• Sonuç bulunamadı

Hâmid Efendi, fıkıhla ilgili bazı mesellere dair Molla Hüsrev‟in eserindeki görüĢlerini benimsemiĢ, Ģerh ve tercüme ederken bu eseri dikkate almıĢtır.

3.4.2.7. İbn Bessâm (ö. 542/1147), ez-Zahîre fî Mehâsini Ehli'l Cezîret

Edebiyatçı ve tarihçi kimliğiyle öne çıkan İbn Bessâm, Endülüs'te doğmuştur. Dönemin çeşitli ilim merkezlerinde öğrenim görmüş ve dönemin en büyük edebiyat eleştirmenlerinden biri olmuştur. Farklı alanlarda eğitim görmesine rağmen telif ettiği tek eseri ez-Zahîre fî Mehâsini Ehli'l Cezîret’tir. Çalışma, Endülüs edebiyatına dair ansiklopedik mahiyette bir eserdir.133 Hâmid Efendi, meselleri derlerken edebîlik ve sanat konusunda İbn Bessâm'ın bu yegâne eserine müracaat etmeyi ihmal etmez.

Hâmid Efendi, eserindeki meselleri derlerken daha çok yukarıda ele aldığımız kaynaklardan istifade etmiştir. Bu kaynakların yanında et-Tenvîr fî İsķâti't-Tedbîr, el-Misbâh, el-Vasît, et-Tuhfe, et-Tekmile, Mesâlikü'l-Memâlik, Tarifât gibi eserlerden de bir iki defa yararlanmıştır. Müellifin bazen de ''kütüb-ı fıkhiyye'', ''kütüb-i ehâdîs''', ''kütüb-i lüġat'' ve ''kütüb-i tıbbiyye'' ifadeleriyle çeşitli fıkıh, hadis ve tıp alanındaki kaynaklara da müracaat ettiği görülmektedir. Birincil kaynakları ise daha çok bahse konu olan bu eserlerdir.

3.5. Eserde Geçen Meseller:

Hâmid Efendi'nin Şerh-i Mezâmînü'l-Emsâl adlı eserinde toplam 1253 mesel bulunmakta olup bu meseller alfabetik sıralanmıĢtır. Eserde yer alan meseller mucez

mesel ve ef'al vezinli meseller olmak üzere ikiye ayrılır. Biz burada eserde geçen bütün

bu meselleri tercümeleriyle birlikte Hâmid Efendi'nin izlediği alfabetik sistemde Ģöyle gösterebiliriz:

131 Ferhat Koca, ''Molla Hüsrev'', DİA, (Ġstanbul: 2005), c. 30, s. 252.

132 Koca, agm, c. 30, s. 253.

47 Tablo 2:

Eserde Geçen Bütün Mesellerin Listesi Elif (أ)

Mucez Mesellerin Sayısı: 119 Ef'al Vezinli Mesellerin Sayısı: 5 Toplam:124

Sıra Mesel Tercüme

1. ِارْحِسَل ِفاَيَػبلا َنِم َّفإ Beyan(güzel konuĢma)‟nın bir kısmı mutlaka sihirdir.

2. ِءوُّسلا ِسيِلَجَو ِحِلاَّصلا ِسيِلَجلا ُلَثَم اَمَّنِإ ِريِكلا ِخِفاَنَو ِكْسِملا ِلِماَحَك ِ

ġüphesiz iyi ve kötü arkadaĢın örneği miski taĢıyanla körük çekenin örneği gibidir. 3. ِؿِوْرَهَػف ِبيَصُحلا َضْرَأ َتْلَخَد اَذِإ Husayb diyârına girdiğinde hemen koĢ. 4. ُبَّجَرُملا اهُقْػيَذُعو ُبَّوَؤُملا اىُرْػيَجُح اَنَأ Ben yuvarlak mağarayım ve çok dallı hurma

ağacıyım.

5. َكُمَرَى ُأَزْػنُػي َـَلاَع يِرْدَت َلا َكَّنِإ Senin yaĢlılığında nefsin ve aklının neye düĢkün olacağını bilemezsin.

6. ُوُبِراَقَع ُّبِدَتَل ُوّنِإ ġüphesiz onun akrepleri yayılmıĢtır. 7. ُراكْبلأا اَىُريَخ َحِكاَنملا فِإ Kadınların en iyisi bakire olanlardır.

8. َةَوَلاَخ ُنْب ُجِلاف ُوْنِم انَأ Ben ondan Fâlic bin Halave gibi uzağım. (yani ben onu tanımıyorum).

9. ُلَسَعلا اَهْػنِم ًادوُنُج ِوّلل فإ Allah'ın pek çok askerleri vardır, bal da onlardandır.

10. ِلْبَّنلا َظاَعْرأ َكيَّلَع ُرِسْكيَل ُوَّنإ Senin üzerine okların temrenini kırar. 11. ِمْلُحلا يِذِل ْتَعِرُق اصَعلا َّفإ Asâ (baston) akıllı kimse için vuruldu. 12. ِع ُقْػنَأب ٌباَّرَشَل ُوَّنِإ O yer mutlaka biriken suyu içmiĢtir.

13. اصَعلا ِقيِراَفَػت ْنِم ٌرْػيَخ َكَّنإ ġüphesiz sen parçalanmıĢ değnekten daha hayırlısın.

14. مِجاَرَػبلا ُدِفاَو َّيِقَّشلا َّفإ ġakî olan kimse Berācim'in temsilcisidir. 15. ِةَلاَىِلإا ِنِقاَحَك ُوْنِم اَنأ Ben bu konuda tuluma süt çeken gibi

ustayım.

16. ٍهَد َلاَف ٍهَد َّلاإ Bu iĢ Ģimdi yapılmazsa daha sonra yapılmaz.

17. ًةَّيِلَأ لاَف ًةَّيِظَح َّلاإ ġansım olmasa da kusurlu asla olmam. 18. ُثّْدَحُت يّْمُأو وزْغَػي يِبأ Babam savaĢır, annem ise anlatır. 19. ادَي ْعَفْراَف ًايِصاَش َّنَحَجْرا اَذإ Atın yere düĢerse onun elinden tut. 20. ِنَمّْدلا َءاَرْضَخَو َؾاَّيِإ Çöplükte yetiĢen yeĢilliklerden sakın!

21. َكِسْفَػن يف ام َؽْوَػفَو اَذَى َفوُد اَنأ Ben, dediğin bu sözlerin altındayım ve aynı

zamanda benim hakkımda içinden

48

22. يِرْمَأ ْمُتْيَصَعَو يِرْمَت ْمُتْلَكَأ Hem hurmamı yediniz hem de bana karĢı çıktınız.

23. ِؿاجّْرلا َضاَرْعَأَو َؾاّيِإ Sakın adamların namusuna yaklaĢma! 24. ِدِيِدَحْلاب ُحَلْفُػي َدِيدَحْلا َّفإ Demir demir ile kesilir.

25. اراصْعِإ َتْيَػقَلا ْدَقَػف ًاحيِر َتْنُك ْفإ Eğer rüzgar isen fırtınayla karĢılaĢırsın. 26. َدِعاَوَػق لاِب ٍنْكُر ىَلإ يَوأ Temelsiz esaslara dayandı.

27. ِوِبَىَذ ْنِم ٌرْػيَخ ِءْرَملا ُبَدَأ KiĢinin ahlakı onun altınından daha iyidir. 28. ُةاَوَّػنلا ِةَرَجَّشلا ُؿَّوأ Ağaç çekirdekten yetiĢir.

29. بُلْخاف ْبِلْغَػت ْمَل اذِإ Eğer yenemezsen kazanmak için hile yap. 30. ةَمأْرَم ِميئَّلِل فاَوَهلا َّفإ Alçaklara hakaret etmek merhamettir. 31. َةَظيِفحْلا ُبِىْذُت َةَرِدْقَمْلا َّفإ Kudret öfkeyi yok eder.

32. اَىَءاَرَو اَم ِةمَكلأا َءاَرَو َّفإ Tepenin arkasında bekleyen vardır.

33. ُلَمَجلا َسْيَل ىتَفلا يِزْجَي امَّنإ ġüphesiz ki ahmak olan değil, akıllı olan teĢekkür eder.

34. سِرَتْهَػت ِتافلآا يف َيِىاَوَّدلا َّفإ Musibetler birbirini yok eder. 35. َفاَمْقُل ِتاَّيَظُح ىَدْحإ Lokman'ın oklarından birisidir. 36. ِةَماَعَّػنلا ِةَبِحاَصك َتنأ Sen deve kuĢu sahibi gibisin. 37. ُوَصوُحَت ْفأ ّْقَّشلا َءاَوَد َّفإ Yırtılanı dikmekle tedavi edersin. 38. ِوِقْوَػف ْنِم ُوُفْػتَح َفاَبجلا َّفإ Korkağın eceli yukarıdan gelir

39. ُسَيْكأ ٍءاَمب َءاَملا َدِرَت ْف ِإ Su ile su kuyusuna varman kurnazlık sayılır.

40. ِوِميِدأ ْنِم َّدُق َؾاَرّْشلا ّفإ Nal kendi derisinden yapılmıĢtır. 41. ِءاملا يِف ٌتْسِاو ِءامَّسلا يف ٌفْنأ Burun gökte kıç ise suda. 42. ُبيِرَق ِهِرِظاَنِل ًادَغ ّفِإ Bekleyen için yarınlar yakındır. 43. ًاروكَذ ْنُكَف ًابوُذَك َتْنُك ْفإ Eğer yalancıysan hafıza sahibi ol. 44. َـوُشُحلا ُثِروُي َـوُسُحْلا َّفِإ Çok çalıĢmak yorgunluğa neden olur.

45. َكينيَعِل َّبِطَف ٍّبِط اذ َتْنُك ْفِا Eğer sen hekim isen öncelikle gözlerini tedavi et.

46. ْمَل ْفإَف َبابَع لاَف َءاَملا ُءابّْظلا تَباصَأ اَذِإ َبابَأ لاَف ُوْبِصُت

Ceylanlar suyu bulduklarında içmezler, bulamadıklarında aramazlar.

47. ِةَبِزاَعلا رَاَذِح َمَنَغْلا ُتْيَرَػتْشا امَّنإ Deveden sakınarak yerine koyun satın aldım.

49 göster

49. ُعيِرْشَّتلا ِيْقَّسلا َفَوْىأ َّفإ (Develeri) sulamanın en kolay yolu onları su kaynağına kadar götürmektir.

50. ىَوْرَلأا ِحراَبَك َوُى امَّنإ Gerçekten o nadiren görülen yaban keçisi gibidir.

51. راَثِعلا ُريثَك ٌراوْشِم اهَّنإَف ِبْطَخلاو َؾاَّيِإ Fazla konuĢmalardan uzaklaĢ; fazla konuĢunca yollarda tökezleyen at gibi olursun.

52. ٍرَبْوَى ِداَتَػق َطْرَخ ِةَمْلُّطلا َفوُد َّفإ Ekmeğe ulaĢmak gürgen ağacını sıyırmak gibidir ki son derece zordur.

53. ٌصوُص اَهْػيَلَع ٌصوُصأ Semiz deveye alçak biri bindi.

54. ًامعْطَم َل ّضِم يف َّفإ Dudağın bükülmesinde olumsuzluk alameti var.

55. ًاطْوَػن ُهْدِزَف ُريعَبلا اَيْعأ ْفإ Deve yorulduğunda yükünü arttır.

56. ُةَحِصانلا ُةَلْوَش َوُى وأ َتنأ Sen ya da o nasihat veren ġevle gibisiniz. 57. ُليطُت دق َةَريصَقلا َّفإ Kısa boylu kadın uzun boylu çocuğu

doğurabilir.

58. ِنيِفلأا َنَفأ يّْطَغُػي َنيِقَّرلا َّفإ Süs insanın ahmaklığını gizler.

59. ُهُراَرُػف ُوُنْػيَع َداَوجلا َّفإ Cins atın dıĢ görüntüsü denemeye hacet bırakmaz.

60. ِكيّْدلا َحايِص ُةَجاجَّدلا ِتَحاَص اَذِإ ْحَبْذُتْلَػف

Tavuk horoz gibi öterse hemen kesilsin.

61. ُهَدَلَو ّْبَّضلا َذْخَأ ُهَذَخَأ Kertenkelenin kendi yavrularını helak ettiği gibi onu Ģiddetle helak etmiĢtir.

62. اِّمَذَو ًلاْكأ Hem yenilir hem de kötülenir.

63. ْعِمْسأَف َتْرَجَز اَذِإَو ْعِجْوَأف َتْبَرَض اذإ Vurursan Ģiddetle vur ve azarlarsan sözünü iyi dinlettir.

64. ٌمَلَع اَدَب ًاَمَلَع اَنْعَطَق اَذِإ Bir dağı geçtiğimizde baĢka bir dağ ile karĢılaĢırız.

65. ِكِتاكِحضُم َرْمأ لا ِكِتاَيِكْبُم َرْمأ Seni ağlatanların emirlerine uy, güldürenlerinkine değil.

66. اهيِراَخُز ُضْرَلأا ِتَذَخأ Yeryüzü bitkilerle güzelleĢmiĢ. 67. ُطَلاِت ْحلاا ّْي َعلا ُؿَّوأ Darılmak acizliğin baĢlangıcıdır.

68. ِرْصَّنلا ُؿاَقِع ُوَّنِإَف َيْغَػبلاو َؾاَّيإ Sakın zâlim olma, çünkü ip devenin ayaklarını bağladığı gibi zulüm de zaferi bağlayıp engeller.

50

değildir. 70. ًاراَهَػن َتْملَكَت اَذإو ْضِفْخاَف ٍلْيَلِب َتْمَّلَكَت اَذِإ

ِفْناَف ْض

Gecelerde konuĢursan alçak sesle konuĢ, gündüzde ise etrafa bakarak dikkatle konuĢ. 71. و ِد ِعْوَمْلا ُفْلُخ ِةَءوُرُمْلا ُةَفآ Mertliğin afeti sözü tutmamaktır.

72. ِباقْولأا َةَّيِمَحَو ْمُكاّيإ Zayıfların öfkesinden sakının. 73. ِةَسْلُخلاو اَّيَذُحلا نيب ُهَذَخأ Onu falandan hediye ile kaptı.

74. َفاَوْهَس وُنَػب َنْيَّصَوُمْلا َّفإ Tavsiye edilenler genellikle unuturlar. 75. ًابْرُش اَهُّلَػقأ اَىُرِخآ Su kuyusuna en son gelen develer en az

içerler.

76. ُّيِق َّشلا ُوَل يَح ْن َت َػي َّيِقشلا َّفِإ EĢkıya kendisi gibi bir eĢkıyaya dayanır. 77. َع ٍة ُػبَس َذْخأ ُهَذَخأ Sırtlan gibi onu helak etti.

78. ةبْلُعلا ُبِلْحَت ْدَق َروُجَّضلا َّفِإ Feryat eden deve sağıldığı kutuyu doldurabilir.

79. ىل َع ِؾُّرَش ٍقَبَط ِتان َب ى َد ْح ِإ َر ْأ

ُس ِك

Büyük musibetlerden biri baĢ ucundadır. 80. ِوِنَبَلِب ُفاَّيَر َؾاَتأ Onda fazlasıyla süt bulunan kimse sana süt

verdi. 81. ِنَع ٌةَحوُدْنَمَل ِضيِراَعَمْلا يِف َّفإ

ِبِذَكْلا

Dolaylı konuĢmak yalana düĢmekten kurtarır.

82. َليطابَلأا ُجّْوَرُػت َليطارَبلا َّفِإ RüĢvet batıla yol açar. 83. ُثيِدَحْلا ُؽاَسُي َكْيَلإ Bu konuĢma senin içindir. 84. اهَحاَمِر ُلِبِلإا ِتَذَخأ Develer semiz oldu.

85. ِةَّيَصُعْلا َنِم اَصَعْلا َّفإ Büyük değnek küçük değnekten gelir. 86. بَّلُخ ٍؽْرَػبك ُوَّنإ Yağmursuz ĢimĢek gibidir.

87. حايِر وُبَأ Rüzgarın babası.

88. َكِحوُب ْنِم َكُنْػبا Asıl evlat kendi sulbünden olan evlâttır. 89. ٍتْيَزِب ٍةَيِناَز ُنْبا Bu, zeytin yağıyla zina yapan kadının

çocuğudur.

90. ًارْقِو هْدِزف ُدْوَعلا َرَجْرَج ْفِإ Deve her bağırdığında yükünü arttır!

91. ُءابْرَجْلا ُزْػنَعلا اَهْػتَداَق ُمَنَغلا ِتَقَّرَفَػت اَذِإ Koyunlar dağıldığı zaman onlara uyuz keçi liderlik eder.

92. ةَهيَمَو ًةَىآ Ona çiçek hastalığı bela olsun.

51

94. يّْنَظَّتلاب َسْيَل َيْأَّرلا َّفإ Doğr görüĢ zan ile olmaz.

95. اَقَػثْوَأ ٍءيَش َدْقَع ىَّلَوَػت اذِإ Falan kimse bağlanmak istenen Ģeyi iyice bağlar.

96. ِؾَلاَى ْنِم ِةَطْرَّضلا يف شيإ ِلَجنِمْلا

Orağın kaybolmasının zartanla ne alakası var?

97. َّؿاضَتُملا يِدْهَػت لاو َّؿاَّضلا يِدْهَػت َكَّنِإ Hakikatı cehlinden göremeyenleri hidayet edebilirsin, fakat hakikatı görüp de

görmezlikten gelenleri hidayet edemezsin. 98. ِنْيَلُصْنُعْلا َقيِرَط اوُذَخأ Unsulayn yolunu tuttular.

99. ِؿِوانَتُملا ِدَي نِم ايرُّثلا َنْيَأ Ülker elin ulaĢamayacağı uzak bir yerdedir. 100. يِرِزْغَػتْساف َةَبِلاَحلا ِتْنُك ْفإ Eğer süt sağıyorsan bâri sütü fazla olan

deveyi seç.

101. ْجِرْحَدَف ًامَلْعُم ْنُكي ْمَل ْفإ Üzerinde damga yoksa yuvarla at!

102. ُم ِقَّرلا اهِفْوَج يِف ىَرُػي َصاَص ُخْلا َّفإ Küçük deliklerde büyük belalar görülebilir. 103. ِقِطْنَملاب ٌلَّكَوُم َءَلاَبْلا َّفإ ġüphesiz (baĢa gelen) belanın sebebi dildir. 104. َّفَذأ َفاكول َو َكْنِم َكُفْػنأ Burun aksa bile o senindir.

105. ِطَرْضَعلا َبَلْىأو َؾاّيإ Kılları fazla olan azratından sakın. 106. اَهِتَدْجَب ُنْبا اَنأ Ben onu iyi bilirim.

107. ْتَى وَل ْلُقَػت لاف ِةىْدَّرلا ىلع َرْػيَعلا َتْفَػقو اذِإ Deve pınar baĢında durunca artık onu: ''Hadi iç iç'' diye zorlayıcı söz söyleme.

108. ٌعَرَػف ِدْيَّصلا ُؿَّوأ Devenin ilk yavrusu avların ilkidir. 109. ُفاَيْسّْنلا ِمْلِعْلا ُةَفآ Ġlmin afeti unutkanlıktır.

110. ُةَليِلَجلا تَسِحَل ُةَقيِقَّدلا ِتَعِبَش اذِإ Develer doyduktan sonra koyunlar yalarlar. 111. ْطّْمَحُت لاف َتْبَرَض اذإ Dövdüğünde acıtma!

112. ٌذَّجَنُمَل وَّنِإ O tecrübelidir.

113. و ْنِم ؾُريِرَغانَأ Bunu iyi bildiğim için seni ondan

uyarıyorum.

114. ٍراَتْىأ ُرتِهَل ُوَّنِإ Afetlerin bir afetidir.

115. طاَبّْرلا يِف ٌرْػيَعَػف ٌرْػيَع َّرَػف ْفِإ Bir eĢek kaçarsa yerine baĢka eĢek gelir. 116. ٍؿَلاْصَأ ُّلِصَل ُوَّنِإ O, yılanlardan biridir.

117. ُضَيْػبلأا ُرْوَّػثلا لِكُأ َـْوَػي ُتْلِكُأ امَّنإ ġüphesiz, beyaz öküz yenildiği gün ben de yenildim.

52

119. ىَطْيَّرُض ُءاضقلاو ىَطْيَّرُس ُذْخَلأا Borcu aldığında onu yutar, bedeli ise zarta ile öder.

120. ِسوُّسلا َنِم ُلَكآ Güveden daha yiyici.

121. ِنيِغلا ىَّمُح نم ُسَنآ O, Gîn ateĢinden cana daha yakın. 122. ِضْرَلأا َنِم ُنَمآ Yerden daha güvenlidir.

123. َفاَمْقُل ْنِم ُلَك آ Lokmân'dan daha yiyici.

124. ٍةَدْقُع ِباَرُغ ْنِم ُفَلآ O, ormanın kargasından daha uyumlu ve cana yakın biridir.

Bâ (ب)

Mucez Mesellerin Sayısı: 46 Ef'al Vezinli Mesellerin Sayısı: 19 Toplam:65

125. ُرِسْنَػتْسَي اَنِضْرَأب ُثاَغُػبلا Lori kuĢu bizim yurdumuzda kartallaĢır. 126. ٍدْعَس وُنَػب ٍداَو ّْلُكِب Her vâdîde bir Benî Sa'd vardır.

127. َدقنَأ ِةلْيَلِب ْتَتاَب Kirpi gibi geceyi uyumadan geçirdi. 128. يِرَذ يِرِئاَسَو يرّْطَع يِنْطَب Yemekle karnımı doyur, gerisini boĢ ver. 129. ِرِئاَرَّضْلا ُءاَد ْمُهَػنْػيَػب Aralarında eĢlerin düĢmanlığı var.

130 ِكّْبِطِب ِويِطّْقَػب Zekanla onu dağıt.

131. ِفاَشُملا َبَطُر ُلُكْأي ِفاَشَرَولا ِةَّلِعِب Hurmayı kumrular yiyor diyerek bu bahane ile kendisi karnına dolduruyor. 132. َمْظَعلا ُنيّْكّْسلا َغَلَػب Bıçak kemiğe dayandı.

133. اَنَأ َلا ُلَخْبَػي ىِتْيَػب Ben değil, evim cimridir.

134. ٌدِعاَس اَهيِف َسْيَل ِو ّْفَك ُفاَنَػب Elinin parmakları vardır fakat bileği yoktur. 135. ُّفَكلا ُشُطْب َػي ِدِعاَّسْلاِب El bilekle kuvvetli olur.

136. ُةَبْجَوْلا نُك َت ْلَػف ِوِبْنَجِب DüĢmek hep onun yanında olsun. 137. َةَجاحلا ُرّْسَيُػت ةَعاضبلا Hediye iĢleri kolaylaĢtırır.

138. ٌلْىَأ َكِلَذل َوُىَو ٌلُغَػن ُلْغَػبلا Katır zinakârlığın çocuğudur, o zinakarlığın ehlidir.

139. ُهُدْيَػق ٍلَمَج ْنِم ُضَوِعْلا َسْئِب Deve yerine yularıyla gelmek ne kötü bir bedeldir.

140. ىَبُّزلا ُلْيَّسلا َغَلَػب Sel tepelere ulaĢtı.

141. ي ِراَد ْعِبَأ ْمَلَوي ِراَج ُتْعِب Aslında evimi değil komĢumu sattım. 142. َنيِنَبلاو ِءافّْرلاب Size mutluluklar ve bol çocuklar diliyoruz.

53

143. ٍرْىَد ُؾْوَشَو ٍرْهَش ُلْقَػب Bir ayda sebze verirken tam bir senede dikeni gösterir.

144. ٍةَّرُح ِةلْيَلِب ْتَتاَب O, gecesini bakire olarak geçirmiĢ.

145. َي ٌة َث ِنا ٌة ِط َّي َع ْج ِو َولا ُة َشا َب َش Yüzün gülüĢü Allah'tan insana ikinci bir hediye sayılır.

146. ِفاسللا َنِم ِفاسْنِلإا ُء َلاَب Ġnsanın belalarının sebebi onun dilidir. 147. ٍلْحَكِب ُراَرَع ْتَءاَب Arar ve Kahl birbirleriyle sürtüĢtüler ve

öldüler.

148. َةَنْطِفلا ُبِىْذُت ُةَنْطِبلا Fazla yemek zekayı giderir. 149. ٍىْبَظ ُءاَد ِوِب Onda ceylanın hastalığı vardır. 150. ِءاوّْللاو ِءاوّْسلاب اوُثَعَػب Yardım istemede bulundular.

151. َحاَرَقلا يِوْشَي فَلاُف َتاَب O kimse suyu kaynatıp buharını kokladı. 152. ٌسْفَرَك ُوُّلُك ُفاَتْسُبْلا Bahçenin bütününde kereviz vardır.

153. ِصوَّنلاِب ُصْوَػبلا Kaçmakla necat olur.

154. اَهِئاحِلَو اَصَعلا َنْيَػب Asa ile kabuğunun aralarına girebilecek bir Ģey yoktur.

155. ُءاَفَخْلا َحِرَب ĠĢ görünür hâle geldi.

156. ُةَدِئاَزلا اَىَدَرْوَأ اَم ِنْيَدَيِب Zâide denen kadın develeri iki elle götürdü. 157. ْمه ِتاصَرَع ي ِف َلي َخلا اولابَأ Onlar askerleri arsalarında iĢettirdiler. 158. ِروُّنَّػتلا ِمِحاَجَو ِفيِغَّرلا َنْيَػب Somun ekmek ile fırın arasında hep kalsın. 159. ِفاَسْنلإا ُةَحطَب امُهَػنْػيَػب O iki kimsenin arasında bir insanın boyu

kadar yakınlık vardır.

160. ِةَوْغَّرلا ِنَع ُحْيِرّصلا ىَدْبَأ Saklanan Ģey artık açık oldu.

161. ُه ُّدَشَأ َيِقَب En zor kısmı kaldı.

162. ٍضْعَػب ْن ِم ُفَوْىَأ ّْرَّشلا ُضْعَػب Bazı kötülükler diğer kötlüklerden daha basittir.

163. َقَّنَخُمْلا ُوْنِم َغَلَػب Su boğulmuĢ olanın ağzına kadar geldi. 164. ًانُورَقَو ًامَرَػبأ Meclislere katılmayıp ağır ve cimri

olduğundan baĢka, bir de hurmayı ikiĢer ikiĢer yer.

54

166. ٍةَئامِسمَخ ُةَداَيِزَو ٍسْأَرِب ٌسْأَر Bir baĢa karĢılık bir baĢ, beĢ yüz akçe de artısı.

167. ٍبوُق ْنِم ٌةَبِئاَق ْتَئِرَب Yumurta yavrudan kurtuldu.

168. ًةَرِمْحَأ َؿاَبَتْساف ٌراَمِح َؿاَب Bir eĢek bevl etti ve diğer eĢeklerin bevl etmelerine neden oldu.

169. ِباَنْذَلأاِب َنْيِدُح ْذإ َنْصَبْصَب Develer Ģarkıyı dinleyince kuyrukları salıp harekete geçer.

170. ٍصاَنَع ِوِلاَم ْنِم ْتَيِقَب Kendi malından az bir Ģey kaldı. 171. ِؽوُّيَع ِطاَنَم ْنِم ُدَعْػبَأ Ayyuk yıldızından daha uzaktır. 172. ٍرِدام ْنِم ُلَخْبَأ Mâder'den daha cimri.

173. ِسَّلَمَعلا َنِم ُّرَػبَأ Amelles denen kimseden daha iyilik yapar. 174. ٍحوُن ِباَرُغ ْنِم ُأَطْبَأ Nûh‟un kargasından daha yavaĢ.

175. ٍدْنِف ْنِم ُأَطْبَأ Find'in ateĢ alıp dönmesinden daha yavaĢ. 176. فاَبْح َّسلا ْنِم ُغَلْػبَأ Sehbân'dan daha belagatli.

177. ٍعَسُك ْنِم ُلَخْبَأ Kusa'dan daha cimri. 178. ٌوْجَو اَمُهَػنْػيَػب ِنْيَطْرُػق ْنِم ىَهْػبَأ

ٌنَسَح

Aralarında güzel yüz bulunan iki küpeden daha güzeldir.

179. ِةَماَمَيلا ِءاَقْرَز ْنِم ُرَصْبأ Zerkâ-yı Yemâme'den daha iyi görür. 180. َءايِبْرِج ْنِم ُدَرْػبَأ Poyraz rüzgarından daha soğuk. 181. َرَسْوَد ْنِم ُشَطْبَأ Devser taburundan daha Ģiddetli. 182. ٍدَسَأ ْنِم ُرَخْبَأ و ٍرْقَص ْنِم ُرَخْبَأ ġahinden ve aslandan daha kötü kokar. 183. ٍبْلَك ْنِم ُؿَوْػبَأ Köpekten daha idrarlı.

184. ٍرَجَح يف ٍىْحَو ْنِم ىَقْػبَأ TaĢa yazılandan daha kalıcı. 185. ِعلا َم باَقُع ْنِم ُرَصْبَأ Çöl kartalından daha iyi görür. 186. ٍباَرُغ ْنِم ُرَصْبَأ Kargadan daha iyi görür. 187. سَرْضَع ْنِم ُدَرْػبَأ Kardan daha soğuk.

188. ٍّرُقبَح نم ُدَرْػبأ Dolu tanelerinden daha soğuk. 189. ٍّسُق ْنِم ُغَلْػبَأ Kus denen kimseden daha belîğ.

55

Mucez Mesellerin Sayısı: 55 Ef'al Vezinli Mesellerin Sayısı: 2 Toplam:57

190. يِبُبْلَأ ُتاَنَػب َؾا َذ ىَبْأت Kalbimdeki Ģefkat ve merhamet ona beddua etmeye el vermiyor.

191. ِرقَبلا ثِحاَبَمِب وُتْكَرت Onu ıssız yerlere bıraktım. 192. ثاب ِثاح ْمُهَك َرت Onları darmadağınık bıraktı.

193. ُهاَرَػت ْفأ ْنِم ٌرْػيَخ ّْيد ْي ُم َعلاب ُعَمْسَت Mu„aydî hakkında anlatılanları dinlemen, onu görmenden daha iyidir.

194. ّّيِطِساَو َكَّنَأك ْلَفاَغَػت Vasitli olarak görün de bilmezlikten gel. 195. ِرَقَػبْلا ِسِحَلاَمِب ُو ُت ْكَرَػت Onu ineklerin yalandıkları yerde bıraktım.

196. َكَشاشْعأ ْسَّمَلَػت Kendi yuvanı koru!

197. ْمَعْطَت ْمَّعَطَت Yemeği tat da onu yemeye isteğin olsun! 198. ِةَلاَخْلا َنِم ُةَّمَعلا ِتَدَعاَبَػت Hala teyzeden uzaktır.

199. ِيْبّظلا ِةَصيِصَك يِف ْمُهُػتْكرَت Onları ceylan tuzağına bıraktım.

200. ِمْضَقلاِب ُمْضَخلا ُغَلْػب ُػت DiĢlerin uclarıyla yavaĢ yavaĢ yemek yerse tok olur

201. ْوُدْعَػي َؿاَحَأَو ًةَضْوَر َبَّنَجَت Cenneti bırakıp baĢkasına koĢmaya baĢladı 202. اَبَس يِدايأو اَبَس يِدْيَأ اوُقَّرَفَػت Paramparça oldular.

203. ُهاَدَي ْتَبِرَت Elleri kurusun!

204. نُفُّسلا يِهَتْشَت لا اَمِب ُحاَيّْرلا يِرْجَت Rüzgar gemilerin istemediği yönden eser. 205. َةقانلا وأ اهَماَجِل َسَرَفلا ِعِبْتأ

اَىَءاشِر َوْلَّدلا وأ اهَمامِز

Atı verdiğinde gemini de ver veya deveyi verdiğinde yularını da ver ya da kovayı bağıĢladığında ipini de bağıĢla!

206. ُوَّلِظ ِيْبَّظلا َؾْرَػت ُوكُرْػت أ Ben, falan kimseyi âhu kendi gölgesini nasıl terkederse öylece terkederim.

207. ٌسِخاب يىو َءاَقْمَح اهُبِسْحَت Onu saf zannedersin halbuki o zalimdir. 208. ِوْيَلِإ َتْنَسْحأ ْنم َّرَش ِقَّتا Ġyilik ettiğin her kimseden sakın! 209. ِفاسحلإا َنم ِةَءاسلإا ُريخأَت Kötülüğü bırakma ihsandandır. 210. ُوْمِرْكُي ِءرملا ُعُضاوَت Alçakgönüllülük sahibini yükseltir. 211. ُقَلْػبَلأْا َّزَعَو ٌدِراَم َدَّرَمَت Mârid inat etti, Eblak galip geldi.

56

213. َامَجْلَس ِنْيَػتَماَرِب ينُلأْسَت Benden Râmeteyn'de Ģalgam istedi. 214. ُسِرْفَػتو ِباَرُغلا ِتْوَص ْنِم ُؽَرْفَػت

َمَّبَشُملا َدَسلأا

Karganın sesinden korkayıp esnekli aslanı avlar.

215. ُفَدَبلا اَىاَميِسَو ىَوْرَأ ْترَّفَغَػت Dağ keçisi kendisini yavruya benzetti halbuki bedeni onun koca olduğunu gösterir.

216. ىَزْعِملا ُؼاَعَػتَو لُبِلإا ُنّْطَوُػت Deve güçlü olduğu halde kendisini meĢakkatlare alıĢtırmaya çalıĢır, keçi ise zayıf olmasına rağmen buna çalıĢmaz. 217. ُفْيَّصلا ِعْيِبَّرلا ُـاَمَت Baharın bitiminde yaz gelir.

218. ُهابَأ ُلُجَّرلا َلَّيَقَػت Oğul babasına benzemiĢ.

219. ًاميِقُم ًةَنَس ُتْيَّطَخَت Bir seneyi sağ salim atlatabildim.

220. ِفاَتَداَرَجْلا ِويّْنَغُػت ُوُتْكَرَػت Cerâdatân adında bir kadın ona Ģarkı söylerken onu bıraktım.

221. عَذَقلا َّن َس اَذِإ ُّرُحْلا َمَماَصَت Ġyi insan kötü sözler duyduğunda duymazlıktan gelir.

222. ِؽِرَقلا ِعاَقلا ىَلِإ َضْوَّرلا َزَواَجَت Cenneti bırakıp çöle düĢtü. 223. ُزْػنَعْلا ِتَسَيْػتَتْسِا DiĢi keçi erkek keçi oldu.

224. ُأَتْنَػيهُرِقْحَت Onu alçak zannedersin halbuki öyle

değildir.

225. ُةَحَدْقِملا اىِرْعَػق يف امب َكْيِتْأَتس Kepçe kendi çukurundakileri sana sunacaktır. 226. ُوُتآْر ِم وِلوَهْجَم ْنَع ُرِبْخُت Onun görünüĢü kim ve ne olduğunu

gösterir.

227. َرَدَّصلا ِةَلْػيَل ِلْثِم ىَلَع ُوُتْكَرَػت Sadır gecesinde Minâ'da hiç kimsenin kalmadığı gibi onu öylece bıraktım. 228. ِغ ْمَّصلا عَلْقَم ِلْثِم ىَلَع ُوُتْكَرَػت Onda hiçbir Ģey kalmamıĢtır.

229. ِةحاَّرلا نم ىْقْػنأ ىلع وُتْكَرَػت Ondahiç bir Ģey yoktur.

230. ُدَمْحُتو ُر ّْػفوُت Hem hediyeyi redd edersin hem de övülürsün.

231. ُةَزِلَز اَي ْىِرَّقَوَػت Ey semtin evlerini dolaĢan kadın, ağırbaĢlı ol.

232. ٍعَبِش ِرْيَغ ْنِم ُفاَمْقُل َأَّشَجَت Lokmân tok olmadığı halde geğirdi. 233. َدُّلَػبَّتلا َلاَو َدُّلَجَّتلا Ahmaklık değil cesurluk seni kurtarır.

57

234. ِةَماَمَحْلا َؽْوَط اَىَدَّلَقَػت O adam güvercinin halka takması gibi kötü huy taktı.

235. يديِصَت يِدَّبَلَػت Yere yapıĢık ol ki kolaylıkla avlayasın. 236. ْتَكَبَػف ًاّيِبَص َءا َّيَر ْتَرَّكَذَت Reyyâ ölen çocuğunu hatırlayınca

hüzünlendi. 237. يِراَجْلا َعَم ْتَرَّمَشَت Akan suyla gitti.

238. ُعَّمَقَػتَػي ُوُتْكَرَػت Onun sinekleri kovduğunu gördüm. 239. ِكَل ىهْش َأ ىِعَّنَمَت Reddettikçe istekleri daha fazla olur. 240. ِسْنَعلا ِغاَفْرَأب ُن ِجَحْلا َق َّلَعَػت Kene devenin ayaklarına yapıĢtı.

Türkçe'deki karĢılığı: Kene gibi yapıĢmak. 241. َكَّقَح َؾِرْدُت ىَّتَح َؾِدْرَحِب ْكَّسَمَت Hakkına varıncaya kadar kendine hakim ol. 242. يففَعَػت يلَّمَجَت Hem iç yağı ye hem de südü iç.

243. ِـُّدَنَػتلا َلْبَػق ُـُّدّقَّػتلَا PiĢman olmadan önce ilerle.

244. ِـاَعَّػنلاَو ىَوْرَلأا َنْيَػب َعَمَجَف َمَّلَكَت KonuĢurken dağ keçisi ile deve kuĢunu bir araya getirdi. 245. ىرْعّْشلا ْنِم ْىَلْػتَأ ġi'ra adında iki yıldızdan daha tabidir. 246. ٍبَهَل يِبأ ْنِم ُّبَتَأ Ebu Leheb'den daha ziyandadır.

Sâ (ث)

Mucez Mesellerin Sayısı: 10 Ef'al Vezinli Mesellerin Sayısı: 3 Toplam:13

247. َدِباَولأا ِءاَرَعْلاِبي ِوْحَن َتْيَػنَػث Çölde vahĢi hayvanları bana çektin. 248. ٍءامب ْتَّدُم ٌةَطْأَث Balçık su ile artıp yayıldı.

249. ْمِهِلِباَن ىَلَع ْمُهُلِباَح َراَث Aralarında bozgunculuk çıkmıĢ.

250. ِبِكاَّرلا ُةَلاَجُع ُبّْيَّػثلا Hurma, yolcunun aceleyle hazırlanmıĢ yemeklerindendir.

251. ِرَدَغلا ُتْبَػث O adam her alanda sabit olup kuvvetlidir. 252. ٌرْسُخ َلاَو ٌحْبِر َلا ِنْبُجْلا ُةَرَمَث Korkaklığın ne faydası ne de zararı var. 253. ُحيرلا ِوِب ُريِطَت ْدُعْقَػت َلا َكَبْوَػث Elbiseni koru ki rüzgar onu uçurmasın. 254. ِوِقْوَرِب ُوَفْػنَأ يِمْحَي ُرْوَّػثلا Öküz burnunu kendi boynuzuyla korur. 255. ُتْقَمْلا ِبْجُعْلا ُةَرَمَث Kibrin meyvesi nefrettir.

58

257. ِفوُناَكْلا َنِم ُلَقْػثَأ Kanun denen kıĢtan daha ağır/zor. 258. ٍريِصَق ْنِم ُرَأْثأ Kasîr denen kimseden daha intikamcı. 259. نم ُـَوْػنأ و, ِدْهَػف نِم ًاسْأَر ُلَقْػثأ

دْهَػف

Parstan daha ağırbaĢlı ve daha uykucu.

Cîm (ج)

Mucez Mesellerin Sayısı: 36 Ef'al Vezinli Mesellerin Sayısı: 18 Toplam: 54

260. ِوْيَرَدْصَأ ُبِرْضَي َءاَج ġakaklarını döverek geldi.

261. ىَراَّقُػبلاو ىَراّقُّصلاو ِرُقُػبلاو ِرُقُّصلاب ٌفلاف َءاَج Falanca göz göre göre yalan söyledi 262. ُّرَػتْجَي ِوِفْوَج ْنِم ُلَمَجْلا Deve, içinden geviĢ getirir.

263. ِدَلَوْلا ِنَع ُنِجاَهْلا ِتَّلَج Kız oğuldan daha küçüktür.

264. ِـاَعَّػنلاَو ىَوْرَلأا َنْيَػب ْعَمجِا Dağ keçisi ile deve kuĢunu bir araya getirdi. 265. ٍبَرَس ِرْيَغ ِءاَعِو يِف وُلَعْجا Onu su sızdırmayan bir kaba koy!

266. ِنْيَػيْػبُّطلا ُـاَزُحلا َزَواَج Kolan iki memeyi geçti.

267. بوُّلَكلا ُوَّضَع اَّمَل َرَجْرَج Mahmuz onu ısırdığında feryat etti. 268. َباَعّْصلا ُضيِرَي ِـاَمّْزلا ُبْذَج Yuları çekmek hayvanın baĢını eğer. 269. ّْىِرَقلا ىَلَع َّمَطَف يِداَوْلا ىَرَج Vadinin suyu akınca akıntı su baskını altında kaldı. 270. يِنْيَع َبْصُن وُتْلَعَج Onu gözümün önüne koydum.

271. ِضيِضَقلاو ّْضَقلاِب َءاج Her Ģeyle geldi.

272. ُوُلْػثِم ِءرَملا ُسيلَج KiĢi kendisine benzeyenle dostluk kurar. 273. ُراَّدلا ّمُث ُراَجلا Önce komĢu sonra ev.

274. ُءَلاَغ ِتاَيّْكَذُملا ُيْرَج BeĢ yaĢına basmıĢ atın koĢu alanı geniĢ olur, dar olmaz.

275. ُسوُسَم اُىُؤاَم ٍضْرَأ ُفيِلَج Kuru toprağın suyu tatlı olabilir. 276. ٌفوبتَم ُفوذرَبلاو ٌفوبلَم ُداوَجلا Kısrağa süt, ata saman verilir. 277. اكَرَد َكئاشِر يف لَعْجِا Kovaya bağlanmıĢ ip kalın olsun! 278. ٍةَّيِئَو ىَلِإ ّْتُكلا َبْلَج ÇalıĢkan adam evini idare edebilen kadını

getirir.

59

yağmadı.

280. ِهِدْحَو ُشْيَحُج EĢek yalnız.

281. ٌؿاَشوَأَو ٌعْرَج Az suyu kana kana içmek.

282. ِؼاَرْحِلإاَو ِقْلِحْلاِب َءاَج Hem çok para hem de çok hayvanla geldi. 283. ٍقْيَرُأ ىَلَع ِقْيَػبُّرلا ّْـُأب َءاَج Bela devenin üzerine getirildi.

284. ِفاَمَلْػيَهْلاَو ِلْيَهْلاب َءاَج Çok parayla geldi.

285. اَنيِرُبْخاَو اَنيِرِواج Bizi bize komĢuluk yaparak dene!

286. َكِلاَعِف ْنِم ُسْمَّدلاَف َكِلاجُأ يِنِلاَج Bana düĢmanlığını göster ki sana düĢmanlığımı göstereyim, halbuki hilekarlık senin huylarındandır.

287. ٍراَّمِنِس َءاَزَج Sinimmâr'ın cezası.

288. ُغِبَدْنَػي لا ِريِزْنِخلا ُدْلِج Domuzun derisi tabaklanmaz.

289. ةَنَايّْلّْصلا ِرْيَعلا َّذَج اىَّذَج O, devenin otu kökünden kestiği gibi onu kesti.

290. ِوْيَلْجِر ُّرُجَي َءاج Ayaklarını sürüyerek yüklü geldi. 291. ُراَيْعَلأا َكَتاَف اَّمَل َشْحَجْلا Avları kaçırdıysan eĢeği ara! 292. اَىُؤاَنْػبَأ اَىُؤاَنْجَأ Suçlular, temel atanlardır.

293. َةَّمُّسلا ٌفَلاُف ىَرَج O kimse, Sümme diye adlandırılan bir hayvan gibi yorulmadan koĢtu.

294. يَهَّمُّسلا ٌفَلاُف ىَرَج Bilmediği bir yere girdi.

295. كْعَػبْتَػي َكَبْلَك ْعّْوَج Köpeğini acıktır ki peĢinden gelsin! 296. ًاطِرَض ِؼوُزْػنَمْلا َنِم ُنَبْجَأ Hep zarta edenden daha korkak. 297. ٍدِرْفِص ْنِم ُنَبْجَأ Sifrid denen kuĢtan daha korkak. 298. ِؼاَصِخ يِصاَخ ْنِم ُأَرْجَأ Aygırı hadım edenden daha cesur.

299. َلَمْوَح ِةَبْلَك ْنِم ُعَوْجَأ Havmel denen kadının köpeğinden daha aç. 300. َـوُدَس يِضاَق ْنِم ُرَوْجَأ Sedum kadısından daha zalim.

301. ِنْيَمَهْػيَلأا َنِم َأَرْجَأ Akan su ve sinirlenen deveden daha cesur. 302. ِرِفاَص ْنِم ُنَبْجَأ Sâfir denen kuĢtan daha korkak.

60

304. ِدَسَلأا يِصاَخ ْنِم ُأرْجَأ Aslanı hadım eden daha cesur. 305. ٍفاَوْرَك ْنِم ُنَبْجَأ Kervân denen kuĢtan daha korkak. 306. ِراهَّنلا ِراَهَػن ْنِم ُنَبْجَأ Toy kuĢundan daha korkak.

307. ٍسِرْجِى ْنِم ُنَبْجَأ Hicris denen maymundan daha korkak. 308. ٍبُرْطُق ْنِم ُؿَوْجَأ Kutrub denen böcekten daha çok gezer.. 309. َةَّقُد ْنِم ُّنَجَأ Dukke denen kimseden daha deli. 310. ٍةَشاَرَػف ْنِم ُلَهْجَأ Kelebekten daha cahil.

311. ٍراَمِح ْنِم ُلَهْجأ Himâr denen kimseden daha câhil. 312. َفاَّفَخِب ٍثْيَل ْنِم ُأَرْجَأ Haffân'daki aslandan daha cesur. 313. َةَماَسُأ ْنِم ُأَرْجَأ Usâme denen aslandan daha cesur.

Hâ (ح)

Mucez Mesellerin Sayısı: 44 Ef'al Vezinli Mesellerin Sayısı: 25 Toplam: 69

314. ٌعوُرْقَم ِكَل ىَّنَأَو ْتَّنَى َتَلاَو ْتَّنَح Ne ağlamakla ne de sızlamakla Makru'u getiremezsin.

315. ِةَزَجاَنُمْلا َلْبَػق ُةَزَجاَحُمْلا BarıĢ savaĢtan önce olur.

316. ِضيِرَقلا َفوُد ُضيِرَجْلا َؿاَح Keder, Ģiir söylememi engelledi. 317. ِكِبِراَغ ىَلَع ِكُلْػبَح Ġpin senin boynundadır.

318. ةَّرِق َتْحَت ٌةَّرِح Soğuğun altında susuzluk. 319. ِوِقوُف ىَلَع ُمْهَّسلا َعِجْرَػي ىَّتَح Ok kendi deliğine dönene kadar.

320. ِؿوُهَجْلا ُةَّيِطَم ُميلَحْلا YumuĢak hulu kimse, cahil için bir binektir. 321. ٌةكِلهَت ِءرَملا ُةَّدِح Öfke insanı tehlikeye atar.

322. ٍةَراَحَم يِف ٌرؤُح O her zaman eksiktir, hep aynı eksikliğe döner, hata üstüne hata yapar.

323. ُوَقُدْنُػب ِكئاَرَو ٌءاَدِح ٌءاَدِح Dikkat! Senin peĢinde Bunduka var. 324. اهِعوُك نم ٌةَّزاح تَّزَح Kendi bileğinden kesti.

325. فوُجُش وُذ ُثيِدَحلا Laf teferruatlı.

326. ُعَقْػنَػت َلاو ُعَرْكَت َـاَّتَح Ne zamana kadar doymadan su içmeye devam edeceksin!

61

327. ِمْهَّسلا ِؿاَسْرِإ َلْبَػق ُرَذَحْلا Oku atmadan önce dikkat et. 328. اهُّساَجَم اَهُىاَوْػفَأو اَهُكاَنْحَأ Develerin çeneleri yahut ağızları

semizliklerini anlamak için yoklanacakları yerleridir.

329. يِنُثوُرَػتَو َكُّشُحَأ Ben sana ot veriyorum, sen bana dıĢkı bırakıyorsun.

330. اصَقلا انوطاَح Bizim tarafımızda oldukları hâlde bizden

uzak duruyorlar.

331. فافِلْحُم ُفزولاو ُراَضَح Hazâr ve vezin yıldızları yemin etmeye yönlendirirler.

332. ُؿاَجَس مُهَػنيَب ُبْرَحلا SavaĢta zafer dönüĢümlüdür.

333. ُـاَرُص ْتَبِلُح Kalan süt sağıldı.

334. ِفاسَلَػبلا َّبَح يناسنأ ِسَلَػبلا ُّبَح Ġncir taneleri bana pelesenk ağacını unutturdu.

335. َرُمُحلا يعارُي ُرامِحلا EĢek eĢeklerle otlar. 336. ْمَهْفَػت ْمَل ْفِإَف ًةَأَرْما ِنْيَػثيِدَح ْثّْدَح

ًةَعَػبْرَأَف

Kadına bir konuyu iki kere anlat, anlamazsa dört kere tekrar et!

337. اهُتْسا ِعُبَّضلا ُثيداحَأ Sırtlanın konuĢması boĢtur. 338. َداَقْحَلأا ُلّْلَحُت ُظياَفَحلا Öfke, kinleri kaldırır. 339. ِـونلِل يِنْتَعَرْضَأ ىَّمُحْلا AteĢ beni yatağa düĢürdü.

340. فوُكَم ُوُّبَض ٍداَوِب َّلَح Yumurtası çok olan kertenkele bir vadiye geldi.

341. ٌبِرْغُم ُءاَقْػنَع ِوِب ْتَقَّلَح Anka kuĢu onunla birlikte havalandı. 342. ُّنِحَت اَىَراَوُح اَهَل ْؾّْرَح Deveye kendi yavrusunu göster ki özlesin. 343. َكُتَدِعَم ْبَرْطَت َكْيَػيْحَل Ġki çeneni oynat ki miden ferahlasın. ْؾّْرَح 344. وّقح َوْىَو ِؿِزاَبلا َلْمِح ُوَتْلَّمَح Ona hak ettiği devenin yükünü yükledim. 345. ْمَسَغو داَرِصْناو ٍـاكِإ ُّدَح Tepenin kenarı hem soğuk hem de çok

karanlık.

346. ةَعْدُخ ُبْرَحلا SavaĢ hiledir.

347. ُهَرُطْشَأ َرْىَّدلا َبَلَح Zamanın iki yarısını sağdı.

348. ُوْتَكَردأ بَدَلأا ُةَفْرِح Edebiyat mesleği ona mülazim oldu. 349. ْهَوْرَػف ْبِلَتْحا Ferve adındaki deveyi sağ!

62

350. ٌطَّمَسُم َكُمْكُح Senin hükmün geçerlidir.

351. اَهْػنِم َسْيَل ٌحْدِق َّنَح Oktan çıkan ses, kadeh sesi değdir. 352. ٌجَلْجَل ُلِطاَبلاَو ُجَلْػبَأ ُّقحلا Hak açıktır, bâtıl ise karıĢıktır.

353. ٍتاَّنَك َنيِفِلَص ٍتانَب َنيّْيِظَح Talihli kızlar talihsiz gelin olabilirler. 354. ٍةَليِك َءوُسَو ًاَفَشَحَأ Hem kötü hurma topluyorsun hem de yanlıĢ

tartıyorsun.

355. َسيِنَأ َلاَو ًاّسِح Değirmenin sesini (iĢitiyorum) fakat ortada un yok.

356. ِفاَمْرِحلا ُدِئاَق ُصْرِحلا Hırs, mahrumiyetin lideridir. 357. نِيْتَئّْيَّسلا َنْيَػب ةَنَسَحلا Ġyilik, iki kötülüğün arasındadır. 358. ٌفاعُم َتْنَأو ْنِسْحَأ Gücün varken iyilik yap!

359. اَحُج ْنِم ُقَمْحَأ Cuhâ‟dan daha ahmak.

360. ةَغُد ْنِم ُقَمْحَأ Duge denen kadından daha ahmak.

361. ىَراَبُحلا ْنِم ُقَمْحَأ Toy kuĢlarından daha ahmak. 362. ىَّلِرِق ْنِم ُرَذْحَأ Kirillâ denen kuĢtan daha dikkatli. 363. َفاَشْبَغ يِبَأ ْنِم ُقَمْحَأ Ebû GabĢân'dan daha ahmak.

364. َةَقَّػنَػبَى ْنِم ُقَمْحَأ Hebennaka denen kimseden daha ahmak. 365. َفَنْحَأ َنِم ُمَلْحَأ Ahnef denen kimseden daha yumuĢak huylu. 366. ِءاَّكَبْلا َةَعيِبَر ْنِم ُقَمْحَأ Ağlayan Rabia'dan daha ahmak.

367. ٍةَلْجِر ْنِم ُقَمْحَأ Ricle denen ottan daha ahmak. 368. ِسورَعلا ِؽوُس ْنِم ُنَسْحَأ Gelin çarĢısından daha güzel. 369. ِتلاقِملا ِعْمَد ْنِم ُّرَحَأ GözyaĢlarından daha sıcak.

370 ِداَرَجْلا ِريِجُم ْنِم ىَمْحَأ Çekirgeyi koruyandan daha korucu. 371. ٍةَفيِج ىلَع ٍبْلَك ْنِم ُصَرْحَأ Kemiği koruyan köpekten daha koruyucu 372. ِؼِراَش ْنِم ُّنَحَأ YaĢlı deveden daha Ģefkatli.

373. ِرِبْنِهْلا ّْـأ ْنِم ُقَمْحَأ Ümmü'l-hinbir denen eĢekten daha ahmak. 374. َشقاَرَػب يِبَأ ْنِم ُؿَوْحَأ Kirpiden daha değiĢken biri.

63

376. ٍباَقُع ِخْرَػف ْنِم ُمَلْحأ Kartal yavrusundan daha yumuĢak huylu. 377. َةَبْطُق ِنْب ٍـِرَى ْنِم ُمَكْحَأ Kutbe'nin oğlu olan Herim'den daha

hükmedici.

378. ٍقَعْقَع ْنِم ُقَمْحأ Saksağandan daha ahmak. 379. ِرَضْنَلأا ِفْنَش ْنِم ُنَسْحَأ Altın küpeden daha güzel. 380. ِفوُّزلا َنِمو ةَيْمُّدلا َنِم ُنَسْحَأ Putlardan daha güzel. 381. ٍّبَض ْنِم ُرَػيْحَأ Kertenkeleden daha ĢaĢkın.

382. ِبوُقَّرلا ةَّمَعْلا ِثاَريِم ْنِم ىلْحَأ Çocuğu olmayan halanın mirasından daha tatlı. Hâ (خ)

Mucez Mesellerin Sayısı: 25 Ef'al Vezinli Mesellerin Sayısı: 13 Toplam: 38

383. اَهيِواَسَم ىَلَع يِرْجَت ُلْيَخْلا At kısmı kusurlu da olsa asaleti onu koĢmaya sevk eder.

384. ٍرِماَع َّـُأ يرِمِاَخ Sırtlana tuzak kur, sana olduğu yerde teslim olsun.

385. َؾاَطْعأ اَم ٍعْذِج ْنم ْذُخ Dalın sana verebildiğini al! 386 ًافوُص ْتَدَجَو ُءاَقْرَخ Ahmak kadın yünü buldu. 387. ِةَّلسلا َىلِإ وُعْدَت ُةَّلَخلا Fakirlik insana hırsızlık yaptırır. 388. َصَقْوأ ٍديجِب ِـاَّسلا َنِم ٌؽْوَخ Altın kolye kısa boyna takılmıĢ.

389. ِباَرُّػتلاب ُلْيَّللا َطَلَػتْخا Gece toprağa karıĢtı.

390 َكئاَيَحِل ىَنْػقَأ َؾُؤَلاَخ Yalnızlığın senin hayan için iyidir. 391. َءاوْشَع َطْبَخ ُوَطَبَخ Rastgele hareket etmiĢ.

392. ةَيِراَم ْيَطْرُقِب ْوَلَو ُهْذُخ Mariye'nin iki küpesi kadar bile olsa onu al! 393. ٌحِداَف ٌنْيَدَو ٍباَرْعَأ ُةَّلَخ Hem bir Arap'ın sevgisi hem de ağır bir

borçtur.

394. َؽِرَوْلا ُجِرْخُي ُقِنَخْلا Israr seni hakkına ulaĢtırır.

395. اَصِخو ٍعْد ِج َنْيَػب َرّْػيُخ Ona burnu kesmek ile hayaları çıkarmak arasında tercih yaptırıldı.

64

397. ْرَكْذُت ْفِلاخ Muhalefet edersen tanınırsın.

398. ْمُهُػتَماَعَػن ْتَّفَخ DevekuĢları az oldu.

399. ٍةَقيِن ُتاَذ ُءاَقْرَخ Beceriksiz kadın biliyor gibi davranır. 400. َءاَحْطَبلا َعَطَق اَم اَهْػنِم ْذُخ Çölü gezebilen develeri seç!

401. ِةَلاَبِحلاِب َةَلاؤُذ ّْشَخ Kurdu tuzağa düĢür!

402. َنيِحَطْنَػت ِكْيَػبِلاَح َرْػيَخ Sütünü en iyi Ģekilde sağan adamı boynuzunla vuruyorsun.

403. ُعوُضُخْلا ِرْقَفلا ُّرَشَو ُعوُنُقلا ىَنِغلا ُرْػيَخ Zenginliğin en hayırlısı hakkına razı olmak, fakirliğin en kötüsü dilenecek duruma düĢmek.

404. ؼوُصَر اَهُػبيِعَت ٌةَّل ِض َخ Çirkin kadın güzel hatunu ayıplar. 405. ُرغُش ٌبَلاِك اَهيِف ٌةَطيِطَخ Kuru yerde iĢeyen köpekler var.

406. ُّتِلُم اَىُرْقَص ٍضْرَأ ُفَابْرِخ Toy kuĢları kafalarını kanatlarının altına koymuĢ.

407. ُبَصْخَأ ِزابِزاَخْلا Hâzibâz sineği yılın bereketli olduğuna iĢaret eder.

408. ٍوْهَم خْيَش ْنِم ًةَقْفَص ُثب ْخَأ Mehv kabilesi reisinin anlaĢmasından daha pis.

409. ِريَعلا ِؼْوَج ْنِم ىَلْخأ Cevü'l-himâr'dan daha harap. 410. ٍّبَض ْنِم ُعَدْخَأ Kertenkeleden daha hilekar. 411. ِة َّفُّرلا َتْحَت ِءاَملا َنِم ىَفْخأ Saman altındaki sudan daha gizli. 412. ِبَطَحْلا ِةَلاَّمَح ْنِم ُرَسْخأ Odun taĢıyıcısından daha fazla kaybeder. 413. ٍؿَلاَد ْنِم ُثَنْخأ Delâl'den daha kadınsı.

414. بِحاَبُحلا يبَأ ِراَن ْنِم ُفَلْخَأ Ebu'l-Hubâhib'in ateĢinden daha geride. 415. ٍةَشاَرَػف ْنِم ُّفَخأ Kelebekten daha hafif.

416. ُلْيَّللا يفْخُي اَّمِم ىَفْخَأ Gecenin gizlediğinden daha gizli. 417. ٍةَماَمَح ْنِم ُؽَرْخَأ Güvercinden daha ahmak.

418. ا َضَغلا ِبْئِذ ْنِم ُثَبْخَأ O, fesleğen ağaçlığı kurdundan daha pis. 419. ٍلْيَل ِبِطاَح ْنِم ُطَبْخَأ Gece vaktinde odun toplayan kimseden

daha beceriksiz.

65 Dâl (د)

Mucez Mesellerin Sayısı: 22 Ef'al Vezinli Mesellerin Sayısı: 5 Toplam: 27

421. ُؼاَق ّْػثلا ُوَّضَع اَّمَل َبَدْرَد Baskıyı görünce boyun eğdi.

422. ًةَّيِبَكْوَك ًةَوْعَد اْوَعَد Kevkebiyyelilerin duası gibi dua ettiler. 423. ِلِقْلِقلا ُّبَح زاَحْنِملاِب َك ُّقَد Kulkul tanesi ancak havanda dövülürse

elveriĢli hale gelir.

424. ِثاَمْرلأاِب ُعَطْقُػي َلا ُءاَمْأَد AhĢapla deniz geçilmez.

425. ٌةَدِراب ٌةَميِنَغ َءاَرْوَع ْنِم ٌةَعْمَد Bir ĢaĢıdan bir damla gözyaĢı gayet büyük bir ganimettir.

426. ٍدوُمَع ْوَأ ٍدوُعِب َّرَّشلا ِعَفْدا Kötülüğü bir değnek yada bir sütunla kaldır!

427. َكِناَفِج ىَلِإ وُعْدَت ْنَم َكناَعِط ىَلِإ ُعْدا Hizmett ettiğin insanları savaĢına da çağır! 428. ِؿاجَّرلا ُةَفآ ِؿِذارَلأا ةَلْوَد Alçak devlet alçak adamların sonucudur. 429. ِقيِرَّطلا ِتاَّيَػنُػب َكْنَع ْعَد Tâlî yollara sapmaktan vazgeç, sana ana

yollar gerekir.

430. ِولِعافَك ٍريَخ ىلَع ُّؿاَدلا Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. 431. ُنْيَقلا ُدْعَس ِنْيَّرُد ْهُد Ġnci, mercan getirdim.

432. َلَجْرَأ ٍلْمِطِل َليِجاَعَملا ِعَد Hırsızlardan korunmak için kestirme yollardan geçme!

433. ُراَمحلا ُق َّفْػن ُػيو اَذ َفوُد BaĢka bir Ģey söyle ki eĢek satılsın 434. ّْـَّرلاب َمْهَػبلا ِبّْرَد Hayvanları ota alıĢtır!

435. اعَجَطْضُم ـْوَّػنلا َلْبَػق َكِسْفَػنِل ْثّْمَد Uyumadan önce kendin için uygun bir yer