• Sonuç bulunamadı

Muhafazakarlığın Entelektüel Düzeyde Üretimi

Y. Ö.K DOKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

3.3. Muhafazakarlığın Entelektüel Düzeyde Üretimi

299

S.Rıdvan Karluk, Türkiye Ekonomisi, Beta Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 1997, s. 380. 300

Hasan Bülent Kahraman, Postmodernite ile Modernite Arasında Türkiye, Everest Yayınları, İstanbul, 2002, s. 94-95.

Türkiye’de 1920’lerden 1960’lara değin muhafazakar gelenek tarafından oluşturulan fikri birikim, 1980 sonrası için altyapı niteliğindedir. Öğün’e göre; “12 Eylül sonrası yeniden yapılanan ve dünyada sağın yeniden yapılanmasıyla da hayli uyumlu nitelikler sergileyen Türk sağı, içinde Peyami Safa’nın da yer aldığı ve kültür ve gelenek temelli öncelikleri dile getiren hayli zengin bir entelektüel birikimi hazır bulmuş ve bunları, günlük hayat temelinde biraz daha sahicileştiren sivil toplum kavramıyla taçlayarak, yeniden üretmiştir”301

Türkiye’de 1980 sonrasında muhafazakar fikriyatın üretildiği çeşitli gazete, dergi ve kitaplar olmuştur. Bu yayınların ise doğrudan veya sadece muhafazakar hassasiyeti taşıdıkları söylenemez. Yayınların içeriği muhafazakarlık ve milliyetçilik çizgileri ile birlikte değerlendirildiğinde daha anlam kazanmaktadır. Tercüman gazetesi ve Türkiye Günlüğü dergisi bu çerçevede ele alınabilir.

Türkiye’de muhafazakar düşüncenin en önemli adreslerinden birisi Türkiye Günlüğü Dergisi olmuştur. Ülkücü kökenli aydınların çoğunlukta olduğu dergi, Yeni Sağ, liberal, muhafazakar ve milliyetçi çizgide yayın yaparak muhafazakar düşünce iklimine katkı sağlamıştır. Akça’nın ifade ettiği gibi;

“ Somut ifadesini “geleneksel liberalizm” projesinde bulan bu muhafazakar- liberal çizgi millet, din, yerlilik, gelenek gibi kavramların küresel kapitalizm, piyasa ekonomisi, hukuk devleti, formel liberal haklar ile eklemlenmesine dayandı.”302

Altemur Kılıç, Ergun Göze, Ahmet Kabaklı ve Taha Akyol gibi köşe yazarlarını barındırması, Beşir Ayvazoğlu gibi muhafazakar edebiyatçı ve düşünürlerin yazı dizilerinin, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa dizisinin gazetede yayımlanması, Tercüman gazetesi’nin muhafazakar izlekte göz önünde bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır.

Rauf Tamer’in Tercüman gazetesindeki bir yazısında eski-yeni tartışmasına bakış açısı tipik bir muhafazakar refleksi gözler önüne sermektedir;

301

Öğün, 1997, s. 116. 302

İsmet Akça, “Türkiye Günlüğü: Yeni Sağın Organik Aydınları”, (içinde), Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Muhafazakarlık, Cilt 5, (Ed. Ahmet Çiğdem), İletişim Yayınları, İstanbul, s. 461.

“Eski-yeni tartışması daha bitmeden, “eski”, galibiyetini ilan etmişe benzer. Çünkü dönüş başlamıştır. Giyimde, kuşamda, mimaride, ev eşyasında, filmde, romanda, en önemlisi müzikte.. Esasen yeni nedir? İlk midir? Denenmemiş olan mıdır? Böyle dahi olsa, bir süre sonra eski olmayacak mıdır? Eski başka, eskimeyen başka.”303

1980 sonrası muhafazakar figürler içerisinde sinemaya da uyarlanan romanıyla muhafazakar hassasiyete katkı sağlayan Tarık Buğra’dan da bahsedilmelidir. Doğan’ın ifadesiyle; “Buğra gerek romanlarıyla gerekse gazete yazılarıyla güncelin içinden kültüre ve tarihe bakarak geleceği kurmaya çalışır. Özellikle romanlarındaki tarih ilgisi, muhafazakar bir dünya tasarımına meşruiyet kazandırmak gayreti olarak yorumlanabilir. Tarihten güç almak isteyen bir muhafazakarlık, yenilmiş bir proje olarak adına konuştuklarını hem yorgun düşürür hem de cesaretlendirir.”304

1990 sonrasında muhafazakar çizgide yayın yapan dergiler belirtilirken Dergah dergisi(Yeni Dergah)’ne değinmekte yarar var. “İlk sayısı Mart 1990’da çıkan Dergah(yeni Dergah) dergisi, Mustafa Kutlu’nun yönetiminde, modern, fakat köklerine bağlı bir edebiyatın ve geleneği yeniden üretmenin imkanlarını araştırmaktadır.”305

Muhafazakarlık fikriyatı, değişik ideolojik içerikte yayın yapan dergiler tarafından zaman zaman ele alınmış ancak doğrudan muhafazakarlık konusunun savunulduğu bir yayının devreye girmesi için uzun bir zaman diliminin geçmesi beklenmiştir. Muhafazakarlık özellikle, AKP’nin kendisini muhafazakar olarak nitelemesine paralel olarak entelektüellerin ilgi alanına daha fazla girmeye başlamıştır. Bu süreçte Liberal Düşünce’den Birikim’e, Karizma’dan Doğu Batı dergisine kadar değişik fikri yapıdaki dergilerde muhafazakarlık irdelenmiştir.

303

Rauf Tamer, “Pazar Kahvesi”, Tercüman, 06.05.1984. 304

Mehmet Can Doğan, “Tarık Buğra”, (içinde), Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Muhafazakarlık, Cilt 5, (Ed. Ahmet Çiğdem), İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s. 553. 305

Liberal Düşünce Topluluğu çevresi Türkiye’de muhafazakar düşüncenin siyasal alanda doğrudan ifade bulması için çok çaba harcamıştır. Bu çabaların bir sonucu AKP’nin kimlik beyanına destek vermek şeklinde ortaya çıkarken, Muhafazakar Düşünce dergisinin 2004 yazında yayımlanmaya başlaması diğer önemli katkıyı oluşturmuştur. Muhafazakarlığın temel hassasiyet alanlarını ele alan dergi Liberal Düşünce Topluluğu çevresinde yer alan genç şahıslar tarafından çıkarılmaktadır. Bu durumun temel sebebi ise liberallerin Türkiye’de muhafazakarlık açısından bir boşluk olduğunu düşünmeleridir.306

Türkiye’de muhafazakar temalar veya muhafazakar hassasiyet Halk’a ve Olaylara Tercüman, Dünden Bugüne Tercüman, Yeni Şafak, Zaman ve Türkiye gibi gazetelerde korunmaktadır. Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yapan Taha Akyol’un yazıları ise muhafazakar fikriyat açısından katkı sağlayacak niteliğe sahiptir.

306

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

IV. MUHAFAZAKARLIK VE SİYASAL PARTİLER

4.1. 1980 Sonrası Siyasal Partiler ve Muhafazakarlık

Muhafazakarlın 1980 sonrasında aldığı seyrin doğru tahlil edilebilmesi konunun siyasal partiler düzeyinde ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de kültürel muhafazakarlığın bir türevi dahilinde görülebilecek siyasal muhafazakarlık, çok partili yaşama geçiş sonrasında etkilerini göstermeye başlamışsa da, 1980 sonrasında yoğun bir etki düzeyine sahip olmuştur.

Siyasal muhafazakarlığın izdüşümlerini ANAP, DYP, BBP, MÇP/MHP ve RP gibi partilerde bulmak mümkündür. Ancak, muhafazakar değerleri bünyesinde görebileceğimiz MÇP/MHP çizgisinin soy milliyetçi ideolojiyi, RP’nin dini ideolojiyi açık olarak sahiplenmeleri, muhafazakarlığın ana ekseninin merkez sağ çizgi dahilinde oluştuğunu göstermektedir.

1980 sonrasında MHP’nin devamı niteliğinde kurulan Muhafazakar Parti, ki - kısa bir süre sonra MÇP adını almıştır- hiç şüphesiz kafa karışıklığını artıran bir unsurdur. Muhafazakarlık kavramının zaten muğlak olan içeriğinin Türkiye gibi siyasal kültürün olgunlaşmadığı bir ülkede milliyetçi bir partinin ismi haline gelmesi bu yönüyle de normal karşılanması gereken bir durumdur.

İçeriği itibariyle merkezde yer alan muhafazakarlığın 1980 sonrasındaki izdüşümlerini kendisini merkezde gören geniş tabanlı partilerde aramak tutarlı bir yaklaşım olacaktır. Bu çerçevede ANAP, DYP ve AKP, muhafazakarlığın etki alanını irdelemek için uygun yapısal özelliklere sahiptir.