• Sonuç bulunamadı

Musa’ya (a.s) Verilen Levhalar

1. YARATILIŞ KONULARI

2.4. Yakub (a.s)

2.7.15. Musa’ya (a.s) Verilen Levhalar

"Ey Musa! Verdiklerimle ve seninle konuşmamla seni insanlar arasından seçtim; sana verdiğimi al ve şükret" dedi. Ona levhalarda her şeyden bir öğüt yazdık ve her şeyi uzun uzadıya açıkladık; onlara sıkıca sarıl, milletine de emret en güzel şekilde tutsunlar. Size Allah'a karşı gelenlerin yurdunu göstereceğim.”326

Hz. Musa’ya verilen levhalar ve bu levhalar üzerindeki yazının doğrudan doğruya Allah tarafından mı, aracı bir melek vasıtasıyla mı, yoksa Hz. Musa’nın (a.s)

324 Mevdudi, Tefhîmü’l-Kur’an, IV, 176-177. 325 Çıkış 3:1, 4:18.

94

eliyle mi yazıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Mevdudi, kitabına almamakla beraber, İncil’in bu konudaki rivayetlerini karşılaştırmanın uygun olacağına işaret etmiştir.327 Bu iki levhanın kalın taş kalıpları halinde ve yazıların da Tanrıya ait olduğu gibi bilgilerin yer aldığı ve Mevdudi’nin işaret ettiği Kitab-ı Mukaddes bölümleri şunlardır: (Çıkış; 31:18, 32: 15-16; Tesniye 6: 6-22).

2. 8. İlyas (a.s)

Hz. İlyas, İsrailoğullarından gelen bir peygamberdir. Kur'an'da biri Saffat suresi, diğeri de En'am suresi 85. ayette olmak üzere iki kez anılmıştır. Günümüz araştırmaları Hz. İlyas’ın, M.Ö.875 ve 850'de yaşadığını kabul ediyorlar. Cil'ad, kadim dönemlerde Ürdün'ün kuzey bölgesi ve Yermuk nehrinin güneyinde bulunmaktaydı.328

Kuran’da İlyas (a.s) hakkında şöyle denilmiştir:

“Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir. Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti. Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.”329

Mevdudi bundan sonra Hz. İlyas ile ilgili olarak verdiği bilimsel tarihi bilgileri, Kitab-ı Mukaddes’le destekleyerek ortaya koymuştur. Kitab-ı Mukaddes'te Hz. İlyas'ın ismi "İlya Tişbi" olarak zikredilmektedir. Onun kısa tarihçesi şöyledir:

“Hz. Süleyman'ın (a.s) ölümüden sonra, saltanatı, oğlu Rehobam'ın beceriksizliği ve liyakatsizliği dolayısıyla ikiye parçalanmıştır. Kudüs ve Güney Filistin, Hz. Davud'un torunlarına kalırken, Kuzey Filistin, merkezi Şamriya olmak üzere "İsrail" adıyla müstakil bir devlet haline gelmiştir. Her iki devletin durumu da oldukça kötü bir mahiyet arzediyordu. Öyle ki, İsrail devleti tâ başlangıcında bile şirk, putperestlik, zulüm, fısk ve fücur içindeydi. Hatta İsrail hükümdarı, Ahyap, Sayda (Lübnan) hükümdarının kızı Ezbil ile evlendikten sonra, bu fesat daha da çoğaldı. Bu

327 Mevdudi, Tefhîmü’l-Kur’an, II, 92. 328 Mevdudi, Tefhîmü’l-Kur’an, V, 37-38. 329 Saffat, 37/123-128.

95

müşrike kraliçenin etkisiyle kendisi de şirke düşen Ahyab, İsrail'de Baal Tanrısı adına mabedler, adak yerleri v.s. inşa ettirdi. Böylelikle Allah'ın yerine Baal Tanrısı'na tapılmaya başlanmış ve Baal Tanrısı için adak adama, kurban kesme adet haline gelmiştir.

İşte böyle bir dönemde Hz. İlyas (a.s) ortaya çıktı ve Cil'ad'dan gelerek, "Şayet sen bu şirk üzerinde ısrar edersen Yüce Allah sana su vermeyecek, hatta toprağına kırağı bile düşmeyecek" diyerek hükümdar Ahyab'ı uyardı. Sonuçta Hz. Peygamber'in (a.s) bu uyarısı gerçekleşmiş ve tam üç yıl hiç yağmur yağmamıştır. Bunun üzerine Ahyab, Hz. İlyas'ı bulmak için arattırmaya başlamış ve onu bulduğunda kendisinden yağmur yağması için dua etmesini istemiştir. Hz. İlyas dua etmeden önce şart koşarak İsrailoğullarının hepsini toplamış ve Allah ile Baal Tanrısı arasındaki farkı göstermeye çalışmıştır. O "Baal Tanrısı'na tapanlar tanrıları için kurban kessinler, ben de Allah için kurban keseceğim. Ateş kimin kurbanına gelirse, bilinsin ki o hak üzeredir" dedi ve hükümdar Ahyab da bu şartı kabul etti. Bunun üzerine Karmal dağında İsrailoğullarıyla Baal'a tapan 850 kişi toplandı. Sonuçta ateş Hz. İlyas'ın kestiği kurbana değince, Hz. İlyas (a.s) herkesin önünde Baal'ın sahte bir tanrı olduğunu ve gerçek ilahın ise sadece Allah olduğunu ve kendisini peygamber olarak görevlendirdiğini ispatlamış oldu.

Dolayısıyla Baal tanrısına tapanlar yenilmiş oldular ve Hz. İlyas da (a.s) onları öldürttü. Sonra yağmur yağması için dua etti ve tüm ülke yağmurla sulandı.

Fakat böyle bir mûcize bile Ahyab'ı bir müşrik olan karısının yıkıcı etkisinden kurtaramadı. Kraliçe, Hz. İlyas'a düşman olmuş ve tıpkı Baal'a tapanların öldürülmesi gibi peygamberi öldürmeye yemin etmişti. Bu şartlar altında Hz.İlyas ülkeyi terketmek zorunda kaldı ve yıllarca Sina Dağı'nın eteklerindeki bir mağarada gizlendi. Bu olayla ilgili olarak Allah'a figânı Kitab-ı Mukaddes'te şöyle yer alır: "İsrailoğulları ahdini bozdu; sunaklarını alaşağı etti ve peygamberlerini kılıçtan geçirdi; yalnızca ben kaldım; ve şimdi de beni öldürmek istiyorlar."330

330 I. Krallar 19:10.

96

Aynı dönemlerde Kudüs'deki Yahudi hükümdarı Jeroham, İsrail'in hükümdarı olan Ahyab'ın kızıyla evlendi. Bu müşrik prensesin tesiriyle fısk ve fücur İsrail'de de yayılmaya başlayınca, Hz. İlyas (a.s) Yahudi devletine karşı da görevini yerine getirmek için, hükümdar Jeroham'a bir mektup yazdı. Bu mektup Kitab-ı Mukaddes'te şu şekilde kaydedilmiştir:

"Ve ona peygamber İlyas'dan şu yazı geldi: "Atan Davud'un Allah'ı Rab şöyle diyor: Madem ki, baban Yehoşafat'ın yollarında ve Yahuda kralı Asa'nın yollarında yürümedin, fakat İsrail krallarının yollarında yürüdün ve Yahuda'da ve Yerüşalim'de oturanlara, Ahab evinin yaptığı gibi zina ettirdin ve baban evinde senden daha iyi olan kardeşlerini öldürdün; işte Rab, senin kavmini ve oğullarını ve karılarını ve bütün malını büyük vuruşla vuracak ve hastalık yüzünden günden güne bağırsakların çıkıncaya kadar bağırsak hastalığı ile ağır hastalanacaksan."331

Bu mektupta Hz. İlyas'ın söylediği her söz harfiyyen doğru çıktı ve düşmanları hükümdar Jeroham'ın saltanatını yerle bir ettiler, karılarını alıp götürdüler ve kendisi de bir iç hastalığa yakalandı.

Birkaç sene sonra Hz. İlyas (a.s) yeniden İsrail'e döndü ve hükümdar Ahyab ile oğlu Ahya'yı doğru yola getirebilmek için uğraştı. Ancak tüm uğraşlarına rağmen Samriye hanedanına yayılan fısk ve fücuru gidermek mümkün olmadı. Bunun üzerine Hz. İlyas "Allah'ım bu hanedanı yok et" diye dua etti ve daha sonra da Allah onu katına aldı.

Mevdudi’nin anlattığı bu hikaye daha detaylı bir şekilde Kitab-ı Mukaddes'in (1. Krallar bölüm: 17,18,19,21; II. Krallar bölüm: 1,2, II. Tarih bölümü: 21) bölümlerinde anlatılmaktadır.

331 II. Tarihler 21:12-15.

97