• Sonuç bulunamadı

3.4. Yararlanılan Kaynaklar

3.4.2. Meselle İlgili Olmayan Kaynaklar:

3.4.2.1. Fîrûzâbâdî (ö. 817/1415), el-Kâmûsu'l-Muhît

Ailesi hakkında fazla bilgimiz olmayan Fîrûzâbâdî'nin asıl adı Muhammed bin Yakup olup 729/1329 yılında ġiraz'da dünyaya gelmiĢtir. Yedi yaĢındayken Kur‟an hafızı olan Fîrûzâbâdî babasından dil ve edebiyat dersleri almıĢtır. Yirmi yaĢına gelince ġam'a gitmiĢ ve orada yaklaĢık yüz hocadan ders görmüĢtür. Ardından Kudüs'e geçmiĢ ve orada birkaç medresede ders vermiĢtir. el-Kâmûsu'l-Muhît'in mukaddimesinde bu sözlüğün 2000 eserin özeti olduğunu söyleyen Fîrûzâbâdî ilme meraklı olduğunu, kitap satın alıp bunlardan yararlandığını ve devrin önemli ilim merkezlerine giderek ders aldığını anlatır.119

Fîrûzâbâdî, eserine ''okyanus'' anlamına gelen “muhit” kelimesini ad olarak seçmiĢ ve Arapçadaki bütün kelimeleri kapsadığı iddiasıyla bunu yapmıĢtır. 813/1410 yılında tamamlanan bu sözlük, kelimelerin son harfleri esas alınarak tasnif edilmiĢtir. Kökün son harfi ''bâb'', ilk harfi ise ''fasıl'' ismiyle ve Arap harflerinin sırasına göre dizilmiĢtir. Ortadaki diğer harfler de alfabetik sırayı izler.120 Bu yönüyle orijinal bir çalıĢmadır. Bu eser üzerine Ģerh, tercüme, ihtisar, ikmal (müstedrek), hâĢiye ve tenkit gibi birçok çalıĢma yapılmıĢtır.121

Âsımzâde Hâmid de eserinin bazı yerlerinde ele aldığı mesellerinin anlamlarını verebilmek için Kâmûsu'l-Muhît eserine baĢvurmuĢtur. Zaman zaman ondan faydalandığında ''Śāḥib-i Ķāmūsuñ beyānına göre'', '' Śāḥib-i Ķāmūsa göre '', '' ķāmus śāḥibine göre'' ''Mü’ellif-i Ķāmūs'' gibi ifadeler kullanmaktadır. Âsımzâde Hâmid bazı yerlerde bu sözlüğe yer verse de gördüğümüz kadarıyla daha çok babasının tercüme ettiği sözlüğe yer vermiĢtir.

119 Hulusi Kılıç, ''Fîrûzabâdî'', DİA, (Ġstanbul:1996), c. 13, s. 142.

120

Hulusi Kılıç, ''el-Kâmûsü'l-Muhît'', DĠA, (Ġstanbul: 2001) c. 24, s. 287.

121 Bu çalıĢmalar için bkz. Hüseyin Nassâr, el-Muʿcemü’l-ʿArabî: Neşʾetuhu ve Tetavvuruh, (Kahire: Dâru Mısır,1968), c. 2, s. 575-679; Ahmed eĢ-ġerkāvî Ġkbâl, Muʿcemü’l-Meʿâcim, (Beyrut: Dâru'l-Garbi'l-Ġslâmî) (1407/1987), s. 222-226.

43

3.4.2.2. Ahmed Âsım Efendi (ö. 1235/1819), Kâmûs Tercümesi

Ġlim ve edebiyat sahasının bilinen ismi Âsım Efendi 1169/ 1755 yılında Antep'te doğmuĢtur. Antep'te iyi bir eğitim gören Ahmed Âsım, dönemin âlimlerinden Arapça, hat ve diğer dinî ilimleri öğrenmiĢtir. 1203/1788-89 yılında Ġstanbul'a göçmüĢ ve buradaki ilim meclislerinde bulunmuĢtur. Daha sonra hac için 1215/1801'de Mekke'ye gidip dönüĢte ailesini yanına alarak kesin olarak 1216/1802'de Ġstanbul'a yerleĢmiĢtir. Hayatında nice sıkıntılar gören Âsım Efendi II. Selim ile II. Mahmud'dan yardım görmüĢtür. Âsım Efendi Arapça ve Farsçadan iki sözlük tercüme etmekle mütercim lakabını kazanmayı baĢarmıĢtır. Âsım Efendi'nin söz konusu kamusun tercümesinin yanında Terceme-i Burhân-ı Kâtı, Tuhfe-i Âsım, Şerh-i Siyer-i Halebî adlı eserleri de bulunmaktadır.122

Âsım Efendi Kâmûsu'l-Muhît'i tercüme ederken ona tashih, ikmal ve tenkit bölümlerini ekleyerek kaynak metinde geçen birçok kelimenin hareke kaydını yapmıĢtır. Eserin çoğu yerinde Arapça kelimelerin manalarını açıklarken vurgulama ve delillendirme amacıyla ayet, hadis, beyit, hikmet ve atasözü gibi örnekler getirmeye özen göstermiĢtir. Kaynak metinde geçen Arapça kelimelere Türkçe karĢılık bulma konusunda sadece resmî Türkçe kelimelerden değil halk ağzından da istifade ederek farklı bir yol izlemiĢtir. Âsım Efendi‟nin hazırladığı bu sözlük II. Mahmud'un emriyle mütercimin oğlu Hâmid Efendi'nin nezaretinde basılmıĢtır.123

Âsımzâde Hâmid Efendi, Şerh-i Mezâmînü'l-Emsâl‟deki Arapça mesellerde geçen kelimeleri açıklarken babasının bu eserinden yararlanmıĢtır. Mesel derleme konusunda Meydânî'nin eserine atıf yaptığı kadar babasının Kâmûsu'l-Muhît‟inden de ilham almıĢtır. Bazı yerlerde babasının çalıĢmasından istifade ettiğini belirtirken pek çok yerde de bunu göstermemiĢtir. Hâmid Efendi, babasının eserine atıf yaptığı yerlerde ''Terceme-i Ķāmūs'', ''vālid-i üstāźun tefsīrine göre'', ''vālid-i mācidim beyān buyurmuşlar ki'' gibi kalıplar kullanmıĢtır.

3.4.2.3. Harîrî (ö. 516/1122), el-Makâmât

122 Mustafa S. Kaçalin, ''Mütercim Asım Efendi'', DİA, (Ġstanbul: 2006), c. 32, s. 200.

44

Makâmât müellifi ve dil âlimi olarak tanınan Harîrî, 446/ 1254‟te Basra Ģehri yakınlarında bulunan MeĢan kasabasında dünyaya gelmiĢtir. Ailesi ve kendisi ipek anlamına gelen harîr ticaretiyle meĢgul olduğu için Harîrî lakabıyla tanınmıĢtır. Bağdat ve Basra'da tahsil gören Harîrî, dini ilimleri, dil, aruz, Ģiir, kafiye bilgisiyle ensâb ilimlerini öğrenmiĢtir. Dürretü'l-Gavvâs fî Evhâmi'l-Havâs, Mülhatü'l-İrâb,

er-Risâletü's-Sîniyye, er-Risâletü'ş-Şîniyye gibi çeĢitli eserler telif eden Harîrî, edebiyat

dünyasında daha çok Makâmât eseriyle tanınmıĢtır.

Hârîrî'nin Makâmât adlı eseri Makâmâtu'l-Harîriyye, Makâmâtu'l-Harîrî ve

el-Makâmâtu'l-Edebiyye isimleriyle tanınmıĢ olup toplum sorunlarını ele almak amacıyla

telif edilmiĢtir ve edebiyat sosyolojisi bakımından kıymetli bir eserdir. Eserdeki hikâyeleri akıcı bir üslupla anlatan Hâris Bin Hammâm ve o hikâyelerde asıl rol oynayan Ebu Zeyd es-Serûcî ve diğer tipler Harîrî tarafından kurgulanan tiplerdir. Eserde geçen hikâyeler ve maceralar hikmet, öğüt, övgü, sevgi ve yergi gibi çeĢitli konuları içermektedir. Harîrî, eserinde sık sık Ģiir parçalarına da yer vererek bu konudaki maharetini de ortaya koymuĢtur.124

Âsımzâde Hâmid'in kendi eserinde ''ينحدقب براضلاك وى''125 ve ''اَرَفلا ِؼْوَج في ِدْيَّصلا ُّلُك ''126 mesellerinin hikâyelerini anlatırken Hârîrî'nin Makâmât'ından yararlandığını ifade etmiş ve bu yerlerde ''Ĥarīrī maķāmātıñ on üçünci maķāmesinde'', ''Ĥarīrī maķāmāt Ĥażremiyye'' notunu düşmüştür. Bu iki atıf dışında Makâmât'dan yararlanıp yararlanmadığı tespit edilemese de bu eseri bildiği ve bu kaynağa başvurduğu görülmektedir.

3.4.2.4. İbnü'l-Esîr (ö. 606/1210), en-Nihâye

Hadis ve tefsîr âlimi, edebiyatçı ve biyografi yazarı İbnü'l-Esîr, Cizre'de doğmuştur. Esîrüddîn lakabı ile anıldığı için İbnü'l-Esîr künyesiyle şöhret kazanmıştır. Kardeşleriyle birlikte öğrenim gören İbnü’l-Esîr, dönemin değerli hocalarından edebiyat, nahiv, sarf, fıkıh ve hadîs dersleri almıştır. İbnü'l-Esîr'in en-Nihâye eserinin

124 Hulusi Kılıç, ''Harîri'', DİA, (Ġstanbul: 1997), c. 16, s. 191.

125 O, iki kadehin üzerine yazan kimse gibidir.

45

yanında Câmi'u'l-Usûl li-Ehâdîsi'r-Resûl, Şerhu Garîbi't-Tivâl, eş-Şâfî, el-İnsâf adlı eserleri de bulunmaktadır.127

Tam adıyla en-Nihâye fî Garîbi'l-Hadîs ve'l-Eser olarak bilinen bu eserde hadîs alanındaki önemli kaynaklara atıf yapılarak çeşitli hadisler derlenmiş ve hadislerde geçen zor ve karmaşık kelimeler şerh edilmiştir. İbnü'l-Esîr bu eserde garip kelimelerin tefsirini yaparken zaman zaman fıkıh, nahiv, dil ve edebiyat gibi konularda kendi görüşlerini sunmayı ihmal etmez.128

Hâmid Efendi, hadisten doğan meselleri veya konuyla ilgili bir meseli açıklarken İbnü'l-Esîr'in açıklama ve görüşlerine yer vermiştir. Denilebilir ki Hâmid Efendi’nin hadis konusunda başvuru kaynağı İbnü'l-Esîr'in en-Nihâye’sidir.

3.4.2.5. Süyûtî (ö. 911/1505), el-Câmi'u's-Sagîr

Tefsir, fıkıh ve hadîs konularında âlim olan Süyûtî Kahire'de doğmuĢtur. Arap dili ve edebiyatında önemli bir yeri olan Süyûtî, Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmekle eğitim hayatına baĢlamıĢ, çeĢitli ilimleri öğrenip söz konusu eseri el-Câmi'u's-Sagîr yanında

Cem'u'l-Cevâmi, Zehrü'r-Rübâ, Tenvîrü'l-Hevâlik ve Menâhilü's-Safâ, Miftâhü'l-Cenne gibi

farklı konularda çeĢitli eserleri de telif etmiĢtir.129

Süyûtî'nin telif ettiği el-Câmi'u's-Sagîr eserinde vecîz kavl-i hadisi alfabetik olarak sıralamıĢ, hadislerin kaynaklarını ve sıhhat durumunu dipnot veya kısa imlerle göstermiĢtir.130

Farklı kaynaklar kullanan Hâmid Efendi, bu eserden de yararlanıp kendi eserini zenginleĢtirmiĢtir. Tıpkı İbnü'l-Esîr'in en-Nihâye’si gibi hadis konusunda bu eserden de faydalanmıştır.

3.4.2.6. Molla Hüsrev (ö. 885/1480), Dürerü'l-Hükkâm fî Şerhi Gureri'l-Ahkâm Osmanlı sahası âlimi ve müftüsü olan Molla Hüsrev, Sivas'a yakın bir köyde dünyaya gelmiĢtir. Döneminde medreselerde okutulan ilimleri öğrendikten sonra müderrislik

127

Ali Osman Koçkuzu, ''Ġbnü'l-Esîr, Mecdüddin'', DİA, (Ġstanbul: 2000), c. 21, s. 28.

128 Ġbrahim Hatiboğlu, ''en-Nihâye'', DİA, (Ġstanbul: 2007), c. 33 s. 100.

129 Halit Özkan, ''Süyûtî'', DİA, (Ġstanbul: 2010), c. 38, s. 202.

46

kazaskerlik ve Ġstanbul kadılığı yapmıĢtır. Dürer eserinin yanında Mirkâtü'l-Vusûl ilâ

İlmi'l-Usûl ve Hâşiye ale't-Telvîh adlı eserleri de bulunmaktadır.131

Molla Hüsrev'in telif ettiği Dürer eseri fıkıh konusunda yapılmıĢ bir Ģerhtir. Müellif eserini Hanefî mezhebine ait fıkıh kaynaklarını esas alarak hazırlamıĢtır.132

Hâmid Efendi, fıkıhla ilgili bazı mesellere dair Molla Hüsrev‟in eserindeki görüĢlerini benimsemiĢ, Ģerh ve tercüme ederken bu eseri dikkate almıĢtır.

3.4.2.7. İbn Bessâm (ö. 542/1147), ez-Zahîre fî Mehâsini Ehli'l Cezîret

Edebiyatçı ve tarihçi kimliğiyle öne çıkan İbn Bessâm, Endülüs'te doğmuştur. Dönemin çeşitli ilim merkezlerinde öğrenim görmüş ve dönemin en büyük edebiyat eleştirmenlerinden biri olmuştur. Farklı alanlarda eğitim görmesine rağmen telif ettiği tek eseri ez-Zahîre fî Mehâsini Ehli'l Cezîret’tir. Çalışma, Endülüs edebiyatına dair ansiklopedik mahiyette bir eserdir.133 Hâmid Efendi, meselleri derlerken edebîlik ve sanat konusunda İbn Bessâm'ın bu yegâne eserine müracaat etmeyi ihmal etmez.

Hâmid Efendi, eserindeki meselleri derlerken daha çok yukarıda ele aldığımız kaynaklardan istifade etmiştir. Bu kaynakların yanında et-Tenvîr fî İsķâti't-Tedbîr, el-Misbâh, el-Vasît, et-Tuhfe, et-Tekmile, Mesâlikü'l-Memâlik, Tarifât gibi eserlerden de bir iki defa yararlanmıştır. Müellifin bazen de ''kütüb-ı fıkhiyye'', ''kütüb-i ehâdîs''', ''kütüb-i lüġat'' ve ''kütüb-i tıbbiyye'' ifadeleriyle çeşitli fıkıh, hadis ve tıp alanındaki kaynaklara da müracaat ettiği görülmektedir. Birincil kaynakları ise daha çok bahse konu olan bu eserlerdir.