• Sonuç bulunamadı

3. GEÇMİŞ MİLLETLER

3.7.2. Tur Dağına Çıkış

Mısır’dan çıktıktan sonra, Hz. Musa Tur dağında iken kavmi zinetlerden buzağı yapmış ve ona tapmaya başlamışlardı.494 Buzağıyı yapan kişi Samiri olarak zikredilmektedir:

“Allah: "Doğrusu Biz, senden sonra milletini sınadık; Samiri onları saptırdı" dedi.”495

Başka bir ayette de Yahudiler’in suçu Samiri’ye attıklarına değinilir:

491 Bakara, 2/50-51. 492 Çıkış 24, 31. 493 Çıkış 32. 494 A’raf, 7/148. 495 Ta-ha, 20/85.

142

“Onlar: "Sana verdiğimiz sözden kendi başımıza caymadık. O milletin ziynet eşyasından bize yükler dolusu taşıtıldı. Biz onları ateşe attık, aynı şekilde Samiri de attı" dediler.”496

Bu özür, Sâmiri'nin icad ettiği şirke bulaşan kimseler tarafından öne sürülmüştür. Onlar şöyle demek istiyorlardı: "Biz zînetlerimizi bir buzağı yapmak niyetiyle atmadık, onlardan ne yapılacağını da bilmiyorduk. Fakat buzağı önümüze getirildiğinde ister istemez şirke bulaştık."

Mısırlılar gibi taktıkları süs eşyalarının, çöldeki yolculukları sırasında çok ağır geldiği için attıklarını kasteden Yahudiler’in bu sözüne Mevdudi, Kitab-ı Mukaddes’ten cevap verir: Kitab-ı Mukaddes'e göre bu zînetler, İsrailoğullarından her ailenin Mısırlı bir komşusundan şu niyetle aldığı süs eşyalarından oluşuyordu: "... ve oğullarınızı ve kızlarınızı onlarla süsleyeceksiniz ve Mısırlıları soyacaksınız... Her adam kendi komşusundan ve her kadın kendi komşusundan gümüş şeyler ve altın şeyler istesin... ve Rab Mısırlıların kalbine acıma duygusunu yerleştirdi... ve istediklerini verdiler ve Mısırlıları soydular." Bu Musa'nın tavsiyesi doğrultusunda olmuştu ve Musa'ya da "Soylu amel"i işlemeyi Rabbi emretmişti.497

İnsanlar, süs eşyalarını üzerlerinde taşımaktan yorgun düştüklerinde, tüm süs eşyalarının bir yere toplanmasına ve herkesin ne kadar gümüş ve altını olduğunun da not edilmesine karar verdiler, toplanan zînetler daha sonra eritilecek ve çubuklar halinde getirilip yük hayvanlarının üzerine yüklenecekti." Buna uygun olarak süs eşyalarını getirmiş ve ortak bir yere yığmış olabilirler.498

Samiri daha sonra Allah (cc) tarafından cezalandırılmıştır;

“Musa: "Defol! Doğrusu artık hayatta, "Bana dokunmayın!" demenden başka yapacağın yoktur. Senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Durup üzerinde titrediğin tanrına bak, onu yakacağız, sonra denize dökeceğiz" dedi.”499

496 Ta-ha, 20/87.

497 Çıkış 3: 14-22; 11: 2-3; 12: 35-36. 498 Mevdudi, Tefhîmü’l-Kur’an, III, 267-268. 499 Ta-ha, 20/97.

143

Buradaki sözler, onun sadece hayattan sürgün edildiğini değil, aynı zamanda bir sürgün olduğunu, herkese bildirmek zorunda bırakıldığını da göstermektedir.500 Mevdudi, onun hastalığını anlatan Kitab-ı Mukaddes’in şu rivayetine yer vermiştir: de şu sözler yer alır:

"Ve kendisinde cüzzam hastalığı olan adamın esvabı yırtılacak, saçları çözülecek ve üst dudağını kapayıp "murdar, murdar" diye bağıracak. Hastalık kendisinde devam ettiği bütün günlerde murdar olacaktır, pistir; yalnız başına oturacaktır. Meskeni ordugahın dışında olacaktır."501

Buradan, onun gerek Allah'tan bir azab olarak cüzzam hastalığına uğratılmış olsun, gerekse ona verilen ceza ahlâkî bakımdan onun bir "yara" bir "miskin" olarak görülmesi olsun, her iki durumda da kendisinin pis ve murdar olduğunu "Bana dokunmayın" diye insanlara bildireceği anlaşılmaktadır.502

Musa (a.s) döndüğünde kavmine ve kardeşi Harun’a kızmış ve Harun (a.s) da kavminin kendisini dinlemediğini haber vermiştir.

“Musa, milletine, kızgın ve üzgün olarak dönünce "Benim arkamdan ne kötü olmuşsunuz! Rabbinizin emrinin çabucak gelmesini mi istiyorsunuz?" dedi, levhaları attı ve kardeşinin başından tutup kendine doğru çekti. Harun: "Ey annem oğlu! Bu millet beni küçümsedi; az kalsın öldürüyorlardı. Bana, düşmanları sevindirecek şekilde davranma, beni bu zalim milletle bir sayma" dedi.” 503

Kitab-ı Mukaddes'e göre, onlara tanrı olarak altından bir buzağı heykeli yapma suçunu Harun (a.s) işlemişti. Mevdudi burada ilgili yerleri Tevrat’tan naklettikten sonra ayette geçen: "... Beni, bu zalim kavimle bir tutma, beni onlardan biri olarak sayma" ifadelerinin Hz. Harun'u Yahudilerin sürdüğü günah lekesinden arındırıp temizlediğini söyler. Tevrat’ta şu ifadeler vardır: "Ve Musa'nın dağdan inmesinin geciktiğini görünce, kavmi Harun'un yanında toplandı ve ona dediler: Kalk bize, önümüzden gidecek tanrılar yap, çünkü Musa'ya, bizi Mısır'dan çıkaran bu adama, ne

500 Mevdudi, Tefhîmü’l-Kur’an, III, 273. 501 Levililer 13: 45-46.

502 Mevdudi, Tefhîmü’l-Kur’an, III, 273. 503 A’raf, 7/150.

144

oldu bilmiyoruz. Ve Harun onlara dedi: Hanımlarınızın, oğullarınızın ve kızlarınızın kulaklarındaki altın küpeleri söküp çıkarın ve onları bana getirin.

Ve bütün kavim mensupları kulaklarındaki altın küpeleri söküp çıkardılar ve onları Harun'a getirdiler. Ve O, onları ellerinden aldı ve ona (eritilmiş altın külçesine) oymacı aleti ile şekil verdi ve ondan dökme bir buzağı yaptı. Ve şöyle dediler: Ey İsrail, seni Mısır diyarından çıkaran ilâhlar bunlardır. Ve Harun onu gördüğü zaman, onun önünde kurbanların kesileceği bir yer yaptı ve Harun şöyle diyerek ilân etti: Yarın Rabb için ziyafet bayramıdır. Ve ertesi gün erken kalktılar, yapılan adakları yerine getirdiler ve kavim yemek ve içmek üzere oturdular ve oynamaya ve eğlenmeye kalktılar."504 Kur'an, bu iddiayı reddederek çürütmüş ve bu meselede o iğrenç günahın sorumlusunun Allah'ın peygamberi Hz. Harun (a.s) değil aksine "Samiri" adındaki bir asi olduğu gerçeğini nakletmiştir. 505

Kur'an burada Hz. Harun'u buzağıya tapınmak günahından tamamen temize çıkarır. Fakat bunun tersine Kitab-ı Mukaddes, altın buzağının yapılmasından ve ona tapınılmasından sadece onu sorumlu tutar. Çıkış'da şöyle bir pasaj yer alır:

"Kavim, dağdan inmek için Musa'nın geciktiğini görünce Harun'un yanına toplandılar ve dediler ki: kalk bizim için ilâh yap, önümüzden gitsinler. Çünkü Musa'ya, bizi Mısır'dan çıkaran bu adama ne olduğunu bilmiyoruz. Harun onlara dedi: Karılarınızın ve oğullarınızın ve kızlarınızın kulaklarındaki altın küpeleri çıkarın ve onları bana getirin. Bütün kavim kendi kulaklarındaki altın küpeleri kırıp çıkardılar ve onları Harun'a getirdiler. Harun onu ellerinden aldı ve oymacı aletiyle ona biçim verdi ve onu dökme bir buzağı yaptı. Dediler ki: "Ey İsrail, seni Mısır diyarından çıkaran ilâhların bunlardır, Harun onu gördü ve onun önünde bir mazbah yaptı ve ilan edip şöyle dedi: "Yarın RABBE bayramdır."506

Sâmirî'nin gerçek adının Harun olması ve daha sonraları İsrailoğulları'nın bunu Peygamber Harun ile karıştırmış olmaları mümkündür. O halde Kur'an, Hz. Harun'u bu günahdan temize çıkararak Yahudi ve Hıristiyanlara bir lütuf göstermektedir. Fakat

504 Çıkış 32: 1-6. 505 Ta-ha, 20/90-94. 506 Çıkış 32: 1-5.

145

Hıristiyan misyonerleri ve oryantalistler hâlâ Kur'an'ın burada bir tarihsel hata yaptığını ve buzağının İsrailoğulları arasından mübarek bir peygamber tarafından yapıldığını iddia etmektedirler. İnatçılık ve gözü kapalılıklarından bunun Kitab-ı Mukaddes'e göre bile büyük bir günah olarak kabul edildiğini unutmaktadırlar.507 Bu babın ilerleyen kısımlarında ise, Kitab-ı Mukaddes'in kendisiyle çelişki içinde olduğu görülür. Çünkü, Hz. Musa'nın (a.s) Levililere, buzağıya tapanların hepsini, kardeşlerini ve akrabalarını öldürmeyi emrettiği yazılıdır. Bu emre uyularak o gün üçbin adam ölmüştür.508

Sonuçta Mevdudi mantıklı bir değerlendirme yapar: “Şimdi de şöyle bir soru yöneltilebilir: "Eğer buzağıya tapmayı icad eden Harun Peygamber ise, neden bu cezalandırma sırasında öldürülmemiştir? Levililer neden Hz. Musa'dan, kardeşi ve bu günahın asıl sahibi olan Harun'u kendi akrabaları gibi öldürmek için izin almadılar? Kitab-ı Mukaddes, bundan sonra Hz. Musa'nın Rabb'e giderek onların günahlarının bağışlanması için dua ettiğini, eğer duası kabul olmazsa Rabb'dan kendisini yaşayanlar listesinden silmesini istediğini yazmaktadır. Rab şöyle cevap vermiştir: "Bana karşı kim suç işlediyse onu kitabımdan sileceğim."509 Kitab-ı Mukaddes'den Harun'un isminin silinmeyeceğini ona ve soyundan gelenlere Mabed'in koruyuculuğunun teslim edildiğini öğrenmekteyiz.510 İşte bu nedenle Kitab-ı Mukaddes kendi kendisiyle çelişmekte ve aslında Harun'un temize çıkmasında Kur'an'ı desteklemektedir.511

Olayların bundan sonrası için Kur’an’da şöyle denilmektedir:

“Doğru yola gidesiniz diye Musa'ya hakkı batıldan ayıran Kitabı vermiştik. Musa milletine "Ey milletim! Buzağıyı tanrı olarak benimsemekle kendinize yazık ettiniz. Yaratanınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün, bu Yaratanınız katında sizin için hayırlı olur; O daima tevbeleri kabul ve merhamet eden olduğu için tevbenizi kabul eder" demişti. "Ya Musa! Allah'ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız"

507 Çıkış 32: 21.

508 Çıkış 32: 27-29. 509 Çıkış 32: 31-33. 510 Sayılar 18: 1-7.

146

demiştiniz de gözleriniz göre göre sizi yıldırım çarpmıştı. Ölümünüzden sonra, şükredesiniz diye sizi tekrar diriltmiştik.”512

Hz. Musa (a.s.) kırk gün, kırk gece için Tur dağına gittiği zaman kendisine İsrailoğulları'nın yetmiş kabile reisini de beraber getirmesi söylenmiştir. Allah, O'na Furkan'ı indirdi ve üzerinde insanların hidayeti için emirlerin yazılı olduğu taş levhalar verdi. Hz. Musa (a.s.) da bunları reislere sundu.513 Kur'an, o zaman aralarından bazılarının bu konuda şöyle dediklerini haber verir: "Sadece senin sözünle Allah'ın seninle konuştuğuna nasıl inanırız?"514

Mevdudi burada Kitab-ı Mukaddes’teki farklılığa değinir:

"Ve Musa ile Harun, Nabad ve Abihu ve İsrail'in ihtiyarlarından 70 kişi çıktılar ve İsrail'in Allah'ını gördüler ve O'nun ayakları altında gök, yakuttan tuğla döşeme gibi aydınlandıkça asıl göğe benzer birşey vardı ve İsrailoğularının asilzadelerine dokunmadı ve Allah'ı gördüler ve yiyip içtiler."515

"Yalvarırım, bana cemalini göster." Fakat, O şöyle cevap verir: "Sen benim yüzümü göremezsin, çünkü, kimse beni görüp de yaşayamaz."516