• Sonuç bulunamadı

3. MĠMARĠ BÜTÜN VE MEKAN KAVRAMI

3.2 Mimari Bütünü OluĢturan Öğeler

Bir mimari yapıtın oluĢumunu etkileyen faktörler üzerine, çeĢitli yorumlar ve teoriler ileri sürülmüĢ ve mimari bütünü oluĢturan kavramlar birtakım sınıflara ayrılmıĢtır. Romalı mimarlık kuramcısı Vitruvius‟un M.Ö. 25 yılında, mimarlığın üç temel öğesi olarak ifade ettiği; „uygunluk (utilitas), sağlamlık (firmatias), güzellik (venustas)‟

kavramları antik çağdan günümüze, özünde değiĢmeden kalmıĢtır. Vitruvius‟a göre uygunluk; bugün iĢlevsellik olarak adlandırabileceğimiz; bölümlerin düzenlenmesi kusursuz olduğunda, kullanımda hiçbir engel çıkmadığında ve her yapının türüne uygun doğru cepheler açıldığında sağlanır. Dayanıklılık; temellerin sağlam olması ve malzemenin akıllıca seçilmesi ile sağlanacaktır. Güzellik ise yapıtın görünümünün hoĢ ve zevkli olmasına, öğelerinin doğru simetri ilkelerine göre orantılanmıĢ olmasıdır ve bir mimari eserin estetik kazanması bu ilkelere dayanmaktadır. (Vitruvius, 1998, s.12).

Pragmatik, sentatik ve semantik değerlerle de ifade edilen; mimari bütünü oluĢturan bu ana öğeleri Sir Henry Wotten yedinci yüzyılda, „kullanıĢlılık, sağlamlılık, güzellik‟ olarak sınıflandırırken, Norberg-Schulz „bina görevi, teknik, biçim‟ olarak sıralamıĢtır. (Norberg-Schulz, 1965)

Antik çağdan günümüze mimarlıktaki temel bileĢenlerin nasıl bir değiĢim izlediği Tablo 3.1‟de görülmektedir.

Tablo 3.1: Mimarlıkta Üç Temel BileĢenin DeğiĢen Kavramlarla Ġfade Edilmesi.

(Aydınlı, S. 1993, s.39)

Antikite (Platon) Doğruluk Güzellik Ġyilik

Vitruvius Sağlamlık Güzellik KullanıĢlılık

F.Lloyd Wright Teknik Estetik ĠĢlevsel

Arnheim Biçim-Form Hareket Mekan

Norberg-Schulz ĠĢlevsel Simgesel Ortam Yaratma

Norberg-Schulz Fiziksel Kültürel Sosyal

Rasmussen Gestalt Hareket Mekan

Sedlmayr Makine Ġnsan Organik

Venturi Strüktür Ġfade Program

Max Weber Bilim Sanat Ahlak/Töre

Tschumi Eylem Devinim Oran

Mimarlığın amacını oluĢturan yapı eylemi; herhangi bir amaca uygun bir biçimi ve bu biçimi ayakta tutacak strüktürü, amaca uygun bir malzeme ile, yapım tekniğinin olanakları içinde gerçekleĢtirmektir. (Kuban, 1992, s.13). Mimari bütün olarak adlandırılan „bina‟ nın bir biçimi, bir fonksiyon Ģeması, bir yapısal sistemi vardır. (Erkman, 1973, s.36).

3.2.1 ĠĢlev

ĠĢlev (fonksiyon) genel anlamda, belli ihtiyaçlar sonucu doğan istek ve eylemlerin belirlenmesi ve bunların bir program dahilinde düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Mimaride, yapının bütünü ve bölümleri kendi fonksiyonel ihtiyacına cevap verecek Ģekilde planlanır. Bir sinema salonunda uygun bir eğimle her seyircinin perdeyi görmesi sağlanır, akustik ve aydınlatma amaca uygun olmalı, giriĢ çıkıĢ düzenlenmeleri iyi yapılmalıdır. „Ġyi bir yapının en basitinden en önemlisine kadar bütün gereksinimlerinin karĢılanması gerekir. Bu bir iĢlevsel olgudur.‟ (Ġzgi, 1999, s.197).

Bu düzenlemelerin birçoğu birtakım standartlara göre yapılmaktadır. Boyutlarla ifade edilen kimi standartlar istatistik ve bilimsel çalıĢmalar sonucu elde edilmiĢ olmasına rağmen kimi standartlar kullanım ve deneyim süreçleri sonucunda kendiliğinden ortaya çıkmıĢtır. Ernst Neufert (2000)‟in, insan ölçeğinde bina, mekan, tesisat, ekipman boyutlarını içeren Neufert Yapı Tasarımı adlı kitabındaki çalıĢmaları günümüzde geçerliliğini koruyan bir kaynaktır.

Bu standartlar dıĢında, toplum düzeyine, ekonomik güce, teknolojik olanaklara ve kültürlere göre farklılıklar gösteren yapılaĢmalardan söz etmek mümkündür. Coğrafi konuma, iklim koĢullarına bağlı olarak farklı yerleĢim bölgelerinde; yapılarda fazla eğimli ya da teras çatı uygulamaları, iç avlu ya da geniĢ balkon çözümleri, kalın taĢ duvarlar ya da geniĢ saçaklar yapılması da fonksiyonel gereklilikler sonucu ortaya çıkmıĢtır. Amerikalı heykeltraĢ Horatio Greenough (http://www.s-t.com/daily/05-97/05-11-97/d04ho151.htm-22.12.2004), „Biçim fonksiyonu izler‟ “Form follows

function” sloganıyla, yapı bütününün, gereksinimlere ve ona bağlı olarak

fonksiyonelliğe uygun olarak biçimlenmesi gerektiğini vurgulamıĢtır.

Bunların dıĢında fonksiyonellik, yapının bütünü ve bütünü oluĢturan bölümlerin gereksinimlere uygun olarak kurgulanıĢını ve sıralanıĢ biçiminini de ifade eder. Bir evin odaları, bir hastanenin giriĢ çıkıĢları, bir otelin farklı bölümleri ya da öğeleri arasında bulunan birtakım iliĢkilerin uygun bir kurguda olması iĢlevsel oluĢum olarak tanımlanabilir. “Mimarlıkta esas olan birinci eleman fonksiyondur; ancak duygusuz fonksiyon sadece konstrüksyon olacaktır. Amaç fonksiyon + dinamizmdir” (Kortan, 1986)

3.2.2 Teknik

Teknik genel anlamda:

 Doğadaki hammaddeyi kendi yararına değiĢtirmek, yeni maddeler bulmak,

 Alet yapmak,

 Enerji ve güç üretmek,

 Yapılan aleti ve üretilen gücü kullanarak istenilen sonucu sağlama

koĢullarının ve yöntemlerinin tümüdür. (Ġzgi, 1999, s.134). Bir yapının ya da herhangi bir eĢyanın oluĢumunda, malzemeyi istediğimiz yönde değiĢtirmek, elimizdeki teknik imkanlara bağlıdır. “Bilim ve tekniğin ilerlemesiyle, yapıların nitelikleri geliĢerek, kısıtlayıcı koĢulların, özellikle jeolojik ve iklimsel koĢulların, yapı yöntemine etkileri hafiflemiĢtir.” (Divanlıoğlu, 1980, s.109)

Toplumun sahip olduğu teknik bilgi düzeyi, toplumun yaĢamını etkilerken aynı zamanda yapım sınırlarını da belirlemektedir. Teknolojik geliĢmeler, bir yapının oluĢumunda; temelden çatıya kadar tüm yapı elemanları ve malzemelerini, üretim biçimlerini, enerjiyi, alet ve ekipmanları ve tüm bunların kullanılıĢ biçimlerini doğrudan etkileyerek, insan yaĢamını büyük ölçüde değiĢtirmekte ve aynı zamanda yeni biçim ve strüktür olanaklarını arttırmaktadır.

3.2.3 Biçim

Mimari bütünü oluĢturan temel öğeler olarak kabul ettiğimiz; binanın içinde yapılacak eylem ve gereksinimleri ve kurgulanmayı ifade eden iĢlev, binanın oluĢumu için yapı elemanlarının çeĢitli Ģekillerde bir araya getiriliĢ ve kullanım biçimlerini ifade eden teknik, binanın oluĢumunu etkileyen en önemli etmenlerdir. Ancak bu öğeler biçim yoluyla ifade edilirler.

Bir bina, mimari bütünün üç ana öğesi olarak kabul ettiğimiz „iĢlev‟, „teknik‟ ve „biçim‟ in birbirleriyle birtakım bağıntılar kurarak, estetik kazanmasıyla Ģekillenir ve mimari eser olarak ifade edilebilir. Biçim, genel anlamda, nesnelere ayırt edici özelliklerini veren maddi öğelerin kurgusu olarak tanımlarsak, mimari bir yapıtın biçimi, onun ayırt edilme özelliğini oluĢturan maddi öğelerin kurgusudur diyebiliriz. (Ġzgi, 1999, s.180).

Bazı yazarlar, biçimin mimarlık sanatının temelini oluĢturduğunu belirterek; hedeflere uygun olarak tasarlanmıĢ boĢlukları ifade eden „mekan‟ ile bu boĢlukların sınırlayıcı elemanı „yüzey‟ ve tüm bu boĢlukların tanımlanma ve tarif edilme Ģekli olan „biçim‟ (Muschenheim, 1965, s.13) kavramlarını mimarinin üç ana öğesi olarak kabul etmiĢlerdir. Biçimle ilgili olarak farklı dönemlerde çeĢitli yorumlar yapılmıĢtır: Felsefe alanında Plotinus M.S.3.yy‟da, „biçimle birleĢen madde güzel olduğu halde biçimden yoksun madde hiçbirĢey değildir‟, Kant 18.yy‟da, „estetik hazzı uyandıran Ģey, bir nesnenin madde ve konusu olmayıp biçimidir‟ (Yetkin, 1972) diyerek, her alanda „güzel‟ ile bağlantıyı biçim yoluyla kurmuĢlardır.

Mimarlıkta biçim kavramı, bir kütlenin (nesnenin) ya da mekanın (boĢluğun) sahip olduğu bütünsel, genel düzendir. Biçim; bir masa ya da vazo gibi bilindik dıĢ görünümleri ifade etmede kullanılabileceği gibi, tasarımda bir imgeyi üretmek için, kompozisyon elemanlarını ve parçalarını koordine etme ve düzenleme tarzını belirtmek için de kullanılabilir. „Eleman‟ kelimesini, mimari biçimin bağımsız bir parçası olan karakteristik bir birim olarak tanımlayan Norberg-Schulz (1965), biçimi oluĢturan elemanları da kütle, mekan ve yüzey olarak sınıflandırmıĢtır. Kütle (mass), çevresinden bağımsız üç boyutlu hacimsel anlatımı, yüzey (surface), hacimsel alanları sınırlandıran örtüyü, mekan (space), üç boyutlu hacimleri sınırlandıran yüzeyleri ifade etmektedir. Biçimin belirlenmesinde mimarların baĢlıca kaygısı kütlenin, hacmin, yüzeyin, çizginin, doluluk ve boĢluğun göreceli değerleri üzerinedir. (Muschenheim, 1965).

Çizgilerin ve biçimlerin ifade edici ve birleĢtirici değerleri insanlar tarafından anlaĢıldığında, bir anlam ifade ettiğinde, bu nitelıkler mimari tasarım yoluyla mesaj iletmede kullanılabilmektedir. (Aydınlı, 1993, s.45). Biçimi oluĢturan birincil elemanlar olan nokta, çizgi, düzlem, hacim mekanda ya da kağıt üzerinde görünür kılındığında bir madde; Ģekil, ebat, renk ve doku niteliklerine sahip bir biçim haline gelirler (Ching, 2002):

Nokta: Mekanda pozisyon belirtir. Eni, boyu, yüksekliği yoktur; durağan ve

yönsüzdür, ancak bulunduğu mekanın merkezinde sabittir ve çevresinde kendisiyle bağıntılı elemanları organize eder. Bu merkeziyetçilik, tarihte özellikle rönesans dönemi mimarlığında önemli rol oynamıĢtır (ġekil 3.1). Dairesel, beĢgen, altıgen, sekizgen ya da kare formda olabilen merkezleĢmiĢ mekanlar evrensel bir sembolu

ifade etmiĢtir. (Norberg-Schulz, 1965, s.143). Ayrıca tasarımda kolon elemanı genellikle nokta Ģeklinde ifade edilir ve noktanın özelliklerini taĢır.

ġekil 3.1: Piazza del Campidoglio, Michelangelo. Nokta, meydanın merkezini

iĢaretlemektedir. (Ching, 2002, s.5)

Çizgi: Nokta uzatıldığında çizgi haline gelir. Çizginin bir uzunluğu vardır, fakat eni

boyu yoktur. Görsel olarak yön, devinim ve büyüme ifade edebilir. Benzer ya da birbirine yakın elemanların ardıĢık düzende birbirini tekrar etmesi de dokusal niteliklere sahip bir çizgi olarak görülmesine yol açar. Çizginin doğrultusuna göre, yatayda ufku ya da yer düzlemini, düĢeyde bir insan durumunu ifade edebilir. Çizgi, eksen formunda, çevresindeki elemanları simetrik olarak ayırabilen düzenleyici bir eleman da olabilir (ġekil 3.2) Yeterli malzeme dayanıklılığına sahip çizgisel öğeler strüktürel iĢlevler üstlenebilirler. Ayrıca mimari mekan üç boyutlu olmasına rağmen, bina boyunca devinimin yönüne yer vermek ve bina mekanlarını diğerlerine bağlamak amacıyla çizgisel olarak ifadelendirilebilir (ġekil 3.3).

ġekil 3.3: Çizginin mekanları birbirine bağlama amaçlı kullanılması. (Ching, 2002) Düzlem: Çizgi kendi yönünden farklı bir doğrultuda uzatıldığında düzlem haline

gelir. Uzunluğu ve eni vardır ancak derinliği yoktur. ġekil, bir düzlemin baĢlıca tanımlayıcı karakteristiğidir ve düzlemin kenarlarını oluĢturan çizgilerin hatları tarafından belirlenir. Düzlemin yüzey özellikleri, rengi ve dokusu, onun görsel ağırlığını ve dengesini etkiler. Mimarlıkta düzlemler, biçim ve mekanın üç boyutlu hacimlerini tanımlar, duvar düzlemi, tavan düzlemi gibi (ġekil 3.4)

ġekil 3.4: Tavan ve taban düzlemleri. (Ching, 2002, s.19)

Hacim: Kendi doğrultusu dıĢında bir yöne doğru uzatılan bir düzlem, hacim haline

gelir. Biçim, hacmin baĢlıca tanımlayıcı karakteristiğidir. Biçim, hacmin sınırlarını tanımlayan düzlemlerin karĢılıklı iliĢkileri ve Ģekilleri tarafından belirlenir. Mimarlıkta bir hacim; duvar, döĢeme ve çatı düzlemi tarafından tanımlanıp kapsanmıĢ bir mekan parçası ya da binanın kütlesi ile iĢgal ettiği bir mekansal büyüklük olarak görülebilir.

Benzer Belgeler