• Sonuç bulunamadı

1.2. Örgüt Yönetiminde Demokrasi Arayışları

1.2.1. Kuramsal Boyutta Arayışlar

1.2.1.3. Modern Kuram ve Demokratik Yönetim

Rekabet koşullarındaki hızlı değişim, çalışanlardan beklentilerin yükselmesi, yeni teknolojilerle birlikte üretim araçlarının kullanılış biçimi örgütün insan kaynağına yeni anlamlar yüklemektedir. Öğrenmeyi bilmeyen, kendisini yenileyemeyen, çevre koşulları ile baş edemeyen işletmeler artık ayakta kalabilmekte zorlanmaktadır. Ortaya çıkan bu yeni durum, modern kuramların etkinliğini ve işletme demokrasisine ilişkin

69 Birol Bumin (ed.), Çağdaş İşletme Teknikleri, Gazi Kitapevi, Ankara, Ekim 2003, s.5.

70 Aktan, a.g.e., s.222.

karar ve uygulamaların oranını etkilemiştir. Buna karşın klasik dönem tamamen eskimiş değildir. Günümüzde pek çok işletme ve yöneticide bu yaklaşım rahatlıkla görülebilmektedir.

Değişen dünya şartlarında örgütlerin, ürettikleri mal ve hizmetlerin yanı sıra çalışanları ile rekabet edebildiğini ifade etmek mümkündür. Bilgiyi üretme, işleme, kaliteli ürün ya da hizmet olarak sunabilme ve yaratıcılığın önemi örgütler açısından insanı daha da etkinleştirmenin yollarını aramaya teşvik etmektedir. Gerçekte başarılı örgüt, başarısız örgüt yoktur. Çalışanların bilgi yetenek ve kabiliyetlerini kullanabilen ya da kullanamayan örgütler vardır. Örgütler, çalışanlarını “el ve ayak” olmaktan çıkarıp “beyin ve düşünce” haline getirebildikleri ölçüde çağın ihtiyaçlarına cevap verebilirler.71 Bu düşünce tarzı modern kuramların özellikle son dönemde üzerinde durduğu bir değişimi ifade etmektedir.

Yönetim düşüncesinin bu dönemde getirdiği yenilikler ve yaklaşım biçimi

“insan” kaynağına doğrudan veya dolaylı olarak demokratikleşme boyutunda bakılabilmesinin zeminini güçlendirmiştir. Aşağıda modern döneme ait bazı kuramlar hakkında genel bilgiler verilerek, bu kuramların insana ilişkin yaklaşımları, çalışanların çağdaş standartlara kavuşması için gerekli olduğuna inanılan demokrasi içerikleri üzerinde durulacaktır.

1.2.1.3.1. Sistem Yaklaşımı

Teknolojideki gelişmeler, ürün çeşitliliğinin artması, çevreyle olan ilişkilerin karmaşıklaşması, organizasyonların bütünsel yönünü ve önemini ortaya çıkarmıştır.

İşletmelerin bütün ya da parçalarının toplamı şeklinde değerlendirilebilmesinin temel organizasyon yapısı, yönetim fonksiyonları ve çalışanların etkileşimi ile ilgili olduğu söyelenebilir.72

Sistem Yaklaşımı belirli olay, durum ve davranışlar karşısında gerçekleştirilecek tespitlere yönelik bir düşünce tarzıdır. Bu metod, işletmelerin

71 Tamer Keçecioğlu, Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2003, s.24.

72 Akşit, a.g.e., ss.98-100.

içyapısı, organizasyon ve yönetim süreçlerini, bunların birbiri ile ilişkisini ve çevrenin meydana getirdiği etkileri değerlendirebilmek bakımından oldukça önemlidir.73

Organizasyonları açık birer sistem olarak değerlendiren Sistem Yaklaşımı;

işletmelerin girdileri dönüştürerek çıktı haline getirdiği, ortaya çıkan ürün ya da hizmetin geri bildirim süreci ile yönlendirildiği ve çevrenin etkisini belirlemeye yönelik bir mekanizma öngörmektedir.74 Bu yaklaşım aynı zamanda yöneticiler, süreç, amaç ve yapı arasında bütünlük kurabilmektedir. Bu sebeple söz konusu yaklaşım yönetimi bir süreç olarak ele almaktadır. Bu süreçte, organizasyonun hedefleri doğrultusunda, örgütü meydana getiren alt sistemlerin bir bütün halinde faaliyet göstermesi yönetimin geleceğini belirlemektedir. 75

Sistem Yaklaşımında “yönetim örgütün çevresine uyum sağlamakta, alt sistemler arasında ilişkiler kurmakta ve alt sistemlerden birini oluşturmaktadır.”76 İşletmelerin çevreye sağladıkları çıktının yanında, çevreden girdi olarak aldıkları unsurlarla etkileşimlerini sürdürdükleri gözlenir. İşletmeler aynı zamanda kültürel çevre ile de iletişim kurmaktadır. Buna göre çalışanlar kültürel çevrenin etkisindedir. Diğer yandan teknoloji, bilgi ve çevreden sağlanan girdiler yoluyla örgüt kendisini bu etkileşim sürecinde denge konumuna getirmek durumundadır.77

Bu yaklaşım uzun zaman ihmal ya da göz ardı edilen sistem-alt sistemler ilişkisine vurgu yapmaktadır. Örneğin üretim, pazarlama ve muhasebe departmanları işletmelerin alt sistemidir. İşletmeler bu yönüyle aynı zamanda sosyal sisteminde bir parçasıdır.78 Sistemler kendilerini meydana getiren parçalardan ayrı düşünülemez. Eğer alt sistemlerden birinde meydana gelen değişim, diğer alt sistemleri ya da sistemin bütününü etkiliyorsa burada uyum halinde çalışan bir sistemden söz edilebilir.79

73 Özdemir, a.g.e.,s.43.

74 Can, Organizasyon ve Yönetim, s.56.

75 Koçel, a.g.e., s.183.

76Atilla Baransel, Çağdaş Yönetim Düşüncesinin Evrimi: Klasik ve Neo-Klasik Yönetim ve Örgüt Teorileri, C. I., İ.Ü. İşletme Fakültesi Yayını, İstanbul, 1979, s.11.

77 Selami Sargut, Kültürler Arası Farklılaşma ve Yönetim, İmge Kitapevi, 2001, s.108.

78 Özdemir, a.g.e.,s.45.

79 İbrahim Armağan, “Sosyal Bilimlerde Sistem Yaklaşımı”, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1980, s.47.

“Sistem yaklaşımı iki temel konuya ağırlık vermektedir. Birincisi örgütün yaşamını sürdürmesi için çevrenin isteklerine uyabilme yeteneğidir. İkincisi ise bu istekleri karşılamada yöneticinin dikkatinin toplam girdi-dönüşüm-çıktı döngüsü üzerinde olması gerektiğidir.”80

Sistem Yaklaşımı bütünsel ve karşılıklı etkileşimi esas almaktadır. Sistemin başarısı için alt sistemlerin ilişkileri, çevreden aldıkları etki ve etkileşimler önemlidir.

Öte yandan bütün sitemlerin çevreden aldıkları girdiler sonucu bir süre sonra faaliyetlerinde aksama ve ardından sona ermesi mümkündür. Açık sistemler, sistemin sona ermesi olarak ifade edilen “entropi” sorununu bertaraf edebilir. İşletmelerin demokratikleşme sürecindeki pek çok unsurun hayata geçirilebilirliği kapalı ve açık sistemlerin örgütlerde meydana getirdiği bir takım sonuçlarla açıklanabilir. Bu önemi şu temel yaklaşımlarla ifade etmek mümkündür: 81

· Klasik yönetim modelinde işletmenin kapalı sistem olması sebebiyle çevre olumsuz etkiler yaratır ve aksaklılara yol açar. Açık sistem olarak günümüz modern örgütlerinde ise bu sürece çeşitli araçlarla müdahale etmek ve durdurmak mümkündür.

· Kapalı sistemler değişime açık değildir. Bu bakımdan işletme bünyesinde değişim ve yaratıcılık yok denecek azdır. Açık sistemler ise çevreyle ilişki kurabildiği için sistemin kendisi yenilemesi ve dönüştürmesi mümkündür.

· Sistem Yaklaşımına göre işletmeler, alt sistemlerden oluşmakta ve onların toplamından daha büyük bir anlam ifade etmektedir. Örneğin işletmenin bazı bölümlerinin başarı ya da başarısızlığı sistemin bütünü için geçerli olmayabilir.

· İşletmeler birer açık sistem olarak çevreye uyum süreci yaşarken, aldıkları girdiler sayesinde ayakta durabilmektedir. Yönetim açısından bu uyumun sürekliliği esastır. Sistem Yaklaşımı’nın en belirgin özelliği; açıklık, bilgiye ulaşma, katılım, kültür, motivasyon ve iletişim gibi demokratik yönetimi meydana getiren alt sistemlerin değerlendirilmesine imkan tanımasıdır. Bu

80 Bumin (ed.), a.g.e., s.88.

81 Koçel, a.g.e., s.184.

metodun bir diğer avantajı da işletmenin diğer sistemlerle olan ilişkisini düzenleyebilmesidir.82

1.2.1.3.2. Durumsallık Yaklaşımı

“Durumsal yaklaşım, sistem yaklaşımı üzerine kurulmuş tamamlayıcı bir yaklaşımdır. Örgütün karşılaştığı özel durum ve sınırlamalara uyarlanabilecek yönetim becerisi olarak tanımlanabilir. Bir bakıma durumun gereklerine göre hareket edebilme ve karar verebilme demektir.”83 Durumsallık Yaklaşımı, işletmeleri birer sistem olarak değerlendirmektedir. Buna göre işletmeler alt sistemlerden oluşmaktadır. Burada bir bütünlük söz konusudur. Ayrıca Durumsallık Yaklaşımı, işletmelerin alt sistemleri, birbirleriyle olan etkileşimi ve örgütün bulunduğu çevre ile meydana gelen denge durumuna göre en uygun yapının oluşturulması düşüncesine dayanmaktadır.84

En iyi yönetim modeli olmadığını, bunun şartlara ve değişimin derecesine göre farklılık göstereceğini vurgulayan durumsallık yaklaşımında, yönetimin merkezileşme derecesi, emir-komuta zinciri, iletişim biçimi, karar verme yetkisinin kullanımı ve denetim mekanizması görecelidir. Buna göre durumsallık yaklaşımında işletmelerin çevre koşullarının etkisiyle değişim göstermesi esastır. Çünkü işletmeler çevrelerinde ve teknolojide meydana gelen değişimlerle birçok açıdan değişebilmektedir. Bu değişim, örgütü oluşturan unsurların organizasyon yapısını etkilemesi sürecidir. 85

Durumsal Yaklaşımdan hareketle demokratik yönetim uygulamalarının işletmeden işletmeye değişiklik gösterdiğini ifade etmek mümkündür. Yöneticilerin çalışanlara ne yapacaklarını nasıl ve hangi usullerle aktardığı hususu, otoriter ya da demokratik yönetime ilişkin eğilimleri belirlemektedir. Aynı şekilde çalışanların karar ve uygulamalara katılımını esas alan demokratik yönetim “insan” faktörünü esas alırken, bir işletmeden diğerine veya aynı işletmenin çeşitli dönemlerinde bu yönetim

82 Özdemir, a.g.e.,s.44.

83 Can, Organizasyon ve Yönetim, s.58.

84 Aktepe, a.g.e., s.86.

85 Özdemir, a.g.e.,ss.41-42.

biçiminin yansımalarını görmek mümkündür. Böylece durumsallık yaklaşımına göre her işletmede duruma göre farklı yönetim biçimleri sürdürülebilmektedir.86

Öte yandan davranışçı kuram, Klasiklerin önem vermediği insan faktörünü ön plana çıkartarak, demokratik yönetimin işletmeler için en “ideal” model olduğu savını ortaya koymuştur. Ancak Durumsallık Yaklaşımı bu değerlendirmeye sınırlar getirmektedir. Çünkü işletmeden işletmeye, duruma ve şartlara göre demokratik ve otorite yönetim uygulamalarının farklılaştığı görülmektedir.87 Bu sebeple demokratik yönetime geçiş ya da bunu sürdürebilmek teknoloji, çevre ve örgütün alt sitemlerinin değişimi ve uyumu ile yakından ilgilidir.