• Sonuç bulunamadı

Milli Mücadele ’ de Bilecik Coğrafyasının Stratejik Önemi

Yunan kuvvetleri ile Türk düzenli ordu birlikleri arasında yaklaşık iki yıl boyunca sürecek olan savaş dönemine geçmeden önce Bilecik coğrafyası hakkında bilgi vermenin konuyu daha iyi anlamamız açısından faydalı olacağı düşüncesindeyiz.

Bilecik coğrafyası48, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olmanın yanında Türk Milli Mücadele hareketi içinde son derece stratejik bir öneme sahiptir. Bundaki en önemli etken daha öncede ifade ettiğimiz gibi bölgenin Anadolu içlerine giden kara ve demiryolu ağının kesiştiği noktada bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bölgenin bu coğrafi konumu, milli mücadele hareketi içerisinde gerçekleşen birçok savaşın Bilecik ve çevresinde yaşanmasına sebep olmuştur. 1919-1922 tarihleri arasında Batı Anadolu bölgesinde birçok şehir Yunan işgaline maruz kalmıştır. Hiç şüphe yok ki işgal neticesinde vuku bulan tahribin en çok hissedildiği yerler arasında bu coğrafya da bulunmaktadır.

Bilecik coğrafyası Milli Mücadele döneminde neden bu kadar tahribe uğradı? diye bir soru sorulabilir. Elbetteki bunun birçok sebebi var. Ancak en önemli sebep Bilecik'in

48 Bilecik Coğrafyası ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. (ÖZGÜR, E. Murat, (1990), Bilecik Coğrafyası, Basılmamış Doktora Tezi. Ankara).

40

bulunduğu stratejik konumundan kaynaklanmaktadır. Şöyle ki; Ankara'nın milli mücadelenin merkezi olmasından sonra İtilaf Devletleri, Sevr antlaşmasını yeni kurulan TBMM Hükümetine imzalatmak amacıyla, Yunanlıları 22 Haziran 1920 tarihinde yeniden harekete geçirmişti. Büyük bir ordu ile harekete geçen Yunan birlikleri ise 8 Temmuz 1920 tarihinde Bursa'ya kadar olan Batı Anadolu'nun bütün şehirlerini işgal etmiş oldu. Bundan sonra amaç Ankara'ya kadar gidip bütün Milli Mücadele hareketine son vermekti. İtilaf Devletlerine göre Anadolu'daki direnişin kalesi konumunda bulunan Ankara'yı almadan Türk Milli Mücadele hareketi bitmeyecekti. Bu sebeple Ankara'nın alınması ve Mustafa Kemal Paşa ve taraftarlarının başının ezilmesi gerekliydi.

Nitekim İzmir'den Bursa'ya kadar olan sahil şeridini işgal eden Yunanlılar deniz yolunu kullanarak bölgeye yoğun olarak konuşlandı. Sıra Anadolu'nun içlerinde bulunan Ankara'ya gelmişti. Bu tarihte Anadolu coğrafyasının sunduğu şartlar gereği Yunanlılar iki yoldan Ankara'ya ulaşabilirdi: Birinci yol İzmir-Manisa-Uşak-Kütahya-Eskişehir-Ankara. İkinci yol ise Bursa-Bilecik-Eskişehir-Ankara idi. Biz burada, incelediğimiz coğrafya gereği Yunan birliklerinin Bilecik üzerinden Ankara'ya gidebilme ihtimali olan yol güzergahlarını ifade etmeye çalışacağız. Bunu ifade etmeye çalışmamızdaki asıl gaye de Türk Milli Mücadele hareketi içerisinde gerçekleşen Birinci İnönü, İkinci İnönü49, Eskişehir-Kütahya, Sakarya ve Büyük Taarruz olarak ifade edilen savaşların büyük oranda bu coğrafyada gerçekleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki milli mücadele döneminde Osmanlı coğrafyasında geniş ve çok gelişmiş bir yol ağı yoktu. Bursa veya İstanbul'dan yola çıkan birinin Anadolu'nun içlerindeki Ankara'ya gidebilmesi için Bilecik sınırlarından geçmesi gerekiyordu. Şöyle ki; Bursa’nın Yunanlılar tarafından işgali sonrası bu cephede bulunan Türk birlikleri geri çekilmek zorunda kalmış ve Batı cephesi olarak ifade edilen komutanlığın merkezi ise Bilecik-Bozüyük-Pazarcık olmuştu. Yunanlıların kuvvetlerini Bursa'dan Ankara'ya taşımaları için ise Bilecik coğrafyasını kullanmaları gerekiyordu. Zaten Mustafa Kemal bunu bildiği için Türk kuvvetlerini bu coğrafyaya konuşlandırmıştı. Yunanlılarla yapılacak olan asıl savunma da bu bölgede verilecekti. Bilecik coğrafyası bir bakıma Ankara'ya açılın kapının anahtarı konumundaydı. Kapı ise Eskişehir'di. Ilerleyen

49

Hem istanbul'dan gelen yolun hem de Bursa'dan gelen yolun kesiştiği yer Bilecik'in Bozüyük ilçesine 10 km. uzaklıkta olan İnönü kazasından geçiyordu. Bölgenin isminden dolayı Yunanlılarla Türk birlikleri arasında 6-10 Ocak 1921 ve 23 Mart-3 Nisan 1921 tarihleri arasında yapılan savaşlara İnönü muharebeleri ismi konulmuştur.

41

bölümlerde de görüleceği gibi Bilecik coğrafyası tamamen işgal edilince Eskişehir de düşecekti. Bunu iyi bilen Yunanlılarda savaş stratejilerini Bilecik'in ele geçirilmesi üzerine yapmış ve hem Birinci hem de İkinci İnönü muharebelerinde Bilecik coğrafyası üzerine kuvvetlerinin büyük bir kısmını yönlendirmişlerdi.

Bursa istikametinden Bilecik’e ulaşmak içinse üç alternatif yol vardı. Birinci yol Bursa istikametinden hareketle Yenişehir-Köprühisar-İncirli-Pelitözü ve akabinde Bilecik’e ulaşıyordu. Ikinci yol ise Bursa’dan İnegöl’e buradan Nazifpaşa-Pazaryeri50-Karaköy ve bir taraf Bilecik’e bir taraf Bozüyük’e ulaşıyordu. Üçüncü yol ise Bursa’dan hareketle Önce İznik’e oradan Osmaneli-Vezirhan ve sonunda Bilecik’e ulaşıyordu. Yunanlılar bütün ileri harekatlarında bu üç yolu da kullanmıştı. Bu nedenle Milli Mücadele boyunca Bilecik coğrafyası sürekli olarak Yunan birlikleri ile Türk kuvvetleri arasında el değiştiren bir coğrafya olmuştur. 1921-1922 yılları arasında üç kez işgale uğrayan bu bölge bu sebeple en fazla tahribata uğrayan Anadolu şehirlerinden biri olacaktır. Bu tahrip o kadar büyük olmuştur ki şehir Cumhuriyet döneminde yeniden inşa edilmek zorunda kalmıştır. Bunun yanında coğrafyanın bir başka önemli özelliği demiryolu ağına sahip olmasından kaynaklanmaktadır. II. Abdülhamit zamanında yapımına başlanan Bağdat demiryolu hattı sayesinde (1919-1922 tarihlerinde) Bilecik’ten Ankara'ya çok rahat ve hızlı bir şekilde gidilebilirdi. Yunanlılar özellikle kıyı şeridinde olan şehirleri işgal ettiği için deniz yolunu kullanarak ordusu için gerekli olan mühimmatı daha önce rahat bir şekilde ulaştırabilmişti. Ancak Ankara’ya gitmek demek sahil şeridinden uzaklaşarak Anadolu'nun içlerine gitmek demek olacaktı. Bu ise onlar için büyük bir handikaptı. Çünkü Yunan ordusu sahil şeridinden ne kadar ayrılırsa ikmal faaliyetleride o derece zorlaşacaktı. Bu sebeple Bilecik'e sahip olmak demek kendi birliklerinin ihtiyaçlarının demiryolu ağı sayesinde rahat bir şekilde sağlanması anlamına geliyordu. Aynı şekilde bu

50 Osmanlı kaynaklarında çokça adı geçen Ermeni Beli (Derbendi), bugünkü Karasu vadisini takip eden Bozüyük-Bilecik demiryolu ve D 650 karayolunun baş tarafı Bozüyük yakınlarından başlayan ve Karaköy yakınların da biten vadiye verilen addır. Bu derbent, Eskişehir-Bozüyük ve Kütahya - Bozüyük istikametinden gelen yolların Pazaryeri üzerinden Bursa’ya ve Bilecik’e daha kuzeye doğru gidişini kontrol eden bir alandır. Osmanlı ordu yolu Pazaryeri üzerinden, Fıranlar köyünün kuzeyinden ve Karaköy güneyinden geçerek Bozüyük’e ulaşmaktadır. Derbendin içinde hiçbir yerleşim yeri eskiden olmadığı gibi şimdi de yoktur. H. Dernschwarn, bu derbentten “Pazarcık’tan biraz sonra küçük bir köprüden geçtik. Daha sonra dağın eteğinde üç küçük pınar gördük. Sağ tarafta yolun kenarında bir kuyu vardı. Sonra küçük bir köprü ve dağın eteğinde küçük bir pınar daha gördük. Bundan sonra dağlar darlaşıp bir boğaz halini aldı. Güzel, dar bir vadiden geçtik. Etraf pek yüksek değildi. Yol yükselip alçalıyor. Taşlı, fakat iyi bir yol. Toprak da iyi. Bu arada iki defa oldukça büyük ve dağdan aşağıya akıp inen bir su üzerinden geçtik. Bize doğru akan bir su daha vardı. Sağ tarafta bir çeşme gördük” diye söz etmektedir (Dernschwarn, 1987:222).

42

durum Türk ordusu için de geçerliydi. Dolayısıyla Bilecik coğrafyası hem Yunanlılar hem de Türkler için kıyasıya bir mücadeleye sahne olmuş ve bunun doğal neticesi olarak da tahribat bir o kadar kaçınılmaz olmuştur.

43