• Sonuç bulunamadı

3. AYŞE KULİN’İN ROMANLARINDA TARİH

3.3. AYŞE KULİN’İN ROMANLARINDA MİLLÎ MÜCADELE VE İŞGALLER 117

3.3.6 Batı Cephesi

15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’i işgaliyle Anadolu’da millî kuvvetlerin bir araya gelmesiyle oluşan Kuva-yi Milliye ve Müdaafa-i Hukuk Cemiyeti önlemler almaya çalışır. Yunan işgaline karşılık verebilmek için Batı Anadolu’da Kuva-yi Milliye birlikleri cephe savaşı vermeye başlar. Yunan kuvvetleri durmadan pek çok yeri ele geçirir. İngilizlerin desteği ile Megoli İdea hayali peşinde koşan Yunanlılar Anadolu’yu bir yangın yerine çevirirler. Kuva-yi Milliye 1920 yılının ortalarına kadar süren bu işgalin önündeki en büyük engel olur ama düzenli birlik olmayışları Yunanlılara karşı mücadeleyi zorlaştırır. Çünkü Yunan ordusu silah-teçhizat bakımından oldukça zengin ve düzenli birliklerden oluşmaktadır. Bu durum düzenli orduya geçişin ilk sinyalleri olur.

Ahmet Reşat, hükûmete gelen haberler ile işgalleri ve Millî Mücadele hareketini İstanbul’dan takip eder. Doğu cephesinden gelen bazı güzel gelişmeler Millî Mücadele heyecanını artırarak halkın içindeki umutların yeşermesini sağlarken; Batı cephesinden ise durdurulamayan Yunan askerlerinin haberi gelmektedir.

314 Gös. yer.

“Şu sıralar Doğu’dan Kazım Karabekir Paşa’nın Ermenilerden Sarıkamış’ı ve Kars’ı geri almak üzere olduğu haberleri geliyordu hükümete. Bunlar iyi haberlerdi.

Kötü haberler de vardı: Yunanlılar işgal alanlarını genişleterek, Bursa’ya kadar gelmişlerdi.”315

Millî Mücadele’nin önemli temsilcilerinden biri olan Kazım Karabekir Paşa’nın başarısı, halkı heyecanlandıran olumlu bir gelişmedir. Ankara Hükûmeti’ne desteğin artmasını sağlayan bu zaferin Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında da önemli rolü vardır.

Batı cephesindeki bu gelişmeleri Veda romanında Kemal’in bakış açısından öğreniriz. Kemal, Sarıkamış’ta donma tehlikesi atlattıktan sonra cephede savaşacak kadar sağlıklı olmayan bir subaydır. İstanbul’un işgal yıllarında verem hastasıdır ve Vahdettin’in yaşananlara engel olmaması yüzünden dayısı Ahmet Reşat ile bu konuda sürekli çatışır. Başından beri vatanın kurtuluşunu ve bu yolda yürüyen Millîcileri destekler. O, Millî Mücadele hareketine İstanbul’da çeviri yaparak katılır; Erkan-ı Harp Yüzbaşısı Seyri Bey ile vatanın kurtuluşunda istihbaratın önemine dair yaptıkları konuşmadan sonra ise telgraf hatlarındaki yeni göreviyle Anadolu’ya geçer. İstihbarat faaliyetlerinin cephe ile iletişimdeki rolü Kemal’in bu görevi ile ele alınarak işlenir.

“Ankara ile cephenin haberleşebilmesi fevkalade önem taşıyor.”

“Ah ne büyük yazık ki, posta idaremiz Mütteffiklerin elinde,” dedi Kemal.

“Pek öyle sayılmaz," diye lafa girdi masanın karşı tarafında duran kalpaklı adam, “elimizde bazı gizli telgraf hatları bulunuyor. İngilizler bizden telgraf şebekesinin şemasını istediler. Böyle bir şemanın olmadığını söyledik. Birkaç kişi hatları ezbere biliyordu, onlarla idare ediyordu işi dedik. Bizi o kadar hor görüyorlar

315 Ayşe Kulin, age., s. 275-276.

ki, inandılar. Telgraf memurlarımıza, birkaç hattı kendileri için ayırtıp, Anadolu'ya giden bütün hatları kestirttiler.”316

Kemal, Ahmet Reşat’a yazdığı mektubunda Batı cephesinde düzenli Türk ordusunun Yunan kuvvetlerine karşı dirayetli bir tutum sergileyerek İnönü diye adlandırılan yerde onları mağlup ederek zafer kazandıklarını bildirir. Mektubunda Türk ordusunun başarısını “Yunan’ın yirmi bin tüfeğe karşılık, elinde ancak altı bin tüfeği”317 ile gerçekleştirdiğini vurgular. Bu açıdan değerlendirildiğinde vatanın kurtuluşu ve düzenli ordunun güçlenmesi için oldukça önemli olan bu zafer düzenli ordunun da kazandığı ilk savaştır.

Batı cephesinden aldığımız diğer haberler Azra’nın bakış açısından verilir.

Azra, Kemal’in ölüm haberini aldıktan sonra Mehpare’ye yazdığı mektubunda düzenli ordunun Yunanlılara karşı kazanmış olduğu zaferlerden de bahseder. Millî Mücadele’ye katılan Azra, Güney cephesinde yazı işleri ile ilgili kısımda görevlendirilir. Türk kumandanlarının yazılarını inceleyerek tercüme eder. Bu esnada

“Yunanlıların, Müttefik devletlerin sözünü dinlemeyerek, Anadolu içinde ilerlemeye başlamaları”318 özellikle Fransızların ve İtalyanların işgal sürecini farklı yorumlamalarına neden olur. Bu durum Türk milleti açısından olumlu bir gelişmedir çünkü Fransızlar ve İtalyanlar Türklere karşı iyimser tutum sergilemeye başlar. Bu değişimde Batı cephesindeki başarılarının önemi de yadsınamaz bir gerçektir.

Düzenli ordu Birinci İnönü’de ilk zaferini kazandıktan sonra varlığını tüm dünyaya ispat eder. Bunun emareleri ilk kez 16 Mart 1921’de “Sovyetler Birliği ile Ankara Hükümeti arasında imzalanan” Moskova Antlaşmasıyla görülür. Gerçek tarihî olaylardan esinlenerek kaleme aldığı bu bölümde yazar, Millî Mücadele’nin stratejik olarak doğru hamleler yaptığı ve bunun karşılığını aldığını vurgular.319

316 Ayşe Kulin, age., s. 281.

317 Ayşe Kulin, age., s. 334.

318 Ayşe Kulin, age., s. 350.

319 Gös. yer.

Azra’nın görevi gereği Güney cephesinden Batı cephesine gönderildiği sırada

“Yunan Kralı Konstantinos’un ordularına Ankara’ya yürüme emri” verdiği haberi gelir. Batı cephesine vardığında düzenli ordunun Sakarya Meydan Muharebesini de kazandığını öğrenir ve bunu Mehpare’ye “Sakarya’da yaşadığımız zaferin sevincini, bura halkıyla birlikte tesit etme imkânım oldu.” sözleriyle aktarır.320

Bu güzel haberlerin öncesinde de düzenli orduyu yakından ilgilendiren önemli bir gelişme yaşanır. Fransa’nın işgale son verip Adana ve civarını boşaltma kararı aldığını da mektubunda yazar.

Millî ordumuzun ağustos ayında Yunanlılara karşı Büyük Taarruza başladığını ve Azra’nın “cephe gerisindeki seyyar hastanelere hastabakıcı olarak”

görevlendirildiğini yine kahraman bakış açısıyla yazılan mektubundan öğreniriz. Türk halkının bağımsızlığı için kadın erkek çocuk demeden her koşulda cephede ve cephe arkasında bulunması bir kez daha okura hatırlatılır.

Büyük Taarruz ile ordumuz büyük bir zafer kazanır ve “Yunan Kumandanı General Trikopis ve maiyeti” esir alınır. 19 Mayıs 1919’da Gazi Mustafa Kemal’in Samsun’da başlattığı bağımsızlık ateşi küçük bir kıvılcımken her yürekte bir meşaleye dönüşmüş ve 30 Ağustos’ta büyük bir zaferle taçlanmıştır. İstiklal Savaşı, Türk milletinin özgürlük hakkını ve kudretini dünyaya ispat ettiği bir dönüm noktası olarak tarihin altın sayfalarına işlenir.321

Handan adlı romanda Halide Edip Adıvar’ın Handan’ı roman yaratıcısının ülkenin çok zor şartlarını görmüş biri olarak Millî Mücadele’ye katıldığından şu şekilde bahseder.

“Halide Edib, düşman ordusunun merasimle şehre girişini bizzat izlemiş.

Meclisin işgalci askerlerce basılışını, mebusların sille tokat dışarı atılmalarını,

320 Ayşe Kulin, age., s. 352.

321 Ayşe Kulin, age., s. 353.

Türklerin kendi ülkelerinde itilip kakılmasının utancını yaşamış. O hırsla, Kurtuluş Ordusu’na katılmış sonra…”322

3.3.6.1. İzmir'in Kurtuluşu

Kurtuluş Savaşı’nın son merhalesi olarak nitelendirebileceğimiz İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşu 9 Eylül 1922 tarihinde gerçekleşir. Bu önemli zaferi hem Veda hem de Füreya yapıtlarında mektup ile verilen haber olarak öğrenmekteyiz.

Veda romanında Azra ile Mehpare’nin mektupları İzmir’in kurtuluşu ile noktalanır.

Cephe gerisinde görevli olan Azra, “yirmi gün süreyle arka arkaya yapılan taaruzlarda” Yunan Kumandanın esir alınmasından sonra “hep birlikte İzmir’e doğru yola çıkan kolordularımızın peşine takılarak bu güzel şehrimize geliş”lerini aktarır.

İzmir’in geri alınışını şu şekilde gözlemler.

“Geldiğimizde şehir alev alev yanıyordu. Biz kadınları limana indirmediler.

Orada çok fazla kargaşa varmış. Biz Manisa’nın çıkışında bir köyde bekledik. İzmir’e ancak iki gün sonra girebildik.”323

Emin Bey, kızı Füreya’ya 9 Eylül günü İzmir’de yaşananları aktardığı mektubunda özellikle iki olaya değinir. Türk askerlerinin İzmir’e girerken yüzyıllar boyunca İzmir’de yaşayan Hristiyan halkın buradan kaçışları ve hayatlarını kurtarmak için limanda demirli bulunan İngiliz savaş gemilerine sığınmaları bunlardan ilkidir.

Ne yazık ki canlarını emanet etmek istedikleri cenahtan da umduklarını bulamamışlardır. Asırlardır Türklerle yaşayan bu insanların vatan işgal edilirken yaptıkları sevinç gösterileri tarihî gerçeklik içerisinde acı bir hatıra olarak hafızalarda yaşar.

İkinci olay ise Türk askerinin “Kadifekale’ye Türk bayrağını”324 çekmesidir.

Bayrağımız, istiklalimizin ve Türklüğün sembolü olarak Yunanlılara karşı aldığımız

322 Ayşe Kulin, Handan, s. 232.

323 Ayşe Kulin, Veda, s. 353.

324 Ayşe Kulin, Füreya, s. 81.

zaferdir. Emin Bey, bu mutluluğu "keşke 9 Eylül’ü günlerce uzatabilsek”325 cümlesiyle kızına anlatır.

Emin Bey, Kurtuluş Savaşı boyunca elinden gelen tüm imkânlar dahilinde Mustafa Kemal’e yardım eder ve yanında bulunur. Savaş bittikten sonra ise Ordu Komutanı olarak İzmir’de görevlendirilir. “Artık o Cumhuriyet Ordusu’nda bir paşaydı.”326 Ailesiyle birlikte İzmir’de yaşamaya kısa bir sürede alışır özellikle Hakkiye Hanım burada önemli dostluk bağları kurar. Bu bağlardan biri de Atatürk’ün eşi Latife Hanımile olan münasebetidir.