• Sonuç bulunamadı

3. AYŞE KULİN’İN ROMANLARINDA TARİH

3.2. AYŞE KULİN’İN ROMANLARINDA OSMANLI DEVLETİ

3.2.3. V. Murad Dönemi

Abdülaziz’in yerine tahtta çıkarılan otuz üçüncü Osmanlı Padişahı Sultan V.

Murat, amcasının tahttan indirileceğini bilir ancak darbenin planlandığı tarihten bir gün önce gerçekleşmesi onu oldukça endişelendirir. Saraya kayıkla götürülürken onu darbeye ikna eden “Serasker Avni Paşa ile Mithat Paşa”nın kendisine biat etmeleri biraz olsun V. Murat’ı rahatlatır. Her şeyin yolunda gittiği kanısına vardığında aklında yapacağı ilk iş olarak “meşrutiyet rejiminin bir hayalden gerçeğe dönüştü”ğü ve “yeni

183 Ayşe Kulin, age., s. 251.

kabinede vazife yapmaya hazır ol”maları gerektiği haberini Ziya ve Namık Kemal Beylere verme düşüncesidir.184

V. Murat’ın paşaların planladıkları darbeye neden dahil olduğu ile ilgili bilgiler romanda ayrıntılı olarak irdelenir. V. Murat, gizli bir cemiyete üyedir ve bu cemiyetin içinde yer alan bazı kişilere finansal yardımlarda bulunmaktadır. Kendini manevi reisi olarak gördüğü cemiyetin ilk reisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu olan Mustafa Fazıl Paşa’dır. Paşanın cemiyetten ayrılışı ile ekonomik olarak tüm yük ona geçer ayrıca “Magosa’ya sürgüne yollanan Namık Kemal”e de destek verir.185 V. Murat, bu ihtiyaçları sağlayabilmek için de faizcilerle anlaşma yapar ve borcu bir milyon altına ulaşır ancak içinde bulunduğu durumu padişah amcası Abdülaziz’e söyleyemediğinden devletin hayrına olmayacağını aklından geçirse de Avni Paşa’nın darbe planına uymak zorunda kalır. Hâlbuki Abdülaziz, tahtın varisi olan yeğeninin daha önce “borçlarını hazine-i hassa’ya ödet”ir ve sorun çıkarmaması için ona “dört yüz altınlık bir ek ödenek tahsis etti”rir.186 Namık Kemal’in sürülmesi ve Jön Türklerin’de Avrupa’ya kaçmalarından sonra Abdülaziz idari olarak rahat bir ortama kavuştuğunu düşünür ancak Avni Paşa’yı hesaba katmaz. Avni Paşa, Abdülaziz’in yeğeni V. Murat’ın tahtta çıkmayı kabul etmesini meşrutiyet rejimini getirme vaadiyle sağlar. Başarıyla gerçekleştirilen darbe sonrasında ilk yapılması gereken ise cülus törenidir. Avni Paşa, törenin hızlıca olması için tüm talimatları verir. Ancak V.

Murat’ın cülus töreni atalarınınki gibi Topkapı Saray’ından getirilen altın tahtta gerçekleşmez. Hâlbuki yüzyıllardır “cülus başka bir sarayda dahi yapılsa, mutlaka getirilip tören sonrasında hemen eski yerine, Topkapı Sarayı’na iade edilen biat ve bayram tahtı”nda yapılmıştır.187 Ecdatlarınınkine benzemeyen bir cülus töreni ile tahtta çıkartılan genç padişahın aklı yine karışır ve öldürüleceğini düşünür.

Tarihimizde “on dokuz yaşında en feci ve rezil şekilde canına kıyılan gencecik Osman”ı hatırlar.188

184 Ayşe Kulin, age., s. 77.

185 Ayşe Kulin, age., s. 66.

186 Ayşe Kulin, age., s. 51.

187 Ayşe Kulin, age., s. 76.

188 Ayşe Kulin, age., s. 68.

Cülus töreninin altın tahtta olmaması ve kılıç kuşanma merasiminin gerçekleşmemesi onu zihnen ve manen yıpratır ancak toparlanması gerektiğinin farkındadır. Tebrikleri kabul ettikten sonra Osmanlı’nın otuz üçüncü padişahı olarak tahtta geçer. O ceddi “III. Selim Han, II. Mahmut gibi… Tıpkı cennetmekan peder-i Abdülmecit Han gibi” yönetimde yenilikler yapmaya heveslidir. Bu düşüncesi onu tahtta oturtacak darbeyi planlayanların fikirlerini uygulamaya mecbur kılar.189

Onun bu süreçte yaşadıklarının yanında, Abdülaziz ve hareminin saraydan ayrılışı da tüm detaylarıyla romanda işlenir. Abdülaziz ve ailesi hanedan mensuplarına yakışmayacak davranışlara maruz kalarak çok kötü bir vaziyette saraydan çıkartılır. V.

Murat, amcasına yaşatılanları kesinlikle tasvip etmez ve Topkapı Sarayı’nda tutulan amcasına bir mektup yazar ve Edhem Bey aracılığıyla gönderir. Mektubu teslim ettikten sonra saraya dönen Edhem Bey padişaha malumat verir. V. Murat duyduklarına inanmak istemez çünkü Beylerbeyi Sarayı’na götürülmesi planlanan Abdülaziz ve hareminin Topkapı Sarayı’nda tutuldukları yetmezmiş gibi bir de onu III. Selim’in odasına kapatmışlardır. Tarihte III. Selim’in başına gelenleri hatırladığında amcasına bunu reva görenlere karşı çok sert bir şekilde karşı çıkar.

Darbeyi kararlaştırırken amcasının akıbeti hakkında aldıkları kararlar uygulanmadığı için Mithat Paşa’ya hesap sorar. Paşa, genç padişahın bu tepkisi karşısında gerçekten şaşırır çünkü onun bu kadar dirayetli olabileceğini düşünmemiştir. Durumu “Sanırım bu iş Avni Paşa ile valideniz sultanın işidir” sözleriyle açıklar.190 Fakat V. Murat, onun bu yorumu yaparken sözünü keserek bu açıklamaları kabul etmediğini şu söylemlerle devam ettirir. “Tahttan indirilmiş dahi olsa bir padişahı ve ailesini Topkapı Sarayı gibi harap bir mekânda yaşatmak asla kabul edebileceğim bir şey değildir.

Osmanoğulları’nın şerefine leke sürdüremem. Amcam derhal Beylerbeyi Sarayı’na nakledilecek!”191

Padişahın bu duruma vermiş olduğu tepkinin asıl nedeni tarihin tekerrür etmesidir. Avni Paşa öncülüğünde Sadrazam Rüştü Paşa, Mithat Paşa ve Süleyman

189 Ayşe Kulin, age., s. 85.

190 Ayşe Kulin, age., s. 103.

191 Ayşe Kulin, age., s. 104.

Paşa tarafından düzenlenen darbe sonrasında Sultan Abdülaziz Han’ın 30 Mayıs’ta tahttan indirilerek III. Selim Han’ın Topkapı Sarayı’nda hapsedildiği odaya kapatılmasının zemininde geçmişte yaşanan korkunç olay vardır. Avni Paşa, onu III.

Selim’in odasına kapatarak “sonunun büyük amcası Selim gibi olması ihtimali”ni akıllara getirir. O, emirlerinin harfiyen yerine getirilmesini sağlayarak gücünü ispatlar.192

Adile Sultan, Osmanlı hanedanının geçirdiği bu buhranlı günlerin “yetmiş yıl öncesinde bir ayaklanma ile tahttan indirilen III. Selim”in sonu gibi olmaması için ağabeyi Abdülaziz ve yeğeni V. Murat için dualar eder.193 Çünkü Alemdar Paşa III.

Selim’i tekrar padişah yapmak için gittiği Topkapı Sarayı’nda IV. Mustafa tarafından öldürtülen III. Selim’in cesediyle karşılaşmış ve bunun sorumlusu olan IV. Mustafa’yı öldürmüştür. II. Mahmut’u padişahlığa taşıyan bu olaylar Osmanlı tarihindeki ayaklanmaların devlet yönetimindeki etkisine dikkatleri çeker.

II. Mahmut Han’ın kızı, Abdülaziz Han’ın ablası ve V. Murat’ın halası olan Adile Sultan, romanımızın kahraman anlatıcılarından biridir. O, kardeşinin sonunun III. Selim gibi olmasından çok fazla endişe duyar ve onu koruyamadığı için üzülür.

O, kocasının kaçamakları hakkında bilgi almak için hafiye olarak görevlendirdiği Hamza’dan saraydaki önemli gelişmeleri de kendisine iletmesini ister.

Abdülaziz’in tahtta oturduğu süre boyunca V. Murat ile ilgili her ayrıntıyı bu şekilde takip eder. Yeğeninin “edebiyat dünyasındaki yazarlarla ahbaplığını”, “Jön Türklerle düşüp kalktığını”, “onlara gizlice para yardımı yaptığını” bu sayede öğrenir.194

Abdülaziz, yeğeninin padişah yetkilerini sınırlandıran görüşü savunan meşrutiyetçilerle ilişkisine ses çıkarmayınca Adile Sultan’da bu duruma müdahale

192 Ayşe Kulin, age., s. 59.

193 Ayşe Kulin, age., s. 179.

194 Ayşe Kulin, age., s. 24.

etmeyi düşünmez. Abdülaziz, yeğeni Murat’ın kendi ayağına dolanmaması koşuluyla yaptığı hiçbir harekete karışmamayı tercih eder.

Yaşanan bu olaylar, Adile Sultan’a Abdülmecit’in saltanat döneminde

“İstanbul’u ziyaret eden Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın Abdülmecit’e verdiği nasihat”ı hatırlatır.195 Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, çocuk yaştaki Sultan’ın el etek öperek karşısına çıkar ve bu görüşmede Sultan’a devlet adamlarıyla ilgili nasihatte bulunur. Adile Sultan’ın nasihatlerin haklılığını fark etmesi bu zamana denk gelir.

Hamza’nın getirdiği dosyadaki bilgiler tüm gerçekleri ortaya çıkarır çünkü Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde dört devlet adamının rolü vardır. Bunlar: Serasker Avni Paşa, Mithat Paşa, Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa ve Şeyhülislam Hayrullah Efendi’dir. Adile Sultan bu isimleri öğrenince Mehmet Ali Paşa’nın devlet adamları hakkındaki tespitinin doğru olduğunu anlar.

Adile Sultan, Murat Han’ın olanlardan pişmanlık duyduğunu ve amcasının hâline çok üzüldüğünü nitekim padişah dahi olsa “elinden fazla bir şey gelmediğini”

okura içtenlikle aktarır. Çünkü tarihe yön veren bazı siyasal gelişmeler ve “ordu sayesinde çok kuvvetlen”en Serasker Avni Paşa’nın hâkimiyetinin farkındadır.

“Tanzimat Fermanı’ndan beri padişahların mutlak kuvvet”lerinin azaldığı, V.

Murat’ın tahtta çıkış sürecinde yaşadığı korku ile akıl sağlığının bozulması, Adile Sultan’ın vurguladığı önemli hususlardır.196

Nitekim meşrutiyeti destekleyen ve devletin rejimini değiştirme gayesiyle tahtta çıkan V. Murat, bu görüşlerin Meclis-i Vükela’da reddedilmesi üzerine daha büyük hayal kırıklığına uğrar. Mithat Paşa’nın “tıpkı İngiltere ve Fransa kralları gibi bir Türk padişahı yaratarak, muasır medeniyet katına geç”me düşüncesi ile yaptığı konuşmanın reddedilmesi modernleşme çabalarının yok olmasına sebep olur.

Padişahın onayından geçen yeni rejim, Meclis-i Vükela tarafından desteklenmez.197

195 Ayşe Kulin, age., s. 33.

196 Ayşe Kulin, age., s. 170.

197Ayşe Kulin, age., s. 128.

Devlet-i Aliyye’nin en üst mevkiinde oturan V. Murat, hayallerindeki gibi bir ülke yönetemeyeceğini kısa sürede anlar. Onun tek amacı “memleketini Avrupa’nın muasır medeniyetine vakıf devletleri” seviyesine ulaştırmaktır ve yetkilerini sadece bu yolda kullandığı hâlde bunları başarmanın çok zor olduğunu görür. Üstelik tahtta çıktıktan sonra taht veliahtları için düzenlediği yemeğe Abdülhamit’in katılmayışı onu derinden üzer. Abdülhamit “onu zehirlememden korkuyormuş” sözleriyle aradığı desteği saraydan da bulamayınca giderek yalnızlaşır. Yaşananlar neticesinde ruh hâlinin giderek kötüye gitmesi Avni Paşa başta olmak üzere diğer devlet adamlarının daha da güçlenmesine neden olur.198 Padişah olmasına rağmen yetkin bir gücü elinde bulunduramayışı ve entrikalar ile baş edemeyişi sonucunda amcası Abdülaziz’in vefatı öncesindeki gelişmeler okura aktarılır.

“Abdülaziz’in öldürüldüğü veya intihar ettiği meselesi Türk tarihinin

‘muammalarından’ sayılmıştır.”199 V. Murat’ın saltanat döneminde gerçekleşen Abdülaziz’in vefatı, romana damgasını vuran en önemli tarihi gerçek olarak karşımıza çıkar.

“1861 yılının 25 Haziran’ında, beş çifteli kayıkla Topkapı Sarayı’na” ihtişamlı bir şekilde getirilen Osmanlı Devleti’nin otuz ikinci padişahı Abdülaziz Han’ın on altı yıllık saltanatı çok hüzünlü sona erer. Abdülaziz Han’ın cansız bedeni için bir tabut dahi bulunamaz alelacele menteşelerinden sökülen bir tahta kapı üzerinde taşınarak Feriye’ye götürülür. Cenazesinin Feriye’de yıkanıp kefenlenmesi Avni Paşa tarafından planlanır ancak V. Murat bu duruma yine karşı çıkar çünkü Osmanlı geleneklerine göre padişahların cenazeleri Topkapı Sarayı’nda hazırlanır ve defnedileceği yere oradan götürülürdü. “Sultan II. Mahmut ve Sultan Abdülmecit gibi başka saraylarda ikamet etmekteyken vefat eden sultanlar”ın dahi cenazeleri ebedî yolculuğa kadim ananeye göre uğurlanmıştır. V. Murat, bu geleneğin sürdürüleceğini ve bunun haricindeki hiçbir kararı kabul etmeyeceğini yaveri aracılığıyla hükûmete bildirir. Bu

198 Gös. yer.

199 Metin Kunt vd., Türkiye Tarihi 3 Osmanlı Devleti 1600-1908, Cem Yayınevi, İstanbul 1997, s. 152.

durum, Osmanlı son dönem padişahlarının yaşadıkları şaşaalı ve bir o kadar da acıklı hayatın özeti olarak karşımıza çıkar.200

Abdülaziz’in ölümünden bir hafta sonra eşlerinden Neşerek de vefat eder.

Neşerek’in kardeşi Çerkez Hasan, ablasının ölümü ve eniştesinin tahttan indirilmesinde etkili olan paşalardan intikam alır. Çerkez Hasan’ın ve ablasının soyu hakkında okura detaylı bilgiler aktarılırken 1864 yılında gerçekleşen soykırım tarihsel gerçekliği ile sunulur. Yazar, Sevdalinka romanındaki Boşnak soykırımı gibi Çerkezlerin de aynı kaderi paylaşmasını Her Yerde Kan Var romanında ele alır.

Rusların Çerkezlere yaptıkları mezalim hiç hatırlanmak istenmeyen yıllar olarak Yusuf Ağa tarafından gözler önüne serilir. “Çerkezlerin Osmanlı’ya 1864’teki deniz yoluyla tehciri sırasında yüzlerce kişinin nasıl denize atıldığı veya düştüğü”

direnenlerin cesetlerinin Karadeniz kıyılarını kırmızıya boyadığı ve denizdeki balıkların “ölü Çerkezlerin etiyle beslen”diği gerçeği tarihteki göç ve soykırım olgusunun etkisini gösterir.201 Abdülaziz’in saltanatı sırasında gerçekleşen Çerkez soykırımını, Rusların Osmanlı üzerindeki emellerini, yönetimde etkili olan devlet adamlarının hatalarını, Çerkez kökenli ailelerin hislerini ve hatıralarını çarpıcı bir şekilde tespit eden yazar, Abdülaziz’in eşinin kökeni ve kardeşi Çerkez Hasan’ın yaşadıklarını romanımızın son bölümünde ele alması, dönemin çok yönlü biçimde işlendiğinin kanıtıdır.