• Sonuç bulunamadı

1. ÖZNE YERİNE DASEİN

2.4. MEVCUDİYET METAFİZİĞİ

Mevcudiyet metafiziği Heidegger’in geleneksel hakikat anlayışına yönelik eleştirel tavrını ortaya koyar. Aşağıda Heidegger’in sert eleştirilerine maruz kalanmevcudiyet metafiziğinin hakikat-zaman ilişkisi açısından bir değerlendirmesini yaptık.

kesin görüşüne elverişli hale gelen ideaların ışıltılı görünüşü (eidos) üzerine odaklanır.495

Platon, idea’nın, gizlenmemişliğe izin veren sahibe olduğunu söylediğinde, söylenmemiş bir şeye işaret eder, yani hakikatin özünün, gizlenmemişliğin özü gibi, kendi özsel bütünlüğünden açımlanmadığını, aksine idea’nın özüne doğru yön değiştirdiğini söyler. Hakikatin özü, kendi asli özelliği olan gizlenmemişlikten vazgeçer. Eğer varolan yönelik tüm davranışlarımızda her zaman ve her yerde, bir idein veya idea’nın, yani “görünür biçim”in görülmesi söz konusu ise, o zaman tüm çabalarımızın her şeyden önce böyle bir görmeyi mümkün kılma üzerine yoğunlaşması gerekir. Ve bu doğru bir görüş gerektirir.496

Bu değişim ile birlikte Platon’un hakikat düşüncesinde ve sonrasında idea ve eidos, ifşa olmak olarak anlaşılan hakikatin “sahibesi” haline gelir: “Başka bir

söyleyişle (açığa çıkma/ifşa olarak) hakikatin eidos’un her görünüşünü mümkün kıldığını söylemek yerine Platon, eidos’un (kesinlik olarak) hakikati mümkün kıldığını söyledi.”497 Böylece Zimmerman’a göre, Batı metafizik düşünme geleneği içinde,

“ontolojik mevcudiyete çıkma-mevcudiyete çıkmama, görünme-gizlenme oyunu”, ousia, physis, energia, eidos, idea, logos vb. kavramlara sıkıştırılmak suretiyle

“daraltıldı” vebu “oyun” tarihselliğinden arındırlarak sürekli bir mevcut yapıya dönüştülerek “katılaştırıldı”. 498

Varolanlara yönelik bu tavır değişikliği ile birlikte bundan böyle insan bakan/gören rolünü üstlenir ve artık önemli olan şey eidos’un görünüşünü yakalamanın doğru yolu, yani doğru “görme” kipidir.499

495 Zimmerman, Heidegger: Moderniteyle Hesaplaşma, s. 303.

496Heidegger, Platon’un Hakikat Doktrini, çev. Zeynep Berke Çetin, Kutadgubilig, 2016, s. 43.

497 Zimmerman, Heidegger: Moderniteyle Hesaplaşma, s. 303.

498 Zimmerman, Heidegger: Moderniteyle Hesaplaşma, s. 303.

499 “Hakikatin özünün bu dönüşümü ile birlikte, hakikatin konumunda da bir değişiklik meydana gelir.

Hakikat gizlenmemişlik olarak, hala varolanların kendilerinin temel bir özelliğidir. Ancak hakikat,

“bakışı”ın doğruluğu olarak, o varolana yönelik insan davranışının bir karakteristiği haline gelir.”

(Heidegger, Platon’un Hakikat Doktrini, çev. Zeynep Berke Çetin, Kutadgubilig, 2016, s. 43)

Hakikatin özünün bu dönüşümü ile birlikte, hakikatin konumunda da bir değişiklik meydana gelir. Hakikat gizlenmemişlik olarak, hala varolanların kendilerinin temel bir özelliğidir. Ancak hakikat, “bakışı”ın doğruluğu olarak, o varolana yönelik insan davranışının bir karakteristiği haline gelir.500

Zimmerman,homoiosis idealinin, yani dış görünüş (eidos) ile bu görünüşün algısı arasındaki mütekabiliyet ilişkisinin burada sahneye çıktığından bahseder ki böylece hakikatin yerinde bir değişme gerçekleşir. Gizlenmmemişlik olarak hakikat hala varolanların kendilerinin temel özelliği olsa da insanın bakışının doğruluğu olarak hakikat, insanın varolanlara yönelik tavrının belirleyicisi olur.”501 “Bu andan itibaren,”

der Heidegger “hakikatin özünün, hem temsilin hem de ifadenin doğruluğu olarak nitelendirilmesi, tüm Batı düşüncesi için normatif bir hale gelir.”502

Bu düşüncenin dizgesel sonucu, Heidegger’e göre “hümanizm” olmuştur ve bunu metafiziğin Platon düşüncesindeki başlangıç noktası olarak tarif eder.503Heidegger’in söylediği manada hümanizm, insanın kendini tüm varlıklar içinde esas unsur, etkin varlık olarak tesis etmesi manasına gelir. Böylece insan “kozmos”taki yerine “boyun eğen” değil, varolanları “yöneten” bir rol beğenir kendine.504

Heidegger, Batı metafizik geleneğinin özne merkezli söz konusu yaklaşımının yanında ikinci karakteristiğinin ya da onun doğal sonucunun varlığın mevcudiyet olarak anlaşılması olduğundan bahseder. Varlığın zamanla olan ilişkisinin belirleyici olduğu bu yaklaşımı, kanaatimizce şu iki alıntı çok iyi anlatmaktadır:

Fakat varlık bir şey değildir, zaman da değildir, yine de varlık, mevcut olma (presencing) olarak zaman aracılığıyla, zamansal olan aracılığıyla mevcudiyet (presence) olarak belirlenmiş kalır.505

500Heidegger, Platon’un Hakikat Doktrini, s. 43.

501 Zimmerman, Heidegger: Moderniteyle Hesaplaşma, s. 304.

502Heidegger, Platon’un Hakikat Doktrini, s. 45.

503Heidegger, Platon’un Hakikat Doktrini, s. 47.

504 Zimmerman, Heidegger: Moderniteyle Hesaplaşma, s. 304.

505 Martin Heidegger, Zaman ve Varlık, çev. Deniz Kanıt, A Yayınları, Ankara, 2001, s. 15.

(…) bunun sebebi özellikle her bir temsil ediminin, süregelen “oluş”u durdurması ve kendi belirlenmiş gerçeklerini, “oluş”un akışının karşısına dikerek, karşılığı olmayanın yani doğru olmayanın ve bu yüzden de hatalı olanın gerçek olduğunu ileri sürmesidir.506

Platon varlık (idea, eidos) ile zamanı (oluş, varoluş) birbirinden ayırır.507 Böylece düşüncenin konusu, doğal olarak, oluş ve değişimden dolayısıyla zamandan âzâde olan, daima kendisiyle özdeş olanın rasyonel deneyimi ve bilgisi olarak anlaşılır.508 Heidegger’in Platon ile başladığını iddia ettiği bu evrilme kendisiyle beraber bir zaman anlayışını izhar eder. Bu çalışmanın birinci bölümünde uzunca anlatmıştık Heidegger buna “sıradan zaman” der ve onu asli ekstatik-ufuksal zamansallığın düzleştirilmesi olarak betimler. Buna göre mutabakat olarak belirlenen hakikat, nihayetinde, peş peşe gelen birbirinin aynı şimdilerden oluşan bir zaman anlayışında tutulmaktadır.

Zamanın bu geçip gitme, ardı ardına olanın akıp gitmesi, her ‘şimdi’nin ‘henüz şimdi değil’den ‘artık şimdi değil’e yuvarlanıp gitmesi ve netice itibariyle zamansallığın gelip geçicilik olarak vasıflandırılması, bütün bunların hepsi birden Batı’nın tüm metafiziğindeki alışılmış ‘belirli’ bir zaman tasavvurunu biçimlendirmiştir.509

Heidegger’in insan varoluşuna yaklaşımı ise onu geleneksel “özne”

kavramından uzaklaştırmaya çabalar: “Böylece varlığın olagelmesi insanın varoluşunda –çünkü o asla tamamlanmayacaktır- kendini ifşa eder, yani varlığın ifşası için Dasein, hem bir ortamdır hem de onu anlamak suretiyle ona karşılık vermektedir.” 510 Heidegger Varlık ve Zaman’ı şu cümlelerle bitirir “Yoksa asli zamansallıktan hareket edip varlığın anlamına vardıran bir yol mu vardır?Yoksa bizatihi zaman varlığın ufku olarak mı açığa çıkmaktadır?”511 Dastur’un da belirttiği üzere Heidegger’in Dasein soruşturması sadece bir varolanın varlık biçimini fenomenolojik olarak ortaya sermeye yönelik bir çaba

506 Heidegger, Platon’un Hakikat Doktrini, s. 45.

507 Joan Stambaugh, Zaman ve Varlık’ın İngilizce çevirisine yazdığı önsözden, s. 9.

508Küçükalp, Heidegger ve Derrida, ss. 255-256.

509 Martin Heidegger, Düşünmek Ne Demektir, çev. Rıdvan Şentürk, Paradigma, İstanbul, 2013, s. 62.

510Senem Kurtar, Heidegger ve Poetik Düşünme, Pharmakon, 2014, s. 14.

511 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 463, p. 437

olarak anlaşılamaz, o aynı zamanda bir “varlık soruşturması”dır.Varlık ve Zaman’ın ilk bölümünün üçüncü konusunun başlığının “Varlık sorusu için aşkın bir ufuk olarak zaman” olarak belirlenmesi bile, nihayetinde, varlığın tarihselliğinin Dasein’ın zamansallığında köklendiğini gösterir.Ancak bu varlığın insan tarafından husule getirilen bir şey olarak tasarlandığı anlamına gelmez;daha ziyade bunun anlamıvarlığı ortaya çıkaran tasarlamayı yalnızca fırlatılmış bir varolan olarak insanın yapabileceğidir. Dasein bunu aşkın bir özne olarak değil, varoluşu üzerinden ortaya çıkarır. “Dasein, daima fırlatılmış bir varolan olarak kendi varlığının sebebi bir “özne”

olmadığı için, suçluluk/borçluluk (Schuldigsein/Being Guilty) içinde varlık tarihinin

“fırlatılmış temeli” olarak kendi varlığını anlayabilir.”512

2.4.1. Onto-Teoloji Olarak Metafizik

Heidegger metafizik düşünmenin bir çağı temellendirdiğini söyler. Aslında bu hakikat meselesi ile ilgili bir durum olarak belirir, çünkü Heidegger’e göre metafizik düşünüş “hakikatin özüne doğru gerçekleştirilir ve hakikatin özüne ilişkin bir karar verilir.Böylece çağın mahiyetine ilişkin özel bir yorumla ve belirli bir hakikat kavrayışıyla o çağa oluştuğu temeli sağlar. Bu temel, çağı ayırt eden tüm fenomenler üzerinde tam bir hâkimiyete sahiptir.”513 Anlaşılacağı üzere Heidegger, metafiziğin şeyleri kavrayışımızı şekillendirdiğini ve böylece hem insan varoluşuna hem de nesnelere ilişkin temeldeki kabullerimizi belirlediğinini söyler. “Varolanlara hatta kendisine yönelik bütün tavırlarında Batılı insanlığa metafizik hayat vermiş ve rehberlik etmiştir.”514 Dreyfus’un Heidegger’in yaklaşımına ilişkin yorumu konuyu açıklığa kavuşturabilir:

512François Dastur, Heidegger and the Question of Time, çev. François Raffould and David Pettigrew, Humanity Books, Paris, 1990, s. 9.

513 Martin Heidegger, The Question Concerning Technology, çev. William Lovitt, Harper Perennial, 1977, s. 115.

514 Martin Heidegger, Nietzsche Volumes Three and Four, çev. Joan Staumbaugh, David Farrell Krell, Frank A. Capuzzi; Editör: David Farrell Krell, HarperSanFrancisco, volüme 4, s. 205.

İnsan olmanın ne olduğuna ilişkin anlamayı içeren pratikler, bir şeyin ne olduğuna ilişkin yorumu içeren ve toplumu toplum yapan şeyleri tanımlayan pratiklerdir: Bu yüzden sosyal pratikler sadece insan olmanın, hayvan olmanın, nesne olmanın ne anlama geldiğine ilişkin değil, herhangi bir şeyin ne anlama geldiğine ilişkin örtülü/zımni bir anlayışı da taşırlar.515

Iain D. Thomson Heidegger ve Ontoteoloji adlı kitabında metafizik geleneğin bizim varolanlara yönelik değişen tarihsel anlayışımızı ontolojik açıdan temellendirerek ve teolojik olarak da meşrulaştırararak her çağı inşa ettiğinden söz eder.516 Buna göre metafizik bir yandan varolanlara ilişkin kavrayışımızı belirleyerek her çağa ontolojik anlamda anlaşılır bir zemin sağlarken, diğer yandan varolanların nihai kaynağına ilişkin bir açıklama sunmak suretiyle, anlaşılabilirliği sağlayan ontolojik zemini teolojik olarak meşrulaştırır. “Böylece ‘metafiziğin tarihi temellendirdiğini’ öne sürmek, metafiziğin tarihin birbirini izleyen üniter/yekpare anlaşılabilirlik çağlarının hem çok temel kavram parametrelerini hem de meşruiyet standartlarını tesis ettiğini öne sürmektir.”517Her bir çağa özgü anlaşılabilirliği sağlayan “anlam kümeleri”, varolanların ne olduklarına ilişkin bir karar vermemizi sağlarlar ve metafizik kavrayışımızda gerçekleşen tarihsel dönüşümleri temellendirirler. Bu nedenle Heidegger, birşeyin ne olduğuna ilişkin kavrayışımızla varlık anlayışımız arasında bağlantı kurar ve “varlığın tarihi” deyimini her bir çağa temel teşkil eden kavrayışlar serisini adlandırmak için kullanır.518

Metafizik, varolanı varolan olarak, yani genel’de düşünür. Metafizik, varolanı varolan olarak, yani bütün’de düşünür. Metafizik, varolanın varlığını hem de en genel olanın temele indirici birliğinde, yani her yerde genel-geçer olanda, hem de tümlüğün temellendirici birliğinde, yani herşeyin üstündeki en yüce’de düşünür.

Kurucu temel olarak varolanın varlığı peşinen düşünülür. Bundan dolayı metafizik,

515 Hubert L. Dreyfus, Heidegger on the Connection Between Nihilisim, Art, Technology, and Politics, The Cambridge Companion to Heidegger içinde, Editör: Charles B. Guignon, Cambridge University Press, s. 295.

516 Iain D. Thomson, Heidegger ve Ontoteoloji, çev. Hüsamettin Arslan, Paradigma, İstanbul 2012, s. 15.

517Thomson, Heidegger ve Ontoteoloji, s. 15.

518Thomson, Heidegger ve Ontoteoloji, s. 15.