). Yani aile yaşamında mutsuz olan bir kişi, iş yaşamında başarılı olmak için daha çok çaba sarf edecektir. Benzer şekilde iş yaşamında başarılı olduğunu düşünmeyen bir birey de, aile yaşamını daha kompleks hale getirerek aile ilişkilerinde belirli bir düzeye erişebilmek için daha çok zaman harcamak durumunda kalacaktır. Kişi burada yaşamındaki bir alanda mutsuz ya da başarısız olduğu için, diğer alana yüklenerek, genel anlamda yaşamındaki olumsuzluğu telafi etmek istemektedir. Her ne kadar Taşma ve Telafi Teorileri, iş ve yaşam alanlarının birbirini etkilediğini ve işverenlerin, toplumların ve bireylerin herhangi bir alanı gözardı etmemeleri gerektiğini gösterse de, Clark çalışmasında (2000: 749-750) bu iki teorinin sınırlı odak noktalarının olduğunu, sadece duygusal bağlantılarla ilgilendiklerini ve iki teorinin de bireyleri sadece reaktif canlılar olarak ele aldıkları için yetersiz kaldıklarını savunmaktadır.

3.2.5 Araçsallık Kuramı (Instrumentality Theory)

Bu teoriye göre birey yaşamındaki herhangi bir alanda yakalayacağı başarıyı, diğer alanda elde edeceği başarıyı kullanarak sağlayacağını ifade etmektedir (Yıldırım, 2017: 760).

Yani kişinin iş yaşamında başarılı olabilmesi için, aile yaşamında da mutlu olması ve bunu

112 iş yaşamında kullanması gerekmektedir. Benzer şekilde aile içi ilişkilerinin iyi olabilmesi için iş yerinde de başarılı olmaya ve bunu kullanmaya ihtiyaç duymaktadır.

3.2.6 Çatışma Kuramı (Conflict Theory)

Bu teoriye göre kişilerin yaşam alanlarında çeşitli sebeplerden dolayı çatışmaların olması kaçınılmazdır (Yıldırım, 2017: 760). Kişi bir alanda başarıya ulaşırken, diğer alandan fedakarlık etmek durumunda kalabilmektedir. Çatışmayı tetikleyen sebepler zaman, gerilim ve davranış temellidir (Greenhaus ve Beutell, 1985; akt. Kıcır, 2018: 141-142).

Bir alandaki rol için gerekli olan zaman diğer alandaki zamandan çalıyorsa bu zaman temelli çatışma, bir alandaki rolde yaşanan gerginlik (üzüntü, öfke vb.) diğer alanı olumsuz yönde etkiliyorsa gerilim temelli çatışma, yaşam alanlarındaki rolleri yerine getirirken sergilenen davranışlar birbirleri ile örtüşmüyorsa davranış temelli çatışmalar meydana gelmektedir (Yıldırım, 2017: 760)

3.2.7 Yayılma Kuramı (Expansionist Theory)

Bu teori, Çatışma Teorisi’nin vurgulamış olduğu olası negatifliğin aksine, Pozitif Psikoloji’nin de desteğiyle kişinin yaşam alanlarındaki birden fazla rolün kendisine faydalı olabileceğini savunarak kişinin iş yaşamına verdiği önem düzeyinin, iş yaşamının yanı sıra özel yaşamını da olumlu yönde etkileyerek iş yaşam dengesine katkı sağlayabileceğini ifade etmektedir (Kıcır, 2018: 142). Wilk çalışmasında (2013: 33) bu teorinin Çatışma Teorisi’ne tepki olarak oluşturulduğunu ifade etmiş; Clark ise çalışmasında (2000: 750) insan yaşam alanlarındaki etkileşimin karmaşıklığını daha bütüncül bir bağlamda anlamak için başka bir teoriye ihtiyaç duyulduğunu belirleterek Sınır Teorisi’ni geliştirmiştir.

3.2.8 Sınır Kuramı (Border Theory)

Temeli Kurt Lewin’in 1939 yılında geliştirdiği Alan Kuramı’na dayananan Sınır Teorisi (Bayramoğlu, 2018: 1724), iş ve aile yaşamı arasında zaman, mekan ve kişileri ayıracak psikolojik ve somut sınırların olduğu (Lesli vd., 2019: 75) savı ile Clark tarafından 2000 yılında literatüre kazandırılmıştır (Akanni ve Oduaran, 2017: 10146). Sınır Teorisi, iş ve aile yaşamındaki roller kapsamındaki insan, mekan ve zamanları ayırmaya odaklanırken

113 (Johari vd., 2017: 111), iş ve ailenin birbiri ile etkileşim içinde ve fakat farklı alanlar olduğu temeline dayanmaktadır (Kıcır, 2018: 143). Sınır Teorisi’nin iş yaşam dengesini tanımlama biçimi, iş yerinde ve evde minimum çatışma ile tatmin ve işlevsel olma üzerinedir (Clark, 2000: 751). Sınır Teorisi’ne göre hayattaki bazı roller ve bu rollere ilişkin tutumlar diğerlerinden belirgin bir şekilde ayrı tutulurken, diğerleri ise alanlar arasında belirli bir modifikasyon neticesinde geçiş yapabilmektedir (Akanni ve Oduaran, 2017: 10146). Bu Teori’ye göre bireyler iş ve aile alanları arasında müzakerede bulunarak iş yaşam dengelerini sağlamaktadır (Akanni ve Oduaran, 2017: 10146). Sınır Teorisi’nde insanlar iş ve aile yaşam alanları arasında günlük geçişler deneyimleyerek, iki alanın sınırlarını ihlal etmekte ve bunu yaparken, ilgili alandaki kişilerle ilişkilerini karşılıklı bir biçimde şekillendirmektedir (Yıldırım, 2017: 760). Sınır Teorisi iş ve iş dışı (aile veya kişisel alan) yaşamlar arasındaki sınırları fiziksel, zamansal ve psikolojik sınırlar olmak üzere üçe ayırmakta olup, insan hayatındaki rollerin birbirlerinden sınırlar ile nasıl ayrıldığına odaklanmaktadır (Akanni ve Oduaran, 2017: 10146). Bunlardan fiziksel sınır, iş yerinin ya da evin duvarları gibi somut nitelikte olup alanla ilişkili davranışın gerçekleşeceği yeri tanımlayan sınırları; zamansal sınır, çalışma saatleri gibi işin ne zaman yapılacağını, aile sorumluluklarının ne zaman yerine getirileceğinden ayıran sınırları; psikolojik sınırlar ise kişiler tarafından belirlenen kurallar neticesinde sadece belirli bir alan için uygun olan düşünme ve davranış kalıpları ile duyguları belirleyen sınırlardır. Clark’ın Sınır Teorisi’ni geliştirmiş olduğu çalışmasında teorisini bir model (2000: 754) üzerinde anlatmaktadır. Modele göre bireyler, iş ve ev alanlarında sürekli olarak kalan kişiler olan ve “sınır koruyucular / alan üyeleri” olarak adlandırılan kişilerin (örn. evde aile üyeleri, işte iş arkadaşları ve amirler) korudukları bu sınırlar arasında günlük olarak geçiş yaptığı için “sınır geçici” olarak adlandırılmaktadır. Aynı çalışmaya göre iş yerindeki aile resimleri ve eve getirilen işler ise “geçirgenler” olarak adlandırılmaktadır.