• Sonuç bulunamadı

1. ÖZNE YERİNE DASEİN

1.5. ANLAMA (VERSTEHEN) OLARAK VAROLAN DASEİN

1.5.3. Anlamada Kısır Döngü

Her türlü yorum, Heidegger’e göre, “…hatları belli olan bir ön-yapı içinde hareket eder. Anlayışa yataklık etmesi umulan her yorum, tefsir edilecek olanı zaten

262 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 158, p.149.

263 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 158, p. 150.

264 Dahlstrom, Heidegger’s Concept of Truth, ss. 303-304.

265 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 231-232, p. 148.

önceden anlamış olmalıdır.”266Fakat burada mesele, eğer yorum öncesel olarak anlaşılmış olanın dairesinde hareket ediyorsa ve bu insanın dünya bilgisinden neşet ediyorsa, o zaman açık ki burada mantıksal olarak bir kısır döngü bulunmaktadır.

Heidegger bunu kabul eder fakat onun kabul etmeye yanaşmadığı bu kısır döngünün olumsuz bir şey olarak görülmesidir ki ona göre bu, anlamayı “baştan sona yanlış anlamak”tır. O zaman yapılması gereken, Heidegger’e göre, farkında olarak bu kısır döngüye dâhil olmaktır. “Kısır döngü içinde herhangi bir bilgi türünün dolandığı bir çember olmayıp” der Heidegger, “bizatihi Dasein’ın eksistensiyal ön-yapısının ifadesidir ve bu kısır döngüde, en asli bilmeye götüren bir imkân gizlidir.”267

Heidegger yorum dairesinin ontolojik olarak olumlu bir anlamı olduğuna işaret eder, ancak her doğru yorum kendini “kavranamaz düşünce alışkanlıklarının empoze ettiği keyfi fantezilerden ve sınırlamalardan korumalı ve bakışını şeylerin bizatihi kendilerine” çevirmelidir. Yorumlananın kendisine bizatihi şeylerin kendilerinin rehberlik etmesine izin vermek bir tercih meselesi değildir,bu yorum sırasındaki “ilk, son ve daimi” görevdir. Buna göre yorumcu, kendisinden kaynaklanan zihni sapmalara karşı uyanık olmalı ve bakışını şeylerin kendilerine sabitlemelidir. Gadamer Heidegger’in yorumlamaya ilişkin görüşlerini izah ederken şöyle bir resim çizer: Bir metni anlamaya çalışan kişi öncelikle tasarlar ve metinden çıkan ilk anlamı metnin bütününe yansıtır. Bu ilk anlamın çıkışı ise, yorumcunun metni belirli bir anlamla ilgili belirli beklentilerle okumasından doğar. Bu ön-tasarlamayı (Vorenwurf) gerçekleştirmek orada olan şeyi anlamaktır. Bu ön-tasarlama kişi metne nüfuz ettikçe ortaya çıkan şeye göre yeniden gözden geçirilir.268

Gadamer Ön-tasarım sayesinde yorumcunun her gözden geçirme ile birlikte anlamın yeniden tasarlandığından bahisle, her gözden geçirmenin anlamın kendisine

266 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 161, p. 152-153.

267 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 162, p. 153.

268 Hans-George Gadamer, Hakikat ve Yöntem, II.Cilt, çev. Hüsamettin Arslan, İsmail Yavuzcan, Paradigma Yeyınları, İstanbul,2009, s. 5-6.

kendini yeniden yansıttığını söyler. Bu süreçte “anlam birliği” apaçık hale gelmezden evvel birbirine karşıt tasarımlar ortaya çıkar/çıkabilir ve bu sayede anlama ve yorum akışı sürer.269 Ancak hermenötik anlama “şeylerin kendileri”ne yönelmelidir, bu sayede yaptığımız tüm tasarımların şeylerin kendileri ile doğrulanması umulur. Gadamer bu tarz bir anlamada olabilecek yegâne nesnelliğin ön-kavrama ile ele geçen anlamların doğrulanması olduğunu söyler. Buna göre anlama, ancak ön-anlamlar keyfi olmadıklarında bir imkân olarak gerçekleşebilir. Öyleyse yorumun yapması gereken şey, yorumlanan metindeki ön-kavramaların geçerliliğini ve kaynağını sorgulamaktır.270

Gadamer, anlamların keyfi bir şekilde oluştuğu düşüncesinden uzak durmak gerektiğini söyler, çünkü nasıl bir kelimenin anlamını, bütün metni etkilemesi söz konusu olmaksızın sürekli yanlış anlamak mümkün değilse, aynı şekilde, başkasının anlamına dâhil olmak için, o şey hakkındaki ön-kavramamıza körce saplanıp kalmanın mümkün olmadığını söyler. Öyleyse yapılması gereken ilk şey başkasının/ötekinin anlamına açık kalmaktır. Bu açıklık daima ötekinin anlamını kendimize göre veya kendimizi ona göre konumlamamızı gerektirir. Bu durumda mesele, Gadamer’e göre, değişen bir ihtimaller yelpazesini temsil etmesidir, fakat düşünebileceğimiz şeye –yani okuyucunun anlamlı bulabileceği ve dolayısı ile bulmayı umut edebileceği şeye- ilişkin bu ihtimaller yelpazesinde herşey mümkün değildir ve eğer karşımızdaki kişinin söylediği şeyi işitmeyi başaramazsak, yanlış anladığımız şeyi de kendi farklı anlam beklentilerimizalanına yerleştiremeyiz. “Bir şeyi anlamaya çalıştığımızda yapılması gereken ilk şey, kendimizi kendi anlamlarımıza teslim etmemektir, çünkü anlamına inatla kulak tıkarsak metnin asıl anlamını da bertaraf etmiş oluruz.”271

Yapılması gereken, metnin bize bir şey söylemesine hazır olmak ve metnin farklılığını en baştan duyarlı olmaktır. Fakat Gadamer’e göre metin hakkındaki

269 Gadamer, Hakikat ve Yöntem, II.Cilt, s. 6.

270 Gadamer, Hakikat ve Yöntem, II.Cilt, s. 6.

271 Gadamer, Hakikat ve yöntem, II.Cilt, s. 8.

duyarlılık ne içerik konusunda bir “nötrlük” gerektirir ne de metni anlamaya çalışan kişinin kendini ortadan kaldırmasını,aksine “bu tür bir duyarlılık kişinin kendi ön-anlamlarının ve önyargılarının ön-temellere dönüştürülmesini ve sahiplenilmesini, kendine mal edilmesini gerektirir.”272Burada yapılması gereken kendi önyargılarımızın farkında olmak ve metnin kendisini “çıplak ötekiliği” ile sunmasına olanak tanımaktır.

Ancak böyle bir tavır alış sonucunda metnin kendine özgü hakikati metni anlamaya çalışanın ön-anlamlarını aşarak kendini açıkça sergileyebilir, metin kendini kendisi olarak var edebilir.273

Gadamer her anlamanın kaçınılmaz olarak önyargı içerdiğinden bahseder.274 O, kavramların tarihinin, Aydınlanma aksini iddia edinceye kadar, “önyargı” kavramına bugünküne benzer nagatif çağrışımlar yüklemediğini vurgular. Aslında “önyargı, bir durumu belirleyen unsurların tümü nihai bir şekilde gözden geçirilmeden önce verilen yargı anlamına gelir.”275 Bu çerçevede önyargı kesinlikle “yanlış” yargı anlamına gelmediği gibi, olumlu ya da olumsuz anlama sahip olabilir. Bu noktada yargıya değerini veren şey onun doğru olmasından ziyade metedolojik bir gerekçelendirilmesinin yapılmasıdır.Aydınlanma, böyle bir temelin yokluğundanyargının şeylerin kendilerinde hiçbir temelinin olmadığı sonucuna varır ki

272 Gadamer, Hakikat ve yöntem, II.Cilt, s. 8.

273“Heidegger’e göre anlama hem ön-varsayımları (Auslegung), ön-kabulleri, bir ön-yapıyı (Vor-struktur), hem de bir “bir şey için bir şey/ as yapısını” gerektirir (Als strüktür, bir şeyi bir şey olarak anlamak) gerektirir yahut içeririr. Bu üç unsur: 1) Vorhabe (Fore-having/ ön sahiplik /K. Ökten): Ön-niyet: yorumlanacak şeyin ve içinde yer aldığı bağlantıların genel kavranışı; mesela bir sosyoloğun bir ekonomistle paylaştığı genel bir insan anlayışı, insan hakkında bir ön-anlaması vardır, 2) Vorsicht (Fore-sight) : Ön-görüş: Görüşümü yorumladığım şeye veya yorumlamak istediğim şeyin bir boyutuna yüklerim, Sosyolog örneğine dönersek, genel insan anlayışları aynı bile olsa sosyolog sosyal davranışa bakarken, ekonomist ekonomik davranışa bakar. Bu ön-görüşeridir. 3) Vorgriff (fore-grasp/ Ön-kavrama):

ön-anlayış. Şeyleri çıplak olarak anlayamam, emrime amade kavramlarla anlarım. Tüm bunları genel olarak ifade etmek gerekirse, şeyler biz onları anlamadan önce zaten “bir şey” dirler ve biz onları daha baştan, bizden önceki insanların anladığı tarzda “bir şey” olarak anlarız; ayrıca, biz şeyleri anlarken, şeyleri anlayan zihnimiz de çıplak nötr, boş değildir; geleneğimizden devraldığımız düşünme, anlama ve algılama biçimleriyle doludur.” (Hüsamettin Arslan, Arslan Yavuzcan, ss. 8-9. Gadamer Hakikat ve Yönetem II içinde)

274 Gadamer, Hakikat ve Yöntem, II.Cilt, s. 10.

275 Gadamer, Hakikat ve Yöntem, II.Cilt, ss. 11-12.

bu sonuca yalnızca rasyonalizmin ruhunda kalınarak ulaşılabilir. Dolayısıyla önyargıların güvenilirliğini yıkan rasyonalizmdir.276

Toparlayacak olursak Heidegger anlamanın tasarım yapısı içinde Dasein’ın kendisini ve çevresindekileri zaten anladığı ve ne-içinlik yapısı sayesinde yorumlayarak kendine mal ettiği bir resim çizer. Bu bölümde Dasein’ın varolanları ve varolanların varlığını nasıl anladığına ilişkin bir hesap çıkarmaya çalıştık. Şimdi, konumuz bağlamında anlamanın zamansal karakterinden söz etmeliyiz.