• Sonuç bulunamadı

Mîrek Muhammed Taşkendî en-Nakşibendî(ö.1021/1612), Nevâdirü'l- Nevâdirü'l-Emsâl80

1.7. Mesellerin Derlenmesi

1.8.1. Mîrek Muhammed Taşkendî en-Nakşibendî(ö.1021/1612), Nevâdirü'l- Nevâdirü'l-Emsâl80

Osmanlı devletine sonradan göç etmiĢ olan Mîrek Muhammed TaĢkendî en-NakĢibendî Özbekistan'ın TaĢkent Ģehrinden geldiği için TaĢkendî; mensup olduğu tarikat

79 Bu kısım hazırlanırken çoğunlukla Sadık Yazar‟ın mesel konusunda Arapça ve Farsçadan tercüme ve Ģerh edilen eserler hakkındaki çalıĢması dikkate alınmıĢtır. bkz. Sadık Yazar, Anadolu Sahası Klasik Türk Edebiyâtında Tercüme ve Şerh Geleneği, (Doktora Tezi, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi, 2011), s.961-965.

21

dolayısıyla da NakĢibendî mahlaslarıyla bilinmektedir. Doğumu, ölümü, ailesi ve eğitimi hakkında ciddi bir bilgi bulunmamaktadır.81

Yapılan araĢtırmalara göre TaĢkendî'nin Nevâdirü'l-Emsâl adlı eseri mesel sahasında tercüme edilen ilk eser olup 1020/1611 yılında ġiraz'da yazılmıĢtır. Bu eserde Farsça mesellerin tercümesini yapan mütercim, eserine Farsça bir mukaddime ile baĢlayıp hamdele ve salvele getirerek yeniden Farsça ile kendi eserinin yazılıĢ sebebini anlatmıĢtır. Mütercim, mukaddimesinde Farsça meselleri derlerken Enverî, Hakânî, Muhlisî-i BedahĢânî, Firdevsî-i Tûsî ve Nizâmî gibi Fars Ģairlerinin divanlarını taradığını beyan eder. Mütercim yine söz konusu mukaddimede eserinde geçen meselleri Arap harflerine göre tasnif ettiğini söyler ve kıymeti dolasıyla eserine ''Nevâdirü'l-Emsâl'' ismini verdiğini kaydeder.

Gerçekten de TaĢkendî, eserini hazırlarken Fars edebiyatında bilinen önemli Ģairlerin divanlarını büyük oranda taramıĢ ve bu taramanın sonunda Ģairlere ait kaside, gazel ve rubailerde tespit edilen atasözleri ve deyimleri ve atasözü haline gelen beyitleri eserine almıĢtır.82

Eser genel olarak değerlendirildiğinde mütercimin eserinde geçen mesellerin bazılarının kullanım yerleri, bazılarının da Türkçe anlamları ve bazılarının da asıl hikâyelerini anlatmaya özen gösterdiği fark edilir.

1.8.2. Âlî Hüseyin Efendi (ö. 1058/1648), Ukûdu'l-Ukûl.83

XVII. yüzyılda yetiĢmiĢ olan Âlî Hüseyin, meĢhur Nef'î'nin öğrencilerinden biri olup Edirneli bir Ģair, mütercim ve tarihçidir. Mütercimin Ukûdu'l-Ukûl eserinin yanında

Divân, Riyâzu'r-rahme, Şehâdetnâme, Riyâzu't-terâcim ve Münşeât adlı eserleri vardır.

Ayrıca Hz. Âdem‟in zamanından kendi zamanına kadar ortaya çıkan olaylara dair

Târih-i Umûmî eserini telif etmiĢtir. Âlî Hüseyin Efendi'nin eserindeki Ģu ifadeler bize

edebî kimliği hakkında ipuçları sunmaktadır: Ne bilsin çektiğim peymâne-i hûn-ı ciğer zevkin Elinden her ki dehrin sâgar-ı zehr-i sitem çekmez. Gehî nâr-ı celâlin Ģu'lesi ahcârdan zâhir

81 Erem Yıldız, ''Mîrek Muhammed NakĢbendî TaĢkendi'nin Nevâdirü'l-Emsâl Adlı Eseri'', Yüksek Lisans Tezi, Denizli: Pamukkale Üniversitesi, 2017), s. 1.

82 Erem Yıldız, age, s. 2.

22 Gehî nûr-ı cemâlin pertevi eĢcârdan peydâ Nâr-ı gam, nûr-ı safâ hep bir çerâğın pertevi ÇeĢm-i irfân ile baksan arada bîgâne yok

Bu beyitler onun maharetli bir Ģair olduğunu gösterir.84

Hakkında ulaĢılan verilere göre Arapça mesel sahasında tercüme yapan ilk mütercim olan Âlî Efendi, Yusuf Hıviyyi'nin (ö. 549/1154) Ferâidü'l-Harâ'id adlı eserine dayanarak bazı Arapça meselleri derleyip tercüme ve Ģerh etmiĢtir. Derlediği meselleri bir eser haline getirip ona Ukudul-Cevâhir adını vermiĢ ve eserini Hüsrev PaĢa'ya sunmuĢtur.85

Mütercim, söz konusu bu esere hamdele ve salvele ile baĢlayıp mukaddimesinde Arap mesellerinin öneminden söz ederek Ģiir, kelam ve hitabetin mesellerle ne kadar ziynet bulduğunu anlatmaya çalıĢmıĢtır. Daha sonra sebeb-i telif bölümüne geçen mütercim, kendi devrinde mesel alanında ciddi çalıĢmaların bulunmadığını özellikle Arapça mesellerle ilgili kaynağın hemen hemen hiç olmadığını, bu boĢluğu görüp doldurmaya karar verdiğini uzun uzun anlatır. Hıviyyi'nin eserine dayanarak kendi eserini ortaya koyduğunu etraflıca açıklar. Hakikaten Âlî Efendi'nin eserine genel olarak bakıldığında kendi mukaddimesinde bahsettiği ''selîsü'l-lafz ve

kesîrü'l-istimâl'' meselleri, yanî insanlar arasında yaygınlaĢmıĢ özlü ve kısa meselleri

seçip onları ''Türkiyâne bir tabîr ile tefsîr'' etmek istediğini görürüz. Mütercim, genel olarak bahsettiği yöntemle çalıĢmıĢtır.

Âlî Efendi, seçtiği Arapça meselleri, Arap harflerine göre alfabetik olarak tasnif edip onları Türkçeye tercüme etmiĢtir. Ardından bu mesellerin kullanım yerleriyle asıl hikâyeleri veya menĢelerini açıklamıĢtır. Âlî Efendi'nin eseri genel olarak incelendiğinde seçilen mesellerin zaman bakımından Câhiliye, Erken Ġslam, Emevî ve Abbâsî dönemlerine ait oldukları, konu bakımından ise onların aile, güzel ve kötü ahlak, cimrilik, cömertlik, yiğitlik ve korkaklık gibi çeĢitli konuları ihtiva ettiği görülür.

84 M. Tâhır Bey, Osmanlı Müellifleri, (Ġstanbul: Matba‟a-ı „Âmire,1914), c. 3. S. 4. Hayatı ve Divanı için bkz. Ġsmail Arıkoğlu, ''Âli (Edirneli Hüseyin Efendi), Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Divanının Tenkitli Metni'', (Yüksek Lisans Tezi, Elazığ: Fırat Üniversitesi, 1999).

23

1.8.3. Mehmed Birgivî Riyâzî (ö. 1054/1644), Düstûru'l-Amel fî Durûbi'l-Emsâl.86 Türk Ģair, edip ve tezkire yazarlarından biri olan Riyâzî, babası Birgi kasabasından olduğu için Birgivî lakabıyla anılmıĢtır. Eğitimini tamamlayan Riyâzî, Ahmed PaĢa Medresesi, Dâvûd PaĢa Medresesi, Fatma Sultan Medresesi gibi medreselerde ders vermiĢtir. Daha sonra YeniĢehir, Halep, ġam, Kudüs ve Kahire gibi Osmanlı devletinin farklı yerlerinde kadılıklar yapmıĢtır. Söz konusu eserinin yanında Riyâzu'ş-Şuara,

Dîvân, Sâkî-Nâme, Risâle fî İlmi'l-Beyân adlı eserleri de bulunmaktadır. ġiir konusunda

kendisinden öncekilerden etkilendiği gibi sonrakileri de etkilemiĢtir. Kendisinden bahseden bütün kaynaklar onun 1054/1644 yılında vefat ettiği hususunda birleĢirler.87

Riyâzî'nin Düstûru'l-Amel adlı eseri Farsça mesellerinin tercümesi olup tahminen 1050/1640 civarında yazılmıĢtır. Bazı Farsça mesel ve deyimleri tercüme eden Riyâzî âdet üzere eserine hamdele ve salvele ile baĢlayıp Farsçanın öneminden bahsederek yaptığı derleme hakkında Ģu bilgilere yer verir:

''... Śafha-i żamīrde bu ma’nayı naķş u taśvīr itdi ki sühan-şināsān-ı yarān-ı Acem'den telakkī itdügi emsāl ve isti’mālātından belki ba’żı letāyif-i mezāyā ve nevādir ü nikātdan bir muhtasar mecmū’a cem’ine beẕl-i ķudret...''

Alıntıda da görüldüğü üzere Riyâzî, Fars Ģairlerine dayanarak ince ve güzel anlamlara yer veren kısa bir mecmua hazırlamıĢtır. Riyâzî bu bilgileri verdikten sonra topladığı meselleri Arap harflerinin sırasına göre tasnif edip onları Ģerh etmeye özen gösterdiğini beyan eder. Eserinde meseller ve deyimlerden bahsederken delil olarak birer beyti örnek verdiğine de dikkat çeker.

1.8.4. Şuûrî Hasan Efendi (ö. 1103/1691), Ferheng-i Şuûrî.88

Hayatı ve ailesi hakkında fazla bilgi bulunmayan ġuûrî Hasan Efendi aslen Haleplidir. Mütercim gençken ilimle meĢgul olup Farsçayı iyi derecede öğrenmiĢtir. ġair, dilci, mütercim, musikiĢinas ve hekîm olarak tanınan ġuûrî, Edirne ve Ġstanbul'da Maliye Kalemi kâtipliğinde bulunmuĢ olup bu meslekte yükselerek baĢkâtip unvanını

86 Mehmed Riyazî Birgivî, Düstûru'l-Amel fî Durûbi'l-Emsâl, Süleymaniye kütüphanesi, Ali Nihat Tarlan. No. 110/3.

87 Hafsa Ayyıldız, ''Riyâzî Muhammed Bin Mustafa el-Birgivî ve 'el-Ağlât' Adlı Eseri'' (Yüksek Lisans Tezi, Rize: Rize Üniversitesi, 2010) s. 9-14.

24

kazanmıĢtır. Eldeki bilgilere göre Ģair, Ġstanbul'da Kalem kâtipliği görevinde iken 1103/1691 tarihinde vefat etmiĢtir. Mütercimin söz konusu eserin yanında Divân,

Terceme-i Pend-i Attâr ve Tadîlü'l-Emzice eserleri de bulunmaktadır.89

Büyük sözlüklerden biri olarak anılan Ferheng-i Şuûrî, Farsça-Türkçe bir sözlük olup 1092/1681 senesinde Ġstanbul'da tamamlanmıĢtır. Eseri on iki yıl boyunca hazırlayan ġuûrî, bu eseri Lisânü'l-Arab sözlüğüne nazire olarak yazıp onu Lisânü'l-Acem adıyla devrin veziri Musâhib Mustafa PaĢa'ya (ö. 1686) ithâf etmiĢtir. ġuûrî eserini hazırlarken daha önce ve kendi devrinde yazılmıĢ lügatleri inceleyip hepsinde geçen kelimeleri ve anlamları bir araya getirmiĢtir. Müellif eserini yazarken metinde geçen kelimeleri üstün, kesre ve fetha sırasına göre tasnif etmiĢtir. Eser bir mukaddime, iki defter ve bir hâtimeden müteĢekkildir. Müellif mukaddime bölümünde Farsça harfleri ve bunların Farsça gramerindeki yerlerini değerlendirir. Birinci defterde bazı Farsça meseller ve deyimlerin kullanılıĢlarına dair anlam bilgisini aktarır. Ġkinci defterde ise alfabetik sıraya göre dizilmiĢ olan kelimelerin anlamları verilmiĢtir. Hâtime kısmında ġuûrî'nin temennileri ve dua beklentisi vardır. Eser genel olarak okunduğunda Arapça ve Farsça pek çok mesel ve deyimin bulunduğu ve bunların tercüme edilip Ģerh edildiği görülmektedir. Ayrıca eserde geçen meseller ve deyimlerin anlamlarını kuvvetlendirmek için Arapça, Farsça ve Türkçe beyitler örnek olarak verilmiĢtir.90 Eser üzerinde çalıĢmalarını sürdüren Ozan Yılmaz, sözlüğü dört cilt halinde yayıma hazırlamıĢtır.91

1.8.5. Abdullâh Kudsî (ö. 1129/1717), Terceme-i Durûb-ı Emsâl-i Arabiyye.92

Hayatı ve ailesi hakkında fazlaca bilgiye sahip olmadığımız Kudsî‟nin asıl adının Abdullah olduğu ve Aydın‟ın AlaĢehir beldesinde doğduğu bilinmektedir. Kudsî, çocukluk döneminde tahsil ettiği çeĢitli ilimleri öğrendikten sonra 1687 yılından itibaren müderrislik mesleğine baĢlar. Eldeki bilgilere göre Kudsî, kendisini ulûm-ı Arabiyye‟de iyi yetiĢtirmiĢ, Ģiir ve inĢa alanlarında öne çıkmıĢtır. Mütercim ve Ģair olan Kudsî'nin söz konusu eserinin yanında Tercüme-i Tibrü'l-Mesbûk fimâ Yahtâcûne

89 Vildan CoĢkun, ''ġuûrî: Hayatı, Eserleri, Sanatı'', Hekim Şair olunca Şu'ûri Kitabı, ed: Mükerrem Bedizel Aydın, Vildan S. CoĢkun, (Ġstanbul: Kitabevi 2018), s. 13-15.

90 Ozan Yılmaz, ''Bir ġuûr Eseri: Ferheng-i ġu'ûrî'', Hekim Şair Olunca Şu'ûri Kitabı, s. 25-46.

91 Ozan Yılmaz, Lisânu'l-Acem, Ferheng-i Şu'ûrî, (Ġstanbul: Yazma Eserler Yay, 2019).

92 Abdullâh Kudsî, Tercüme-i Durûb-ı Emsâl-i Arabiyye, Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye 4928.

25

İleyhi'l-Mülûk, Divânçe ve Tercüme-i el-Berkü'l-Yemâni fi'l-Fethi'l-Osmânî adlı eserleri

vardır. Hayatını ilim ve özellikle de tercüme alanında geçiren Kudsî 1130/1717 yılında Edirne'de vefat etmiĢtir.93

Abdulâh Kudsî, Terceme-i Durûb-ı Emsâl-i Arabiyye eserine hamdele ve salvele ile baĢlayıp eserinin yazılıĢ sebebini Ģöyle açıklar:

'' Ammā ba’d bu suķāŧa-çīn-i nevāle-i ’irfān ya’nī Ķudsī-i şikeste-cenān kütüb-i mu’tebere-i đurūb-ı emŝāl-i ‘Arabdan imām-ı fāżıl Ebū ‘Ubeyd ve niĥrīr-i kāmil Aĥmed Meydanī ve ‘ālim-i ‘āmil Yūsuf Ħuviyyi mu’ellefātını ba’de't-tetebbu’ mebniyyün ‘ale'l-ĥikāye olan đurūb-ı emŝāl-i belāġat-iştimāl-i ‘Arabdan aħź ü intiħāb ve ta’mīm-i nef’ü fā’ide içün maĥall-i isti’māllerini ve sebeb-i vürūdlarını lisān-ı ‘Arabīden Türkī zebāna tercüme ve cem’ ü tedvīn idüp... ''

Yukarıdaki pasaja göre Kudsî, Arapça mesellerle ilgili olarak Ebu Ubeyd Kâsim bin Sellâm, Meydânî ve Yusuf Huviyyi'nin eserlerine müracaat ederek menĢei belli mesel ve deyimleri seçmek istediğini beyan eder. Ayrıca kendi eserinin insanlara yararlı olması için seçtiği mesellerin kullanım yerleri ve söyleniĢ sebeplerini açıklayıp onları Türkçeye çevirmek istediğini ifade eder. Bazı Arapça mesel ve deyimlerin tercümesini yapan Kudsî kendi eserini dönemin padiĢahı III. Ahmed'e sunar ve eserinin mukaddimesinde onu bir kasideyle medh eder. Söz konusu eserde toplam 120 mesel bulunmaktadır. Bunlar alfabetik olarak sıralanıp tercüme edilmiĢtir.94

1.8.6. Dervîş Hasan Hüsâmî-i Edirnevî (ö. 1080/1669), Tuhfetü'l-Emsâl.95

Hayatı hakkında fazla bilgimiz olmayan Hüsâmî, bazı Farsça mesel ve deyimleri derleyip Türkçeye tercüme etmiĢtir. Ġncelenen Tuhfetü'l-Emsâl nüshasına göre, mütercim kendi eserinin mukaddimesinde hamdele ve salvele ile baĢlayıp geçmiĢ Ģairlerinin divanlarını inceleyerek eserini hazırladığını beyan eder. Mütercim beyan ettiği gibi güç ve garip meselleri doğru bir Ģekilde anlayıp tercüme edebilmek için kendisinden önce Mîrek Muhammed TaĢkendî en-NakĢibendî'nin Nevâdirü'l-Emsâl ile Riyâzî'nin Düstûru'l-Amel fî Durûbi'l-Emsâl'i gibi bu sahada yazılmıĢ eserlerden

93 Rababa, age, 24-34.

94 Rababa, age, 35-45.

95 DervîĢ Hasan Hüsâmî-i Edirnevî, Tuhfetü'l-Emsâl, Süleymaniye Kütüphanesi, Nuruosmaniye, 4703.

Daha fazla bilgi için bkz: Muzaffer Kılıç, Edirneli DerviĢ Hasan Hüsâmî Tuhfetü'l-Emsâl'i (Doktora tezi, Ġstanbul: Marmara Üniversitesi).

26

faydalanmıĢtır. Esere genel olarak bakıldığında seçilen her bir mesel için birer beytin örnek olarak verildiğini görmek mümkündür.

YazılıĢ tarihi hakkında net bir bilgi bulunmayan bu eserde geçen mesel ve deyimler, alfabetik olarak sıralanıp tercüme edilmiĢtir. Hüsâmî'nin yazdığı bu eserde klasik anlayıĢa göre mesel ve deyimler birbirinden ayrılmıĢ ve farklı kategorilerde incelenmiĢtir. Mütercim genellikle meselleri tercüme ederken onlar için “bu

emsâldendür, bu meseldür” gibi ifadeler kullanırken deyimler için ıstılâh kelimesini

kullanır. Eserde dikkat çeken diğer bir husus, deyim ve mesellerin kullanım alanlarıdır. 1.8.7. Hâlis İbrâhîm-i Pasarofçavî (ö. 1160/1747), Mecma'ul-Emsâl.96

XVIII. yüzyılda yaĢamıĢ olan Hâlis Ġbrâhîm-i Pasarofçavî Belgrad'da doğmuĢtur. Hayatında iyi bir medrese öğrenimini gören ve çeĢitli ilimleri kazanan Ġbrâhîm Efendi, Ebu'l-Fazl medresesine müderris olarak atanmıĢtır. Müderis iken 1160/1747 tarihinde vefat etmiĢtir.97

Farsçayı iyi öğrenen Hâlis Efendi, Farsça mesellere dair 400 varak civârında bir eser hazırlayıp Cuma günü 3-12-1143/8-6-1731 yılında Ġstanbul'da bu eseri tamamlamıĢtır. Mütercim bu eserde iki satırlı bir mukaddimeden sonra

“bâbu'l-elifi'l-memdûde” diyerek meselleri ve deyimlerinin tercümelerini yapmaya baĢlar. Hâlis

Efendi, meselleri tercüme ve Ģerh ederken Düstûr-ı Şuûrî, Şeyh Yakîn, Nevâdirü'l-Emsâl gibi kiĢi ve kaynak isimleri sıkça zikredip onlardan faydalandığını göstermiĢ olur. Mütercim, derlediği mesel ve deyimleri alfabetik olarak sıralayıp çoğu yerde onlarla ilgili birer beyti delil olarak sunmuĢtur. Mütercim, eserinin sonunda yazlıĢ tarihini düĢtükten sonra okuyuculardan kendisi için dua beklediğini ve eserinde istemeden yaptığı yanlıĢlar ve dil sürçmeleri için affını rica eder.