3.2. MERYEM-İSA KISSASI
3.2.1. Melek ile Karşılaşma
اَهْيَلِإ اَنْلَس ْرَأَف ا باَج ِح ْمِهِنوُد نِم ْتَذَخاتاَف )06( اًّيِق ْرَش ا ناَكَم اَهِلْهَأ ْنِم ْتَذَبَتنا ِذِإ َمَي ْرَم ِباَتِكْلا يِف ْرُكْذا َو ِكِ ب َر ُلوُس َر اَنَأ اَمانِإ َلاَق )09( اًّيِقَت َتنُك نِإ َكنِم نَمْح ارلاِب ُذوُعَأ يِ نِإ ْتَلاَق )09( اًّيِوَس ا رَشَب اَهَل َلاثَمَتَف اَنَحو ُر َوُه ِكُّب َر َلاَق ِكِلَذَك َلاَق )11( اًّيِغَب ُكَأ ْمَل َو رَشَب يِنْسَسْم َي ْمَل َو ملُغ يِل ُنوُكَي ىانَأ ْتَلاَق )07( اًّيِك َز ا ملُغ ِكَل َبَهَ ِلَ
)10( اًّي ِضْقام ا رْمَأ َناَك َو اانِ م ةَمْح َر َو ِساانلِل ةَيآ ُهَلَعْجَنِل َو نِ يَه ايَلَع
16. Kitapta Meryem’i zikret. Hani bir zamanlar o ailesinden uzaklaşıp doğuda bir yere çekilmişti.
17. Onlarla arasına bir perde çekmişti: Biz de ruhumuzu (Cebrail’i) ona göndermiştik; ona tam bir beşer şeklinde görünmüştü.”
18. (Meryem) ‘Senden Rahmân’a sığınırım! Eğer Allah’tan sakınan bir kimse isen’ dedi.
19. (Melek) ‘Ben, sadece, sana temiz bir erkek evlat bağışlamak için gelmiş Rabbinin bir elçisiyim’ dedi.
238
68
20. ‘Bana bir erkek dokunmamışken ve ben iffetsiz biri de değilken benim nereden oğlum olur ki?’ dedi.
21. ‘Öyledir’ dedi (Melek)(zira) ‘Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve bizden bir rahmet kılacağız. Bu, (ezelde) karara bağlanmış bir iş idi.
Meryem’in Hz. İsa’ya (a.s) gebe kalması ve İsa’nın (a.s)doğum olayına, Kur’ân’da en detaylı şekilde Meryem sûresi 16-40 Âyetlerinde temas edilmektedir. Âl-i İmrân 3/45-47, Enbiya 21/91 ve Tahrîm 12 Âyetlerinde ise konu olarak, kısa bir şekilde değinilmektedir.
Meryem-İsa (a.s) kıssasının girişi mahiyetinde olan 16. âyetinde yer alan “Kitapta Meryem’i de an!” ifadesindeki “باَتِكْلا/el-Kitap” tefsîr kaynaklarında “Kur’ân” olarak yorumlanmaktadır. Taberî, Âyeti açıklarken “Ey Muhammed, Allah’ın sana hak olarak indirdiği kitapta an” ifadesine yer verir.239
Zamahşerî ve Râzî’nin yorumsuz geçmelerinden anlaşıldığı kadarıyla onların da bunun Kur’ân olduğu konusunda şüpheleri bulunmadığı sonucunu çıkarabiliriz.240
Fakat yine de Beydâvî’nin, “fil-Kur’ân” notunu düşme ihtiyacı hissettiğini görüyoruz.241
Günümüz müfessirlerinden olan Süleyman Ateş ise tefsîrinde bunun Yâhûdî Kutsal metni Tevrat olduğu iddiasını öne sürmekte ancak böyle bir kanaatin oluşmasına neden olacak tercih ettirici bir sebep ortaya koymamaktadır. Tefsir kaynaklarında böylesi bir yorum da gözükmemektedir.242
Meryem sûresinin 16. âyetinde geçen “اًّيِق ْرَش ا ناَكَم/mekânen şerkiyyen” ifadesini müfessirlerin “doğuda bir mekân” anlamında iki şekilde yorumladıkları görülür: a) Beyt-i Makdis’in doğusu, b) Evinin doğusu. Bu hususta, kaynaklarda İbn Abbas’tan gelen bir rivâyete yer verilmiştir. Rivâyete göre “Hıristiyanların doğuyu kıble edinmelerini insanlar içinde en iyi bilen benim” diyen ve âyetteki ifadeye işaret eden
239
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 15/486.
240
Zamahşerî, Keşşâf, 4/11; Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/194.
241
Beydâvî, Envaru’t-Tenzîl, 2/28.
242
69
İbn Abbas “Hıristiyanların, Hz. İsa’nın (a.s)doğduğu tarafı kıble edindiklerini” belirtir.243
İbn Abbas’ın görüşünü destekleyen bir husus eklemek istiyoruz. Şöyle ki günümüz batılı Hıristiyan kaynaklarında “İsa-güneş” sembolizmi üzerinde yapılan yorumlarda güneş İsa’nın sembolü, “İsa hakikatin güneşi” olarak değerlendirilir. İsa’nın dönüşünü gözlercesine, Kilislerinin yönlerinin, yaygın biçimde, güneşin ilk doğuş yeri olan doğu’ya doğru yapılandırıldığı belirtilir. İsa’nın doğumunun kutlandığı Noel, kış ortasındadır. Kış ortası, kış ile birlikte batan güneşin “tekrar doğum”un başlangıcıdır.244
Hz. Meryem’e gönderildiği söylenen “حوُر/Ruh” müfessirlerin büyük bir çoğunluğuna göre Cebrail’dir.245
Râzî, bunun Meryem’e üflenen ve beşer olarak şekillenen “Ruh” olduğu şeklindeki görüşe yer vermekle beraber “Cebrail” görüşünü tercih ettiğini belirtir.246
Zamahşerî, “Ruh”un Cebrail olduğunu belirtmekle yetinmez; Cebrail’e Ruh denilmesinin nedenlerini “ruh” sözcüğünün etimolojisi çerçevesinde kurduğu bağlantılar ile açıklama çabasına girer.247
Kıssada Ruh/Cebrail için kullanılan “اًّيِوَس ا رَشَب/beşeran sevviyan” ifadesi de müfessirlerin üzerinde durdukları hususlardandır. Bu konudaki görüşler iki noktada odaklanır. Birincisi Cebrail (a.s) hakkındaki tasvirleri içermektedir. Bu tasvirlerde Cebrail (a.s), “Âdemoğlu sûretinde, yaratılışça mutedil bir vücuda sahiptir”,248
“genç, tüysüz-sakalsız, güzel yüzlü, kısa saçlı ve mutedil bir yapıda, bir âdemoğlu sûretindedir”.249
İkincisi ise doğrudan şahıs teşhisi şeklindedir. “Meryem’in akranlarından, Beyt-i Makdis’e hizmet eden Yusuf adında birinin kılığındadır.”250
Cebrail’in melek değil de insan sûretinde ve özellikle de böylesi çekici bir yapıda gelmesi, tefsîrlerde Meryem’in rahat bir şekilde onunla iletişim kurabilmesinin
243
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 15/484; Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/196; İbn Kesîr, Tefsîru’l-
Kur’âni’l-Âzîm, 5/219. 244
Bkz. Sarah Jane Boss, Mary London, New York, 2003, s. 18.
245
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 15/486.
246
Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/196.
247
Zamahşerî, Keşşâf, 4/11; Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/196.
248
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 15/486.
249
Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/196; Zamahşerî, Keşşâf, 4/11, Beydâvî, Envaru’t-Tenzîl, 2/28.
250
70 temini olarak açıklanır.251
Aynı zamanda böylesi bir çekicilikte gönderilmesi, Meryem’in iffetinin de sınanması demektir.252
İlk dönem tefsîr kaynaklarında, 18. âyette yer alan “takiyyen” Allah’a ihlâsla ibadet etmek,253 haramlardan ve günahlardan kaçınmak,254 olarak yorumlanır. Kurtûbî’nin, Vehb b. Münebbeh’e dayandırdığı bir rivâyete göre “Taki” o dönemde facir olan bir adamın adıdır. Meryem, gördüğü bu adamı “Taki” sanarak korkar.255
Bu görüşe yer veren İbn Atiyye, bu görüşün tahmine dayalı bir görüş olması hasebiyle, zayıflığına hükmetmiştir.256
Meryem sûresinin 20. âyetinde yer alan “رَشَب يِنْسَسْمَي ْمَل َو/Bana hiçbir beşer dokunmadı” ifadesi ile “ اًّيِغَب ُكَأ ْمَل َو/Ben iffetsiz kadın değilim” ifadesinin müfessirler tarafından “meşru/nikâhlı” ve “gayr-i meşru/nikâhsız” ayırımı noktasında yorumlandığı görülür.257
Âyetteki ifade, Âl-i İmrân 3/47’de yine Meryem’e olan aynı bağlamda söylenmiş ifade ile kıyaslanacak olursa, Âl-i İmrân’da“اًّيِغَب ُكَأ ْمَل َو” ifadesini yer almadığı, yalnızca “رَشَب يِنْسَسْمَي ْمَل َو” ifadesine yer verildiği görülür.258
Meryem ve Âl-i İmrân sûrelerinde görülen ifade ve üslûplardaki farklılık şu muhtemel soruyu akla getirmektedir: “Bana hiçbir beşer dokunmadı” ifadesi aslına ‘ben iffetsiz kadın değilim’ anlamını da içine almaktadır. O halde burada neden açıkça ifade edilmiştir? Nitekim Âl-i İmrân’da bu kısmı görmüyoruz?
Buna iki tür açıklama getirilebilir: “Bana hiçbir beşer dokumadı” ifadesi, tıpkı Bakara 2/237. âyetinde olduğu gibi “helal nikâh” manasındadır. Zina ise öyle değildir. Zina için fücur gibi ifadeler kullanılır. Bu nedenle zina hakkında kinayeli konuşmak yerine açıkça ifade etmek gerekir. İkinci olarak, Meryem’in sözlerine ilaveten “اًّيِغَب ُكَأ ْمَل َو” ifadesine yer vermesi, kendinden ve namusundan emin olduğundan dolayıdır. Çünkü evlenmemiş bir kadın, çocuk dünyaya getirdiğinde, zaniye olmadığını çok sert ve kesin bir dille anlatır. Meryem’in ilk olarak “ يِنْسَسْمَي ْمَل َو
251
Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/196-197; Zamahşerî, Keşşâf, 4/11.
252
Zamahşerî, Keşşâf, 4/11.
253
Mukatil, Tefsîru Mkatil, 2/623.
254
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 15/487.
255
Kurtûbî, el-Câmi’ li Ahkâm-il-Kur’ân, 11/91; Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/197-198.
256
İbn Atiyye, el-Muharreru’l-Veciz, 4/9.
257
Taberî, Câmiu’l-Beyân, 15/489; Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, 21/199.
258
71
رَشَب/ Bana bir erkek dokunmamışken” demesi “اًّيِغَب ُكَأ ْمَل َو/ ben iffetsiz biri de değilken” sözünü zımmen barındırıyor. Meryem yine de “اًّيِغَب ُكَأ ْمَل َو / ben iffetsiz biri de değilken” sözünü seraheten kullanmıştır. Çünkü bu söz, zinayı inkâr hususunda en keskin ve en ileri düzeyde bir ifade şeklidir.259