• Sonuç bulunamadı

B. Çağatay Hanlığı

II. MİMARÎ

Fergana bölgesindeki yapılar, mimarî açıdan ancak Göktürkler döneminde mercek altına alınabilir. Göktürkler, askerî ve ticarî önem taşıyan stratejik noktalara çok sayıda kale inşa etmişlerdir. Tanrı Dağları ve Issık-göl civarındaki Çargelan, Çumpal, Caldırvar, Atbaş, Sırdakbeg (ya da Koyungar-başı), Turtkul ve Manakeldi kaleleri98 bunlardan sadece bazılarıdır. Göktürk devri Pençikent ve Fergana harabelerine bakıldığında ise dönemin şehirlerinin, adeta bir kaleyi andıran mimari özellikler taşıdıkları görülür.99

Fergana’da Türk-İslâm mimarisine özgü eserler, Karahanlılar döneminde teşekkül etmeye başlamıştır. Kerpiç olan ilk Karahanlı yapıları, sonraları tuğla mimarisinin en güzel örnekleri olarak günümüze kadar ulaşmıştır. Meselâ; 521/1127 yılında yapımı tamamlanan Buhara Mescid-i Cum‘a’sının “Minâre” adı verilen minaresi, Arslan Han’ın adının geçtiği kitabesiyle Karahanlı tuğla işçiliğinin kalitesini ortaya koymaktadır. Gövdesinde, değişik geometrik süslemelerle kaplı çemberler olan minarenin bir benzerine Özkend’de rastlanır.100 Türbeler, Karahanlı mimarisinde özel bir yere sahipti. Karahanlı (Arap Ata-367/978, Ayşe Bibi ve Balacı Hatun-XII. yüzyıl başları) türbeleri cephe mimarisinin ve tuğla süslemelerin öne çıktığı mezar-anıt tarzının erken dönem eserleridir. Meselâ; Özkend’de yan yana sıralanan kubbeli üç türbe Karahanlı tuğla mimarisinin en güzide eserlerindendir. Bunların en eskisi ve ortada yer alanı, 303/1012 tarihli Nasr b. Ali Türbesi’dir. Tromplu ve kubbeli olan türbede, sivri kemerli trompların altında yer alan küçük nişlerde lotus-palmetlerden bitki süslemeleri vardır. Cephedeki bordürlerde ise hemen her dönem Türk süslemelerinde görülen kırık sekizgenlerin kesişmesinden meydana gelen dörtlü geometrik düğüm desenlerinin ilk örnekleri yer almaktadır. Bunun solunda, sivri kemerli geniş bir nişle cepheye açılan, geometrik ve bitkisel süslemeli, firuze çini kaplamalı ve kitabe kuşaklı kemeri olan

98 Bu kaleler, plan ve proje açısından Fergana yöresindeki kalelerle benzerlikler gösterir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ögel, Türk Kültür Tarihi, s.173-176; Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.274.

99 Kafesoğlu, a.g.e., s.275.

100 Altun, Ara, “Karahanlılar, Mimarî”, DİA, XXIV, 412 vd; Togan, Türk Tarihine Giriş, s.89. Samanî dönemi minareleri ahşap olduğundan yangına karşı dayanıksızdı. Bkz. Altun, aynı md. ve yer.

Celâleddin Hüseyin Türbesi (ö.551/1156) bulunur. Sağdaki 581/1186 tarihli Muhammed b. Nasr türbesi ise aynı mimari ve estetik özelliklere sahiptir. İlk iki türbedeki yazılar sade iken, üçüncü türbedeki yazı ve süslemelerde bir gelişme ve zenginleşme göze çarpar. Yine ihtişamlı kapılar, türbelere ayrı bir sanatsal değer katmaktadır.101 Kâsân yakınındaki Sefîdbulan’da yer alan Şeyh Fâzıl Türbesi ise XII.

yüzyıl ortalarına aittir. Kubbesi üç kat kasnağa oturtulan kare planlı türbenin dışı -diğer Karahanlı türbelerinin aksine- sade, içi ise zengin stuko dekoru ile kaplıdır.102

Türk mimarisinin “ribad” adıyla maruf ilk kervansarayları da Karahanlılar devrinde inşa edilmeye başlanmıştır. Batı Karahanlı hükümdarı Nasr b. İbrahim (460-472/1068-1080); birisi Buhara-Semerkant yolundaki Ribad-ı Melik (470/1078), diğeri ise Semerkant-Hocend yolunda (Ak-Kütel mevkiinde) olmak üzere iki kervansaray yaptırmıştır. Bu kervansaraylar kare planlıydı.103

Ferganalı ustalar, farklı coğrafyalarda da hünerlerini sergilemişlerdir. Meselâ, Konya Alaeddin Camii avlusundaki ilk Selçuklu kümbetlerinden olan II. Kılıçarslan kümbeti, Hocendli Yusuf b. Abdülgaffar tarafından inşa edilmiştir (588/1192). Sade, on kenarlı ve piramit külahlı kümbetin kabartma çini kitabeli lahitlerinde sekiz Selçuklu sultanı yatmaktadır.104 Kümbet, Hocendli bir ustanın Anadolu Selçuklu mimarisindeki izlerini taşır. Bu yerlerden birisi de Mısır’dır. Ahmed b. Muhammed isimli Ferganalı matematik ve astronomi bilgini, Mütevekkil döneminde Fustat’ta, Nil nehrinin su seviyesini tespit için el-Mikyâsü’l-Cedîd’i inşa etmiştir (246/861).105 Ayrıca Tolunoğlu Ahmed, Kahire yakınında ve Nil nehri üzerindeki er-Ravda adasında, Nil’in sularını mevsimine göre ölçmek ve su taşkınlarını önceden tahmin etmek üzere yapılmış olan Mikyâsu’n-Nil’i geliştirmiş, ayrıca yeni su kanalları ile kemerler de yaptırmıştır.

Ahmed, bu işlerde daha çok Ferganalı ustaları tercih etmiştir.106

101 Altun, a.g.md., DİA, XXIV, 414; Merçil, Müslüman-Türk Devletleri, I, s.32.

102 Ara Altun, a.g.md., DİA, XXIV, 414.

103 Cantay, Gönül, “Türk Mimarisinde Kervansaraylar”, Türkler, VI, 77.

104 Altun, Ara, “Türkiye Selçukluları Mimarlığı”, Türkler, VII, 824.

105 Sâmî, V, 3395; İbn Hallikân, Ahmed b. Muhammed, Vefeyâtü’l-A’yân (thk. İhsân Abbâs), Beyrut, 1970, III, 112; İbn Ebî Usaybia, Ahmed b. Kâsım, ‘Uyûnü’l-Enbâ’ fî Tabakâtü’l-Atıbbâ, Beyrut, 1965, s.286; Kaya-Şelhub, a.g.md., DİA, XII, 377.

106 Yazıcı, Nesimi, İlk Türk İslâm Devletleri, s.86 vd.

BEŞİNCİ BÖLÜM

FERGANA’NIN DİNÎ YAPISI

I. İSLÂMİYET ÖNCESİ

Mâverâünnehr bölgesi, baskı ve zulüm gören muhtelif din ve mezhep mensuplarının tarih boyunca sığındıkları güvenilir bir mekân olmuştur. Meselâ; sınıf ve mezhep mücadelesini kaybeden İranlı gruplar -özellikle de manihaistler- kurtuluşu buraya yerleşmekte bulmuşlardır.1 Bu durum, Mâverâünnehr halkının diğer din, mezhep ve kültürlere gösterdiği müsamaha ile izah edilebilir. Bölge insanı, bu yönüyle Orta Asya Türk topluluklarına benzemektedir.2 Çünkü İslâmiyet karşısında tutunamayan eski Ön Asya ve Mezopotamya dinleri, faaliyetlerini Orta Asya’ya kaydırmak durumunda kalmışlardır.3

Fergana, kültürel, etnik ve dinî açıdan Mâverâünnehr’in sair bölümleri gibi kozmopolit bir yapı arz ediyordu.4 Bölgede bir taht ve bir mabet ittifakı, yani kuvvetli bir monarşik güç ve diğer dinlere üstünlük sağlayan bir ruhban sınıfı yoktu.5 Çünkü Orta Asya, Çin, Hindistan, Afganistan ve uzantısında Horasan, bir başka deyişle doğu ile batı arasında coğrafî, içtimaî, ekonomik, kültürel ve dinî bir köprü vazifesi gören Fergana, sonu gelmeyen iktidar mücadelelerine sahne olmuş, bu da siyasî istikrardan yoksun olan bölgede güçlü bir dinî ve kültürel yapının oluşmasına müsaade etmemiştir.

İpek Yolu sayesinde stratejik önemi artan bölge6, İslâmiyet’in bölgede tanınmaya ve yayılmaya başladığı VIII. yüzyılın ilk çeyreğine kadar, daha çok Orta Asya, Hint ve Mâverâünnehr’in farklı din ve mezheplerinin buluştuğu ortak bir alan olmuştur. Bu dinî mozaiğin, bazen bölgeye belli bir süre için hâkim olan dış unsurların kendi dinlerini dayatması, çoğu zaman da ticaret ve kültür alışverişi esnasında din ve mezheplerin halk arasında kabul görmesiyle oluştuğu söylenebilir. İslâmiyet’in X. yüzyıldan sonra genel

1 Togan, Türk İli Türkistan, s.94; Togan, Türk Tarihine Giriş, s.49 vd.

2 Barthold, Türkistan, s.195.

3 Ögel, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, İstanbul, 1971, I, 87.

4 Kitapçı, “İslâmî Fetihler Sırasında Aşağı Türkistan (Mâverâünnehr)”, Diyanet Dergisi, C.XVII, S.5, Eylül-Ekim, s.283, Ankara, 1978.

5 Barthold, a.g.e., s.195.

6 Togan, Türk Tarihine Giriş, s.48. İpek Yolu’nu kateden bir misyoner, Orta Asya ve hatta Çin’e kadar selamet içerisinde ilerleyerek propaganda yapma imkânı bulabiliyordu. İslâmiyet de aynı metotla, müslüman tâcirler vasıtasıyla Orta Asya ve Çin’e kadar savaşsız ve kansız olarak girmiştir. Bkz.

Eberhard, Çin Tarihi, s.205; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.73; Frye, Buhara, s.101.

kabul gördüğü bölge, bu kez de Müslüman devletler arasında hâkimiyet mücadelesine sahne olmuş, fakat bu durum İslâm’ın bölgedeki hâkim konumunu değiştirmemiştir.

Fergana’nın dinî ve entelektüel kesimi, süregelen siyasî çekişmelere inat, duygu, düşünce ve birikimlerini kaleme dökerek önemli eserler vücuda getirmişlerse de vuku bulan Moğol istilası, bu faaliyetlere büyük oranda ket vurmuştur.

İslâmiyet öncesinde bölgede yaygın olan dinler; Budizm, Zerdüştlük ve Manihaizm olarak sıralanabilir.7 Bazıları; Hıristiyan, Maniheist ve Zerdüştlerin kaynaklarda varlığından ya da yokluğundan bahsedilmediğini kaydeder.8 Bazılarına göre, bir Hıristiyan mezhebi olan Nasturîlik, Fergana’da bilinen ve müntesibi olan bir akımdı.9 Avrupalı araştırmacılara göre ise, XIII. yüzyılda Türkistan’da önemli sayıda Budist, Maniheist ve Hıristiyan yaşamaktaydı.10 Bir Türkün, bir hum içine gömülü olmasından hareketle Türklerin bir kısmının, Fergana halkının dinî inanışlarını kabul ettiği, savı da bunlara eklenebilir.11 Bütün bunlardan hareketle İslâm dininin bölgeye ulaşmasından önce Fergana’da; Budizm, Manihaizm, ve Zerdüştlük gibi Arî dinlerin yer aldığı, Semâvî dinlerin ise Arî dinlere oranla çok daha az müntesibi olduğu söylenebilir.

Budizm, Kuşan devletinin12 kurucusu I. Kanişka’nın bu dini kabul etmesiyle Fergana, Orta Asya ve Uzak Doğu’ya kadar olan geniş bir coğrafyaya yayıldı (M.S. I-III yy.). Bazı Çin ve İslâm kaynaklarına göre Mâverâünnehr halkının ekserisi Budist idi.13 Kandehar’dan Baktra’ya, oradan da Merv’e kadar yayıldığı sanılan Budizm’in14 Fergana’daki varlığı, arkeolojik bulgularla kanıtlanmıştır.15

7 Kitapçı, Orta Asya’da İslâmiyet, s.68.

8 Barthold, “Fergana”, İA, IV, 561.

9 Jusubaliev, a.g.tz., s.15.

10 Arnold, İntişâr-ı İslâm, s.220.

11 Malikov, a.g.md., Türkler, II, 145.

12 Kuşan imparatorluğu için bkz. s.39.

13 Togan, Türk Tarihine Giriş, s.46 vd; Frye, Buhara, s.50; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.61 vd;

Kurt, Buhara Örneği, s.219.

14 1965 yılında, Baktra’nın dört yüz kilometre batısındaki Merv Vahası’nda çapı altı metre, yüksekliği ise dört metre olan bir stupa, küçük Buda heykelcikleri bulunmuştur. Bkz. Roux, Orta Asya, s.87.

15 Roux, Orta Asya, s.87.

İslâm dini, müntesiplerinin VII. yüzyılın ortalarına doğru Amu-Deryâ’yı geçmeleri neticesinde ilk kez Budizm ile karşılaştı.16 Ancak Budizm, bu yıllarda Zerdüştlük, Manihaizm, Mazdekizm ve Nastûrilik karşısında etkisini büyük ölçüde yitirmişti.17 Öyle ki bu dönemde Zerdüştler, Budistlere hem baskı yapıyor hem de manastırlarda ayin icra etmelerine mani olmaya çalışıyorlardı.18 İslâmiyet’in yaygınlık kazanmasıyla da bölgedeki varlığı hemen hemen sona eren Budizm, kuzeye, yani İç Asya’ya doğru kaymış ve buradaki Türkler arasında ilgi görmüştür. Hatta Bilge Kağan, ona milli din statüsü kazandırmak istemişse de Tonyukuk Han buna mani olmuştur.

Çünkü ona göre Budizm, milletin askerlik ruhunu körelten kurallar manzumesidir.19 Bununla birlikte Uygurlar, Budizm’i resmi din olarak kabul etmişlerdir (225/840).20

İslâmiyet, Budizm’i öylesine etkisiz bırakmıştır ki; kaynaklarda VIII. yüzyılın ikinci yarısından XII. yüzyıla kadar ne Mâverâünnehr ve ne de Fergana’da, Budizm ve Budistler yer alır. Bu durum Budizm’i benimseyen Karahıtayların, Mâverâünnehr ve Fergana’ya hâkim oldukları 535-606/1141-1210 yıllarına kadar böyle devam etmiştir.

Karahıtayların ise Budizm’i, yaymak ya da onu zorla kabul ettirmek gibi bir çaba içine girdiklerine dair herhangi bir kayda rastlanmamıştır.21

Fergana’da faaliyet gösteren bir diğer din ise III. yüzyılın başlarında İran’da zuhur eden ve “ticaret dini” olarak da bilinen Manihaizm’dir.22 Manihaistler, Mani’nin öldürülmesinin ardından faaliyetlerini Semerkant’a kaydırmışlar23, Soğd kervanları vasıtayla da Orta Asya’nın çeşitli yerlerine dinlerini ulaştırmışlardır.24 Bu dinin Hsuan Tsang döneminde, aralarında Fergana vadisinin de bulunduğu Sir-Deryâ ile Çu nehirleri arasında genel kabul gördüğü öne sürülmektedir. Çünkü Manihaistler, Çin sarayında

16 Hitti, I, 332.

17 Kitapçı, a.g.e., s.63.

18 Kitapçı, a.g.e., s.62-64; Kurt, Buhara Örneği, s.221.

19 Kitapçı, a.g.e., s.61-67.

20 Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, I, 99.

21 Roux, Orta Asya, s.260; Barthold, “Karahıtaylar”, İA, VI, 273. Turan, Karahıtaylar için “putperest”

ifadesini kullanır. Bkz. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.40.

22 Ögel, a.g.e., I, 97 vd.

23 Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi, s.11 vd.

24 Ögel, Türk Kültür Tarihi, s.349; Emin, Ahmed, Fecru’l-İslâm, Beyrut, 1969, s.106; Barthold, Türkistan, s.90; Ligeti, II, 95-97; Barthold, a.g.e., s.91; Ögel, a.g.e., s.348.

önemli mevkiler işgal etmişlerdir. Bu da imparatordan dinleri adına bazı imtiyazlar elde etmiş olabileceklerini akla getirir.25 VIII. yüzyıl itibarıyla Fergana ve civarında yaşayan Karlukların Maniheist olmaları26 belki de bu yüzdendir.

Zerdüştlük (Mecusilik), bölgenin büyük dinleri arasında yer alır. Hakkında

“garbî” ve “şarkî”lik tezleri vardır. Buna göre dinin doğduğu yer ilkine göre Midiya, ikincisine göre ise Orta Asya’nın Harezm mıntıkasıdır.27 Zerdüştlük, bilhassa Sasanî devletinin çabalarıyla yaygınlaşmış, zamanla da İran’ın millî dini haline gelmiştir.28 Sâsânîlerin doğu sınırları Mâverâünnehr topraklarına kadar uzandığından, Zerdüşt misyonerler Mâverâünnehr’de rahatlıkla faaliyette bulunuyorlardı.29 Bu yolla bölgenin köklü dinleri arasına giren Zerdüştlük30, Göktürk döneminde (552-658) Buhara’daki etkisini öylesine arttırdı ki Budizm’i bile ikinci plana itti.31 Çünkü bu dini temsil eden İranlı ticaret erbâbı, İpek Yolu’nun önemli ayaklarından birisi olan Buhara’yı merkez edinmişti. Kentteki pek çok mabetlerinden birisi olan Mâh-ı Rûz ateşgedesi32, İslâmî döneme kadar ayakta kalabilmiştir.33 Buradan hareketle Buhara’nın bu dinin merkezi olduğu söylenebilir. Zerdüştlük, Baykend ve Semerkant gibi bölgenin büyük kentlerinde de etkili olmuş34, diğer Ârî dinler gibi Çin seddine kadar yayılmış ve hatta Tibet’teki çeşitli Türk boyları arasında bile kabul görmüştür.35 Zerdüştler, Mâverâünnehr’in fethinden sonra siyasî açıdan Emevîlerin, dinî açıdan da İslâmiyet’in önündeki en önemli engellerden birisi olmuşlardır.36

25 Barthold, Türkistan, s.413; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.68-70; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, 70 vd.

26 Jusubaliev, a.g.tz., s.18.

27 Jusubaliev, a.g.tz., s.16.

28 Kitapçı, a.g.e., s.58-60.

29 Emin, Fecru’l-İslâm, s.100; Bucher, V.F., “Mecûs”, İA, VII, 441-443.

30 Zerdüştlük, Sâsânî devletinde olduğu gibi Mâverâünnehr’de de hâkim sınıfın diniydi. Bkz. Barthold, Türkistan, s.195; Togan, Türk Tarihine Giriş, s.54.

31 Kurt, Buhara Örneği, s.222 vd; Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.60.

32 Budist heykellerinin satıldığı büyük bir pazar yeri olan “Mâh-ı Rûz”, sonraları içinde uzun süre mukaddes ateşin yakıldığı bir mecusi mabedine çevrilmişti. Bkz. Narşahî, a.g.e., s.40.

33 Kurt, Buhara Örneği, s.222-225.

34 Kitapçı, a.g.e., s.61.

35 Şeşen, İbn Fazlan Seyahatnâmesi, s.86; Eberhard, Çin Tarihi, s.205.

36 Akyürek, a.g.tz., s.73.

Fergana, İranlı Zerdüşlerin ticarî faaliyetler yoluyla din ve kültürlerini tanıtma fırsatı buldukları bir alan olmuştur.37 İbn Havkal, Ûş’un üç kapısından birinin “Babu’l-Mugkeze”, yani “ateşe tapanların mabedine giden kapı” ismini taşıdığını kaydeder38 ki bu Zerdüştlüğün, bir Fergana şehrindeki kültürel yansımasıdır. Çinli bir seyyahın, Demirkapı’nın güneyinde Budizm’in, kuzeyinde (Fergana) ise Zerdüştlüğün yaygın olduğuna dair gözlemleri39, Fergana’nın çoğu yerinde ateşgede olabileceğini akla getirir. Fergana’nın Sûh kûresindeki büyük Zerdüşt mezarlığı ile 1899’da yine Sûh’ta bulunan bir yılan heykeli, bu teoriyi doğrular mahiyettedir.40 İdrisî, IX ve XI. yüzyıllar arasında Özkend şehri ve İli havzasındaki köylerde yaşayan Ezgişlerin, ateşe ve diğer aydınlıklara taptığını, Avfî ise, Kırgızların ateşe taptıkları ve ölülerini yaktıklarını kaydeder.41

Hıristiyanlık’ın Nasturî mezhebi Fergana’da yayılma imkânı bulmuştur. Meselâ;

Fergana Karluklarının bir kısmı, VIII. yüzyılda Nasturîliği42 kabul etmiştir. Bunda, Semerkant ve Kaşgar metropolitliklerinin rolü büyüktür.43 XII. yüzyıla gelindiğinde, Karahıtay topraklarına Nastûrî misyonerler44 vasıtasıyla girmiş olan Hıristiyanlık45, hâlâ İslâmiyet ile mücadele halindedir.46 Buna karşılık Müslümanlar, bölgenin dinî merkez olan Buhara’da kiliselere zarar vermemişler, üstelik buradaki Hıristiyanlar, Hıristiyan dünyayla iktisadî ilişkilerini rahatlıkla sürdürebilmişlerdir.47 İlk ve sonraki dönem Arap fütuhatı esnasında bölgedeki mevcut din ve mezhep mensuplarının, -çeşitli sebeplerden dolayı çıkan isyan ve karışıklıklara doğrudan katılma ya da destek verme dışında- din

37 Frye, Buhara, s.101.

38 İbn Havkal, a.g.e., s.513; Jusubaliev, a.g.tz., s.17.

39 Kitapçı, a.g.e., s.65.

40 Jusubaliev, a.g.tz., s.17.

41 Çoruhlu, Yaşar, Türk Mitolojisinin Anahatları, İstanbul 2000, s.50 vd. Ezgişler için bkz. s.8, 10.

42 Nasturîlik, müntesibi az da olsa Fergana’da yer edinmiştir. Spuler, Bertold, İran Moğolları [Siyaset, İdare ve Kültür] (trc. Cemal Köprülü), Ankara, 1957, s.227.

43 Kitapçı, Türkistan’da İslâmiyet, s.67 vd; Barthold, Türkistan, s.184 vd; Jusubaliev, a.g.tz., s.18.

44 Bunlar, misyonlarını daha 635 yılında Çin’e kadar ulaştırmışlardı. Demirci, Kürşat, “Hıristiyanlık”, DİA, İstanbul 1998, XVII, 334; Barthold, İslâm Medeniyeti Tarihi, s.10 vd.

45 Nasturîler, inanışları sebebiyle baskı ve zulme uğrayınca VI. yüzyıldan itibaren faaliyetlerini doğuya kaydırdılar. Bkz. Kurt, Buhara Örneği, s.227.

46 Brockelmann, İslâm Milletleri, s.255.

47 Kurt, Buhara Örneği, s.227 vd.

kisvesi altında Müslümanlara karşı doğrudan bir askerî direniş gösterdikleri ise vaki değildir.48

Özetle; adı geçen dinler Fergana halkı arasında yayılarak cemaatleri, müesseseleri, kültür ve sanat aktiviteleri ile bölgedeki varlıklarını uzun müddet sürdürmüşlerdir. Fakat bunlardan hiçbirisi bölgede dinî ve kültürel bir birlik tesis edememiş, bu, sonraki dönemde İslâmiyet ile gerçekleşmiştir.

48 Barthold, a.g.e., s.195.