• Sonuç bulunamadı

4.BÖLÜM: TÜRKİYE’DE YETİŞKİN SUÇLULUĞU

4.1. MEVCUT DURUM

Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre, Türkiye’de 2016 yılı Kasım ayı itibariyle tutuklu ve hükümlü sayısı toplamı 197 bin 297 kişidir. Bu kişilerin yaklaşık 130 bini hükümlü, 67 bini tutukludur. Tutuklu bulunanlar, toplam cezaevi nüfusunun üçte birini teşkil etmektedir.

Türkiye’de hükümlü ve tutuklu sayısında özellikle 1990 yılından itibaren artış yönünde bir eğilim mevcuttur. Tutuklu sayısında, afları takiben, 1974, 1991 ve 2000 yıllarında düşüş olmuş, ancak sonraki dönemde hapishane nüfusundaki düşüş hızla telafi edilmiştir. Bu durum, cezaevi aflarının işlevselliğinin sorgulanmasına neden olmaktadır.

Türk yargı sisteminin yapısı gereği, cezaevlerinde tutuklu sayısı, 2016 yılı son aylarına kadar ciddi oranda azalma sağlanmış olmasına karşın, 2016 yılı sonu itibariyle çok yükselmiştir. Yargı üzerindeki yük nedeniyle davalar geç sonuçlanmakta, bu durum suçlu olup olmadığı ve hakkında ne karara varılacağı belli olmayan bireylerin cezaevlerinde bulunmasına yol açmaktadır. Bununla birlikte, yargıda yapılan reformlar neticesinde bu durumda görece düzelme sağlanmış, toplam hapishane popülasyonu içerisinde tutuklu sayısının toplam cezaevi popülasyonu içerisindeki oranı, 2016 yılına kadar olan dünem içinde azalma eğilimine girmiştir. Aşağıdaki grafikten de izlenebileceği gibi, toplam hapishane nüfusu içerisinde ortalama oran olarak yüzde 40 civarında seyreden tutuklu oranı, 2009 yılı itibariyle düşüş eğilimi göstermiştir. 2014 yılı sonu itibariyle bu oran yüzde 13 olarak gerçekleşmiştir. Bununla birlikte tutuklu sayısının 2016 yılı Kasım ayında, 20-30 bin civarında seyreden düzeyinden 67 bine çıkışında ülkemizde son dönem terör olaylarının

etkili olduğu düşünülmektedir. 2016 yılı sonunda tutukluların toplam cezaevi nüfusu içindeki oranı yüzde 35 olarak gerçekleşmiştir.37

Şekil 3:Şekil 3: Türkiye’de cezaevine giren tutuklu ve hükümlülerin seyri (toplam içerisindeki payı)

Kaynak: Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü

Ülkemizde cezaevine giren hükümlüler içinde 25-34 ve 35-44 yaş gruplarının ağırlıkta olduğu görülmektedir. Toplam hükümlüler arasında en küçük grubu ise, 12-14 ve 65 üzeri yaş grubu temsil etmektedir.

Hükümlülerin eğitim durumu itibariyle ağırlıklı olarak ilköğretim mezunu ya da ilköğretime devam eden ancak mezun olmayan gruba mensup olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, kısmen eğitim politikalarındaki değişimin de etkisiyle, aşağıdaki grafikten de izlenebileceği gibi, yıllar itibariyle orta öğretim ve yüksek öğretim mezunu olanların toplam hükümlü sayısı içerisindeki payları uzun vadede istikrarlı bir şekilde artmakta, buna paralel olarak ilköğretim mezunu ya da terk olanlar ile okuma yazma bilmeyenlerin uzun vadede payları azalma eğilimi göstermektedir. Yükseköğretim mezunlarının da, hala yüzde 4 civarında olmakla birlikte, yıllar itibariyle toplam hükümlü içerisindeki paylarının arttığı gözlenmektedir.

37 Tutuklu sayısının fazla olması gerek ceza rejimlerinin etkinliği gerekse suçlu bireyin ıslahı anlamında istenmeyen bir durum olup, bu Çalışmanın konusu alanında girmediğinden değinilmeyecektir. Literatürde tutuklu sayısının yüksek olmasının sakıncılarına yönelik çalışmalar mevcuttur.

Şekil 4: Türkiye’de hükümlülerin eğitim durumu (Toplam içerisindeki % payı)

Kaynak: TÜİK

TÜİK tarafindan yayınlanan, yıllar itibariyle cezaevine giren hükümlü sayısı verisine göre, ülkemizde en yaygın suç türünü “mala karşı suçlar” teşkil etmektedir. Hırsızlık, yağma ve dolandırıcılık suçlarının toplanması suretiyle elde edilen “mala karşı suç” rakamının toplam suç türleri içerisindeki payı artış trendi göstermektedir. 2014 yılı itibariyle, Türkiye’de cezaevine girenler arasında toplam suçların yüzde 25’ini mala karşı suçlar teşkil etmektedir. 2016 Kasım ayı itibariyle söz konusu suçun cezaevi nüfusu toplam suçlar içindeki payı yüzde 38 olarak gerçekleşmiştir. Bu çalışmanın daha önceki bölümlerinde yer alan bilgiler çerçevesinde, kentsel bir suç türü olan mala karşı suçların kentleşmeye koşut olarak artış eğilimi gösterdiği ifade edilebilir.

Uyuşturucuya ilişkin suçların da, 1990’lı yılların ortaları itibariyle arttığı gözlenmektedir. 2009 yılında cezaevine girenler içindeki oranı içerisindeki yüzde 3 civarında seyreden uyuşturucu suçunun oranı, 2014 yılında cezaevine girenler arasında yüzde 8 olarak gerçekleşmiştir. Ceza ve Tevkifevleri İstaitstiklerine göre, 2016 Kasım ayı itibariyle cezaevi nüfusunun yüzde 16’sı uyuşturucu suçu hükümlüsüdür. Bu artış, üzerinde düşünülmesi ve araştırılması gereken bir eğilim olduğunu işaret etmektedir.

Cinsel suçların artış eğilimi, uyuşturucu suçunda olduğu gibi, dikkat çeken bir husustur. 2009 yılında 0,8 oranında seyreden cinsel suçların toplam suça oranı, 2014 yılında cezaevine girenler arasında yüzde 3 oranına ulaşmıştır. 2016 yılı Kasım ayında toplam cezaevi nüfusu içerisinde cinsel suç işleyenlerin oranı yüzde 8 olarak gerçekleşmiştir.

Ülkemizde cezaevine girenlerin içerisinde “şiddet suçları” adı altında toplulaştırılan cinayet, yaralama ve adam öldürmeye teşebbüs suçlarının toplam suçlar içerisindeki payı mala karşı suçlardan sonra ikinci sıradadır.38 1990-2012 döneminin genelinde, söz konusu suç oranının mutlak olarak artış eğilimi gösterdiği görülmektedir. Bu eğilim özellikle 2002 yılı sonrasında dikkat çekmektedir. TÜİK tarafından yayınlanan son veriler çerçevesinde, 2014 yılı itibariyle cezaevine girenler arasında şiddet suçları, toplam suçların yüzde 16’sını teşkil etmektedir.

Grafikte, 1990-2014 yılları arasında cezaevine giren hükümlülerin suç ayrımında dağılım verilmektedir. Ülkemizde suç ayrımında hükümlü sayısının dağılımının analizi hususunda, TUİK tarafından yayınlanan verilerde sıkıntı bulunmaktadır. 1990-2014 yılları arasına ilişkin yıllık verilerde farklı sınıflandırma sistemleri bulunmaktadır. Bu çerçevede, örneğin 2014 ve 2013 yıllarına ilişkin suç detayında yer alan “mala zarar verme” suçu, diğer yıllara ilişkin suç ayrımlarında bulunmamaktadır. Bu durum, suç ayrımında bir zaman serisi oluşturup analiz edilmesini güçleştirmektedir. Bu nedenle mala karşı suç grubuna sadece dolandırıclık, hırsızlık ve yağma suçları alınmıştır. Çünkü bu suç grupları tüm yıllarda mevcuttur. Böylece zaman serisinde tanım farklılığı ve kopukluk olmasının önüne geçilmiştir. Ancak mala karşı suçlar kapsamında başka suçlar da girmesi ve aşağıdaki Grafik’te yansıtılandan daha farklı bir rakama ulaşması muhtemeldir. Bununla birlikte analizin bu halinin de suçların seyrine ilişkin bilgi verici olduğu düşünülmektedir: uyuşturucu suçu ve cinsel suçlar 2010 yılından beri hızla artmaktadır, mala karşı suçlarda 2012 yılından itibaren hızlı bir artış sözkonusudur.

38 Bununla birlikte, TÜİK tarafından açıklanan 2012 yılı verilerine göre cezaevine girenler arasında şiddet suçunun payı, mala karşı suçun payından yüksek olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu dönemde

“dolandırıcılık” suç kalemindeki büyük düşüş, mala karşı suçların da payının düşük olmasına neden olmuştur.

Bu düşüşün nedeni, bu çalışmada “dolandırıcılık” suç kaleminin bileşenlerin den bir tanesi olarak alınan “çek kanunlarına muhalefet” suçunun önceki yıllara göre büyük bir düşüş göstermesidir. Bu durumun dönemsel koşullarla ilintili, istisnai bir durum olduğu, genel bir eğilim olmadığı tahmin edilmektedir.

Şekil 5: Yıllar itibariyle cezaevine giren hükümlülerin suç ayrımında dağılımı (Toplam içindeki payı, yüzde)

Kaynak: TÜİK

Suç işlenen yere ilişkin olarak, TÜİK tarafindan açıklanan veriler 2008 yılında bitmekle birlikte, bu çalışma açısından fikir verebilmektedir. Suç işlenen yerler içerisinde şehirlerin ağırlığı, kaydadeğer biçimde artış göstermektedir. 1990 yılında şehirlerde işlenen suçların toplam içerisindeki payı yüzde 80 civarındayken, bu oran 2008 yılında yüzde 98’e ulaşmıştır.