• Sonuç bulunamadı

Y. Ö.K DOKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

4.3. DYP’nin Muhafazakar Kimliği

4.3.1. DYP’de Muhafazakar Kimliğin Evrimi

Demokrat Parti (DP) ve Adalet Partisi (AP) misyonunu sürdürmek amacıyla kurulduğunu her fırsatta ilan eden Doğru Yol Partisi(DYP) 23 Haziran 1983’te kurulmuş ve ilk genel başkanlığını Ahmet Nusret Tuna yapmıştır. Tuna'nın, Milli Güvenlik Konseyi tarafından veto edilmesi üzerine yerine 11 Temmuz 1983'de Yıldırım Avcı getirilmiş, 1985 yılında yapılan büyük kongrede Hüsamettin Cindoruk genel başkan seçilmiştir. Siyasi yasakların 6 Eylül 1987 referandumuyla kalkması üzerine genel başkanlıktan ayrılan Hüsamettin Cindoruk'un yerine 24 Eylül 1987'de toplanan olağanüstü kongrede Süleyman Demirel tek aday olarak genel başkan seçilmiştir.

Programının 1. maddesinde partinin gayesini “Milletin haklarının, milli, manevi ve tarihi değerlerin savunucusu ve onlara sahip çıkmak”385 şeklinde ortaya koyan DYP, programın 43. maddesinde ise milli ve manevi değerler vurgusunu kuvvetlendirmiştir;

“Aynı milli ve manevi değerlere bağlılık ve ortak bir kültürü paylaşmanın, topluluğu millet yaptığı inancındayız. Ecdadımızın bize bıraktığı eserlere sahip çıkmak onları sadece muhafaza etmek değil, zenginleştirerek devam

384

İnsel, a.g.e., s. 100. 385

ettirmeyi vazife sayarız. Ortak inanışlarımıza bunların sembolü olan eser ve geleneklere, tarihi mirasa, san'at, edebiyat ve folklore, Devletin özel ilgi göstermesini, destek olmasını milli birliğimiz için önemli bir görev sayarız.”386

DYP, 1980 askeri müdahalesi ile birlikte kapatılan AP’nin mirasına doğrudan sahip çıkmış ve başta lideri Süleyman Demirel olmak üzere partinin kadrolarının büyük bölümü eski kadrolardan teşekkül etmiştir. DYP’nin ideolojik kimliği de bu çerçevede AP’nin ideolojik kimliği ile paralel özellikler içermiştir. En önemli farklılık ise askeri müdahale sonrasında getirilen yasaklamalara duyulan tepki sebebiyle özgürlük ve demokrasi söyleminin ön plana çıkarılmasıdır.

DYP’nin ideolojik kimliğinin analiz edilmesi kaçınılmaz şekilde partinin lideri Süleyman Demirel’in siyasi kimliğini tartışma konusu yapmayı gerektirmektedir. Demirel, Özal’da olduğu gibi hem liberal hem de muhafazakar özellikleri kendi kişiliğinde bulundurmuş, konjonktürel olarak liberal yönünü veya muhafazakar yönünü ortaya çıkarmıştır.

Demirel’in popülist amaçlarla da olsa dinsel söylemi sıkça kullanması ancak laiklikten ödün vermemesi, geleneksel değerlerin önemine atıfta bulunması, zaman zaman otoriter niteliklerini ön plana çıkarması, ılımlı milliyetçilik sergilemesi, onun muhafazakar parti lideri profiline sokulması için veri niteliği taşımaktadır.

Demirel’in ideolojik kimliği genellikle pragmatizm çerçevesinde ele alınmıştır; “Demirel’in modernlikle/Batıcılıkla geleneği ve milliliği, dindarlıkla laisizmi-Atatürkçülüğü telif eden söylemi, fakat asıl önemlisi uzun politik kariyerindeki çizgi değişimleri ve girdiği ittifaklar yelpazesinin genişliği, onun temel karakteristiği olarak pragmatizmi öne çıkartır.”387 Bu pragmatizm liberal değerlerden ziyade daha çok muhafazakar kaynaklardan beslenmektedir.

Süleyman Demirel’in siyasi yasaklı konumundan çıkması süreci ile birlikte demokrasi söylemi DYP’nin söyleminin ana noktasını oluşturmaya başlamıştır. 1986

386

DYP 1983 Tarihli Porgramı. 387

Tanıl Bora, “Süleyman Demirel”, (içinde), Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Liberalizm, Cilt 7(Mustafa Erdoğan), İletişim Yayınları, İstanbul, 2005 b, s. 555.

yılında taksim Grubu’nun bir toplantısına davet edilen Süleyman Demirel’in demokrasi söyleminden hareketle yapılan yorumlarda “Demirel’in kendi sağ tabanını ikna edemediği demokrasi konusunda, siyasal seçkinlerden ve sol kesimden destek aradığı”388 hususları ön plana çıkmıştır.

Demirel’in demokrasi ve özgürlük söylemi, daha çok siyasal propaganda amacıyla gerçekleştirilmiş ve parti tabanının meselesi haline gelmemiştir. Ağırlıklı olarak kırsaldan gelen oylarla beslenen DYP’nin özgürlük ve demokrasi konusunu ön planda tutması seçmen kitlesi açısından bir anlam taşımamıştır.

DYP’nin 1991 seçimleri sonrasında SHP ile koalisyon kurması, ANAP’la kıyaslandığında partinin muhafazakar nitelikli politikaları hayata geçirmesi açısından engel teşkil etmiştir. Partide muhafazakar değerler, geçmişte olduğu gibi varlığını sürdürmüş ancak baskın karakter olarak ortaya çıkmamıştır.

Demirel'in, Turgut Özal'ın vefatından sonra 16 Mayıs 1993'te TBMM'de Cumhurbaşkanlığı'na getirilmesi üzerine Mehmet Gölhan tarafından vekaleten yürütülen genel başkanlığa 13 Haziran 1993 tarihinde Tansu Çiller getirilmiştir. Çiller, liberal kişiliğe sahip olmasına rağmen, DYP’nin yaslandığı muhafazakar ve köylü tabana uygun bir profil çizmeye çalışmıştır. Demirel’in içselleştirdiği muhafazakar lider portresi, Çiller tarafından adeta taklit edilmeye çalışılmıştır.

Çiller’in başbakanlığı sırasında Türkiye’nin en önemli sorunu olarak ortaya çıkan terör meselesi masaya yatırılmış ve otoriter politikalar uygulanmıştır. Buna paralel olarak, milliyetçi söylem de parti tarafından daha çok sahiplenilmiştir. Demirel ise cumhurbaşkanlığı makamında tarafsız bir portre çizmekle beraber, muhafazakar değerleri kişiliğinde taşımıştır.

SHP ile koalisyon döneminde Çiller’in zaman zaman laiklik vurgusunu fazlaca ön plana çıkarması, DYP tabanında rahatsızlık yaratmıştır. Cumhuriyetçi

388

muhafazakar çizginin laiklik formülasyonuna yakın olan DYP tabanı, sol partilerin laiklik söylemine benzer söylemlerde bulunulmasına karşıdır.389

DYP’nin 2002 seçimlerinde başarısız kalması neticesinde Çiller’in partinin başından ayrılması sonrasında otoriter ve milliyetçi kişiliği ile tanınan Mehmet Ağar’ın parti başkanlığına gelmesi yeni bir süreci başlatmıştır. Ağar, geçmiş yaşantısı itibariyle muhafazakar parti lideri profiline uygun özellikler taşımaktadır.

Mehmet Ağar’a göre merkez sağ, bütünleştirici milliyetçilik anlayışı, içinde taassup olmayan muhafazakarlık, solun ötesinde bir sosyal adaletçilik, hukuk devleti ve devlet anlayışı gibi temel misyonlara sahiptir.390 Ağar’ın yaklaşımında muhafazakarlık merkez sağın dolayısıyla da kendi partisinin temel kimlik bileşeni olarak ortaya çıkmaktadır.

Mehmet Ağar’a göre pragmatist çözümleri önde tutan merkez sağın temeli millilik esasına dayanır. Devletin bekasını korur ama milletin mutluluğunu feda etmeksizin sihirli dengeyi sağlayan bir siyasettir.391 Söz konusu yaklaşımda belirtilen millilik, devletin bekası, sihirli denge gibi unsurlar muhafazakarlık ekseninde anlam kazanır.