• Sonuç bulunamadı

İnegöl ve Yenişehir’in İşgali

Belgede Milli mücadele döneminde Bilecik (sayfa 172-176)

GELİŞMELER VE BİLECİK

BÖLÜM 4: ANADOLU’DA YUNAN TAARRUZUNUN BAŞLAMASI VE BİLECİK VE BİLECİK

4.2. Bursa’nın İşgalinden Sonra Bilecik ve Çevresi’nde Yeniden Teşkilatlanma

4.2.2. İnegöl ve Yenişehir’in İşgali

Bilecik ilinin hem ekonomik hem de nüfus olarak en önemli iki ilçesi olmakla birlikte Bursa’ya daha yakın mesafede bulunan Yenişehir ve İnegöl Yunanlıların bütün kuvvetleri ile saldırıya geçtiği 6 Ocak 1921 tarihi öncesinde Yunan işgaline uğramıştır (BOA. DH. EUM. AYŞ, D:61, B:35). Bunun en önemli sebebi hiç şüphesiz daha öncede ifade edildiği gibi başarısız Gediz Taarruzu sebebiyle bölgede bulunan Ertuğrul Grubunun Kütahya istikametine sevki dolayısıyla bölgenin savunmasız kalmasından ibarettir. Bununla birlikte Bu kesimde, 24. Tümen'e bağlı ve tümence desteklenmiş, milis güçleriyle bir şaşırtma saldırısı öngörülmüş ve saldırı planının uygulamaya konulmasıyla birlikte Batı Cephesi'nin her iki kesiminde şu gelişmeler yaşanmıştı.

İnegöl mıntıkasında: 24 Ekim 1920 sabahı, 300 kişilik İnegöl Milli Taburu, Halhalca Sırtları'na saldırıya geçti. Ancak yoğun topçu ve makineli tüfek ateşleri karşısında ilerleyemedi ve büyük ölçüde de dağıldı. Tüm varlığı 80 dolaylarına indi. Tümen Komutanı Yarbay Arif bey buna karşın saldırının sürdürülmesi buyruğunu verdi. Birliğin kalanı, düşman savunma mevzilerine 1200 metreye değin yaklaştıysa da tutunamadı. Aslında disiplinden yoksun, bir birlik oldugu için tumüyle dagıldı. Yetim ibrahim Bey komutasındaki milis müfrezesi, düşmana ancak 800 metreye dek yanaşabildi. Bu müfreze dağılmadıysa da daha fazla ilerleyemeyerek durdu. Türk saldırı eylemlerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine ertesi sabah (25 Ekim), iki Piyade taburu ve iki topçu bataryasından oluşan bir Yunan birligi Halhalca doğrultusunda karşı saldırıya geçti. Bu karşı saldırı neticesinde mevzilerinde tutunmaya çalışan milli müfrezeler, Binbaşı Şerif Bey'in komutasında bir piyade taburu ve iki dağ topu ile

161

desteklendilerse de düşman saldırısını durduramadılar. Çatışmada Binbaşı Şeref Bey de

şehit oldu. Bu haberin duyulması tam bir moral çöküntüye ve bozguna yol açtı. Müfreze erleri mevzilerini terkederek dağıldılar. Dört subay şehit, beş subay da yaralı veren tabur, elindeki iki dağ topunu düşmana bırakarak İnegöl'e çekilmek zorunda kaldı. 29 Ekim'de, inegöl kesimindeki Yunan birliklerinden ileri sürülen bir tabur görev gücü Kurşunlu yönünde yürüyüşe geçtiyse de, Nazifpaşa’da mevzilenen Türk topcusunun ateş baskısı karşısında durmak zorunda kaldı. Daha güneyde, Kazancıdan İnegöl doğrultusunda ilerleyen Yunan güçleri ise direnişle karşılaştı. Bunun üzerine İnegöl topçu ateşi altına alındı. Kasabanın Türk birlikleri tarafından boşaltılmasından sonra da Yunanlılar İnegöl'ü işgal etti (Akkılıç, 1997:346-348).

Yenişehir bölgesinde: Durumu çok iyi analiz eden Bursa bölgesindeki Yunanlılar 25 Ekim günü Kazancı-Koyunhisar’dan üç kola ayrılarak harekete geçti. Birinci kol, Dimbozdan ileri harekâta geçerek İnegöl’e, ikinci kol, Katırlı-Reşadiye üzeriden İznik’e üçüncü kol ise Koyunhisar’dan Yenişehir’e. Her biri birer tümen gücünde olan Yunan kuvvetlerinin karşısında düzenli bir Türk birliği bulunmamaktaydı. Bu sebeple Yunan kuvvetlerini bu bölgede Kuva-yı Milliye birlikleri oyalıyordu. Bunların başında ise bölgede çok önemli başarılara imza atan Gökbayrak Taburu gelmekteydi. 26 Ekim 1920 tarihinde cepheden bildirilen raporlarda Yenişehir ve İnegöl yönünde taarruz eden düşman fırkasının Türk birliklerinin savunması karşısında eski mevzilerine çekildiği bildiriliyordu (ATASE Arşv. İSH. Kol. K:1065, G:19, B:19–1). 27 Ekim günü de Yenişehir ve İnegöl bölgesindeki Türk müfrezesinin Yunan Kuvvetlerine taarruz ederek büyük zayiat verdirdiği bildirilmiş (ATASE Arşv. İSH. Kol. K:1065, G:20, B:20–1). Ancak iki gün boyunca Yunan kuvvetlerini burada oyalamayı başaran Gökbayrak Cemal ve milis kuvvetleri sonunda Eskişehir yönünde çekilerek Bilecik’e doğru gelmişti. Akabinde Yunan kuvvetleri 27 Ekim 1920’de hiçbir direniş ile karşılaşmadan Yenişehir’i135 işgal etmişlerdir. 28 Ekim’de Yenişehir kesimindeki Yunan birlikleri doğuya doğru biraz daha ilerleyerek savunmaya elverişli Terziler-Köprühisar mevzilerini ele geçirerek burada savunma düzeni aldı (Akkılıç, 1997:347-348). Artık Yunanlıların Bilecik merkezine olan uzaklığı sadece 30 km kadardı. Bu işgal 2 Kasım 1920 tarihinde Yunanlıların Yenişehir ilçesini tamamen boşaltarak eski mevzilerine geri

135 Bilecik ve çevresindeki diğer ilçelere göre daha uzun süre işgal altında kalan Yenişehir (Bilecik ve Söğüt de dâhil) en fazla zulüm ve facianın yaşandığı yerlerden biri olarak tespit edilmiştir (ATASE Arşv.

162

çekilmesine kadar devam etmiştir. (Şarman, 1996:106–107). Yunanlılar tarafından bu ilk işgal hadisesi Yenişehir’de derin izler bırakmıştır. Çünkü Yenişehir’de tam anlamıyla insanlık dramı yaşanacaktı.

Bu sebeple 27 Ekim günü136 Yenişehir’in işgaliyle birlikte Bilecik bölgesindeki Yunan zulmünün ilk örneklerini görmek mümkündür. İnegöl ve Yenişehir’de yaşanan olaylar Bilecik ve çevresinde Yunan mezalimi kısmında ayrıntılı bir şekilde verilmiştir. Bu nedenle burada kısaca değinilecektir.

Hüdavendigar Vilayetinden ve bölgede bulunan Jandarma kumandanlıklarından hem

İstanbul’a hem de Ankara’ya bölgede yaşanan hadiseler ile ilgili birçok rapor gönderilmekteydi. Bu raporlardan bir kısım örnekler vermek gerekirse:

Hüdavendigar Vilayeti Dimboz Karakol Kumandanlığının 30 Ekim 1920 tarihli raporunda şu ifadeler yer almıştı:

Dört beş günden beri Yenişehir’den Bursa’ya doğru değişik türde hayvanat Pamucakderbent ve Kelesen Rum ahalisi tarafından (bir milyona yakın hayvanat) sevk edilmiştir. Ve halen sevk edilmektedirler. Karakolumuzun önünden geçer iken bu kişilere sual olununca, evvelce bu hayvanların kendilerinin olduğunu ve milli müfrezeler ve ahali tarafından mallarına el konulduğunu, Yenişehir’in Yunanlılar tarafından alınması sonrasında da bu malların Yunan askerleri tarafından kendilerine verildiğini ifade etmişlerdir. Bununla birlikte bir çok hane eşyasının dahi sevk ve nakil olunduğu ve bunlarında kendi malı olduğunu itiraf etmektedirler. Halbuki öteden beriden edinilen tahkikat neticesinde Yenişehir civar karyelerinden yağma ettikleri anlaşılmıştır. Ve yağma malı olduğu bizce malum ise de silahsız olduğumuzdan

136 Bu tarihte Bursa Yunan işgali altındaydı. 27 Ekim 1920 tarihinde Hüdavendigar Vilayeti Mektup Kaleminden gönderilen yazıda Yunanlıların işgal politikaları ve Vilayet genelinde yapmış oldukları faaliyetler detaylı bir şekilde rapor edilmişti. Buna göre: Yunanlılar Hüdavendigar genelinde işgal ettikleri yerlerde ilk önce Türklerin ellerinde bulunan silahları, av tüfeklerini, kesici aletlerini, hatta antika silahlarına varıncaya kadar tehlike arz edecek bütün materyalleri toplamış ve bölgedeki halkı savunmasız bırakmaya çalışmaktadır. Buna karşılık bölgede bulunan Rum ve Ermeni nüfusu ise Osmanlı jandarmasının elindeki silahlarının alınmasını fırsat bilerek hızlı bir şekilde silahlanmaya başlamaktadır. Silahlanan bu Rum ve Ermeni grupları savunmasız halde bulunan Müslüman köylerine baskınlar düzenleyerek, köyleri yakmakta, insanların eşyalarını gaspetmekte ve kadınları dağlara kaldırıp iffetleri ile oynamaktadır. Kadınların memelerini kesmekte ve öldürmektedir. Ayrıca Hüdavendigar genelinde Müslümanlara Ermeni ve Rum çeteleri tarafından akıl almaz işkenceler yapılarak boğazından kesilmek, gözleri oyulmak suretiyle, katledilmektedir (BOA. HR. SYS. 2618/67) deniliyordu. Nitekim Yenişehir’de de benzer hadiseler yaşanacaktı.

163

kolumuz ayağımız kırık demektir. Ve mezkûr hayvanatın derdest ve zabt edilmesi gayr-i kabil olduğu gibi karakolda silahsız geceleri bulunmamız havf tahtında bulunduğu ve bu Rum mütecasirleri ise kendilerinin hüviyetlerini ve nereli olduklarını ifade etmedikleri ve daha fazla sual edilecek olursa büsbütün hayatımıza kastedecekleri yüzlerinden bellidir (BOA. DH. EUM. AYŞ, D:61, B:35).

Bir gün sonra Hüdavendigar Vilayeti Jandarma Harici Bölük Kumandanlığının gönderdiği raporunda da benzer ifadeler yer alıyordu:

1- Emriniz üzerine kazayı tahkikat maksadıyla Susığırlık ve Dimboza kadar gittim. Yenişehir’e merbut Derbent ve Susığırlık Rumlarının Yenişehir ve civarı köylerden yağma ettikleri öküz, inek, manda, merkep, Bargir, koyun, keçi ve eşyay-ı beytiyye, araba vesair eşyaları arabalarla Susığırlığa naklettiklerini ve bu eşyanın da hanelere yerleştirildiğini öğrendim.

2- Eşya miktarı on bine karib olup Yenişehir ovasına depo edildiği ve getirilenlerin de muhtelif kısımlara taksim olunarak Bursa’ya merbut Rum köylerinin de istifade ettikleri anlaşılmıştır.

3- Yenişehir’in Yunan ordusu tarafından işgalinin ertesi günü tahminen iki ila üç bin Rum (Derbend, Susığırlık, Gölcük, Kelesan, Timurtaş, Tepecik) ve (bulunmaları muhtemel olan Mudanya, Karaağaç, Gemlik ) ahalinin Yenişehir’e doğru araba, yaya ve her türlü vesait-i nakliye ile gittikleri ve avdetlerinde dört gün dört gece her birerlerinde yağma edilen eşyanın mevcut olduğu ve Bursa ovası yağma edilen mevaşi ile dolu bulunduğu ve mevaşiye aid olan koyun sürüleriyle hayvanatın kısm-ı küllisinin Gölcük yağma dağ yolunu takib ederek Gemlik ve Timurtaş cihetlerinde götürüldüğü anlaşılmaktadır.

4-Netice-i tahkikata nazaran Yenişehir’in kısmen ve Yenişehir’e merbut köylerinde kamilen Rum ve Ermeniler tarafından yağma edildiği ve bu yağmaya İznik tarafındaki gayr-i Müslimlerinde iştirak ettikleri söylenmektedir. Yağma meselesinin elan devam etmekte olduğu ve Karabağdır, Beypınar, Papazca ve Köpühisar köylerinde de ihrak edildiği ve İnegöl’de bu gibi yağma olmadığı maruzumdur (BOA. DH. EUM. AYŞ, D:61, B:35).

164

8 Kasım 1920 tarihinde Garp Cephesi Askeri Polis Teşkilat Heyeti Reisi Binbaşı İsmail Hakkı imzasıyla Garp Cephesi Kumandanlığı Vekâletine gönderilen raporda ise daha önce Mutasarrıf Ethem Bey’in sözünü ettiği facia, aynen dile getirildikten sonra şöyle denilmektedir:

Yunan mezalim ve vahşetleri hakkında gazete ve beyannamelerle neşr ve ilan edilen vakayi, bir kısım halk tarafından propaganda ve hiç olmazsa mübalağaya hamledilmekle bin netice hakikatine kani bulunan diğer kısım halkın bazılarının da efkarına ifsat eyleyerek (düşüncelerini bulandırarak) şüpheler uyandırmaktadır. Bu kötü düşünceyi ortadan kaldırmak maksadıyla halife ordusu namıyla memleketimizi çiğneyen düşmanların bala da (yukarıda) arz edilen Yenişehir mezalim ve fecayiini bizzat yakından görmek üzere kaza ve nahiyelerden heyetler teşkil edilerek mahal-i vakaya izamları (gönderilmeleri) efkar ve maneviyat üzerinde pek mühim tesirler hasıl edeceği gibi iş bu raporun beyanname tarzında neşrine müsaade olunması ve sokaklarda kalan ahalinin iskan ve iaşelerinin temini için muktezi tertibatın ihtihas buyrulmasını (gerekli tedbirlerin alınmasını) arz ve teklif ederim efendim (ATBD, B:2393, 1992:128–129).

İsmail Hakkı Bey’in bu teklifinin hemen ardından mesele, 10 Kasım 1920’de Büyük Millet Meclisi’nde Karesi Mebusu Vehbi Bey tarafından da gündeme getirilmiş ve Yenişehir’deki faciayı yerinde tespit ve tetkik etmek üzere heyetler gönderilmesine karar verilmiştir (17 Kasım 1920) (B.C.A. D:68, F: 30..10..0.0, Y:5.28..9). Kütahya ve Geyve havalisinden de Yenişehir’e heyetler gönderilmiş ve 24. Fırka Kumandanlığı Bilecik Mutasarrıflığı’na bir telgraf çekerek bu heyetlere gereken kolaylığın sağlanmasını ve bilhassa buradaki Yunan vahşetinin, mutasarrıflık tarafından belirlenen kişilerin şahitlikleriyle teyit edilerek doğrulanmasını istemiştir (2 Aralık 1920) (ATASE Arşv. İSH. Kol. K:987, G:87, B:87–1).

Belgede Milli mücadele döneminde Bilecik (sayfa 172-176)