• Sonuç bulunamadı

3.1. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Siyasi Ġstikrar Arasındaki ĠliĢkis

3.3.2. Çok Partili Hayat Dönemi (1950 )

3.3.2.1. DP Hükümeti Dönemi

4.3.2.1.1. Liberal Ekonomiye GeçiĢ Dönemi (1950-1960)

DP dönemi, ekonomik geliĢmeler açısından “yabancı sermayenin yeniden açılıĢını” simgelemektedir (Kepenek, 2019: 102). DP‟nin temsil ettiği dıĢa açık politika zemininin oluĢturulduğu, 1950-1960 dönemi yabancı sermaye yatırımlarına iliĢkin yasal düzenlemelerin yapıldığı, kurumsal alanda yabancı sermaye yatırımlarının değiĢtiği bir dönemdir (Erdoğan, 2018: 223). Ancak DP dönemini kendi içinde, hızlı büyüme yılları olarak adlandırılan 1950-1954 dönemi ve ithal ikameci dönem olarak adlandırılan 1954 sonrası dönem olmak üzere iki ana baĢlıkta

ele almak mümkündür. Uygulanan iktisat politikaları açısından 1954 yılına kadar liberalizasyon politikaları, 1954 yılından sonra ise devletçi ve müdahaleci iktisat politikaları uygulanması böyle bir ayrım yapılmasını gerekli kılmıĢtır (Sungur, 2016: 2).

DP döneminin DYSY‟ye karĢı tutumunu daha iyi anlamak için ve Ticaret Bakanı Fethi ÇelikbaĢ‟ın yabancı sermaye konusunda yaptığı bir konuĢmaya dikkat etmekte fayda var. Söz konusu konuĢmada ÇelikbaĢ; “Yabancı Sermayenin

memleketimize gelmesi ana davamız olduğu için sermayeye en geniş imkânlar bahşedilmiştir.” sözüyle DP‟nin yabancı sermaye konusundaki görüĢlerini ortaya

koymuĢtur. Yabancı sermaye konusuna titizlikle çalıĢan DP yönetimi Türkiye‟ye yabancı sermayeyi çekebilmek için 1950 yılında 5583 sayılı “Hazinece Özel TeĢebbüslere Kefalet Edinilmesine ve Döviz Taahhüdünde Bulundurulmasına Dair Kanun”u yayınlamıĢtır. 5583 Sayılı Kanunla, ülkeye gelen yabancı sermayeye ve dıĢarıdan borç alan müteĢebbislere transfer hakkı tanınmıĢtır. 1951 yılına gelindiğinde 5583 sayılı kanunun yerine geçen 5821 sayılı Yabancı Sermaye Yatırımlarını TeĢvik Kanunu çıkarılmıĢtır. Bu kanunun çıkarılmasındaki amaç yerli sermayeye açık olan alanlarda kullanılmak ve sanayi, enerji, maden, bayındırlık, ulaĢtırma ve turizm alanlarına yatırım yapmak üzere gelen yabancı sermayeye, imtiyaz teĢkil etmeyecek Ģekilde belirli hak ve kolaylıklar sağlamaktır (Takım, 2012: 178-179).

DP‟nin dıĢ ticarette uyguladığı liberasyon politikası sonucunda devlet döviz darboğazı yaĢamıĢ ve liberasyon politikası iflasa sürüklenmiĢtir. Bu durumda yabancı sermayeyi kurtuluĢ olarak gören DP yabancı sermaye yatırımlarına dört elle sarılmıĢtır (Bulutoğlu, 1970: 157). Ancak DP 5821 sayılı Kanun‟dan beklediği yararları sağlayamayınca reel bazda yabancı sermaye çekebilmek için 1954 yılında 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi TeĢvik Kanunu çıkartmıĢtır. Bu kanun ile yabancı yatırımcıların faaliyet kolları geniĢletilmiĢtir. 6224 Sayılı Kanun‟un yanı sıra 1954 yılında yabancı sermaye ile iĢbirliğini artırmak ve petrol arama amacıyla yabancı firmalarla iĢbirliğini öngören 6326 sayılı Petrol Kanunu ve 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi TeĢvik Kanunu çıkarılmıĢtır (Takım, 2012: 179).

Bu dönemde yabancı sermaye teĢvikini sağlamak amacıyla yapılan tek çalıĢma kanuni düzenlemeler değildir. DP özel sermaye yatırımlarının güvenle yapılabilmesi için alt yapı çalıĢmalarına ayrı önem vermiĢtir. 1950‟de Sınai Kalkınma Bankası ile Marshall Yardımı Özel TeĢebbüs Fonu‟ndan özel kesime kredi tahsisi gibi araçlardan istifade edilmesinin yolunu açarken, 1951‟de özel sermayenin finansman sorunlarına yardımcı olabilmek için kredi faizlerinin %12‟den %8,5‟a çekilmesini sağlamıĢtır. 1950 sonrası dönemde yabancı sermayeye yönelik dikkat edilmesi gereken ana husus, ABD‟nin 1950‟ye kadar borç Ģeklinde sağladığı kaynak aktarımının, DP‟den sonra bağıĢ niteliğinde olmasıdır (BuluĢ, 2015: 117).

01.08.1951 tarihinden 31.12.1960 tarihine kadar hükümete 431 yabancı yatırım teklifi için baĢvurusu yapılmıĢ, bunlardan 230‟u kabul edilmiĢ 201‟i reddedilmiĢtir. Reddedilen sermaye teklifi 146 Milyon Lira iken, yatırım yapılmasına izin verilen yabancı Ģirketlerin teklif ettikleri sermaye miktarı 548 Milyon Liradır. Ġzin verilen sermayenin 18 milyonu ilk kanuna göre, 530 milyonu 6224 Sayılı kanuna göre kabul edilmiĢtir. Ġlk kanuna göre reddedilen sermaye miktarı 15 milyon civarında 21 talep, ikinci kanuna göre reddedilen sermaye miktarı 131 milyon tutarında 180 taleptir (Bulutoğlu, 1970: 157-158).

Tablo 3. 5. 1950-1960 Döneminde Türkiye'ye Giren Bazı Çok Uluslu ġirketler

Tarih ġirket Adı Yatırım Konusu

1952 Unilever ġirketi YaĢam manasına gelen “Vita” ve sağlık anlamına gelen “sana” fabrikasıyla Türkiye pazarına girmiĢtir.

1954 Minneapolis- Moline

Traktör üretimi için anlaĢmaya varılmıĢ ve Minneapolis-Moline Ģirketi Türkiye‟de ilk kez traktör üretmiĢtir.

1955 Wimpey ġirket Hirfanlı Barajı ve Hidroelektrik Santrali için yapılan ihaleyi Ġngiliz Wimpey ġirketi‟nin kazanmıĢtır.

1955 Federal Motor Truck Co. MKE

Söz konusu yabancı Ģirket Ziraat Bankası TariĢ, Çukobirlik ortaklarından TOE fabrikası kuruluĢ anlaĢmasını imzalanmıĢtır.

1955 Columbia Steel ġirketi

ABD Columbia Steel ġirketiyle 230 bin tonluk çelik silo anlaĢmasının yapılmıĢtır.

1955 Fransız Pechiney Ģirketi

Etibank ile Fransız Pechiney Ģirketi arasında ferro krom anlamasının imzalanmıĢtır.

1955 Mannesmann Boru fabrikası

Sümerbank Mannesmann Boru fabrikası ortaklığı yapılmıĢtır. 1955 Hilton International Türkiye‟nin ilk beĢ yıldızlı oteli Hilton Ġstanbul ile Türkiye, modern

turizme kapılarını ilk kez aralamıĢtır. 1955 Ġsviçre Migros

Kooperatifler Birliği

Ġsviçre Migros Kooperatifler Birliği ve Ġstanbul Belediyesi'nin giriĢimleriyle kurulmuĢtur.

1956 Bristol Myers Dünyanın en büyük ilaç firmalarından Bristol MyersEczacıbaĢı'na verdiği lisansla Türkiye‟nin ilk florürlü diĢ macunu Ġpana‟yı piyasaya sunmuĢtur.

1957 Ġngiliz BOAC

Ģirketi

Ġngiliz BOAC Ģirketi 500.000 Sterlin ile Türk Hava yollarına ortak olmuĢtur.

1957 Pfizer Charles Pfizer ve Charles Erhart tarafından ABD‟de kurulan Pfizer Ġlaçları, Türkiye‟de yılında % 100 yabancı sermayeyle kurularak faaliyete geçmiĢtir.

1958 Roche Roche‟un Türkiye yolculuğu, Ġstanbul/Esentepe‟de baĢlamıĢtır. 1959 Ford Otosan Ford Otosan Türkiye‟de otomobil Ģirketini kurmuĢtur.

1960 Cargill Cargill yaptığı yerel ortaklık anlaĢması ile Türkiye‟de faaliyet göstermeye baĢlamıĢtır.

Kaynak: Toy, 2009: 77-110; T.C. CumhurbaĢkanlığı Yatırım Ofisi, 2020.

DP hükümetinin yabancı sermaye yatırımlarının önünü açmasıyla ülkeye doğrudan doğruya ve Türk sermayesi ile ortaklık Ģeklinde gelen yabancı sermayeli firmaların büyük çoğunluğu, dünyanın belli baĢlı sermayeli firmaları ya da ÇUġ‟ları olup, bazı sektörlerde baĢlarda montaj Ģeklinde kendini göstermiĢ ve ilk defa kuruculuk görevini üstlenerek ülke sanayisinin geliĢmesine katkıda bulunmuĢtur. Örneğin Fıat 1954 yılında gelen bir yabancı sermaye Ģirketidir (Yavan ve Kara, 2003: 30). Bu dönemde yatırım yapan ÇUġ‟lardan biri de Siemens‟tir. Siemens‟in Türkiye‟de telekomünikasyon alanındaki varlığı 1950‟li yıllarda PTT ile üstlenilen ve 1960 yılında tamamlanan “teleks” projesiyle baĢlamıĢtır. Buna ek olarak Siemens, Koç Grubu ile ortaklık kurarak 1959 yılında Simko‟yu kurmuĢ, Türkiye‟nin kalkınma sürecine katkıda bulunmuĢtur (T.C. CumhurbaĢkanlığı Yatırım Ofisi). Bu

dönemde Türkiye‟de ÇUġ‟lar pek çok değiĢik alanda yatırım fırsatı bulurken en çok yatırım yapan çok uluslu Ģirket ABD ve Ġngiltere kökenli olarak karĢımıza çıkmaktadır (Erdoğan, 2018: 223).

Türkiye tabloda yer alan Ģirketlerin yanı sıra ülke içinde petrol rafinerisi kurulması için bir takım çalıĢmalar yapmıĢtır. Bu doğrultuda petrol rafineri için 1958‟de Anadolu Tasfiyesi A.ġ. ile petrol ürünleri pazarlaması yapan yabancı Ģirketler arasında özel bir anlaĢma yapılarak rafineri kurulmuĢ, 1962 yılında iĢletmeye alınmıĢtır. Bu rafineriye ortak olan yabancı Ģirketler % 37 ile Mobil Oil, %34 ile Caltex, % 18 ile Shell, % 11 ile BP‟dir. 1959‟da Hükümet Caltex firması ile Ġzmit‟te baĢka bir tasfiye için anlaĢma yapmıĢtır. 23 Nisan 1960 yılında ABD ortaklı Ġstanbul Petrol Rafinerisi A.ġ.‟nin temelleri atılmıĢtır (Özkan, 2018: 174-186).

Tablo 3. 6. 1950-1960 Döneminde Yabancı Sermaye Ġzinleri ve Bunlara Katılacak Yerli Sermaye Tutarları

Dönem Yabancı Sermaye (1000 TL) Yerli Sermaye (1000 TL)

1951 4.241 250 1952 7.430 5.800 1953 3.450 3.245 1954 56.609 137.127 1955 49.688 85.998 1956 91.914 56.436 1957 85.239 9.092 1958 49. 688 47.335 1959 107.030 136.897 1960 93.073 31.742 Kaynak: Bulutoğlu, 1970: 158.

1950-1960 döneminde ülkeye giren fiili sermaye 86 milyon Türk lirası düzeyindedir. Türkiye‟ye fiilen gelen yabancı sermaye miktarı düĢük seyretmiĢ, verilen izinlerin çok altında beĢte biri düzeyinde kalmıĢtır. Buna karĢılık ülkeye giren yabancı sermaye yatırımlarının büyük bir kısmı ¾ oranıyla ayni sermaye yani makine teçhizat Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir. Nakdi sermayenin toplam sermaye içindeki payı ise % 17 oranıyla sınırlı kalmıĢtır. Bu dönemde DYSY giriĢine en çok izin verilen ülke 141.743.000 TL ile ABD olup, ABD‟yi takip eden ülke 107.938.000 TL

ile Ġtalya, üçüncü sırada ise 104.249.000 sermaye miktarı ile Ġsviçre yer almaktadır. Ancak ülkeye giren yabancı sermaye miktarı bu tutarların çok altında kalmıĢtır. ABD 22.757.000 TL, Ġtalya 2.090.000 TL ve Ġsviçre 6.324.000 TL memlekete sermaye getirmiĢtir. Ülkeye en çok sermaye getiren ilk üç ülke ise 22.757.000 TL ile ABD, 19.138.000 TL ile Almanya, 19.364.000 TL ile Hollanda olmuĢtur (Bulutoğlu, 1970: 159-160).

DP döneminde DYSY‟nin üretime yönelen payı toplamın sekizde birini, sanayi üretimine yönelen payı ilkel teknoloji ve düĢük ölçekli üretimin dıĢalım girdi kullanımını temsil etmektedir. Bu durum uzun dönemde yerli sınai üretimini negatif yönde etkilemiĢtir. Bu dönemde ülkeye giren yabancı sermayenin % 30,8 oranındaki bir bölümü kar olarak yurtdıĢına aktarılmıĢtır. Yabancı sermaye giriĢlerinde beklenen ölçeğin yakalanamaması hükümeti yeni arayıĢlara itmiĢ, 1957‟de ABD ile yapılan anlaĢma sonucunda yabancı sermayeye yeni olanaklar tanınmıĢtır. AnlaĢma ile ABD sermayesi ve bunlardan kaynaklanan karların tamamının dıĢarıya aktarımı garanti edilmiĢ, ABD özel sermayesi kamulaĢtırma ve para değerindeki değiĢimlere karĢı ICA düzeyinde bir sigortayı kabul etmiĢtir (Kepenek, 2019: 102).

DP dönemi 1954‟ten sonra liberal sistemden uzaklaĢarak ithalatta liberasyonu durdurmuĢ ve yeni kısıtlamalar getirmiĢtir. 1956 yılında Milli Koruma Kanunu yürürlüğü konulmuĢ, ekonomik hayat büyük ölçüde kontrol altına alınmıĢtır. Karaborsa, döviz yolsuzlukları ve yüksek enflasyonist baskı artarak ülke ekonomisini zor bir sürece sürekler bir nitelik kazanmıĢtır. Bu döneme asıl ekonomik baskıyı, dıĢ borç taksitlerindeki ödeme zorluğu yapmıĢtır. Ekonomik bir çıkmaza sürüklenen ekonomide bir çözüm arayan DP yönetimi arayıĢları sonucunda “Ġktisadi Ġstikrar Kararlarını” ilan etmiĢtir. Böylece yeni bir devalüasyona gidilmiĢ 1 Dolar %220 artıĢla 900 kuruĢa yükselmiĢtir. Ancak alınan bu önlemler ekonomik durgunluğa yol açmaktan baĢka bir iĢe yaramamıĢtır. Ayrıca 1958‟de uygulanan devalüasyon ile yabancı sermayeli ortakların tasfiyesinden kaynaklanan fonların dıĢarıya aktarılmasına sınırlamalar getirilmiĢtir (Kepenek, 2019: 102; BaĢol, 2012: 84).

Türkiye, 1954 yılına kadar ekonomik bazda baĢarılı bir periyod yakalasa da bu tarihten sonra ekonomik tıkanıklıklara sahne olmuĢtur. 1954 yılından itibaren

benimsenen devletçilik ve müdahalecilik stratejisi yatırımları negatif yönde etkileyerek azalmasına sebep olmuĢtur. Özel sermaye yatırımları düĢerken sanayi yatırımları tüketim maddelerine yönelik olarak yapılmaya baĢlamıĢtır (BuluĢ, 2015: 121-122). Bu dönemde enflâsyon, dıĢ ticaret tıkanıklıkları ve siyasi konjonktür özel yatırımların hacmini ve dağılıĢını geniĢ ölçüde etkilemiĢ ve yaĢanan darboğaz karĢısında ilk yıllarda gerek iç, gerek dıĢ piyasada gösterilen ileri düzey liberal iktisadi politikalar, darlıkların ve sıkıntıların ortaya çıkması ile gittikçe kontrole doğru sürüklenmiĢtir. Dönemin sonuna doğru ekonomi ancak günden güne alınan geçici tedbirlerle ayakta durabilmiĢ, dengesiz ve güçsüz bir duruma düĢmüĢtür (DPT, 1963: 11).

Türkiye 1950 sonrasında hem ülke içinde hem de dünya çapında önemli değiĢikliklerin olduğu bir canlanma dönemine girmiĢtir. Dünya entegrasyon faaliyetlerinin artıĢ gösterdiği bu dönemde ülke içindeki siyasi yönetim değiĢikliği ile beraber gelen yasal düzenlemeler DYSY‟ye olumlu yansımıĢtır. DP‟nin 1950-1960 döneminde DYSY‟ye yönelik yapmıĢ olduğu çalıĢmalar Türkiye DYSY tarihi açısından önemli ve değerli bir dönemdir. Çünkü 1923-1950 yılında mevcut hükümetlerin yabancı sermaye yatırımlarına karĢılık sergiledikleri tutum neticesinde ülkeye kayda değer DYSY giriĢi sağlanamamıĢtır. 1950 yılında baĢa gelen DP, önceki hükümetlerin tam tersi olarak liberal görüĢleri benimsemiĢ ve DYSY‟nin önündeki engelleri kaldırmayı hedeflemiĢtir. DP‟nin yapmıĢ olduğu düzenlemelere bağlı olarak DYSY‟nin yolu açılmıĢ ve DYSY‟ye de gözle görülür bir artıĢ sağlanmıĢtır (Batmaz ve Tekeli, 2009: 119-121).

Bu dönemde yabancı sermaye yatırımlarını arttırmak amacıyla yürürlüğe koyulan teĢvik yasaları belirli bir noktaya kadar fayda sağlamıĢ ve ÇUġ‟ların ülkeye giriĢi hızlanmıĢtır. Türkiye bu dönemde pek çok yabancı yatırımcıya ve ÇUġ‟lara ev sahipliği yapmıĢ DYSY‟ye belirli bir düzeyde yol kat etmiĢtir. Ancak 1950 öncesinde olduğu gibi bu dönemde de yabancı sermaye giriĢi istenilen düzeyde gerçekleĢmemiĢ, yabancı sermaye yatırımlarının düĢük seviyelerde kalması (Bulutoğlu, 1970: 170) ülke kaynaklarının geliĢtirilip iĢletilmesi için gerekli sermayeye ulaĢılmasında engel teĢkil etmiĢtir (KiĢi, 2005: 109-110).

DP döneminin hakim olduğu yıllarda yapılan çalıĢmalar ve yürürlüğe koyulan yasaların etkisiyle Türkiye‟de DYSY‟de artıĢ sağlandığı ve bu dönemde gerçekleĢtirilen yatırımların, çıkartılan teĢvik yasalarıyla paralel olduğu söylenebilir. Dolayısıyla 1950-1960 dönemi için Türkiye‟nin, ÇUġ tarafından değerlendirilmeye alındığını ve DYSY‟de belirli düzeye kadar yol kat ettiğini söylemek mümkündür. Ancak her ne kadar DYSY yönünde bir atıĢ sağlanmıĢ olsa da gerçekleĢen yatırımlar beklenilen düzeyin altında seyretmiĢtir. Bunun nedeni olarak ülkenin kendi içinde yaĢadığı ekonomik darboğaz ve yaĢanan ekonomik sıkıntıya bağlı olarak yabancı sermaye yatırımlarına yönelik sonradan getirilen kısıtlamalar gösterilebilir. 1950- 1960 dönemine dair dikkat edilmesi gereken nokta, her ne olursa olsun belirli bir düzeye kadar ülkeye DYSY giriĢi sağlanmasıdır. Bu durum ülkenin ÇUġ tarafından dikkatte alındığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.