• Sonuç bulunamadı

Hatıralar ve Geçmişe Özlem

II. BÖLÜM: SÜLEYMAN ÇOBANOĞLU

2.4. Şiirlerinin İncelenmesi

2.4.2. İçerik

2.4.2.3. Hatıralar ve Geçmişe Özlem

Süleyman Çobanoğlu’nun şiirlerinde göze çarpan en önemli hususlardan birisi de şüphesiz yaşanmışlıktır. Çobanoğlu, şiirlerinde oldukça gerçekçidir. Bu gerçekçiliğin şairin şiirinde mekanik bir realiteye sebep olması şöyle dursun aksine şiirine bir lirizm katmaktadır.

Çobanoğlu, şiirlerinde hatıralarından, geçmişteki nesnelerden, şahıslardan yararlanırken o şeyin veya şeylerin kendinde açtığı derin izleri büyük bir ustalıkla dile getirmektedir. Bu noktada şairin hatıraları ve özlem duyduğu geçmişteki olgular şiirinde başlıca bir konu olarak karşımıza çıkar.

Bu konuya dair ilk göze çarpan şiir şairin parasız yatılı olarak okuduğu yılların izlerini gördüğümüz ‚Kulplu Beygir‛ (1995j: 15-16) isimli şiirdir. Önce şiire bir bakalım:

Ben ki bunca yorgunum, yorgun beni doğuran bana çakıl ve tezek attınız yine atın

çekin, tam aortumda kavi çelikli tırpan; çekin ruhun kehribar tesbihini kopartın!

sonra varsın saçılsın misinadan boşanmış gönlün damlar dövdüren dolusu dizi dizi bu çiçek bozuğunu anam gülle yıkarmış: yaşla yurum dürterken kiminiz kiminizi

öküz ödü çalgılar benim de vardı gâfil.

değnek vardı ucunda yağmurdan sonra mantar bazı bazı aklımda bir çiğnemlik karanfil

altmışyedi fordlarda onunçün başım tutar

tutar da çünkü bana topaç gibi bakarsız budur çünkü urbası bir şiniklik arpanın bir taşa bakmalara benzer öyle umarsız bana nazar çalışı şu gündüzlü haspanın

bu sağrısız beygiri diktiniz bana şimdi şimdi partal pabucum kaz gibi tirşeleşir ben o Ahmet Rasim'e özendim de geldimdi, gel ki halim gittikçe Minhacî'ye benzeşir!

idman yeri meşelik; yüzüm kül, dizim mayın uçkurlu topdonu'nda büzülüyor yağsız kas düşümün ümüğünde ben kalayım, atlayın!

üryanım; takılırım / atlarsınız: adidas!

Aslında ‚Kulplu Beygir‛ şairin kesitler hâlinde hayatının farklı aşamalarından izler taşımaktadır. Yatılı mektep talebesi olan şair, geriye dönerken hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden akmaktadır. Fakat kesintisiz bir film değildir. Her dörtlük farklı sahneleri canlandırmaktadır.

Bu konuyla ilgili zikredebileceğimiz bir diğer şiir ise Ezra Pound’un bir mısraının başlık yapıldığı ‚Les Paradis N’est Pas Artificel‛ (2011a: 53-54) isimli şiirdir. İsmini ‚Cennet Yapay Değil‛ şeklinde Türkçeye

çevirebileceğimiz bu şiirde şair geçmişteki yaşantısını cennete

benzetmektedir:

Oturdum ve özenle biraz tütün biraz su onu çıkartacaktım bütün evren yemyeşil ve hiç hissettirmeden ağır ağır bir kuğu akacaktı çocukluk Fenerbahçeli Cemil

çok geniş arsalardan elleri yufka dolu bol ısırıp günleri aşk kadar beyaz peynir gecenin vurduğunda yosunlu ve korkulu bir babayı bir suyu andırıyordu şiir

fen ve tabiattaydık herkes sıcak bir fener İlyas öldü tertemiz bembeyaz yanakları ancak çok sonraları uçup giden melekler şairler tıkandıkça o yağmur kapakları

ne çok büstler önünde kırlangıçlar ölürdü biri tuşa basardı ve harlardı duru kan arkasında arkası geniş kızlar olurdu şehir terle boğuktu ispirtosuz da yavan

hüzün hızla yayılır hızla toplanır pazar yoğurt satar Yörükler dudakları sıtmalı

ta masal dolu kursak kalbimizi hırpalar biz horozlar tazılar iri taşlar yutmalı

oturdum da özenle biraz tütün biraz su hangi handı kervanlar cennete irmik susam unuttum çokça çamur çektim ağlar dolusu ben ne zaman tutkuyla bir balıkçı olmuşsam

Çocukluğundan kalma hatıralara değinen şair, yine farklı dönemlerden bazı hatıralarına değinmiştir. Bu zamanları özlemle anan Çobanoğlu, geçmiş günlerini bir cennet olarak anmaktadır. Şehirden, modern yaşamdan bunalan şairin özlemi çocukluğa, hatıralara ve temiz kalmış eski günleredir.

Süleyman Çobanoğlu’nun hatıralara değindiği, geçmişe özlem

duygusunu yansıttığı en önemli şiirlerinde biriyse ‚Otis Tarda‛50 (1995j: 21)

isimli şiiridir. Süleyman Çobanoğlu’nun toprağıyla ve geçmişiyle ne kadar iç içe olduğuna güzel bir örnek teşkil eden bu şiir toy kuşunun ardından yakılmış bir ağıttır adeta:

Sen beni en ziyâde bu ovada görürdün Uçunca yeşertirdin ve ölünce çürürdün Tomafil ve dedete devirmemişti seni;

Endamlı bir şah gibi yaş nadasta yürürdün<

Şimdi bir Amon Ra’sın: rezil ansiklopedi Ele vermiyor senin güneş vurmuş gölgeni Bu hurufat üstünde tünemiş olman hüzün, Ve hüzün ovalarda tükenmiş görmek seni..

50 Şiirin altında bir dipnot bulunmaktadır. Şiirin daha iyi anlaşılması için dipnotu buraya

alıyoruz: ‚Toy. - Uçabilen en ağır kuştur. - Bir metre ve onbeş kiloyu bulur. - Ki Avrupa’da tamamen, - Türkiye’de hemen hemen - yok olmuştur.‛

Şair çocukluğunda ovalarda gözleriyle gördüğü bu kuşu artık göremiyor olmanın acısını hissetmektedir. Otomobil ve DDT modernliğin birer simgesidir. Toy kuşu başta bunlara direnmiş olsa da zamanla tükenmiştir. Şair, bu kuşu bir ansiklopedi sayfasında Latince adıyla görür. Toy kuşunun artık sadece ansiklopedi sayfalarında, yazıların üzerinde fotoğraf olarak görülmesi, gerçek hayatta yok olmaya yüz tutması şairi hüzünlendirmiştir.

Bu şiirlerin haricinde; ‚Kuşlar‛, ‚Yeni Semah‛, ‚Sessiz Çocuklar İçin‛, ‚Sarı Damar‛, ‚Yatılı Mektepler İçin Haftalık Yemek Çizelgesi‛, ‚Bir Ki Üç‛ ve ‚Şair Meslek Lisesi‛ isimli şiirlerinde şairin çocukluk, gençlik, eğitim hayatına dair hatıralara rastlamak eski günlere, anneye ve köy hayatına dair özlem duygusunu görmek mümkündür.