• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: YOKSULLUK OLGUSU VE BİR FİNANSMAN TÜRÜ OLARAK

1.3. Mikrofinans Felsefesi

Mikrofinans felsefesi sosyal bilinçli serbest çalışma, serbest çalışma, eğitim-öğretimin önemi ve yoksulluğun bulunmadığı dünya şeklinde dört ana başlık altında incelenebilmektedir.

1.3.1. Sosyal Bilinçli Serbest Çalışma

Gelişmiş ülke piyasası bireyi özgürleştirerek insanların kişisel seçimlerinde serbest bırakmaktadır. Ancak, kapitalist pazarının en büyük sakıncası güçlüden yana olmasıdır. Mikrofinans sisteminde ise yoksulların kendi paylarına düşeni iyileştirmek için piyasa sisteminden yararlanmaları gerektiğini savunmaktadır.

Mikrofinans özel sektöre ait yol gösterici finans kurumlarıdır ve üyeleri kişisel olarak zenginleşirken; sağlıklı ev düzeni, konut, eğitim ve sağlık hizmetleri alırlar. Mikrofinans kurumları kar etmez, personeli motive edilip etkin bir şekilde çalışmaz ise, faaliyetlerine son vermek zorunda kalırlar. Mikrofinans kurumlarının kar amacıyla ya da kar gütmesi diğer sektörlerdeki işletmelerden farklı tanımlanmaktadır. Mikrofinans kurumları her zaman kar etmeleri, giderlerini karşılamaları, karşılaşabilecekleri risklerden korunmaları ve gelişmeleri sağlanmalıdır. Temel amacı hissedarlarının yatırdıkları fonların karşılığında hemen getiri almaları değil; kullanıcıların “refahı” konusudur. Mikrofinans uygulamalarında Grameen deneyimi ne kadar küçük olursa olsun, finansman sağlanan yoksulların kendi yaşamlarında inanılmaz bir değişim gerçekleştirebildiklerini göstermiştir (Muhammed Yunus; s.261.2003).

Mikrofinans sosyal hedefleri de kapsamaktadır. Bu hedefler; yoksulluğun ortadan kaldırılması, eğitimin verilmesi, sağlık hizmetleri, iş olanakları, kadınların

güçlenmesini destekleyerek cinsler arası eşitliği kurmak ve yaşlıların rahatını sağlamaktır (Muhammed Yunus; 263. 2003).

Muhammed Yunus; “Bir toplumun yaşam kalitesini o toplum zenginlerinin nasıl yaşadıklarına değil, nüfusun en alt yüzdelerinin hayatlarını nasıl geçirdiklerine bakarak değerlendirmeliyiz” demektedir ( Muhammed Yunus, 2003:266).

1.3.2. Serbest Çalışma

İşsizlik her çağdaş toplumun sorunu olup, gelişmiş ülkelerde de her kes iş

bulamamaktadır. Amerika, Avrupa Ülkeleri ve diğer sanayileşmiş ülkeler yatırım teşvikleri (vergi muafiyeti gibi) sağlayarak büyük fabrikaların kurulmasını ve böylece yeni iş sahalarının açmasına çalışmaktadırlar. Ancak, endüstri gelişiminin bir sınırı ve sonucunda çevreye getirebileceği zararlar da söz konusudur.

Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelerden gelen yatırımcıların elde ettikleri kar kendi ülkelerine gitmektedir. Serbest çalışmada bu çekincelerin hiç biri yoktur. Tek bir sorunu, iş yerlerinin çekici görünüme sahip olmayışı ve büyük işletmeler kadar iddialı olamamasıdır. Diğer taraftan serbest çalışmadan elde edilen kar ülkede kalır. Ayrıca, büyük fabrikalar gibi çevreye zarar verecek ölçekte değillerdir. Yoksul insanın kendi kendini yönlendirilmesini sağlar (Muhammed Yunus, 2003:267).

Serbest çalışmanın maaşlıya göre avantajları aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır (Muhammed Yunus, 2003:267):

- Çalışma saatinin esnekliği;

- Yarı zamanlı işe girme seçeneğinin olması; - İnsanın geleneksel becerilerinin yeterli olması;

- İnsan hobilerinin zevkli ve kazançlı bir iş haline getirmesine fırsat vermesi;

- Sosyal yardıma bağımlılıktan bir çıkış yolu sunması;

- İşten yeni ayrılmış (atılmış, kovulmuş) olanlara, depresyona girip işlerden el

çekmesinden önce yeni bir iş kuracak moral desteği sağlaması;

- Ulusal köken ya da ten renkleri nedeniyle hayatlarını kazanma fırsatı verilmeyen ırkçılık kurbanlarına bir geçim imkânı sunması;

- Serbest bir iş oluşturmanın ortalama maliyeti maaşlı bir iş oluşturmaya göre ucuz olması;

- Yalnız ve yoksul bir insanın adım adım özgüven kazanmasına yardımcı olması.

1.3.3. Eğitim ve Öğretimin Önemi

Mikrofinans uygulamaları yoksullukla mücadelede hiçbir eğitim verilmeksizin yardım dağıtmaktan oluşan geleneksel yöntemlere hep karşıdır. Bunu sebebi de her insanın içinde doğuştan hayatta kalma yeteneği vardır. Dolayısıyla Mikrofinans bu insanlara yaşamayı değil sahip oldukları yeteneklerini kullanmalarını sağlamak ve yeni yetenekler kazandırmak kararındadır.

Mikrofinans felsefesi bireylerin eğitimsizlik ya da cahil olmalarından değil, emeklerinin karşılıklarını elde tutamadıklarından yoksul olduklarını öne sürmektedir. Yani sermayeyi kontrol edememektedirler. Kar sermaye eğilimli olup, sermayeyi kontrol edebilenin önemini ortaya koymaktadır. Sermayeyi kontrol edebilme yeteneklerinin olamayışının sebebi de kendilerine miras yoluyla sermaye ya da kredi devredilmemesidir. Teminatları olmadıkları için onlara kimse kredi vermez.

Pek çok eğitim programı yararlı değildir. Yoksul insanlar bazı teşviklerle eğitim programlarına davet edilir, bazen de eğitim harçlığı biçiminde finansal yararlar sunulur, bazen ise eğitim nakit ya da benzeri önemli kazançlara bir önkoşul olarak istenir. Maddi desteğe ihtiyacı olanlar eğitime ilgi duymasalar bile, bu tür programların maddi konudaki teşvik edici yönleri kendine çekmektedir.

Bugün dünya büyük bir sorunla karşılaşmış bulunmaktadır. 6 milyar insanın 2,8 milyarı günde 2 dolarla, 1,2 milyarı ise günde 1 dolarla yaşamaktadır. Günde 1 dolarla yaşayan

1,2 milyarın içinden 500 milyonu Doğu Asya’dadır

(http://data.worldbank.org/topic/poverty, Erişim 2.02.2011). Birleşmiş Milletler Mikrofinans uygulamalarını yoksulluğu azaltmada olumlu sonuçlar elde ettiğini belirtmiştir.

Mikrofinansın bireylere sağladığı kazanımlar;

- Ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılamada ve risklerden korunmalarında yardımcı oldukları,

- Aile ekonomisinin iyileşmesi,

- Küçük işletmelerin faaliyetini sürdürmesi ve gelişimi, - Kadın ve erkek arasında eşitliğin sağlanması,

- Beyaz eşya sahibi olmaları şeklinde sıralanmaktadır.

Mikrofinans sadece yoksullara ihtiyacı olan kredileri sunmakla onların sosyal yaşam ve refah düzeylerinin iyileşmesini etkilememekte, aynı zamanda eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşımını ve topluma da kazandırmaktadır.

1.3.4. Yoksulluğun Bulunmadığı Dünya

Dünya öngörülmeyen biçimlerde değişmektedir ve bu, zaman ilerledikçe daha da öngörülemez bir hal alacaktır. XXI. Yüzyılın sonuna dek birikmiş bütün bilgileri, keşifleri, buluşlar ele alınacak olursa, yalnızca önümüzdeki elli yıl içinde bunların belki de birkaç misli artacağını söylemek mümkündür.

Yoksulluğu dünya dan silinip atmanın; yol ve yöntem bulmaktan çok, bir irade sorunu olduğu düşünülmektedir. Bugün bile yoksulluk konusuna gerekli önem verilmemektedir. Bunun nedeni de yoksulluk çekmeyenlerin bu konuyla ilgisinin olmamasıdır. Yoksullar daha çok çalışsalardı yoksul olmazlardı diyerek konu geçiştirilmektedir.

Yoksullara yardım edildiğinde, genellikle onlara hayırseverlik sunulur. Çoğu zaman hayırseverlik, sorunu tanımlamaktan ve çözüm bulmaktan kaçınmak için kullanılmaktadır. Diğer bir ifade ile hayırseverlik, sorumlulukları üstten atmanın bir yolu haline gelir.

Hayırseverlik yoksulluğa çözüm değildir. Hayırseverlik yalnızca inisiyatifi yoksulların elinden alarak yoksulluğu sürdürür. Sadece hayır yaparak yoksul bireyleri korumak olmamalıdır. Esas olan bireylerin çalışabilecekleri iş alanları oluşturarak, kendi

kendilerine yeterli olabilecekleri ve hayatlarını devam ettirebilecekleri fırsatları onlara sağlamak olmalıdır.

İnsan toplumları çeşitli biçimlerde fırsat eşitliğini sağlamaya çalışmış, ancak yoksulluk

sorunu çözümlenememiştir. Yoksullar devletin bakımına terk edilmiştir. Devlet yoksullara bakmak için kuralları ve prosedürleriyle muazzam bürokrasiler kurmuştur. Vergi verenlerin parasının büyük bölümü bu programları finanse etmeye ayrılır. Devlet desteği ile başarılanlar her ne olursa olsun, herkese fırsat eşitliğinin sağlanamadığı kuşkusuzdur. Devlet yardımıyla büyüyen çocuklar genelde bütün yaşamlarını yardım alarak geçirirler.