• Sonuç bulunamadı

Fiziki Özellikleri, Kişiliği ve Mizacı

II. BÖLÜM: SÜLEYMAN ÇOBANOĞLU

2.1. Hayatı

2.1.6. Fiziki Özellikleri, Kişiliği ve Mizacı

Süleyman Çobanoğlu’nun gençliğine dair fizikî özelliklerini fotoğraflarından ve sunuculuğunu yaptığı televizyon programlarından öğrenmekteyiz. Kendisiyle yaptığımız son görüşme esnasında elli yaşında olan Çobanoğlu’nun fizikî özelliklerinde büyük bir değişik olduğu söylenemez. Genel itibariyle tanıtacak olursak kumral denilebilecek açık bir saç rengine sahip, uzun boylu, açık kahverengi gözlü, kilolu sayılmayan güçlü bir fiziksel yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Son zamanlarda saç renginin biraz daha açtığını ve kilo almış olduğunu da ekleyebiliriz.

Süleyman Çobanoğlu’nu kişiliği ve mizacı hakkında konuşmak bir bakıma zor bir bakıma kolay diyebiliriz. Zor olmasının nedeni, şairin televizyonculuk yönü olmasına rağmen asosyal denilebilecek düzeyde gözler önünde olmaktan imtina etmesi; kolay olmasının nedeni ise şairin tanınmaya başladığı günden bu yana durduğu yeri hiç değiştirmemiş olmasıdır.

Süleyman Çobanoğlu, her ne kadar kendini asosyal olarak tanımlasa da konuşmayı seven, hoş sohbet biridir. En ciddi konulara dair konuşurken bile espri yapabilen Çobanoğlu’nun bu yönüyle muhabbetinden keyif alındığını düşünüyoruz.

Şiirlerindeki niteliğin niceliğe yansımaması iyi şiirler yazmayı velut olmaya tercih ettiğini göstermektedir. Ocaktan indirilmemesi gereken bir aş (Kahyaoğlu, 1997: 40) olarak tanımladığı ilhama inanması da çalışarak değil hissederek yazdığını ortaya koymaktadır. Bu noktada ‚Çok çalışkan addedemem. Yeterince hakkını vermediğimi düşünüyorum. Beni tatmin etmiyor en azından. Fakat şu var, şiirlerimde öyle acele etmem. O kıvama gelmeden onu çıkarmam. O da bir görenek, disiplin meselesidir.‛ (Kişisel

Görüşme, 27.08.2017) diyen Süleyman Çobanoğlu’nun çok çalışkan biri olduğunu söyleyemeyiz. Dergilerde şiir yayınlama sıklığına baktığımızda da bunu rahatlıkla görebiliriz. Aslında şair yazmış olduğu şiirlerin ezici bir çoğunluğunu yayınlamadan kitaplarına almaktadır. Yine de bazı yıllar hiç şiir yayınlamamış olması şairin çalışma temposunun düşük olduğuna dair bir izlenim bırakmaktadır. Çobanoğlu’nun yayınlanmış ilk şiiri ‚Lâmba‛nın Dergâh’ta neşredildiği 1990 yılından günümüze şairin dergilerde çıkan şiir sayısı aşağıdaki gibidir:

YIL ŞİİR SAYISI YIL ŞİİR SAYISI

1990 6 2004 2 1991 2 2005 3 1992 2 2006 0 1993 4 2007 1 1994 4 2008 1 1995 10 2009 0 1996 1 2010 0 1997 0 2011 3 1998 0 2012 2 1999 2 2013 5 2000 1 2014 6 2001 0 2015 2 2002 0 2016 2 2003 1 2017 0

Şiirler Çağla’nın yayınlanmasından hemen sonra dergi sayfalarında heceyle yazılan şiirlerde bir artış görünse de şairin bu yönde gençleri teşvik ettiği vaki değildir. Bu noktada Süleyman Çobanoğlu çevresindeki gençleri yazmaya teşvik eden bir kişiliğe sahip değildir. O sadece yazdıklarıyla böyle bir etki yaratır.

Sevimli ve güler yüzlü olan sanatçı, hassas olduğu bazı konularda agresif tavırlar sergilemekle birlikte kendisiyle yaptığımız görüşmede bunun

yanlış anlaşıldığını ifade eder: ‚Agresif değilim. Bu tür şeyleri duydukça hakikaten üzülüyorum. Ben öyle biri değilim. Bir agrasyonuma şahit olan birisi var mı emin değilim. Sadece bu değil, tabii sen kibarca ifade ediyorsun ama ben hayatım boyunca çok duydum bunu. Çok kibirli adam filan diye. Bunları da duydum. Soğuk adam, bilmem ne. Bu benim bilinçli yaptığım bir şey değil. Moda tabiriyle demek ki suretimizin böyle bir aurası var. Bilmiyorum ama ben böyle biri değilim. Pek çok genç arkadaşla zaman zaman oturup konuşuyoruz. Sanmıyorum ki hiçbirisi arkamdan bu adam bizim kalbimizi kırdı demiştir.‛ (Kişisel Görüşme, 27.08.2017)

Şairlerde görülen bohemliğe kapılmayan Süleyman Çobanoğlu, gayet olumlu, hayatın gerçekliğinin şuurunda bir ruh hâline sahiptir. Meselesi derdi olan bir şair olarak görürüz onu. Yazdıkları her ne kadar saf şiir örneği olsa da söyleyecek sözü olmayan bir şiir değildir. O, çağdaşlarından farklı konuları dert edinmiş, bu da bazı eleştirmenlerce meselesiz bir şiir yazdığına dair eleştirilmesine zemin hazırlamıştır.

Süleyman Çobanoğlu, toplumumuzun değer yargılarını önemseyen, başta Türkçe olmak üzere unutulan değerlerin ihyası için çareler sunan bir kişiliğe sahiptir. Kendine has bir dünya görüşüne sahip olmakla birlikte şiirlerinde olabildiğince ideolojik içeriklerden uzak durmuş, kültürel ve sosyal hayatımızdaki problemleri şiirine taşımayı yeğlemiştir.

Süleyman Çobanoğlu’nu farklı kılan bir diğer nokta ise dönemin adamı olmamasıdır. Şair bilindiği günden itibaren sosyal ve siyasal olarak durduğu yerden şaşmamıştır. İdeolojik anlamda toplumun aksayan yanlarını şiirine almaması, sanat kaygısından kaynaklıdır. Fakat şair, düzyazılarında bu konulara da zaman zaman değinmiş, inancını ve dünya görüşünü savunmuştur.

Bu istikrarlı duruşunu neye borçlu olduğunu sorduğumuzda bize verdiği cevap manidardır: ‚Şairlerin dünyadaki en tutucu adamlar olması icap ediyor. Şiirin doğası budur. Şiir seni sürekli merkeze çeker. Bir vakum etkisi vardır şiirin. Ben liberal bir söylem sahibi olamam, ben şairim. İnanmadığım hiçbir gölgede de durmam. Bu aralar hayatımdaki en büyük pişmanlığım, aynı yerde duruyorsun diyorsun ya, Yobazlığa Övgü kitabı ve yazdığım kimi yazılardır. Bunu da o dönemin ruhundan bağımsız olarak söylüyorum. Bugün olsa belki yine yazarım ama bugün attığımız taşın nereye değdiğini anladık. Keşke o taşları atmasaydım, diyorum. Bugün olsa yine ben kendimi tutamam yazarım. Biz orada kale inşa etmeye çalışıyorduk adamlar TOKİ konutu yaptılar. Mesele bu. Onun dışında, o dönemdeki gibi mi düşünüyorum? Aynen öyle düşünüyorum.‛