• Sonuç bulunamadı

4. MERKEZ BANKALARI İÇİN ÖRNEK BİR İÇ DENETİM MODELİ 176

4.3 Model Kapsamında Önerilen Hususlar

4.3.4. Modelin Uygulanmasındaki Güçlükler

Merkez bankalarının kuvvetli guvernör arzusu sebebiyle guvernörlerin çoğu zaman hem strateji ve politikanın hem de bizzat icranın (ya da yönetimin) aynı anda başında olmalarının bağımsız bir iç denetim fonksiyonu oluşturulması açısından risk teşkil ettiği düşünülmektedir. Zira gelinen noktada bir iç denetim biriminin oluşturulması için iç denetim biriminin merkez bankasının en üst organına (Banka Meclisi, Banka Yönetim Kurulu vb.

adlarla ifade edilen) bağlı olarak görev yapması ve ayrıca denetim raporlarını Başkan ile birlikte eşanlı olarak doğrudan denetim, risk ve kontrolden sorumlu Yönetim Kurulu Üyeleri, Komite ya da Kurula göndermesinin şart olduğu düşünülmektedir.

Merkez bankalarının para politikasının belirlenmesi, para politikasının uygulanmasına yönelik operasyonlar gerçekleştirmesi, ödeme sistemlerini yürütmesi ve gözetimi ile banknot basımı ve dağıtımı gibi fonksiyonlara sahip olmaları, merkez bankalarını tekel konumuna getirmekte, bu durum merkez bankalarının kendi iş ve işlemlerini diğer merkez bankaları dışındaki kurum ve kuruluşlarla karşılaştırmasını ve dolayısıyla üzerinde rekabetçi bir baskı bulunmasını engellemekte, bu şekilde merkez bankalarını görece dışa kapalı ve tutucu kurumlar haline dönüştürmektedir. Böyle bir yapının, temelini ulusal boyutların ötesinde çok sayıda ülke uzmanının bir araya gelerek oluşturduğu ve güncellediği uluslararası standartlarda olan bir denetim anlayışının yerleştirilmesi açısından risk yarattığı düşünülmektedir.

Merkez bankalarının, çok hassas ve önemli bir takım ön araştırma ve incelemeleri gerektiren ve sonucunda tüm ekonominin etkilendiği politika alanları ile ilgili süreçlere sahip olmaları, bu süreçlerin uzun yıllar denetim faaliyeti dışında tutulmasına sebep olmuştur.

Merkez bankalarında etkin bir iç denetim uygulanmasının önündeki engellerden bir tanesinin, bizzat yönetimin aldığı politika kararlarının denetleneceği şeklindeki yanlış yargılar olduğu düşünülmektedir. Oysa ki; politika kararlarına ilişkin iç denetim faaliyeti, merkez bankalarının asli fonksiyonları dışındaki faaliyetlerinden farksız olarak bizzat kararların kendisi üzerine değil, bu kararların alınması için tasarlanmış olan süreçlerin etkinliğinin değerlendirilmesi ve Yönetime karar almasına yardımcı olması amacıyla sunulan veri setinin güvenilirliğinin değerlendirilmesi üzerine odaklanacaktır.

SONUÇ

1990’lı yıllarda ve 2000’in başlarında dünyada çok sayıda büyük şirket çok kısa süreler içerisinde iflas etmiş ve iflasları ile birlikte faaliyet gösterdikleri ülke/ülkelerin ekonomilerine ciddi zararlar vermiştir.

Dünyada büyük çaplı finansal kriz yaratan bu olayların ardından hem ulusal hem de uluslararası çeşitli otoriteler, bir araya gelerek bir yandan iflasların sebeplerini açıklamaya çalışmışlar bir yandan da gelecekte bu tür olayların yaşanmasını önlemek adına bir takım prensip ve ilke kararları almışlardır.

Finansal krizlere yol açan şirketlerle ilgili olarak saptanan hususlardan birisi de iflas eden şirketlerin bir kısmında etkin bir iç denetim sisteminin bulunmaması ya da bulunsa bile etkin bir şekilde çalıştırılmaması ya da çalıştırılamamasıdır.

Denetim klasik anlamıyla, şirket, kurum ya da organizasyonların geçmişte yaptıkları iş ve işlemlere ilişkin kayıtların doğruluğunun ya da o işle ilgili önceden belirlenmiş kural, politika, standart vb. düzenleme ya da kriterlere uygun gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin belirlenmesi ve yönetime raporlanmasıdır.

Bugünkü iç denetim tanımına bakıldığında ise iç denetim fonksiyonunun geçmişe göre önemli ölçüde değiştiği görülmektedir. Söz konusu değişimin temel noktaları, iç denetimin temel amacının kurum faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak olduğu, iç denetimin bir yandan yaptığı denetimler neticesinde Üst Yönetime güvence verirken diğer yandan da talep edildiği takdirde Yönetimin danışmanlığını yapabildiği, iç denetimin temel amacının kurumun amaç ve hedeflerine ulaşılmasını sağlamak olup iç denetim bu amaca ulaşılması için kurum bünyesinde oluşturulan risk yönetimi, kontrol ve yönetim sistem ve süreçlerinin etkinliğini değerlendirmekte ve geliştirilmesine yönelik önerilerde bulunmak olduğu, faaliyetlerini risk odaklı bir anlayış içerisinde gerçekleştirdiği, iç denetim çalışmasının, denetçilerin kişisel inisiyatiflerden mümkün olduğu kadar arındırılmış, sistemli ve standart bir hale getirilmiş olan prensip ve yaklaşımlara göre sürdürdüğü şeklindedir.

Merkez Bankaları da tüm diğer kurum ya da şirketler gibi belirli bir amaç taşımakta, bu amacı gerçekleştirmek için çeşitli strateji ve politikalar belirlemekte, organizasyonel bir

yapı oluşturmakta ve bu yapı içerisinde personel istihdam etmektedirler. Amacındaki kendine özgülük dışında denetim açısından merkez bankalarını diğer kurum ve şirketlerden ayrı bir statüde değerlendirmenin doğru bir yaklaşım olmadığı düşünülmektedir.

Merkez Bankalarının asli fonksiyonlarına ilişkin süreçlerde modern bir iç denetim yaklaşımı ile gerçekleştirilecek denetimlerin şu alanlarda önemli katkılar sağlanması beklenmektedir:

Yapıları gereği üzerlerinde rekabetçi baskı bulunmayan ve tekel konumunda bulunmaları sebebiyle uygulamalarını kendileri ile aynı durumda olan merkez bankaları dışındaki ulusal ya da uluslararası uygulamalarla karşılaştırma imkanı bulunmayan merkez bankalarında bu eksiklik, modern bir iç denetim biriminin oluşturulması ile giderilebilecektir.

Denetçilerce asli fonksiyonlara ilişkin karar alma sürecindeki mevcut iç kontrol sisteminin yeterliliği ve etkinliği bağımsız bir şekilde ve genel kabul görmüş, objektif kriterlere dayalı bir metodoloji çerçevesinde değerlendirileceğinden Banka’nın karar alma mekanizmasının güvenilirliği ve etkinliği artacak, bu durum Merkez Bankasının kredibilitesinin artmasına olumlu katkıda bulunacaktır.

Bankanın risk yönetimi sisteminin de yeterliliği ve etkinliği denetçilerce değerlendirileceğinden Kurumun imaj, itibar ve kredibilitesini olumsuz etkileyebilecek riskler hakkında üst yönetimin zamanında ve doğru bir şekilde bilgi sahibi olmasını sağlanacaktır.Bu durum imaj, itibar ve kredibiliteyi olumsuz etkileyebilecek konular hakkında önceden önlem alınmasına ve muhtemel itibar kayıplarının engellenmesine imkan tanıyacaktır.

Ulusal ve uluslararası en iyi uygulamaların takibinden sorumlu bir fonksiyon olarak iç denetçiler tarafından şeffaflık, hesap verebilirlik ve kurumsal yönetim anlamında Merkez Bankasını daha ileri götürecek uygulamalar konusunda önemli katkı sağlanacaktır.

Çalışma kapsamında Dünya Merkez Bankacılık Sisteminde önemli bir yeri olan Amerikan New York Federal Reserve Bankası, Avrupa Birliği bünyesinde ortak para birimini kabul etmiş olan 13 ülke nezdindeki para politikasının 1 Ocak 1999 yılından beri uygulanmasından sorumlu olan Avrupa MerkezçBankası,çAvrupaçBirliğinin kurucu üyelerinden ve ortak para birimine ilk geçen 11 ülke arasında bulunan Fransa’nın 1800

yılından beri faaliyet gösteren köklü kurumlarından Fransa Merkez Bankası, Avrupa Birliğine katılmış ancak henüz ortak parayı kabul etmemiş olmasına rağmen Avrupa Merkez Bankaları Sistemindeki ülkeler ile yoğun işbirliği içinde bulunan ve gelecekte ortak para birimine geçmesi beklenen Çek Cumhuriyeti Merkez Bankası ile Avrupa Birliğine katılan, Avrupa Merkez Bankaları Sisteminin bir parçası olan ancak ortak paraya geçişi kabul etmeyerek kendi para birimini kullanmaya devam eden İngiltere Merkez Bankası’nın ve son olarak da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının iç denetim faaliyetleri örnek olarak seçilerek incelenmiştir.

Örnek olarak incelenen Ülke Merkez Bankalarından çıkan sonuç, Merkez Bankaları bünyesinde büyük oranda klasik iç denetimden risk odaklı modern iç denetim anlayışına geçildiği, iç denetim fonksiyonunun tam bağımsızlığının sağlanması adına iç denetim birimlerinin merkez bankalarında çoğu zaman strateji, politika ve icradan eşanlı olarak sorumlu olan Başkan ile birlikte eşanlı olarak doğrudan denetim, risk ve kontrolden sorumlu Yönetim Kurulu Üyeleri, Komite ya da Kurula raporlama yaptığı, yasal altyapının oluşturulması ve uygulanmasında tamamen Uluslararası İç Denetim Enstitüsü tarafından yayımlanan iç denetim (nitelik ve performans) standartları ile aynı Enstitü tarafından denetçilerin etik kültürünün geliştirilmesi amacıyla yayımlanan Etik Kuralların benimsendiği ve baz alındığı görülmektedir.

Merkez bankalarının iç denetim faaliyetlerinin temel noktasını merkez bankalarının risk yönetimi ve iç kontrol sistemleri ile yönetim süreçlerinin etkinlik ve verimliliğinin değerlendirilmesi ve bu konularda üst yönetime güvence verilmesinin oluşturduğu, denetim planlarının periyodik denetimler yerine iş ve işlemlerin risklilik seviyesine göre düzenlendiği, modern iç denetim anlayışı çerçevesinde merkez bankalarının kaynaklarını etkin ve verimli kullanması yönündeki farkındalığın arttığı, merkez bankalarının bünyesindeki idari ve operasyonel birimlerin kendi risk ve kontrollerini kendilerinin belirlediği, analiz ettiği, puan vermek suretiyle sayısal hale dönüştürdüğü, değerlediği ve buna bağlı olarak kontrol mekanizmalarını kendilerinin geliştirdiği risk ve kontrol öz değerleme modeli uygulamalarının giderek sektör standardı haline geldiği, risk değerlemesi ve denetimi faaliyetlerinin yönetimi amacıyla profesyonel yazılımların kullanımının arttığı görülmektedir.