• Sonuç bulunamadı

1. ÖZNE YERİNE DASEİN

2.3. DIŞ DÜNYANIN VARLIĞI ve GERÇEKLİK PROBLEMİ

2.3.4. El-Altında-Olandan Mevcut-Olana: Vorhanden

ol(a)mayacaktır. Ama Heidegger böyle düşünmez, ona göre bir altında-olanın el-altında-olmaklığı ile olmamaklığı aynı temel fenomenin iki yüzüdür. Çünkü biz tam da o şey artık elimizin-altında-olmadığında, bir biçimde kullanılamaz olduğunda onun varlığını anlarız. 481

Böylece yoksunluk/kaybolmuşluk bir şimdiye taşımama/getirememe değil erişilebilir bir el-altında-olanın hafızada tutulması (geçmiş) ve beklenmesinin (gelecek) birliğinde şimdiye taşınmasıdır. Böylece Heidegger sıradan zaman yorumunda yokluk/noksanlık olarak anlaşılacak olan durumun aslında kendine özgü bir şimdiye taşıma olduğunu söylemektedir: “…kendine özgü huzura getirme olarak noksanlık, hiçbir biçimde bir ufuksuzluğa tekabül ediyor değildir. Aksine özel bir biçimde modifiye edilmiş olan huzurun yani präsenzin ufkuna tekabül eder. Noksanlığı olanaklı kılan huzura-getirmemenin ekstazına mevcut olmayışın ufuksal şeması aittir.”482

Sonuç olarak Camcı’nın yorumu konunun açıklığa kavuşması için iyi bir açıklama olarak düşünülebilir: “Präesenz el-altında-olan şeylerin henüz el-altında kullanılmadan önceki ayrışmamışlığında, şeylerin kendi içinde şey olarak duyulmalarına yaklaşılabileceği boyuttur.483

Heidegger varolanlarla ilişkiselliğimizde, bakışımızda, bir gereç hakkında onu mevut olan/Vorhandene olarak görmemizi sağlayan bir değişimden söz eder. Bir çekicin ağır olduğunu söylediğimizde bunun iki anlamı olabilir: Birincisi çekicin elle kullanımı sırasında bir kuvvet gerektirmektedir. Fakat bundan başka bir anlam da şu önerme de saklıdır: “çekiç olarak bildiğimiz mevcut varolanın ağırlığı vardır.”Heidegger’e göre, ikinci yaklaşım bambaşka bir bakışa işaret etmektedir, bu, dikkatimize giren bir gereç olarak çekicin sahip olduğu bir şey olmayıp, onun ağırlık yasasına bağlı cisimsel bir nesne olmasından ileri gelmektedir: “Bunun nedeni, karşılaştığımız bu el-altında-olana

‘yeni’ bir bakış yöneltmemizdir, onu mevut-olan olarak görmemizdir.”485Heidegger Dasein’ın varlık anlayışının bu yeni “bakış” ile birlikte, şeylerle ilgilenmemizi yönlendiren varlık anlayışımızın da değiştiğini belirtir.486

El-altında-olanlara yönelik bu değişim onları temalaştırır ve bu sayede onlar

“nesne” haline gelirler. Böylece temalaştırılan şeyler “objektif” bir soruşturmanın ve belirlemenin konusu haline gelebilirler. Bunun için Heidegger “Temelaştırma objektifleştirir”487 der. Şeylerin varlık tarzlarının anlaşılmasındaki söz konusu değişim zamansal olarak da bir “şimdileştirme” anlamına gelmektedir.488El-altında-olanların zamansal olarak “şimdileştirilmesi” onların mevcut-olmaklık varlık tarzına evrilmeleri

edilmelidir. Antikçağ ontolojisi, varlık tefsirinin örnek zemini olarak dünya içinde karşılaşılan varolanları almıştı. Onlara erişim tarzı olarak noein ya da logos kabul ediliyordu. Varolanlarla bunların içinde karşılaşılmaktaydı. Ancak bu varolanın varlığı, müstesna bir legein (görünür kılma) ile kavranabilir olmalıdır ki böylece söz konusu varlık ne ise o olarak ve zaten her varolanda var olarak önceden kavranabilir olsun. Ontolojik olarak kategogori terimi varolana, bir varolan olarak hep nasıl varolduğunu adeta yüzüne karşı söylemek yani kendi varlığı içinde herkesin onu görebilmesini sağlamak. Böyle bir görme içinde görülenlere ve görünür olanlara kategoriai denir. Kategoriler, logos içinde söz çeşitli minvallerde söz yöneltilebilen ve üzerinde konuşulabilen varolanların a priori belirlenimlerini kapsar.

Eksistensiyaller ve kategoriler, varlık karakterlerinin iki temel olanağıdır. Onlara karşılık gelen varolanlar birbirinden farklı sorgulama minvallerini talep eder: Varolanlar ya birer kim (varoluş) ya da birer ne’dir (en geniş anlamıyla mevcut olma (Vorhandenheit/ objective Prsence).” (Heidegger, Varlık ve Zaman, s.81:44)

485 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 533, p. 361.

486 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 533, p. 361.

487 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 536, p. 363.

488 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 536, p. 363.

manasına gelir. Bu varlık minvalinde varolanlar kendilerini bir öznenin karşısındaki bir nesne olmak bakımından ifşa ederler ve mevcut bulunma (ousia) olarak kavranırlar.489

Nihayetinde tematizasyon zihnimizin mantıksal olarak kavramlaştırmalar yaptığı ve önermeler kurduğu düzlemi ifade eder. Bir şeyin yargı da ifadelendirilmesi sırasında da bir çeşit gizlilikten çıkarma ve görünür kılma vardır. Bir yargının doğru olmasının, yargıya konu olan şeyin/şeylerin keşfedilmesi ile olanaklıdır. Bu durumda bir önerme bir olguyu, onu önemli ve dikkat çekici bir aşamaya yükseltmek suretiyle üzerini açar ve ve anlamlı bir yapı olarak görünür kılar. Şeylerin kavramsal bir çerçevede ifade edilerek tematize edilmeleri, öncesel olarak anlaşılmış bir yapının belirtik bir özelliğine odaklanmak suretiyle (ve o özellik olarak) açığa çıkarılmasını sağlamaktadır.490 Tüm bu durum öncesel olarak el-altındalığı gerektirir ve mevcut-olmaklık, ancak bu zemin üzerinde dünyanın çok daha zengin açımlanmışlığının düzleştirilmesi ile mümkün olur.

Dasein dünya-içinde varolanları bekleme (gelecek) ve hafızada-tutma (geçmiş/olmuşluk) temelinde şimdiye taşır. Bir şeyin el-altında-olmak varlık minvalinden mevcut-olana doğru evrilişi yalnızca onun bizim için gerekli işlevlerini yitirmesi demek değildir. Dastur’un belirttiği üzere, burada artık gerecin gereçsel doğasından ve tüm ait olduğu bağlamdan soyutlanarak, sadece gerecin kendisine yönelmeyi mümkün kılan varlığı anlamanın yeni bir yolu mevcuttur. Aslında bu yeni yol sadece varolanların “nesne(l)leştirilmesi” (objectification) demek değildir, bu esnada kendini duyurmadan el-altında-olanların varlığını mümkün kılan çevreleyen dünya da somutlaşır.Böylece bir-şey-için-bakış’ın ilgisinden doğan saf teorik bakış, doğanın matematiksel tasarımı ancak dünyanın dünyasallığından mahrum edilmesi ile olanaklı olur.491

489 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 53, p. 26.

490 Wrathall, Heidegger and Unconcealment, s. 19.

491 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 414, p. 363; Dastur, Heidegger and the Question of Time, s. 42.

Heidegger bu tarz bir ilişkinin de nihayetinde dünya-da-varolmanın bir minvali olduğundan bahseder ancak insanıın dünya ile bu minvaldeki ilişkisinin bir öznenin karşısındaki nesnelerin temsillerini edinip bunları “içeride” sakladığı, sonrasında bu temsillerin gerçekliğe tekabül edip etmediğini sorguladığı bir süreç olarak yorumlanmasına itiraz eder. Bu ilişkinin bu tarz bir okumasının yanlış olduğunu Heidegger başından itibaren söylemeye devam eder. Öncelikle Dasein içeride olduğu bir yerden dışarı çıkıyor değildir, o zaten dışardadır, onun Dasein’ı dünya-da-varlık olarak tanımlayışı bu sebepledir. O, şöyle söyler: “Ayrıca bilmenin duyumsanması, kavrayanın dışarı çıkarak orada ele geçirdiği ganimetle birlikte bilinç denilen “kutunun”

içine geri dönmesi de demek değildir. Bilen Dasein birşeyleri duyumsar, saklar ve koruruken bile bir Dasein olarak dışardadır.492

Tüm bunların ışığında bu konuyla ilgili şunu söyleyebiliriz, geleneksel felsefenin doğruları, Heidegger’in Vorhanden dediği yani el-altında-olanların bir

“şimdi” de tutularak nesne/mevcudiyet düzeyine taşınması, “vitrine çıkarılması”

anlamına gelmektedir. Heidegger bu biliş tarzını reddetmez. Ancak bu bilme biçimin öncesel olarak el-altında-olma varlık tarzı üzerinden mümkün olabileceğini vurgular.

Bunun anlamı varolanların temalaştırılarak bilinmesinden önce, dünyanın daha asli bir açımlanmışlığının ve onunla daha asli bir ilişki biçiminin varlığının görülmesi gerektiğidir. Bu da bizi yukarıda hakikat konusunda söz ettiğimiz aletheia’nın aşamalı yapısına getirir yeniden. Dünya, her nesnenin anlaşılmasının koşulu olarak zeten açımlanmıştır, el-altındalık varlık minvali ile insan şeylerle, her bir şeyin ait olduğu bir bağlam içinde, farkındasız bir bilme ile ve zamansallığın ekstatik yapısı içinde karşılaşır ki bir mutabakat ilişkisi olarak tanımlanan geleneksel hakikatin olanak koşulu bu anlaşılırlık zeminidir. Böylece varolanlarınnesne(l)leştrilmesi yani kavramlaştırılması ve mantıksal yargıların konusu haline getirilebilmesi mümkün olur.

492Heidegger, Varlık ve Zaman, ss. 110-112, p. 65.

Mevcudiyet metafiziği Heidegger’in geleneksel hakikat anlayışına yönelik eleştirel tavrını ortaya koyar. Aşağıda Heidegger’in sert eleştirilerine maruz kalanmevcudiyet metafiziğinin hakikat-zaman ilişkisi açısından bir değerlendirmesini yaptık.