• Sonuç bulunamadı

V. ARAŞTIRMA ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

1.3. İSLÂM HUKUKUNDA EVLİLİK VE İDDET NAFAKASI

1.3.3. Evlilik Nafakasının Kapsamı

1.3.3.3. Mesken

Her canlı kendisini barındıracak, hayatını geçirebilecek bir yuvaya ihtiyaç duyar. Kur’ân-ı Kerim'de gerek geçmiş ümmetlerin barındıkları yerlerden ve gerekse ahirette müminlerin kalacakları yerden söz edilirken hep "mesken" ifadesi

kullanılmıştır.213 Yine Süleyman (a.s)'in kıssasında sözü edilen karıncaların yuvası

için de "mesken" tabiri kullanılmıştır.214 Said Nursî’ye göre meskenin en güzeli şöyle

tasvir edilmiştir: “Meskenin en lâtifi, en cazibedar şekli, dört tarafı türlü türlü gül ve

çiçeklerle süslü, bağ ve bahçelerle çevrili, altından sular, nehirler akan kasır ve köşklerdir. Evet, camid kalbleri aşk ve şevkle ihya eden, sönmüş olan ruhları şen ve şad eden, şairlere sermaye olarak şairâne teşbihleri, temsilleri, üslûpları ilham eden, sular ile yeşillikler ve nebatattır.”215

Dinimizde iyi bir meskene sahip olmak mutluluk sebeplerinden sayılmıştır. Ailede eşlerin mutlu olabilmesi ve sonuçta ailenin bulunduğu ülkenin mutlu ve müreffeeh bir yaşam standardına ulaşabilmesi meskenle sağlanmaktadır. Açlık ve giysi sorununu çözen insanın bir diğer önemli ihtiyacı meskendir. Bu sebeple nafaka vermekle sorumlu olan kişi, nafaka alacaklısına, ihtiyaçlarını karşılayacak şartları taşıyan, mükellefin mali durumuna uygun bir barınma yeri hazırlaması kendisine bir

borçtur.216 Bu hususta yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de boşanmış kadınlar için “Onları

210 Hassâf, Kitâbu’n-Nafakât, s. 42.

211 Sâbık, Fıkhu’s-Sünne, c. 2, s. 154; İbn-i Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, c. 5, s. 292; Komisyon,

Nafaka Kanunu, (Haz.) Orhan Çeker, md.74.

212 Komisyon, Nafaka Kanunu, (Haz.) Orhan Çeker, md.70. 76. 228-232.

213 Tevbe, 9/24, 72; İbrahim, 14/37; Nahl,16/80; Tâhâ, 20/128; Kasas, 28/58; Secde, 32/26; Sebe; 34/15; Ahkâf, 46/25.

214 Neml, 27/18.

215 Nursî, İşârâtül-İ’câz, s. 128.

216 Mevsilî, el-İhtiyâr, s. 529; İmam Ebu Bekr Ahmed b. Ömer (Amr) b. Müheyr el-Hassaf eş- Şeybânî, Kitâbu’n-Nafakât, Dâru’l-Kitâbu’l-Arabi, 1. Baskı, Beyrut 1984, s. 34; Şirbînî,

gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun” 217 buyurmaktadır.

Eşlerin oturtulması daha evladır.218 Âyet-i Kerime’den anlaşılan öncelikle meskenin,

nafaka sorumlusu üzerine bir borç olduğu hususudur. Âyet-i Kerime’den anlaşılan bir diğer husus ise, mesken temini konusunda erkeğin mali gücünün dikkate alınması gereğidir.219 م ك َ

د جو

ن م ifadesi, م

َتن ك َ س ث ح ي ن م ifadesinin bir atfı beyanı, bir tefsiri olup mana: "Onları, gücünüze göre olan meskenlerinizin bir yerinde oturtun"

şeklindedir.220

Eşin oturacağı ev, kocanın üzerine gerekir.221 Nafaka mükellefi, ekonomik

şartlarını da göz önüne alarak, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarına cevap verecek türde

“mülkü kira, ödünç veya vakıf yoluyla” tedarik etmekle mükelleftir.222 Kadın, evini

kocasına kiralar da karı-koca o evde otururlarsa kocasına ücret lazım gelmez.223 Evi

kiralama isteği direk olarak karıdan geldiği için kocaya bunun için ücret ödemesi gerekmez. Ama bu konuda istek kocadan gelirse o zaman koca karısına oturdukları evin kirasını vermekle mükelleftir. Koca birlikte ikamet edecekleri evi karısından

kiralamışsa kira bedelini ödemekten kaçınamaz.224

Karıyla iyi geçinmek esastır. İyilikten biri de onu bir evde oturtmaktır.225

Ayrıca kadının korunması ve eşyanın saklanması için bir meskene kadının ihtiyacı vardır. Şâfiîlere göre meskende vâcip olan temlik değil intifa yani yararlanmadır.

Ama yiyecek gibi tüketilenlerde temlik gerekir. Allah Teâlâ’nın “İmkânınız”226 sözü

gereği mesken de yiyecek ve giyecek gibi eşlerin zenginlik ve fakirliğine göre takdir edilir.227

Gazalî, el-Vecîz fî Fıkhı’l-İmam eş-Şâfiî, I-II, Dâru’l-Erkam b. Ebil-Erkam, 1. Baskı, Beyrut 1997, c. 2, s. 115.

217 Talak, 65/6.

218 Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, c. 3, s. 566. 219 Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, c. 3, s. 566.

220 Râzî, Tefsîr-i Kebîr Mafâtîhu’l-Gayb, c. 21, s. 543.

221 İbn-i Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, c. 5, s. 319; Hassâf, Kitâbu’n-Nafakât, s. 34; Gazalî, el-Vecîz, c. 2, s. 115

222 Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Komisyon (Çev.), c. 10, s. 104; Komisyon, Nafaka Kanunu, (Haz.) Orhan Çeker, md.191.

223 İbn-i Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, c. 5, s. 296. 224 Erbay, "Nafaka", DİA, c. 32, s. 282. 225 Talak, 65/6, Nisa, 4/19.

226 Talak, 65/6.

227 İbn-i Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, c. 5, s. 319-320; Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Komisyon (Çev.), c. 10, s. 104-105.

İaşe ve giyim maddelerinde olduğu gibi burada da göz önüne alınması gereken husus, meskenin örf ve âdetler dikkate alınarak İslâm'ın temel ilkelerine uygunluğunun esas olmasıdır. Böyle bir meskende İslâm hukukçuları aşağıdaki vasıfları saymışlardır.

a- Mesken nafaka alacaklısının din ve dünya ihtiyaçlarını görebilecek

özellikte olmalıdır. Evin sahibi olmak şart değildir. Ev, kira veya ödünç de

olabilir.228 Kadın evini kocasına kiralar da karı-koca o evde otururlarsa kocasına

ücret lazım gelmez.229 Bunun yanında kocanın kira vermekten imtina edemeyeceğini

belirten görüş230 daha uygundur. Aksi halde hanım, kocasının mesken nafakasını

yüklenmiş olur ki bu, adalete münafi olur. Meskende ibadetlerle ilgili neye ihtiyaç varsa hepsinin karşılanabilmesi lazımdır. Nafaka alacaklısının durumuna göre meskenin özellikleri şekillenecektir. Meselâ nafaka alacaklısı evli veya bekâr ise

mesken de ona göre olur.231

b- Mesken, sâlih komşulara yakın bir yerde bulunmalıdır. Evvelâ

yerleşim merkezlerinden uzakta bulunan bir ev, şer’i mesken sayılmamalıdır. Sâniyen meskenin civarında nafaka alacaklısı meskende haksızlığa maruz kaldığında,

haksızlığın devamına engel olabilecek güce sahip komşuların mevcudiyetidir.232

Erkeğin, eşi olmasa bile salih bir topluluk arasında oturması gerekliyse bu erkeğin eşi

olduğunda salih komşular arasında oturması daha çok ihtiyaç arz eder.233

b- Mesken kerpiç gibi yapı malzemeleriyle inşa edilmiş olmamalıdır. Çünkü böyle bir mesken nafaka alacaklısının can ve mal emniyetini teminden uzaktır. Mesken yapısı itibariyle önem arz eden bir diğer durum ise; oturma yerinin, nafaka

alacaklısına ait kilidinin bulunmasıdır.234

228 Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, c. 3, s. 566. 229 İbn-i Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, c. 5, s. 296.

230 Komisyon, Nafaka Kanunu, (Haz.) Orhan Çeker, md.284. 231 Özcan, İslâm Hukukunda Hısımlık Nafakası, s. 19-20.

232 Özcan, İslâm Hukukunda Hısımlık Nafakası, s. 20-21; Bilmen, Hukûki İslâmiyye ve Istılâhâtı

Fıkhiyye Kâmûsu, c. 2, s. 450.

233 Hassâf, Kitâbu’n-Nafakât, s. 34; Kâsânî, Bedâi‘us-Sanâi’, c. 5, s. 144. 234 Özcan, İslâm Hukukunda Hısımlık Nafakası, s. 21.

ç- Meskende bulunması gereken zaruri eşyaların alacaklıya ait evde de bulunması gerekmektedir. Mâlikîlerin dışındaki Cumhur’a göre ev dayalı, döşeli olmalıdır. Yere serilen sergiler, uyku için gerekli mefruşat, yeme içmede lazım olan mutfak malzemeleri, tencere, tas, bardak ve âdete göre zorunlu olan diğer aletler,

çamaşır makinesi ve aydınlatma malzemesinin bulunması gerekir.235 Evde perdelerin

bulunması, suyun ve günümüz şartlarında elektriğin evde bulunması zaruri ihtiyaçlardan sayılır. Kocanın maddi durumu iyiyse buzdolabı, çamaşır makinesi ve doğalgazla ısıtılan ev de nafaka kapsamına girer. Çünkü hayat, bu sayılanlarla tamamlanır. Bu, “Vâcibi tamamlayan şey de vâciptir” kaidesi kapsamına girer. Ayrıca yukarıda saydıklarımız marufun da kapsamına girmektedir.

d- Kocanın karısı için temin ettiği meskende kadının razı olması hariç kocanın diğer akrabaları olmamalıdır. Eğer böyle bir durum olursa mesela kadın kumasıyla beraber yaşamak zorunda kalsa kadının zarar görmesi söz konusu olabilir. Kocanın ayrı bir ev açma imkânı yoksa eşine ayrı bir oda ayırması yeterli olabilir. Bu odanın kendine mahsus bir kilidi ve müşterek bir tuvaleti varsa kadın kocasından başka bir ev isteyemez. Çünkü kocasıyla baş başa kalacakları bir mekân var

demektir.236

Bu konuda bir iki hususa dikkat çekmek isterim. Mâlikîler üst tabakadan olan kadın ile alt tabakadan olan kadın arasında fark gözetirler. Kadın üst tabakadan ise erkeğin akrabalarıyla -ebeveyn de olsalar- beraber kalmayı reddedebilir. Ama alt tabakadan bir kadın reddedemez. Bunda yakınların üst tabakan olan kadının haline

ve özel işlerine vakıf olmaları zararı vardır.237 Peki, alt tabakadan olan kadın için bu

zarar söz konusu değil midir? O zaman aynı sebep varsa aynı sonucun olması hak gereği değil midir? Ayrıca dinimizde sosyal statü gibi herhangi bir sebebe binaen ayrımcılık yapılmaması esastır. Esas varken haksızlığa yol açan arizi durumlara uymak uygun olur mu?

235 Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Komisyon (Çev.), c. 10, s. 105.

236 Hassâf, Kitâbu’n-Nafakât, s. 35; Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, Komisyon (Çev.), c. 10, s. 105; İbn-i Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, c. 5, s. 320; Komisyon, Nafaka Kanunu, (Haz.) Orhan Çeker, md.26.

Anne-babanın, kızlarının evine her hafta gitmesine karının diğer yakınlarının ise her sene yanına girmelerine koca mani olamaz diyenler vardır. Ebu Yusuf'a göre kadının anne-babasına gitmesi onların gelememesiyle kayıtlıdır. Şâyet gelebilirlerse

kadın gitmez.238 Biz de Ebu Yusuf'un görüşüne katılıyoruz. Anne-babanın gelmesi

daha kolay ve güzel olur. Koca karısını götüremiyorsa karısının yakınlarının gelmesine engel olamaz. Belki karının, anne-babasının evine her hafta gitmesi bazı zaman ve yerlerde sakıncalı olabilir. O zaman da örf devreye girer. O zamanın ve o yerin örfüne göre kadının anne-babasının ve diğer yakınlarının evine gitmesi için zaman belirlenir. Karının da kocanın da kendilerinden başka bakacak kimseleri olmayan anne-baba ve küçük çocuk gibi yakınlarını evlerine getirmelerinde ve onların nafakalarını karşılamalarında bir sakınca olmamalıdır. Çünkü herkese karşı insanın sorumlulukları vardır. Adalet gereği böyle davranılmalıdır. Çünkü adalet, herkese hakkını vermektir. Kocası tarafından usulüne uygun bir mesken temin edilmediği takdirde, karı evi terkederse bu karı itaatsiz sayılmaz ve nafakası sâkıt

olmaz.239

Belgede İslâm hukukunda nafaka (sayfa 58-62)