• Sonuç bulunamadı

Modernizm Eleştirisi

II. BÖLÜM: SÜLEYMAN ÇOBANOĞLU

2.4. Şiirlerinin İncelenmesi

2.4.2. İçerik

2.4.2.6. Modernizm Eleştirisi

Süleyman Çobanoğlu şiirinde başat konu modernizm eleştirisidir. Onun şiiriyle ilgili şimdiye kadar saydığımız ve bundan sonra zikredeceğimiz bütün konuları tek bir başlık altında toplayacak olursak şüphesiz bu modernizm eleştirisi olur. Zira aşkı tekrar şiire taşıması, geçmiş günlere özlem duyması, şiirlerinde tabiata, şehrin kokuşmuşluğuna, Anadolu’ya ve taşraya olan hasrete yer vermesinin temelinde şairin anti- modernist tavrı büyük bir rol oynamaktadır.

‚Aydınlanma çağıyla birlikte insan hayatına giren ve aklı ön plana alan modernizmin; teknolojinin gelişmesine, şartların iyileşmesine, toplumun ilerlemesine katkıda bulunmak gibi getirilerinin yanı sıra, fertlerin değer yargılarından uzak, benmerkezci ve tüketime dayalı bir ömür sürmelerine yol açmasından dolayı, olumsuz yanları da vardır. Yerli ve yabancı şairlerin şiirlerinde her iki olgunun yansımalarını görmek mümkündür. Modernizmi dert edinen ve işleyen yerli sanatçılardan biri de hiç kuşkusuz Süleyman Çobanoğlu’dur. Fakat Çobanoğlu’nun şiirlerinde tam anlamıyla anti-modernist bir tavır sergilediği görülmektedir. Şair, modernizmin müspet ve menfi taraflarına bakmaz. Ona göre modernizmle yoğrulmuş bir hayatın hiçbir tarafı olumlu değildir. Çağdaş dünyada iyi olarak nitelendirilen birçok şey, eskiyi yok ettiği için kötüdür. Bu tavır pek tabii şairin geri kalmışlığı olarak anlaşılmamalıdır. Çobanoğlu’nun eskiye muhabbeti; daha çok nesnelere, kuşlara, doğaya, kaybedilen değer yargılarına yönelik otantik diyebileceğimiz bir özlemden ibarettir.‛ (Gür- Aker, 2015: 48)

Çobanoğlu’nun birçok şiirini bu konuya örnek olarak gösterebiliriz. Şairin hemen hemen her şiirinde bir şekilde bu meseleye değindiğini göz önünde bulundurarak bu anlamda öne çıkan birkaç şiirine şöyle bir göz atalım.

Önce ‚İnşallah Hava Kapalı‛ (1995j: 18) isimli şiire bir bakalım:

Bak ağaç hışırdıyor, zengin eve çağrılı Mutlu bir yoksul gibi kirli başında tarak Hazirandan gebe gök doğuruyor ağrılı Kapkara saçlarını iki yana çarparak

Şom ağzını gererken sürü sürü kirliler, Üzülsünler kalsın da beyaz yatta defile Sen sessiz bir saçakta çaylar dile, nehirler! Dile ki yağmur yağsın en kirli taşa bile!

Hayatını eğlenceye endekslemiş olan modern insan, günlük

yaşantısını aksattığı gerekçesiyle yağmur, kar gibi olayları

arzulamamaktadır. Oysa şair için bunlar rahmettir. Bu bakış açısını eleştirdiği bu şiirde Çobanoğlu, önce özgün bir sonbahar tasviri yapmaktadır. Daha sonra yağmur yüzünden defileleri iptal olan ‚sürü sürü kirliler‛in üzülmesine aldırış etmeden bir saçak altında yağmuru dilemektedir.

Hakkında ‚Şairler bir bakıma, dünyanın ticaretinde rayicinin altına düşmüş şeylere rağbet eden, değer veren, onları alıp değerlendiren soylulara benzerler. Sadece ‘Eski’ şiirinde değil neredeyse bütün şiirlerinde Çobanoğlu’nun böylesine bir şairlik ettiği görülüyor. Hayvanlar, giyecekler, aletler, ziynetler< Sayılamayacak kadar çok.‛ (Arslanbenzer, 1996: 9)

şeklinde yorumlar yapılan ‚Eski‛ (1995j: 19-20) isimli şiiri, modernizm eleştirisinin yapıldığı önemli şiirlerinden biridir. Önce şiire bir bakalım:

Serkisof kapağında dedeniz alık alık diğerinde mirlivâ, cephanelik ve erat çekmeceler hıncahınç, etraf çok kalabalık boşaltın ferah olsun, belki iyi bir fiyat

sürahi zaten kırık, sonra şu gümüş binit, zaman sütçü atına döndürmüş biçareyi devasa masalarda keza kırık bir divit fütursuz salgılıyor mürekkep iyden iyi

rahleler kapanınca kilere sığıyor mu âlâ, çünkü seveni hâlâ pek bulunuyor fakat şu yeşil cildi alır biri okur mu rafta bir sahaf gibi yavaş yavaş bunuyor

muzdarip olursunuz: çünkü bunlar hem fare hem de kurt yapıyorlar; uğraşmayın zehir, fak bu kırkbeşlik iğnesi nereden değer yâre, nerden çıkıyor kuzum bu yüzlerce taş plak!

muzdarip olursunuz: zamanın çakalları bütün bunları yemiş, size sade kemikler beyhude eklemekler ve ahşap tutkalları esritmeyen bir uyku, düşler ve delilikler..

‚Yukarıdaki mısralar, eski nesnelerden rahatsızlık duyan bir kişinin ağzından yazılmış. Yapay ve komik bir titizlik içerisinde olan modern çağın insanı eski kitaplardan, gramofondan, taş plaklardan tiksinti duymaktadır. Bu tavır şairi rahatsız etmektedir.‛ (Gür-Aker, 2015: 49) Bu rahatsızlık şairde eski nesneleri savunma ihtiyacı doğurmuş olsa da Çobanoğlu, bunu nostaljik bir hava içerisinde vermemeye dikkat eder. O yapay bir modernleşmenin karşısındadır. Eski nesneleri savunması nostaljiye olan ilgisinden değil,

modern yaşama olan muhalifliğinden kaynaklıdır. Zira ‚Gitmek Bilgileri‛ (1995j: 22-23) isimli bir başka şiirinde Çobanoğlu, nostaljiye olan yapay ilgiye de karşı olduğunu dile getirmektedir:

‚Eskimiş ahşaplarda usulca bunamak‛tan, eski bir dostmuş gibi sözedenlerden sakın.

‚Eski‛ şiiriyle ilgili kendisine yöneltilen bir soruya ise şu cevabı vermektedir: ‚Daha öncesinden iyi olan hiçbir çağ gelmeyecektir. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Eskiye özlem, aklı başında herkes için doğal. Antikaya hiç meraklı değilim. Ben, kayıpların ve gurbetlerin giderek arttığını hissettiğim için böyleyim. İnsanlık tarihi irtifa kaybetmenin tarihi< Bahsettiğiniz ‘Eski’ adlı şiirde, daha ziyade şu cıvık ‘terakki’cilere bir gönderme var. Gelecek günlerin durup dururken aydınlık olacağını söyleyenlere<‛ (Şehrengiz, 1997: 13)

Modernizm eleştirisi söz konusu oldu mu Çobanoğlu’nun birçok şiirini zikredebileceğimizi söylemiştik. İlk zamanlarında olduğu gibi daha sonra da bu tavrını koruyan şair, henüz hiçbir kitabına giremeyen ‚Varsağı‛ (2013e: 3) isimli şiiriyle de modern yaşama ve hayat içerisinde asli unsurlarını yitiren insana eleştiri oklarını yöneltmektedir:

Bre ben bu ile geldim Bazarını bok götürür Azın hiç yok esamesi Ziyadeden çok götürür

Öşürü kaptan kacaktan Salma salmışlar ocaktan Maral kurtulsa bıçaktan Akabinde ok götürür

Kemlik yığmış hududuna Sağ budundan sol buduna Devesinin hamuduna Dünyaları sok götürür

Açık gece gündüzleri İştihadan şol gözleri Yoksulu aç ezel beri Haramiyi tok götürür

Yörü yalan dünya yörü Müdanam yok şimden gerü Mezbahanda sağmal sürü Var getiren yok götürür.

İnsanoğlunun aç gözlülüğünü merkeze alan bu şiirde merkeze kendi hayatını koyan ve bu uğurda her şeyleri yapabilecek duruma gelen modern insanın bir portresini çizmiştir adeta.

Her fırsatta modern hayatı olumsuzlayan Çobanoğlu, ‚değerlerini yitiren, yoğun iş temposu içerisinde eskiye dönüp bakma fırsatı bulamayan, kolayca tükenen ve tüketen modern insanı eleştirir. Yeni tarz yaşantısıyla kolaylıklar dünyasında kendini kaybeden modern çağın insanı adeta çıkmaza girmiştir. Şair insanların bu açmazdan kurtuluşunun değerlere sahip çıkmaya bağlı olduğunu her defasında dile getirir. Bunun yanı sıra fertleri bu duruma getiren modernizm kıyasıya eleştirilir.‛ (Gür-Aker, 2015: 51)

2.4.2.7. Anadolu

Süleyman Çobanoğlu’nu hem kendi çağdaşlarından hem de kendisinden önceki diğer hececi şairlerden farklı kılan en karakteristik noktanın şairin şiirlerinde bütün sahiciliğiyle Anadolu’yu yansıtmış

olmasıdır. Kendisinden önceki hececi şairlerin Anadolu’ya uzaktan bakarak gözlemden uzak, yapay bir ortamı dile getirmeleri; daha sonraki şairlerin ise böyle bir gayretin içinde bile olmamaları ve bu tutumun 90’lı yıllara gelindiğinde söz konusu dahi edilmemesi Çobanoğlu’nun işlediği bu kıyıda kalmış konunun ehemmiyetini arttırmaktadır.

Sadece şehir hayatının modern şiire konu edilmeyeceğini, Anadolu’nun, köy hayatının, eski adetlerin de çağdaş bir şiir dili içerisinde gayet tabii bir şekilde işlenebileceğini gösteren Süleyman Çobanoğlu, Türk şiirinde çok az görülebilecek bir sahicilikte bu tabloları şiirlerinde göstermektedir. Kendi çocukluğunun taşrada, bir köyde geçmiş olması şairin bu konuyu işlerken malzeme bulmasını kolaylaştırmıştır. Aynı zamanda bu durum, kendisinden önceki şairlerde görülen yapaylıktan kendisini korumaktadır.

‚Süleyman Çobanoğlu şiiri ‘ayın dönüşüne asılmış iki bayrama, yaban kazlarının uçuş düzenine’ inanan bir şiirdir. Tabiatı, Türk’ün tabiata yüklediği anlamı ve Türk milletinin örfünü bütün renkleriyle onun şiirlerinde bulabiliriz. En çok kıymet verdiğimiz şeyler bir bir elimizden uçup giderken ve biz Koç Katımı’nı, Saya Gezme’yi, Cemre’yi, Zemheri’yi unutup Noel’i kutlamaya başladığımız zamanlarda Çobanoğlu yapmacıklığa ve Beş Hececiler’in düştüğü handikaba düşmeden, gördüğü, yaşadığı, izlediği hayatı olanca gerçekliğiyle hatırlattı. Zira bunlar bizim en kırılgan, en hassas olan değerlerimizdi. Tıpkı bazı kelimeler gibi kullanmadığımız her gün onları bir kat daha toprağın altına bırakıp ölüme terk ediyoruz. Çobanoğlu, başından beri bunları dert edindi ve her fırsatta bu derdini adeta haykırdı. En önemlisi bize bu tabloları sunarken asla yapmacıklığa düşmedi.

Çünkü bize sunduğu tablolar sahici gözlerle izlediği ve bu izlemenin bıraktığı intibaın ürünü, suni olmayan bir hayattı‛ (Aker, 2017: 56)

Çobanoğlu’nun yazdıkları içerisinde bu anlamda göze çarpan ilk eser ‚Cirit‛ (1995j: 39) isimli şiirdir:

Ataşta kavlanmış değneklerine, terlerin merdâne gömleklerine, atlarına git.

Sustur şu kalbini. Ustalar bakır dövsün camlarından gam ağır ağır, kapıda kilit.

Sâde düş doldurur eski sarnıcı: uyursam göğerir ellerim gıcı, yüreğim pelit

Bu vahşi itlikten bıktım kanayı kanayı uyansın mutumun tayı başlasın cirit!

Şair, belki kendisi de cirit oynamış yahut bizzat seyretmiştir. Anadolu’da gün geçtikçe unutulan söz konusu sporun şairde bıraktığı izleri bu şiirde okuyabiliriz.

Süleyman Çobanoğlu, bazı şiirlerinde Anadolu’da geçmişte önem verilen ve bir bayram havası içerisinde geçen günleri işlemektedir. Özellikle Yörükler arasında yaygın olan Koç Katımı, Saya Gezme gibi bu günlere şair bizzat şahit olmuştur. ‚Temiz Bir Şiir‛ (2011a: 77) zikrettiğimiz konuyla ilgili dikkat çeken bir şiirdir:

Çöktün akşama: temiz bir şiir

kâğıt serapa koyuna kesmiş bembeyaz gelir koç katımıdır: sürüde tuğyan mahşer gibidir kalktın soluksuz yüreğin tir tir

çerinin oku vınlar havada gökte ay bedir kandır bulaşır ya siner dile Allah’ım nedir.

Süleyman Çobanoğlu, zikrettiğimiz bu şiirlerin haricinde

‚Çakırtekke’de Hüzün‛, ‚Bir Ahenk Edelim‛, ‚Aşar Bir Dereden‛ ve ‚Bu Denizden‛ isimli şiirlerinde de Anadolu’ya; Anadolu insanına, yaşantısına, adetlerine yer yer göndermeler yapmaktadır. Çobanoğlu’nun bu tutumu Türk şiirinde bu güne kadar hep eksik kalmış bir tarafı tamamlamaktadır. Şöyle söyleyebiliriz ki halk şiiri geleneği dışında hiçbir şair Anadolu’yu onun kadar gerçekçi bir şekilde aktaramamıştır.

2.4.2.8. Hüzün ve Yalnızlık

Süleyman Çobanoğlu’nun şiirlerinde değindiği konulardan biri de hüzün ve yalnızlıktır. Şair, şehir hayatı içerisinde giderek yozlaşan olgular ve nesneler arasında kendini yalnız hisseder. Bu yalnızlık eskiye olan özlemi arttırmakta ve şairi hüzünlendirmektedir.