• Sonuç bulunamadı

Millî Duygular, Yurt ve Kahramanlık

II. BÖLÜM: SÜLEYMAN ÇOBANOĞLU

2.4. Şiirlerinin İncelenmesi

2.4.2. İçerik

2.4.2.5. Millî Duygular, Yurt ve Kahramanlık

Süleyman Çobanoğlu, şiirlerinde genellikle bireysel konulara temas ediyor olmakla birlikte yurt sevgisi, kahramanlık ve millî duygular gibi toplumsal meselelere de zaman zaman şiirlerinde yer vermektedir. Özellikle

kahramanlık konusunu, aşk teması gibi, yeniden şiire taşımış olmasıyla dikkat çekmektedir.

Süleyman Çobanoğlu’nun millî duygulara yer verdiği şiirlerinden en ön plana çıkanı, dil şuurunun işlendiği ve başında bir İngilizce kursu ilanından alınmış ‚Siz hâlâ annenizin dilini mi konuşuyorsunuz?‛ epigrafının yer aldığı ‚Türkçe‛ (1995j: 64) isimli şiirdir. Önce şiire bir bakalım:

Bağbancı! ben baharda Kafkule’ye giderken Bağına bir cevheri verdim idi ne ettin

Mahzenine bakındım; mahzen boş, kova, dirgen< Ben ona ne zorlukla erdim idi ne ettin

Ben onunçin habire belâlara katıştım

Ben onunla dellendim, ben onunla yatıştım Yetmiş dilli yılanla yetmiş kerre çatıştım Ne kibirli beyleri yerdim idi ne ettin

Tarhanaydı kuruttum ak damlarda unuttum Çaylıklara bandırıp yaylaklarda soluttum Eli sayıp yârımın eller üstünde tuttum Yay gibi ankâlara gerdim idi ne ettin

Olmayıncak olmuyor ne curalar, ne de tar Çıkmıyor olmayıncak kalbe tıkanan mantar Çekmiyor içtekini çeliği çürük kantar

Hohladım da örslere verdim idi ne ettin

Süleyman Çobanoğlu, söz konusu şiirle ilgili bir söyleşisinde şunları dile getirmektedir: ‚Aslında o ‘Türkçe’ şiiri, dilsel bir tutumun ifadesi gibi anlaşılıyor, aslında değildir. Orada hakikaten benim canımı yakan bir duruma şiirle verdiğim bir karşılık var. Münferit bir durumdur yani< O

dönemde gerçekten öyle bir İngilizce kursu ilanı gördüm.‛ (Akar-Genç, 2010: 35)

Şairin bu ifadelerinden şiirin yazılma gayesinin ‚bazı insanların çağdaşlık adına kendi anadilini dahi hor görebilecek hâle gelmelerine bir tepki‛ (Gür-Aker, 2015: 49) olduğunu anlıyoruz. Şairin ifade ettiği gibi bu şiir, ‚dilsel bir tutumun ifadesi‛ olmasa bile millî bir duygunun tezahürüdür diyebiliriz.

Süleyman Çobanoğlu’nun millî duygularla kaleme almış olduğu bir diğer şiiri ise ‚Preveze‛ (2011a: 100) başlıklı şiirdir. Bir çocuğun Preveze Deniz Savaşı’nı canlandırarak leğende gemi yüzdürme kurgusuna sahip bu şiir şöyledir:

Dağın kızıl perçemi gölün suyuna bandı böylece yandı gemi kayalara abandı

anan bunu bilmiyor: leğende Preveze ciddi değil aldırma var büyü geze geze

yaptın bunu sen çocuk anlattın bıdır bıdır parmakların çün senin Tanrı’nın parmağıdır.

Millî duyguların tarihsel metaforlarla iç içe geçtiği bu şiirde şair, küçük bir çocuğun kendisini tarihinden ve gerçek kahramanlardan uzaklaştıran tüm olumsuz etkenlere rağmen karşılaşmış olduğu bir zaferi canlandırmasını konu edinmiştir.

Söz konusu bu şiirle ilgili ‚Ama o çocuğu görüyorum: orta mektep birde. Gelmiş okuldan. Leğende gemi yüzdüren bir çocuk. Sorun şu: leğende bir şey olup bitiyor ama nedir bu? Karayip Korsanları mı olsun? Yoksa tek bacağı tahtadan Long John Silver mı? Benim leğenimde Preveze var.‛ (Yazgıç, 2009: 29) diyen Çobanoğlu, çağdaş dünyanın kurgusal ve yapay kahramanlarına karşı Türk tarihinden gerçek bir kahramanlık örneği çıkarmaktadır.

Çobanoğlu’nun millî duygularla kaleme aldığı ve yurt sevgisini işlediği ‚Amasyalı Uzman Çavuşun Semiz Eşkıyaya Şöyle Bir Baktığıdır‛ (2013b: 5) isimli şiiri aynı zamanda modern bir kahramanlık örneğini de barındırmaktadır. Şairin çözüm sürecinde kaleme aldığı ve henüz hiçbir kitabına girmeyen bu şiir şu şekildedir:

Doğrudur felek bu gün bizi rüsvay eyledi Amma hey! Sen sen ol tenhada elime geçme Anam Daniela ismiyle müsemma değil Yan der bana, yan amma besmelesiz su içme

Bilmem Şili’de devrim -- generaller gecesi Uğul uğul konuşan yavşaklardan haz etmem Sigortalı bir iştir başladım hem vatandır Zurnanın son deliği varsın olsun ar etmem

Otuz yıl kurşun aktı tek şair ses etmedi Müstesna götlerinde alelusul rahatlık Baktım tarih herkesi haklamış bana gelmiş Bendim ve arkadaşlar -- yıllar boyu kan aktık

Bendim ve arkadaşlar. Varsıl değil, bey değil Bık bık etti Ankara -- generaller gecesi

Baktık ki omzumuzda kıldan keskin bir urgan Türkiye ağır yüktür bilmeyen ne bilesi

Benim balkon Tuna’ydı, Bağdat’tı hem Mohaç’tı Amasyalı hey dedim sana kaldı fütühat

Hoşgeldine geldiler çoğunun karnı açtı

Türkiye ağır yüktür kemiği çatırdatır Kırılan kirişleri Dağlıca'da biz tuttuk Aktütün’de, Eruh’ta, varsıl değil, bey değil İnledik derin derin İstanbul’u uyuttuk

Ahdettik de bir zaman geldikti, Kara Oğuz Bin yıl oldu muttasıl toprak doydu kan ve ter Bir yerden başlamaksa, bakışın Amasyalı Ve bayrağı astığın o küçük balkon yeter!

Doğrudur felek bugün bizi rüsvay eyledi Varsıl değil, bey değil; çavuş, sadece çavuş Bir baktı, yalnız bir an -- kemiği çatırdatır Kartalların ürktüğü o mübarek küçük kuş!

Şiir, 9 Temmuz 2011 tarihinde teröristlerce kaçırılan ve yirmi bir ay sonra serbest bırakılan Amasyalı Uzman Çavuş Zihni Koç’un terörist grup liderinin uzattığı eli sıkmayarak havada bırakıp onlara anlamlı bir bakış attığı kareye yazılmıştır. Şair, Uzman Çavuş’un o an hissettiklerini kendisi yaşamışçasına anlatmaktadır. Bu şiir, büyük bir fiyaskoyla sonuçlanan çözüm sürecinde yazılmış olması hasebiyle Çobanoğlu’nun ferasetini de ortaya koymaktadır aynı zamanda.

Söz konusu şiir yayınlandığında birtakım kişiler tarafından çözüm sürecini baltaladığı iddiaları, bu sürecin fiyaskoyla sonuçlanması üzerine kısa süre içerisinde çürütülmüş oldu. Konuyla ilgili şu cümleler şiirin ve şairinin önemini yansıtmaktadır: ‚Devleti ve milleti tehlikeye atan çözüm süreci. Sonu pişmanlıkla biten. Çobanoğlu, gaflete düşmemiş, doğru bir şekilde tavrını ortaya koymuştur. Basiret ve feraset göstermiştir. Amasyalı

Uzman Çavuşun Semiz Eşkıyaya Şöyle Bir Baktığıdır başlıklı şiiri, millî hafızadaki yerini sessizce almıştır.‛ (Tenekeci, 2017d: 14)