• Sonuç bulunamadı

2.2. Türkiye‟de Siyasi Ġstikrarın Tarihsel GeliĢimi

2.2.2. Tek Parti Dönemi (1923-1946)

2.2.2.2. Milli ġef Dönemi

Mustafa Kemal Atatürk‟ün 10 Kasım 1938‟de hayatını kaybetmesinin hemen ardından, 11 Kasım 1938 günü, CHP Meclis Grubunda yapılan toplantıda, Ġsmet Ġnönü Türkiye‟nin ikinci CumhurbaĢkanı seçilmiĢtir. 26 Aralık 1938 yılında ise CHP Kurultayı, CHP‟nin Genel BaĢkanlığı seçimi için Ankara‟da toplanmıĢtır. Kurultay‟da genel baĢkanlık tasarısında “Partinin kurucusu ve ebedi BaĢkanı‟nın Türkiye Cumhuriyeti kurucusu olan Kemal Atatürk olduğunu ve Partinin değiĢmez Genel BaĢkanı‟nın Ġsmet Ġnönü” olduğu dile getirildikten sonra, “Partinin değiĢmez BaĢkanlığının ancak vefat, vazife yapamayacak hastalık veya istifa halinde boĢalabilmesi” teklif edilmiĢtir. Söz konusu tasarı oybirliği kabul edilmiĢ ve bu tasarının kabulüyle Ġnönü, sadece devletin baĢı değil, tek partili siyasi iktidarın da değiĢmez BaĢkanı olmuĢ ve ülkedeki bütün yetkileri elinde toplamıĢtır. Böylece tek parti yönetiminde Ġnönü‟nün hayatın her alanında söz sahibi olduğu, politikayı bizzat kendisinin idare ettiği bir dönem baĢlamıĢtır. Bu kurultayda alınan dikkat çeken en önemli kararlardan biri Ġsmet Ġnönü‟ye verilen Milli ġef unvanıdır. Bu unvan ile Ġnönü ülkenin Milli ġefi ilan edilmiĢtir (Dikici, 2008: 162-163).

Ġnönü CumhurbaĢkanı olarak seçildikten sonra BaĢvekil Celal Bayar 25 Ocak 1939‟da istifasını vermiĢ, yerine gelen Refik Saydam bu görevini 1942 senesine kadar sürdürmüĢtür. Daha sonraki yıllarda ise BaĢvekillik görevini üstlenen isim ġükrü Saraçoğlu olmuĢ, o da bu görevi 1945 yılına kadar sürdürebilmiĢtir. Bu dönemde “Otoriter bir rejim” yürüten Ġnönü yönetimi, Ġnönü‟den onay almadan yasaların çoğunu yayınlayamamıĢtır (KarakuĢ, 2019: 78-79).

CHP iç ve dıĢ dünyadaki geliĢmeler karĢısında politikalarını gözden geçirerek 1939 yılındaki Kurultayında demokratikleĢme yönünde çözüm arayıĢlarına girmiĢtir.

Bu amaçla iktidar partisini tehlikeye sokmayacak bir formül arayıĢına giden CHP V. Kurultayı‟nda ülkenin durumunu değerlendirirken bir Müstakil Grubun kurulmasına karar vermiĢtir. Buna göre “Grubun üyeleri Kurultay tarafından seçilecek ve partili

milletvekillerinden oluşacak, Grubun başkanı Değişmez Genel Başkan İsmet İnönü olacak ve grubun üyelerini de Başkan’ın kendisi atayacak” kararına varılmıĢtır. Bu

karara göre grubun üyeleri 21 kiĢi olup, BaĢkan grup vekilini seçer ve vekil Ġnönü‟den emir alarak Ġnönü adına grubun yöneteciliğini yapar. Ġsmet Ġnönü, CHP‟nin politikasını tespit edip yönlendirmenin yanı sıra bu politikaların nasıl ve ne derece denetlenmesi gerektiğini belirlemektedir. Müstakil Grup ile her ne kadar dıĢ dünyaya demokratikleĢme yönünde adım atıldığını gösterilmek istense de oluĢturulan yapay muhalefet CHP‟yi övmekten geri durmamıĢtır. Meclis‟te ve Hükümette etkili olması beklenen Müstakil grup üyelerinin sayıları 1943 Kurultayında 21‟den 35‟e çıkarılmıĢ ancak grup beklenen baĢarıyı sağlayamayarak daha önce ki uygulamalardan ileri gitmeyi baĢaramamıĢtır (Payaslı, 2014: 181-193).

Bu dönemde yaĢanan diğer önemli siyasi geliĢmeler; TBMM, 11 Kasım 1942 tarihinde, 4305 Sayılı Varlık Vergisi Kanunu, 26 Nisan 1944‟te 4553 Sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu, 18 Ocak 1940 tarihli, 3780 sayılı Milli Korunma Kanunu‟nun yürürlüğe sokulmasıyla yaĢanmıĢtır. Bu kanunlar ile genel amaç; II. Dünya SavaĢı‟ndan kaynaklanan savaĢ zenginlerini kontrol altına almaktır. Ancak bu kanunlar pek fayda vermemiĢ ülke insanları sosyoekonomik yönden daha zor bir duruma girmiĢtir. Türkiye bu kanunlar ile ülkenin her kesimine müdahale eden bir ülke konumuna gelmiĢtir (KarakuĢ, 2019: 81-83).

Ġnönü‟nün CumhurbaĢkanlığı yaptığı ilk yıllar II. Dünya SavaĢı‟nın baĢ gösterdiği savaĢ yıllarına denk gelmiĢtir. II. Dünya SavaĢı‟yla Atatürk‟ün “Yurtta BarıĢ, Dünyada BarıĢ” ilkesi doğrultusunda hareket edilerek savaĢın dıĢında kalma kararı verilmiĢ ve çeĢitli antlaĢmalar imzalanarak ülkeyi savaĢa çekmeye çalıĢan dıĢ güçlere karĢı direnilmiĢtir. Böylece Türk dıĢ politikasında denge ve pragmatizm ön plana çıkartılmıĢ, savaĢ süresince taraf ülkelerle görüĢmeler devam etmiĢtir. Türkiye her ne kadar savaĢ dıĢında kalmayı baĢarmıĢ olsa da savaĢa her an hazır olma durumu, seferberlik gibi etkenler toplumun sosyoekonomik hayatını derinden sarsmıĢtır. Hayat pahalılığı zamanla artmıĢ yokluk ve kıtlık baĢ göstermiĢtir. SavaĢla

birlikte Cumhuriyetin kuruluĢundan sonra ilk kez özel kiĢilerde servet birikimi olmuĢ, ticaretle uğraĢanlar karaborsacılıkla, büyük toprak sahipleri tarımsal ürünlerin değer kazanmasıyla servetlerine servet katmıĢtır (ġimĢek ve Çençen, 2014: 262-266). II. Dünya SavaĢı sonrasında Almanya ve Japonya‟ya karĢı sembolik savaĢ ilan eden Türkiye, 28 ġubat 1945‟ te BirleĢmiĢ Milletler Beyannamesi‟ni ĠmzalamıĢ, San Francisco Konferansı‟na dönemin DıĢiĢleri Bakanı Hasan Saka baĢkanlığında bir heyet göndermiĢtir. San Francisco Konferansı, tek parti CHP ve tek lider-Milli ġef Ġnönü tarafından yönetilen Türkiye için çok önemli sonuçlar doğurmuĢtur. Türkiye San Francisco Konferansı‟nda bir araya gelen demokratik topluluğa katılırken, tek partili otoriter ve totaliter rejimi bırakıp çok partili hayata geçmeye karar vermiĢtir. Bu doğrultuda Ġsmet Ġnönü, savaĢ sonrası 19 Mayıs 1945‟te yapmıĢ olduğu konuĢmasında rejimin daha demokratik hale geleceği Ģeklinde bir açıklama yapmıĢtır (ġimĢek ve Çençen, 2014: 267). Böylece, Ġkinci Dünya SavaĢı gibi çetin bir dönemi kapsayan sekiz yıllık bu olağanüstü süreç, 10 Mayıs 1946 tarihinde yapılan, CHP‟nin ikinci Olağanüstü Kurultayında, Ġnönü‟nün önerisi üzerine, Değişmez Genel Başkan ve Millî Şef unvanlarının kaldırılması ile resmen sona ermiĢtir (Dikici, 2008: 163).

Türkiye için artık Milli ġef Dönemi kapanırken yeni ve olması gereken bir demokratik siyasi hayata adım atılması sağlanmıĢtır. Ancak bundan sonraki dönemde de istikrarlı bir siyasi hayat kolay olmayacaktır.