• Sonuç bulunamadı

Y. Ö.K DOKÜMANTASYON MERKEZİ TEZ VERİ FORMU

4.2. ANAP’ın Muhafazakar Kimliği

4.2.4. ANAP’ta Muhafazakarlığın Dinsel Boyutu

ANAP’ın muhafazakar kimliğini en çok destekleyen faktörlerden birisi dindir. Özal başta olmak üzere çoğu partilinin dindar kişiliği, dini söyleme yer verilmesi, eğitim politikalarında dinsel hassasiyetin belirli bir oranda korunması gibi unsurlar ANAP’ın muhafazakar kimliğine güç katmıştır.

ANAP Programının Din ve Laiklik bölümünde herkesin vicdan, din ve ibadet hürriyetine sahip olduğu belirtildikten sonra manevi değerlerin önemine ve geliştirilmesine atıfta bulunulmuştur. Buna göre; “Maddi ve manevi gelişmeyi birlikte sağlamanın zaruretine inanırız.” “Yüksek ahlak sahibi dengeli bir nesil yetiştirilebilmesini teminen devletin ilk ve orta öğretim kurumlarında dini eğitim ve öğretim yapılması için gerekli tedbirleri almasını zorunlu görürüz.” “Laikliği, manevi değerlerin korunmasında, vicdan, dini inanç ve ibadet hürriyetinin uygulanmasında ve dini kültürün geliştirilmesinde kısıtlayıcı bir unsur olarak anlamıyoruz.”333ifadeleri yer bulmuştur. Bu madde, laikliğin sol Kemalist çizginin ötesinde, dinsel hassasiyeti ihmal etmeden yorumlanmasının bariz bir göstergesidir. ANAP’ın icraatları parti programında ifadesini bulan dini hassasiyeti ortaya koymuştur. ANAP’ın dinsel hassasiyete önem verirken, İslam’i referanslara açıkça yer vermemesi partinin muhafazakar duruşuna katkı sağlamıştır.

Kemalizm’in sağ yorumunun ön plana çıktığı 1980 sonrasında ANAP’ın genel tutum ve uygulamaları ile laiklik ilkesini aşındırdığı yönünde yapılan sert eleştiriler karşısında süreç içerisinde laiklikten fazla ödün verilmediği ancak dinsel hassasiyetin bu yapı içerisinde olabildiğince korunduğu görülmüştür.

Pakistan Devlet Başkanı Ziya-ül Hak ile görüşmesi sonrasında Pakistanlı gazetecilerin Türkiye-İslam alemi üzerine sordukları sorular üzerine Başbakan Özal, “Bizler güçlü imana sahip Müslümanlarız ve Türkiye 1. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar İslam Alemi’nin liderliğini yapmıştır” demiş ve “Günümüz laik Türkiye’sinde

333

de İslam alemi ile ilişkileri geliştirmeyi arzuladığını kaydetmiştir.334 Dinsel vurgu üzerinden tarihsel bağlara gönderme yapan bu tutum muhafazakar yaklaşım ile örtüşen bir niteliğe sahiptir.

İnsel, Türkiye’de dindar muhafazakar yükselişin, bu akımın temsilcilerinin bir mantalite birlikteliği ile gerçekleştiğini belirtirken, ANAP’ı bu anlamda değerlendirmektedir; “Dindar-muhafazakar yükseliş esas olarak ne iç, ne de dış merkezlerden yönetilmektedir. Sünni İslamın egemen olduğu bu yükselişin bir merkezinden ziyade, bu akımın temsilcilerinin bir mantalite birlikteliği içinde davrandıklarından söz etmek daha doğrudur.”335

ANAP lideri Turgut Özal’ın Nakşibendi Tarikatı ile bağlantılarının olması dört eğilimi birleştirdiğini iddia eden partide muhafazakar ve dindar kanadın etkinliği açısından iyi bir veri oluşturmaktadır. ANAP’ın liberalliği ekonomik liberalleşme ile sınırlı kalmıştı ve partinin bu politikası onu liberal bir parti olmaktan alı koyarken, İslamcı Refah Partisi’nin aktif olduğu bir siyasal yapıda ANAP’ın daha çok muhafazakar bir parti kategorisine sokulmasını kolaylaştırmaktadır.

Turgut Özal, “Okullarda başörtülü kızlarımızın durumu biliniyor. Bunların okullara alınmaması, Anayasa’daki din ve vicdan hürriyeti ile bağdaşmıyor. Bunu çözümleyecekmisiniz?” şeklindeki bir soruya “Bu konuda bizden bir kılık kıyafet kararnamesi çıkmıştı. Din ve vicdan hürriyetinin Anayasa’daki ağırlığını biliyorum. Bunun abartılmadan, istismar edilmeden halledilmesinden yanayım”336 şeklinde cevap vererek dini alandaki özgürlük konusunu muhafazakar

çerçevede ölçülü bir şekilde ele alma taraftarı olduğunu göstermiştir.

Bir basın açıklamasında “laiklik anlayışınız nedir?” şeklindeki soruya “Ben laiklik esasını, devlet işlerinin dini esaslara bağlanmayacağı şeklinde anlıyorum. Ama bu demek değildir ki, ister dinde olsun, ister başka yerde olsun, iyi ve geçerli konular getirilip, tatbikatta neden uygulanmasın. Misal vereceğim. Banka sisteminde uyguladığımız bir faiz sistemi var. Ama bunun yanında bazılarının İslami bankacılık dediği, benim faizsiz bankacılık dediğim ve hiçbir zaman da İslami sistem olarak nazari itibara almadığım paralarını daha iyi kullanabilmek için benzer sistemler geliştirmiştir. Bunun dini esaslarının, devlet işleri ve tatbikatı ile herhangi bir ilgisi yoktur”337 şeklinde yorum getirerek laiklik yorumuna

muhafazakar çizgide esneklik getirmeye çalışmıştır.

334 Tercüman, 15 Mayıs 1985. 335 İnsel, a.g.e., s. 139. 336 Hürriyet, 01 Nisan 1984. 337 Hürriyet, 17 Eylül 1985.

Turgut Özal’ın yurt gezilerindeki konuşmaları dini kavramlar etrafında şekillenebilmiştir. Özal’ın bir Karadeniz gezisinde “Allah’ın ipine sarılın”338 şeklindeki ifadeler de bulunması bu çerçevede anlamlıdır. Aydın Kanat’a

göre; “Özal’ın genel yaşantısı itibariyle bu tür sözleri dini kaygıdan ziyade pragmatik amaçlar doğrultusunda söylediği açıktır. Bu pragmatizm ise muhafazakarlıkla alakalıdır.”339 Bora’ya göre de; “Milliyetçiler, Turgut Özal’ın asıl dini ideolojiyi referans aldığını düşünmüşlerdir. Dindarlar cephesinde de “namaz kılan ilk Cumhurbaşkanı” olarak yüceltilmiştir. Oysa, Özal, dini asli ve müstakil siyasal referans olarak alıyor değildi, anti laik olmaktan uzaktı.”340

Atatürk ilke ve inkılaplarına, laikliğe aykırı tutum ve davranış içinde bulunduğu öne sürülen Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Vehbi Dinçerler, verdiği bir demeçte bu iddiaları reddetmiş ve;

“Tarihçilerin dikkatli olması gerektiğini, eski Türklerin putperest olmadıklarını, Göktanrıya inanan dinden olduklarını ve bu yanlışın düzeltilmesini beklediğini, kendisini bakanlık makamına takdir-i ilahinin getirdiğini” belirtmiş ve ayrıca “Din dersi mecburi oldu ya, ona saldırıyorlar. Dertleri Anayasa’yı değiştirmek. Dinçerler hedef değildir. Anayasa’yı değiştirmeye de, o maddeyi değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez. ...Bu anayasa, milli şahlanış anayasasıdır. Bunda vesile olanlardan Allah razı olsun”341

şeklinde sözler sarf etmiştir. Bu demeç, ANAP’taki muhafazakar yönelimi açıkça ortaya koymakta ve izlenen eğitim politikasının rengini tartışmaya yer vermeyecek şekilde gözler önüne sermektedir.

TCK’nın 141, 142 ve 163. maddelerinin kaldırılması tartışmaları kapsamında ANAP’tan Mehmet Keçeciler, Cemil Çiçek ve Vehbi Dinçerler şeriat düzenin savunan dinci partilerin kuruluşuna karşı çıkmışlardır. Çalışma Bakanı

İmren Aykut ise TCK’nın dini propagandaya ilişkin 163. maddesinin kaldırılmasına karşı çıkmıştır.342 ANAP’ın muhafazakar kanadındaki milletvekillerinin 163. maddeye karşı çıkmaları bu partideki MSP kökenli unsurların bir bölümünün dinci parti yapılanması ile köprüleri attığını göstermektedir.

Turgut Özal’ın, Çankaya köşkünde iftar yemeğinden sonra ANAP’lı milletvekilleriyle devletin kabul törenlerinin yapıldığı Mavi Salon’da namaz kılması ve imamlığı kendisinin üstlenmesi tartışma konusu olmuştur.343

TÜSİAD tarafından 1990 yılında hazırlanan eğitim raporunda imam hatip okullarındaki öğrenci artışına dikkat çekilmesi, Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı sinirlendirmiştir. Özal konuya ilişkin olarak yaptığı savunmada, olayı

338

Hürriyet, 03 Eylül 1988. 339

Aydın Kanat ile yapılan görüşme, 30 Mart 2006. 340 Bora, 2005 a, s. 594. 341 Hürriyet, 09 Eylül 1985. 342 Hürriyet, 28 Mart 1991. 343 Hürriyet, 05 Nisan 1991.

demokrasiye geçiş olarak nitelendirmiş ve okulları halkın kendi parası ile yaptırdığını, halkın genel arzusunun çocuklara sağlıklı bir dini eğitim vermek olduğunu söylemiştir.344

ANAP’ın muhafazakar kimliğini tartışmalı kılacak unsurların da altı çizilmelidir. Dini gruplarla

gerçekleştirilen organik ilişkiler bu kapsamda tartışma alanlarını belirlemektedir. Örneğin İskenderpaşa Dergahı’nın Korkut Özal’ın girişimleriyle ANAP’ın kuruluşunda etkin rol oynaması345 bu partinin dinsel unsurlardan yalıtılmış,

rafine muhafazakarlığına engel teşkil etmiştir.