• Sonuç bulunamadı

1. ÖZNE YERİNE DASEİN

1.3. DASEİN’IN ZAMANSALLIĞI

1.3.2. Asli Zamanın Ekstatik Karakteri

1.3.2.1. Ekstatikon ve Zamansallığın Ekstazları

Ekstaz terimi, Heidegger tarafından, zaman olgusundaki temel bir niteliği anlatmak için kullanılır. Terimin aslı, Grekçedeki ‘Ekstasis’ kavramıdır, Heidegger ise terimin sıfat halini kullanır: Ekstatikon. Bu yeni terim, tıpkı “existense/varoluş” gibi, Dasein’ın varlığında bir “ortaya çıkmayı-atılmayı” işaret eder. Bu kavram aracılığıyla betimlenen zamansal nitelik, zaman deneyiminde söz konusu olan bir temel “dış’ta oluş” durumudur.136Estatikon terimi ile ifadelendirilen Dasein’ın zamansal deneyimi Dasein’ın geçmiş, gelecek ve şimdinin saçılmışlığından kurtulmasına olanak verirken, aynı zamanda ekstatik zamansallık (Zeitlichkeit) Dasein’ın bir zaman-uzamı (Zeitraum) içinde hareketini olanaklı kılar ve ona, tüm eylemleri için bir imkânlar alanının kapılarını açar.137

Grekçe’de ekstatikon teriminin kendi-dışına-adım-atmak/kendi-dışında olmak olarak anlamı, Heidegger’e göre, varoluş terimi ile yakından ilintilidir, çünkü zamansallığın bu ekstatik karakteri, varoluşun ontolojik bir mahiyet taşıdığına işaret eder ve “kendi-dışında-olma’nın yani kendine-doğru-gelme’nin, kendine-geri-gelme’nin ve hâlihazırda oluşun asli/orijinal birliğini” kurarBu nedenle Heidegger “Ekstatik karakterde Dasein’ın varlık konstitüsyonunun durumu zamansallıktır.”138der.

Zamansallığın üç esktazının insan varoluşunda deneyimlenmesinin Husserl’in yönelimsellik kavramıyla ilişkilendiren Ahmet Soysal, “geçmişin (olmuşluğun) kendinden çıkarak yine kendine yöneldiğini; geleceğin kendinden yine kendine doğru

136Carol j. White kelimenin günlük kullanımındaki “keyifli olmak”, “mest olmak”, “hayret” gibi anlamların, kelimenin Heidegger’deki kullanımıyla ilgili olmadığı gibi, eğer terim anlık bir bilinçten kurtulma durumunu ima ediyorsa, Grekçedeki “yer değiştirme, yerinden etme, yerini alma” gibi anlamlarıyla da yakın olmadığını söyler. Ayrıca kelime, dinsel bir vecd halini alan bir kendinin dışında olma, kendinden dışarı çıkma anlamlarına da gelmemektedir. (Carol J. White, Time and Death, Ashgate, 2005, s. 96.)

137 Carol J. White, Time and Death, Ashgate, 2005, s. 96.

138 Heidegger, BPP, s. 267.

gittiğini ve şimidinin ise kendinden çıkarak varolanlarla karşılaştığını” söyler.139 Burada ekstatik zamansallığın gerilen karakterine yapılan vurgu açıkça Augustinus’u hatırlatmaktadır. Augustinuszamanı betimlemek için “distensio” terimini kullanır ve “ İşte bu nedenle, zamanın bir gerilmeden başka bir şey olmadığı göründü bana…”140 der.

Onun söz ettiği zamanın bir “gerilme” olarak tecrübe edilişinde bir “kendi dışına yönelmenin” görüldüğünü tespit ederiz.141

Heidegger’e göre zamansallık aynı anda üç yönlüdür, üç ufkun birlik olarak üst üste gelişidir.Bu üç ekstaz öncelik sırası gelecekte olmak üzere betimlenirler. Heidegger için gelecek insanın varoluşunu kurduğu bir imkânlar alanı olarak tezahür ettiği için öncelikli ekstaz olarak tanımlanır. Buna göre zamansallığın ekstazları arasındaki sıralamayı şu şekilde yapabiliriz: Gelecek (Zukunft/ to come),bu kavram“gelmekte-olan”ı anlamına gelir; geçmişe işaret eden Gewesen/Gewesenheit kavramı “olmuşluk”;

son olarak Gegenwart kavramı “şuan” belki daha uygun bir söyleyişle “hâlihazırda” ve Gegenwartigen kavramı da “hâlihazırda kılış” manasına gelir.142Heidegger, gündelik hayatımız içerisinde bir biçimde ilgili olduğumuz nesneleri hâlihazırda-kılan aktif bir süreci işaret etmek üzere sık sık bu son terimin fiil halini kullanır.143

Ekstazlar, bir saat yardımıyla ya da takvimle ölçülen zaman parçalarını ifade etmedikleri gibi birbirini takip eden ölçülebilir zaman parçaları olarak da anlaşılamazlar. Dolayısıyla zamansallaştırma (Zeitigung, timing) ekstazların sıralı bir dizisi demek değildir.Gelecek, olmuşluktan sonra deneyimlenmediği gibi şimdiden önce

139 Ahmet Soysal, Heidegger’de Zaman Üzerine, Monokl, İstanbul, 2018, ss. 24-25.

140 Augustinus, İtiraflar, çev. Çiğdem Dürüşken, Kabalcı, İstanbul, 2009, 11. Kitap, ss. 703-781.

141 Ahmet Soysal, Heidegger’de Zaman Üzerine, ss. 24-25.

142Söz konusu iki fiilin Türkçe çevirilerinde Doç. Dr. Musa Duman’ın katkılarını zikretmek gerekir.

Sözkonusu iki kavrama (Gewesenheit-Olmuşluk/Vakilik; Gegenwart-hâlihazır- Gegenwartigen/hâlihazırda kılış) ilişkin Türkçe karşılıklar kendisi tarafından çalışmamıza bir katkı olarak sunulmuştur.Teşekkür ederiz.

143 White, Time and Death, s. 96.

de değildir.144 “Geleceğin” der White “ ne yarın ne de şimdiden beş dakika sonra başladığını, ne de olmuşluğun bugünden veya şimdiden önce olduğunudüşünmeliyiz.”145 Heideggerin zaman anlayışına ilişkin bu çıkarımlar, esasen, zamanın gündelik deneyimimizde şimdinin ölçülmesi ile zuhur etmediğini, daha çok geçişken bir yapıda deneyimlendiğini işaret etmektedir.

Zamansallaştırma, ekstazların “peş peşe gelmesi” demek değildir. Gelecek oldum-olasılıktan daha sonra değildir, oldum-olasılık ise şimdiden daha önce değildir.

Zamansallık kendini oldum-olası-şimdileştirici gelecek olarak zamanlaştırmaktadır.146

Bu pasajdan da anlaşıldığı gibi zamansallığın boyutları iç içe geçmiştir:

“Zamansallık kendini oldum-olası huzura getirici/şimdileştirici gelecek olarak zamansallaştırır.” Bu çetrefilli jargon ile Heidegger, özel bir birlik olarak beliren zamansallık fenomenini karakterize eder. Buna göre olmuşluk boyutu gelecek’ten zamansallaşır, böylece gelecek, hâlihazırda oluşu serbest bırakır, yani gelecek

“olmuştur” ya da daha doğrusu “oluyor olmaktadır-oluyordur”.147

Asli zamanın bu geçişli karakteri yani zamanın her bir ekstazının diğer ekstazlar içindeki varlığı kendi-dışındalığına işaret ederken, onun bu ekstatik karakteri zamansallığı kurar. Böylece her bir ekstazın kendini zamansallaştırması bütün ekstazların birlikli yapısında gerçekleşir. Öyleyse zamansallık gelecek, geçmiş ve şimdinin birliği olarak anlaşılmalıdır. Zamanın ekstazlarının bu birlikli yapısı sayesinde Dasein kendinin bütünselliğini kurar ve kendi varoluşunu gerçekleştirirken aynı zamanda diğer varolanlarla da karşılaşır. Bu ihtimam-göstermek yapısının birliğidir ve zamansallığın bu birbirini sonuç veren, birbirine geçişli yapısında temellenir. Heidegger ekstazların birbiri ile çokça ilişkili yapısının her bir ekstazın kendini diğerlerinin

144 White, Time and Death, s. 97.

145 White, Time and Death, s. 97.

146 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 517, p. 350.

147 White, Time and Death, s. 97.

zamansallaştırması ile husule geldiğini söyler. Bu zamansallık tasavvuru ile Dasein kendi dışındadır, bu onun aşkınlığıdır. Dasein geçmişi hafızada tutmak suretiyle geçmişe, geleceği tasarlamak suretiyle geleceğe erişeceği bir açıklık zamanın ekstatik karakterinden dolayı olanaklı olmaktadır. Bu açıklık ekstazların ufkudur, böylece ekstatik zamansallık ufuksal bir karaktere sahiptir. Ufuk Dasein’ın zamansallık içinde tabiri caizse “sızabileceği” yeri tayin eder. Sonuç olarak gelecek, geçmiş ve hâlihazır olmaklığın ekstatik birliği olarak zamansallık ufuksaldır ve bu haliyle Dasein’ın yapısal bütünlüğünü kurmasına olanak sağlarken, aynı zamanda tersinemez bir şimdiler dizisi olarak anlaşılan sıradan zamanı Heidegger’in deyimiyle “zamansallaştırır.”148

Geleneksel zaman yorumunun şimdiyi merkeze alan yaklaşımının aksine ekstazlar içinde öncelikli olan gelecektir, buna göre gelecek, geçmişten/olmuşluktan neşet eder ve gelecek ve geçmişin/olmuşluğun birliğinde hâlihazırda oluş/şimdi kurulur.Heidegger’in gelecek ekstazının önceliğine ilişkin vurgusu Dasein’ın varlığının eksistensiyal-ontolojik yapısında içerilen önceliğe uygun olarak belirlenir.Zîra zamansallık ile ihtimam-gösterme yapısı arasındaki ilişki göstermektedir ki Dasein daima-kendinin-önündedir (gelecek), bu kendini-öceleme de onun varoluş imkânı yatar, çünkü Dasein kendini gelecekteki imkânlarına tasarlamak suretiyle varoluşunu gerçekleştirir; o, aynı zamanda zaten fırlatıldığı bir dünya içindedir (olmuştur) ve daima dünya içindekilerle birliktedir (hâlihazırdadır).149 İhtimam-gösterme yapısının sözü edilen bu birliği, zamansallığın kendisini birleyici-birleştirici karakteri sayesinde mümkün olmaktadır:“İhtimam-gösterme yapısının asli birliği zamansallıkta yatmaktadır.”150

148 Heidegger, BPP, s. 267.

149 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 483, p. 327.

150Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 484, p. 327.

Zamansallığın ekstazlarında, ontolojik olarak geleceğin öncelikli olduğunu, Dasein için zamansallığın en önemli boyutunu incelemek suretiyle anlamak mümkün.

Buna göre kendi-önünde-olmak/kendini-öncelemek olarak gelecek, Dasein’ın varlığınıvaroluş olarak, yani varlığa doğru bir açık durma olarak mümkün kılar. Bu nedenle Heidegger, “kendini mesele eden” Dasein’ın kendi imkânlarını konu eden varoluşunu mümkün kılacak gelecek ekstazının önceliğine işaret eder. Kendini-önceleme olarak gelecek bir çeşit imkânları oluşturma işlevi görür. Kendini Kendini-öncelemek, Dasein’ın olabileceği şekilde olmasını mümkün kılacak türden bir geleceği işaret eder.151

Nihayetinde gelecek ekstazına yönelik bu vurgu, belirttiğimiz üzere, insan varoluşunu olanaklı kılan yapısında yatar. Dasein eksistensiyal-ontolojik yapısı gereği zaten hep kendini önceleyen, varoluşunu kendine mesele eden bir varolandır. O aynı zamanda bir imkân varlığıdır, gelecek insanın kendi varoluşunu gerçekleştirebileceği imkânlara tasarlayarak varolduğu bir zaman-uzamı olarak tasarlanır. Dasein hâlihazırda yaşamı içinde tamamlanmamış bir varolan olarak bulunur, tamamlanması ise Dasein olmaktan çıkması manasına gelir. Heidegger’in insanın kendi-ölümünü-öncelemek/ölümünün-önünden-gitmek olarak kavramlaştırdığı insanın ölümle radikalyüzleşmesi, onun ifadesiyle “ölümün gözlerine bakması” insanın en büyük imkânı olarak belirir, çünkü insan ancak bu sayede kararlılıkla kendi sahih varoluşunu devralabilir. Heidegger insanı ölümle can yakıcıbir karşılaşmaya davet eder, bu onun kendini doğum ile ölüm arasında bir bütün olarak anlayabilmesinin olanak koşuludur.

Gelmekte-olan olarak gelecek, ölümün gizlenmiş sonundan neşet eder. Heidegger’e göre geleceğe doğru olmak, ister sahih biçimde olsun isterse değil, ölüme-doğru-olmaktır (Sein-zum-tode).152Böylece insan “henüz gelmekte olanı da kapsayarak

151 Heidegger, Varlık ve Zaman, s. 483, p. 327.

152 White, Time and Death, s. 98.

varolmaktadır, yani onun ‘şimdi-değilliği/henüz olmamışlığı’ da ona aittir ve bu durum onun kendiliğini var etmektedir.”153

Ekstazların bu yapısı içinde geçmişin insan deneyiminde ortaya çıkışı da üzerinde düşünmeye değer bir konu olarak belirir ve gündelik “mazi” olmak anlamındaki “geçmiş” kavramının “olmuşluk” olarak manasını görmek için biraz daha derine bakmak gerekir. Buna göre geçmiş, olmuş bitmiş, mazi olmuş bir durumu ifade etmediği gibi tersine yüzyüze geldiğimiz ve şimdide ne olduğumuzu da belirleyen bir konumda, sürekliliği olan bir yapıda kendini duyurur. Zamansallığın bu yapısal özelliklerinin insan deneyiminde ortaya çıkışı ilegeçmişi, bir biçimde ilişkili ve ilgili olduğumuz geleceğe doğru bir tasarım olarak anlamaktayız, böylece geleceğe ilişkin kendilik tasarımlarımız değiştikçe geçmişteki “olmuşluğumuz”da değişmektedir.154Heidegger’in Dasein’ın kendini geçmişte tekrar tekrar ele geçirmekten söz etmesini bu anlamda düşünebiliriz. Böylece geçmişte neyin önemli olduğu gelecekte neyi önemsediğimiz veya ne/kim olarak kendilik tasarımımıza bağlıdır.

“Dasein’ın kendi geleceğine ilişkin sahih tasarımı, onun geçmişteki olanaklarının yeni bir varlık anlayışı ile dönüştürülmek suretiyle yeniden ele geçirilmesi anlamına gelir.155

Bütün bu söylediklerimiz gündelik yaşam içinde nasıl deneyimlenmektedir?

Aslında Heidegger gündelik yaşamımız içindeki tüm eylemelerimizde asli zamansallığı zaten deneyimlediğimizi iddia eder. Bunu şöyle örneklemek mümkün olabilir: kendimi bir öğretmen, aynı zamanda bir öğrenci, bir anne olarak anlıyorsam, bunlara ilişkin birtakım görevlere, eylemlere, hedeflere de kendimi tasarlarım. Nihayetinde geleceğe ilişkin tüm tasarımlarımızı belirleyen kendimizi geçmişte ne/kim olarak veya nasıl anladığımızdır. Geçmişte kendimize ilişkin anlayışımız gelecekteki tasarımlarımızı

153 White, Time and Death, s. 98.

154 White, Time and Death, s. 99.

155 White, Time and Death, s. 99.

belirlerken aynı zamanda bu iki ekstaz (geçmiş ve gelecek) şimdiyi de belirler ve kişinin hâlihazırda meşgul olduğu, mesela Heidegger üzerine bir çalışma yapmak, bir derse hazırlanmak veya kurabiye yapmak gibi eylemleri ortaya çıkarır.156 Zamansallığın bu ekstatik yapısı insanın yeni bir varlık anlayışına ve kendine ilişkin yeni bir anlamaya da evrilmesine ve kendini tekrar tekrar ele geçirmesine olanak sağlar. Gelecek ve şimdinin bu geçişli karakteri sayesinde “… kişinin radikal bir dönüşüme maruz kalması ve yeni bir kendini-anlamaya evrilmesi.”157 mümkün olmakta ve bu sayede insan geçmişini, geleceğini ve halihazırda bulunduğu durumu yeniden şekillendirebilmektedir.

White’a göre gelmekte-olan (gelecek) ve olmuşluk (geçmiş) tarafından serbest bırakılan şimdi, ne ani bir bilinç anları toplamıdır, ne de gelecek ve oldum olasılık ekstazları, basit bir biçimde, kalıcı bir deneyime sahip olmamıza imkân veren ilginin boyutlarıdır. Hâlihazırda, şu dakika veya bugün, bu hafta, bu ay hatta yıllarca ne yapıyor olduğuma işaret ediyor olabilir. Mesela, hâlihazırda Heidegger’le ilgili bir tez yazmaktayım ve hâlihazırdalık bu çalışmam boyunca süren bir süreci ifade eder.

Ekstazlar olarak, gelmekte-olan, olmuşluk ve hâlihazırdalık“ifşa olmuş bir matrikstir”

der White“ve bu matriks saat ile ölçülen zamanla sınırlandırılamaz ve ölçülemez.”158

Heidegger’in “zamanın zamansallaşması” (Zeitlichkeit Zeitigt/timeliness times) için kullandığı Almanca terim: Zeitung’dur. White bu fiili “zamansallığın zamansallaşması” olarak çevirmenin fiildeki “olgunlaşma, pişme, pişerek olgunlaşma”

anlamlarının üzerinin örtüldüğünü söyler. Terimin aslında Dasein’ı kendi ölümüne/sonluluğuna doğru olgunlaşmaya, pişmeye bırakmak anlamı mevcuttur vebu sayede onun varlık anlayışının değişmesine ve gelişmesine işaret eden bir vurgu söz

156 White, Time and Death, s. 100.

157 White, Time and Death, s. 100.

158 White, Time and Death, s. 100.

konusu kavramda mündemiçtir. Dolayısıyla zamansallaştırmada

“olgunlaşma”içerilmektedir ve zamansallaştırma gelişiyor olmaktır.159

Estatik zamanın bu yapısı Dasein’ın hem aşkınlığını hem de anlayışını ve nesnelerle karşılaşmasını olanaklı kılar. Onun için asli zamansallığın bu yapısına biraz daha yakından bakmalıyız.